Heybet Akdoğan / Yazarın diğer makaleleri için tıklayınız
Savaşlara gerçekçi bir karşı duruş sergilemek için, öncelikle savaşların asıl nedenlerinin bilinmesi gerekmektedir. Özellikle Ukrayna’daki savaş gibi, karmaşık ve uzun bir sürece dayanan savaş, tek bir nedene bağlanılarak doğru tahlil edilemez ve gerçekçi bir karşı duruşu eylemselleştiremez.
Faşizmi iki dünya savaşı arası duruma özgü görmek, faşist savaşları tarihin tozlu raflarına kaldırmak demektir.
Nedenselliği sınıfsal olan savaşlar uygarlık sürecinin her döneminde görüldüğü gibi, günümüzün kapitalist-emperyalist uygarlık çağında da sürekliliğini sağlayacak sebeplere sahiptir.
Kapitalist ülkelerin toplumsallığı metalaştırıcı ve yabancılaştırıcı zihniyet formu, faşizmi ve onun krizi olan savaşları hayatta her an yaşayabileceğimiz bir süreç olarak karşımıza çıkarabilir. Rusya’nın Ukrayna’ya açtığı savaş bu yüzden pek de şaşırtıcı değil.
Ukrayna’da son yıllarda yaşanan gelişmeler, ABD – Avrupa emperyalizminin yayılmacı politikaları dikkate alınarak değerlendirilirse, ABD-Avrupa emperyalizminin askeri üstleriyle yayılmacı hedeflerine, ikinci dünya savaşından sonra yılmadan devam ettiğini izah etmektedir.
ABD emperyalizminin Doğu Avrupa’daki egemenlik alanını askeri sevkiyatlarıyla; Estonya ve Litvanya’da konuşlandırmış olması, yaşanılan Ukrayna savaşını anlamak için önemli nüveler sağlamaktadır.
ABD-Avrupa emperyalizminin Rusya’yla diplomatik ilişkileri askıya alarak ve Ukrayna’daki işbirlikçi rejimi destekleyerek gerilimi büyütmesi, yaşanılan savaşın temel nedenlerinden bir tanesidir. Bugün gelinen aşamada yaşanan Rusya-Ukrayna savaşının sorumlularının; ABD-NATO ve Avrupa emperyalizmi olduğunu söyleyebiliriz.
Rusya’nın, SSCB’nin dağılmasından sonra, kapitalist restorasyon sürecine girmesi, Rusya’nın diğer emperyalist ülkelerle rekabete girmesini ve askeri yönden güçlü Rus oligark grubunun kendi çıkarlarını her şeyden önce önemsemesini ön plana çıkarmıştır. Bu durum, Rusya’nın bugünkü faşist tutumunun dışa vurumudur.
Fakat bu savaşın başlangıcından, sonucuna kadar NATO’nun işine yarayacağı oldukça açıktır. Bugüne kadar NATO Birliği’ne dahil olmak istemeyen (Finlandiya, İsveç vb.) ülkelerin artık NATO’ya girmek istemeleri, Rusya-Ukrayna savaşının başlangıcı ve gelişimi hakkında özetler sunmaktadır.
Faşizmin radikal hali olan şiddet, toplumsal bilinci bir araç olarak benimser. Toplumsal aklın faşizm tarafından, araçsal olarak kontrol altına alınması, yaşanılan savaşlarla ırkçı kitlelerin çoğalmasına neden olur. Bu nedenle savaşlar hangi yerde olursa olsun, içinde bulunduğumuz kapitalist-emperyalist dünyada mutlaka birçok kitlede meşru olarak algılanır. Bu gerçek, inanılması zor olsa da devrimci ve emekçi kesimler arasında da var olan bir hakikattir.
Faşizmin bu kadar etraflıca yönünün olması, faşizmi ve onun sonucu olan savaşları devamlı düşünülmesi gereken bir olgu olarak, emperyalist savaş karşıtı kamuoyuna dayatmaktadır. Savaşların tarihsel arka planlarıyla kesintisiz sorgulanması, kesintisiz devrimci mücadeleyi emekçi ve devrimci sınıflara, mücadelenin önemli bir eylemi olarak şart koşmaktadır.