Ana SayfaNIVÎSKARÊNTUNCAY YOLDAŞ..! Senin Hakkında Ne Yazayım ki?

TUNCAY YOLDAŞ..! Senin Hakkında Ne Yazayım ki?

Senin hakkında ne yazabilirim ki Tuncay! Ergün Adaklı yoldaşın cenaze töreninde ki özgür kürsü de ilk söylediği cümle olan “niye sen gittin ki sıra bizdeydi!” bunun gibi bir şey söylemem gerekirse olması gereken senin, benim hakkımda yazmandı, artık ne yazacak idiysen! Ama olmadı, ben tabutunun başında seni konuşmak ve sonra da hakkında yazmak zorunda kaldım, daha da kalacağım. İşte başta herkesi tek tek belirterek teşekkürlerimi (ki ÖSP MYK’sı adına teşekkür ayrıca çok sevdiğin gazeten Newroz’da yer alıyor) sunduğum konuşmam! Doğrusu ne diyeceğini merak ediyorum.

Öncelikle bilesin ki seni tam da arzu ettiğin gibi uğurladık sonsuzluğa! İnan bana ne bir eksik ne bir fazla. Senin üç esas kimliğin vardı: enternasyonal, Kürdistan ve ÖSP. İşte bu üçünü sembolize eden üç bayrak taşındı senin kadim baba ocağı Gültepe’den İzmir sokaklarına oradan da mezara. Tabutunun üzerinde kızıl bayrak, ellerde Kürdistan ve ÖSP bayraklarıyla mahallenden, dostlarından, İzmirlilerden, Kürdistanlılardan “hoşça kalın” denilerek uğurlandın. Başta aşkın ve dava arkadaşın Arzu ve tabi ki annen başta olmak üzere tüm ailen ve yoldaşların senin “ne cami ne kilise ne de Cem Evi istemiyorum” vasiyetini de harfi harfine yerine getirdiler. Yani ne Cami ne de Cem Evi’ne götürülmedin! Bilesin! Eminim sevinçle gülümsüyorsun buna!

Eee vallahi “beni yakın” vasiyetini yerine getiremeyeceğimizi hani hatırlarsan sen, ben ve Arzu hastane koğuşunda konuşurken uygun bir dille belirtmiş ve sende “tamam ne yapalım” misali başıyla onaylamıştın değil mi? Yani söz verip de yapmadık diye bir şey yok demek istiyorum!

İkincisi; ha bu arada unutmayayım annene, “nasılsın ana” diye sorduğumda bana dönerek “Sinan’ım elbette ayakta duracağım oğlumun/Tuncay’ımın savaşını vereceğim” dediğini ileteyim sana. Sana anneni anlatmama gerek yok ama ben yine de aktarayım bilmeyen bilsin diye! Çünkü şunu aktarmazsam sen de bana kızacaksın eminim annen de kızacak:

Annen kurulan özgür kürsüde; “ben hep oğlumun arkasındaydım, onu hep destekledim. Başka ne yapabilirdim ki, O sosyalisti, ona inanıyordum, destekliyordum, hatta O cezaevine girdiğinde geride kalan afişlerini ben yapıştırdım” diyerek adeta herkese, tüm kuşatmalara karşı bir kez daha kutsal annelik ruhu ve duygularıyla seni savundu! Bunu da bilesin! Gerçi annenin arkandan bunu söyleyeceğini biliyorsun ama olsun ben yine söylemiş oldum.

Ben daha önce bizim ilk camiada Tokat’ta bizzat örgütlediğim “iki adsız kahraman, iki ana”dan söz ediyordum (ki bu başlıklı yazı yazmıştım) şimdi üç adsız kahraman anadan söz edebilirim. Gerçi farkındayım “ben size zaman zaman annemin bu yönünü aktarıyordum” der gibisin!

Üçüncüsü; seni çok istediğin çokça sevdiğin can yoldaşların Seyit-Ethem-Necati’nin yanına götüremedik. Uğraştılar kardeşlerin, dostların ama yetkililer “çoktan kapasitesi doldu almıyoruz” dediler. Belki bu konuda bize kızabilirsin!

Dördüncüsü; bilesin ki seni kimi ilklerle gönderdik. İlk kez İzmir’de belirttiğim üç bayrak yan yana geldi senin üzerinden. En azından senin mahallenden ilk kez bir komünist ne cami ne de Cem Evi’ne götürülmeden sonsuzluğa uğurlandı ve ilk kez baba ocağı evinizin önünde amcaoğulların, amcanların tüm ailenin çabasıyla özgür kürsü kuruldu. Herkes ama herkes senin ve mücadelen hakkında özgürce konuştu. Öyle ki herkes konuşmaya davet edildi tam 1 saat 45 dakikada o sıcak havada seni bekletmek zorunda kaldı hatta kimi yetişemedi onları da mezar başına davet ettik ve öylede oldu. “Görüyordum-dinliyordum olanları-konuşmaları”  gülümseyerek mırıldandığını duyar gibiyim!

Beni saymazsan herkes senin hakkında hak ettiğin övgü ve değerlendirmeleri dile getirdi. Ben ise sana söylediklerimi inan orada da herkesle paylaştım bilesin. Hayatımda ilk kez bir yoldaşımla küstüm. Nedeni de “niye sigarayı bırakmıyorsun” diye 15 gün konuşmadığımı, çok sevdiğin can yoldaşı Arzu’nun yakarmalarına; Kürdistanlı ve Türkiyeli her yüz komünistten ancak birinin zor sahip olduğu kütüphanesine varlığına ve tabi yoldaşlarının onca uyarılarına rağmen sigarayı bırakmadığın, kendine bakmadığın için sana küstüğümü senin mahallende herkesin önünde söyledim. Bilesin! Ama elbette sadece bunları söylemedim, bak oku başka neler söyledim;

“Tuncay Atmaca’nın 40 yıldan beri arkasına bakmadan inandığı yolda yürüdüğü; THKO-MB, sonra TKEP-KKP, ardından ayrılmayla birlikte KKP ve KKP MK üyeliği, derken ÖSP kurucu kadrosu ve MYK üyeliği sürecinde hiç ama hiç tereddüt etmeden mücadelesini sürdürdüğünü belirtim.

Sosyalist sistemin yıkılmasının ardındaki büyük gerileyiş sürecinde bile gerek sosyalizm davasında gerekse Kürdistan ulusal özgürlük davasında bir an olsun arkasına bakmadan yürüdüğünü söyledim. Bunlar doğru ama değil mi?

Tuncay’ın aynı zamanda sokak ve eylem adamı olduğu ve bunu da lafızla değil yine pratiğiyle kanıtladığını; peşini bırakmadığı Roboski katliamını sessiz protesto eylemine en son tekerlekli sandalye ve oksijen maskesiyle katılarak bunu ispatladığını belirttim.

Tuncay’ın bu coğrafyada ki tüm kadim (Rum, Ermeni, Süryani, Yahudi, Kürt…) halkların davalarının savunucusu olduğunu, senin de içerisinde yer aldığın “Yüzleşme atölyesi” üzerinden aktardım.

Tuncay’ın ateşli bir anti militarist komünist olduğu ve ısrarla “askere gitmedim, gitmeyeceğim” dediğini; yine bu tutumunu da lafta değil vicdani retçiliğini yoldaşı Yasin ile birlikte ilan ederek pratikte kanıtladığını söyledim.

Eee çok sevdiğin çok iddialı olduğun “ben örgütçüyüm” yönünü unutur muyum hiç! Bu yönünü de dilim döndüğünce dile getirdim, seni uğurlamaya gelenlerle paylaştım.

Ha unutmayayım seni sonsuzluğa uğurlayanlar bayağı kalabalıktı ve eğer bayram tatili nedeniyle bilet bulamadığından dolayı gelemeyen yoldaşların, dostların da gelebilseydi daha da kalabalık olacaktı. O zaman inan kalabalığa bakıp, “vay be beni ne kadar seven dostum yoldaşım varmış, beni çokça eleştirenler bile gelmiş” diyerek o meşhur gülümseyişini tekrarlayacaktın!

Beşincisi; bakıyorum “bana haksızlık yapma yazarlık yönümü unutma” der gibisin. Unutur muyum hiç! O yönünü en sona bıraktım. Bak ne dediğimi dinle yoldaşım:

“Değerli dostlar Tuncay yoldaşın bir başka yönü vardı. O bir eylemci, bir örgütçü, inançlı bir dava adamı olduğu kadar bir yazar, araştırmacı yazar idi. Bu konuda da tam bir görev adamıydı ve hem Newroz Gazetesi’ni her defasında “daha dolu çıkarayım” derdiyle çırpınan Yasin yoldaşın hem de Ortadoğu ve Kürdistan gibi anlık gündemin değiştiği bu coğrafyada sıkça yapılması gereken ÖSP basın açıklamalarının yapılmasında benim can simidim idi” dedikten sonra şunları da ekledim.

Tuncay yoldaş, ilk olarak Newroz Gazetesi muhabirliği ile başlayan yazarlığını sonra sırasıyla beş yıl ve 240 sayı çıkarılan Fırat’ta Yaşam, Çoban Ateşi, Kürt Solu Kitap Dizisi, Sosyalist Mezopotamya Dergisi ve tekrar çıkmaya başlayan Newroz Gazetesi’nde sürdürdü. Bütün bu yayınların esas yazarlarından birisiydi.

Tuncay tutarlı bir Kürdistanlı komünist idi. O platformlarda, ikili görüşmelerde ve yazılarında göğsünü gere gere “biz Kürdistanlı komünistler” der ve o kimliği kıskançlıkla sahiplenirdi.

O’nun gözü kulağı işçi sınıfının mücadelesindeydi, bu açıdan Kürdistanlı komünistlerin eli kulağı ve gözüydü ki “Sınıf Hareketi İçin kimi Saptamalar” adlı da kitabı bulunmaktadır” diye ekledim. Eksik bırakmadım değil mi?

Haberin olsun herkes diyor ki “erken gitti”. Tabi ben ve benim gibiler “yükü omzumuza bırakarak erken gitti” diye de ekliyoruz.

Aslında senin hakkında daha başka şeyleri de yazma mı bekler gibi hissediyorum. Haklı olabilirsin ama inan bunları da ancak son anda fırsat bulabildim. Çünkü seni uğurladıktan sonra iki gün parti il binasında dostlarının baş sağlığı dileklerini kabul ettikten sonra acilen Diyarbakır’a gittim. Biliyorsun ÖSP adına yapılan birlik çağrısının hazırlıkları için.

Çağrı öncesi ÖSP heyeti olarak birçok partiyi birebir ziyaret edip davet ettik, iyi ki de birebir ziyaretleri yapmışız onun çok yararı oldu ve beki de ilk kez 12 Kürdistani parti ve örgüt bir araya geldik ve ortak basın açıklaması yaptık, sonraki toplantı tarihini de belirledik; 25 Ağustos 2014. Yani ulusal demokratik ittifak arayışı devam edecek ta ki kalıcı stratejik ittifak sağlayıncaya kadar. En azında ÖSP’nin çabası bu yönde devam edecektir. İşte bu trafik içerisinde senin hakkında yazmak istediğim yazıyı yazamadıysam kusura bakma!

Özgür kürsüde de söylediğimi tekrarlayayım: güle güle Tuncay yoldaş. Aramızdan erken ayrılışının kızgınlığı dışında sana kızgınlığım yok. Gözün arkanda kalmasın, üç bayrağın yerde kalmayacak. BİLMELİSİN? Görüşmek üzere!

8- Ağustos-2014 Amed

 

 

- Advertisment -

Recent Comments

Verified by MonsterInsights