Eyüp Yalur / Yazarın diğer makaleleri için tıklayınız
Son günlerin moda tabiriyle, siyasetçisi, sanatçısı, gazetecisi, vatandaşı velhasıl herkes bir toplumsal çürümüşlükten bahsediyor.
Oysa ki toplumsal çürüme faslını çoktan tamamlamıştı. Çürüyen kurumlar, başta siyaset kurumu olmak üzere bütün kurum ve kuruluşlar çürüdü, çöktü. İktidar ve muhalefet bu çöken çürüklerin altında kaldı.
Toplumsal değerler, yaşam için gerekli olan sevgi, saygı, ahlak, arkadaşlık, dostluk, dürüstlük, gelenekler, görenekler gibi toplumsal düzeni sağlar, toplumu millet yapar.
Toplum bu değerlerden uzaklaştı. Sağlıksız bireyler yetişti, bu bireylerden sağlıksız toplum oluştu, bencillik toplumu esir aldı, her şey mübah sayıldı, etnik yapılar asimile edilmesi için göçe zorlandı, düzensiz göç teşvik edildi, köyler boşaltıldı, şehirler büyük köylere dönüştürüldü, toplumun ahlaki değerleri aşındırıldı.
Toplumsal değerler insan yaşamına anlam katan değer yargılarıdır. Bu değer yargıları aşındığı için yaşam kutsallığını yitirdi. İnsanlar canlarına kıyıyor, başta kadınlar ve çocuklar olmak üzere başkalarının canına kıyıyorlar.
Benim memurum işini bilir. Bunu söyleyen zamanın Cumhurbaşkanı Turgut Özal da kendince haklıydı. Ehliyetsiz, liyakatsiz kadrolar devlet kurumlarına doldurulursa tabiiki olacağı budur.
“Bir hakim, mahkemenin adli emanetinden uyuşturucu alıp, mahkemenin başsavcı vekili ve başka bir mahkemenin başkanıyla adliyede alem yapıp cinsel ilişkiye giriyor. Olayla ilgili işlem yapması gereken başsavcı da uyuşturucu baronu çıkıyor”. (M. Ağırel)
İşte tuzun koktuğu an.
Yeni Doğan Çetesi! “Sadece bebekler değil özellikle yaşlılar için de benzer yöntemler kullanılmış. Bu hastanelerin gelirleri geriye yönelik olarak incelenmeli. Türkiye’nin her yerinden yüzlerce ihbar yağıyor” diyor C. Özdemir.
Evet, özel hastanelerdeki yoğun bakımlar incelenmeli. Hastalar hasta sahiplerine gösterilmiyor. Belki de ölen hastalar o yoğun bakımlarda günlerce bekletiliyor diye, bir vatandaş olarak kuşku duyuyorum.
“Fahrettin Koca telefonlarımı açmıyor. Sağlık Bakanı Memişoğlu röportaj talebimi reddetti” diyor. C. T. Işık
Devleti yönetenlerin ciddiyetine bak. Kamuoyunu aydınlatmak hastane sahipleri olan eski ve yeni sağlık bakanlarının görev ve sorumlulukları değil mi?
Şehir hastaneleri, özel rehabilitasyon eğitim merkezleri mercek altına alınmalıdır.
Sorunlu olan sadece sağlık sektörü değil ki.
Milli eğitim, özellikle özel okullar mercek altına alınmalı incelenmeli.
Özel okullar ve özel hastaneler, rehabilitasyon merkezleri kamulaştırılmalıdırlar.
Eğitim, sağlık, yargı politikaları çökmüş, iç ve dış siyaset iflas etmiş, ülke iflasın eşiğine gelmiş ama ana muhalefetin en büyük sorunu Ekrem’i mi cumhurbaşkanı adayı göstersek, yoksa Mansur’u mu göstersek ya da papatya falı ile mi belirlesek.
Yahu daha seçime dört yıl var seksen beş milyonluk nüfus içinde ya da CHP camiası içinde bu ikisinden başka kimse yok mu? Bu iki adayınız da R. T Erdoğan’ın farklı versiyonlarıdır.
Toplumda kadına, çocuğa, hayvana, yeşile karşı bir acımasızlık, vicdansızlık, hukuksuzluk hakim.
Mafya, çeteler sokakları esir almış. Esnaflar haraca kesiliyor, uyuşturucu kullanımı ilkokullara ve köylere kadar girmiş durumda.
Böyle olmamasına zaten imkan yok çünkü bütün TV’lerdeki izlenme oranı yüksek, popüler diziler mafya, çete dizileri, gençliğin rol modeli bu dizilerdeki aktörler ve mafya, çete mensubudurlar.
Eğitimli toplumları yönetmek zordur, çünkü sistemi de yöneteni de sorgular. Onun içindir ki yönetenler eğitimli birey istemezler kendilerine biat edecek sadık kadrolarla çalışırlar, “kol kırılır yen içinde kalır”.
KHK’larla ihraç edilen binlerce liyakatli insan neden işlerinden oldular.
İşte bütün mesele çürümüş sistemin faturasını dört tane özel hastaneye kesemezsiniz. Sistem a’dan z’ye çürüdü, dökülmeye başladı.
Artık anayasanın ilk dört maddesi değil, sistem bütün kurum ve kuruluşlar ile tartışılıyor.