Doğduğumuz bu coğrafyanın şehri, köyü, kasabası, sokağı, mahallesi…
Her yerde teşhirci erkek egemen zihniyet karşısında, kadınlar olarak, çağdışı politikalar nedeniyle sürekli hayal kırıklıkları yaşıyoruz. Olaylar karşısında endişe ve gerginliğimizin artmasına sebep olan hükümetin hak ve özgürlüklere saldırısından en çok biz kadınlar etkilenmekteyiz.
Savaşların, işsizliğin, yoksulluğun, gözaltıların, ölümlerin, tecavüzlerin kadınlarda tahribat yarattığı gerçeğini biliyoruz. Yirmi birinci yüzyılda çağdışı politikaların sonucu toplumun hemen her katmanında, her yaş meslek ve statüden kadınlara uyguladığı fiziksel, psikolojik, cinsel ve ekonomik şiddetin oluşması kadına düşmanlığını sergileyen devletin kadına karşı yaptığı politikalardan kaynaklıdır. Kadın düşmanı devlet yaptığı politikalarla en ağır faturayı biz kadınlara, annelere en ağır bilanço ile ödetmektedir.
Bakanlarından tutun da Diyanetine kadar kadını aşağılayıcı söylemlerden çekinmiyorlar. Hükümet istismarcı olduğunu çıkardığı yasa ile bir kez daha ortaya koyarken adaletsizliklerinin ayak sesleri de mecliste sergilendi.
Çocuk yaşta gayri resmi evlendirilme onayını da verdiler kız çocuklarının.
Kadın bedeni üzerinde, egemen zihniyet ve anlayışı kadını köleleştirmek için adeta yarışıyorlar.
Diyanet’in verdiği fetvalar ile 9 yaşındaki kız çocuğundan şehvet duymak mı dersiniz…
Annesinin diz kapağından tahrik olanlar mı dersiniz…
Peki, neden hep kadınlar?
Daha 3 yaşında, bebek sayılan kız çocuklarına amcalarının yanında bebek bezi bağlanırken bebeğin bacağının açık olmasından rahatsızlık duyuyorlar. O yaştaki bebeğe türban şeklini vererek kaderini tayin hakkını belirliyorlar.
Oysa o yaşta oğlunuz don ile gezince maşallah benim oğluma diyorsunuz.
Erkek çocuğunuza, pipini amcaya göster deyip oğlunuzu para ile ödüllendiriyorsunuz.
Oğlunuzun sevgilisi olunca helal olsun dersiniz.
Kız çocuğunuzun sevgilisi olduğunu duyduğunuzda itham ederek rezil ahlaksız o***** mu olacaksın başımıza dersiniz.
Erkek çocuğa eğitim verirken oyuncak tabanca, araba ile ödül vererek rol modelini belirlerken kız çocuğuna bebekler ve mutfak aksesuarı alarak modelini belirlersininiz.
Ağız dolusu gülen, kahkaha atan erkeğe hayat dolu der kadına ise o yollu dersiniz.
Mirası erkeğe bırakırken kadına paradan ne anlar, hesabını bilmez mal gözü ile bakarsınız.
Cinsel ilişkiye giren erkek çocuklarınıza “sayer rijjel” erkek oldu deyip övünürsünüz, kız çocuklarınıza gelince kızlık zarı çarşafı istersiniz.
Siz tecavüzcüsü ile zorla kız çocuklarınızı everirsiniz. Tecavüzü konu alan dizilere reyting rekoru kırdıranlardansınız vs vs…
Kadın düşmanlığını sergileyen devletin kadına karşı yaptığı politikalardan kaynaklıdır
ölümlerimiz.
Kadın bedeni üzerinde erkek egemenliğinin ileri düzeyi olan sistematik kadın cinayetlerini münferit gören bir anlayışla karşı karşıyayız.
Oysa 11.02.2015’te bindiği minibüste tecavüz girişimine direndiği için vahşice katledildi Özgecan ve birçok kadınımız.
Erkek yargı, devlet işbirliğinin münferit gördüğü suç karşısında kadın ihlalinin göstergesidir.
Yıl 2013 hak ve özgürlükleri tehdit eden bir hükümet adeta ahlak zabıtalığına soyunmuş.
Komşunun komşuyu, vatandaşın öğrenciyi muhbirlemelerini istiyorlar, adım adım kendi dikta rejimini kurmayı hedefliyorlar.
Dolayısı ile o zaman da sıkça dile getirmiştik; Suudi Arabistan ve benzeri bir ülke yaratmak istiyorlar diye…
Oysa yaşadığımız bu coğrafyada her türlü güzelliğe yer varken AKP iktidarı ile birlikte her yüz kadından yaklaşık %30 ya da 40’ının taciz, tecavüz veya kötü muameleye uğradığını bilmekteyiz. On dört yıldır iktidarda olan devletin kadın politikası kadınlardan korktuğunun bir ifadesidir aslında.
Katıldığım bir televizyon programında spikerin yönelttiği soru şöyleydi;
Sadece AKP iktidarı döneminde mi kadın cinayetleri işleniyor?
Tabii ki hayır; tarihte kadın sorunu ya da dişi cinsin ilk bozgunu insanın insanı sömürüp baskı altına aldığı sınıflı topluma geçişi ile başladı.
Sınıflı toplumla başlayan kadının erkeğe göre tali duruma düşürülmesi tek tanrılı dinlerle (Yahudilik, Hıristiyanlık ve İslamiyet) devam eder.
Dinlerin özelliği erkek egemen toplumu kutsayıp, erkeği mülkiyetin sahibi yaparken kadının işlevini ev işleri ve çocuk doğurmakla sınırlandırmasıdır.
Bizler yirmibirinci yüzyıl kadınlarıyız; evet kadının pratik hayatta da hakim olması, mücadeleci oluşu erk zihniyetini ürkütüyor. Zaten bundan dolayı devlet aklının din kisvesi adı altında, kadın bedeni üzerinden yürüttüğü kirli bir savaş var.
Evet kadınlara, çocuklara, hayvanlara tecavüzü normal, sıradanmış gibi karşılayan zihniyetin yönettiği utanç devletinde yaşıyoruz.
Kirli savaşlarda da devlet aklının kadın bedeni üzerinden yürüttüğü teşhirlerle karşı karşıyayız. Bir parça özgürlük isteyen kadınlarımız ölümle tehdit ediliyor ve öldürülüyorlar da. Bugün işkence yapılarak vahşice öldürülen ve çıplak cesedinin sosyal medyada teşhir edilmesi kadına yönelik vahşetin göstergesi olduğu gibi, korkaklığın ve alçaklığında göstergesidir.
Ekin Wan (Kevser Elitürk) de çırıl çıplak soyularak, işkence edilerek vahşice katledilip sosyal medya üzerinden teşhir edilmiştir…
Dilek Doğan, Günay Özarslan, Yeliz Öter ve Şirin Erbay da evinde infaz edilmişlerdir. 57 yaşındaki Taybet İnan’ın cesedinin günlerce sokakta kalması…
32 yaşındaki 8 aylık hamile Güler Yamak’ın karnındaki bebeğe kurşun sıkılması…
Beş çocuk annesi Selamet Yeşilmen 13 yaşındaki Cemile Çığırtkan’ın ve ismini sayamadığımız Sur’da, Cizre’de, Silopi’de katledilen kadınlarımız…
Evet bu kadınlarımız, kadınlardan korkan devlet aklını ve kadın bedeni üzerinden yürüttüğü kirli savaşın geldiği noktayı anlatmaya yeter de artar da.
Milyarlarca kadınız, toplumun diğer yarısıyız susmayacağız, susturamayacaksınız. Bizi sizin teşhir diliniz yıldıramayacak, biz inandığımız değerlerimiz için mücadele temellerimizi çoğaltacağız, her ne kadar kadın bedeni üzerinde kirli savaşınızı sürdürüyor olsanız bile her kadın katledildiğinde, tecavüze uğradığında; siz kendinizden utanın, biz kadın olduğumuz için utanmıyoruz utanmayacağız!!! 15/02/2016