Büyük bir yazar, ödün vermez bir aydın, etkili bir aktivist… Dünya üzerinde silinmez ayak izleri bırakan Lev Aleksiyeviç Tolstoy’un akıl almaz yaşamöyküsünü, Rosamund Bartlett’in kaleminden okuyun: Tolstoy: Bir Rus Hayatı.
Bir insan düşünün, zenginlerin varlık içinde, fakir halkın da köle olarak yaşadığı ülkesinin uçsuz bucaksız topraklarında tek başına okuma yazma seferberliği başlatmış, iyi bir alfabe kitabı olmadığını görüp 150 yıl sonra bugün bile okunan 500 sayfalık evrensel bir eser yaratmış olsun. Bununla da yetinmeyip kendi parasıyla, köylü çocukların bedava eğitim görecekleri okullar açmış ve hiçbir baskıya, zorlamaya dayalı olmayan, yaratıcılık üzerine kurulu bir eğitim sistemi geliştirmiş olsun. Bununla da yetinmesin, örneğin ülkesinin bozkırlarından yaklaşmakta olan kıtlığın farkına varıp istatistiksel çalışmalar yaparak; aşevleri, sağlık ocakları kurarak, makaleler kaleme alarak muazzam bir seferberlik başlatıp yüzbinlerce insanı ölümün kıyısından almış olsun. Bununla da yetinmeyip devlet baskısına karşı azınlıkların haklarını savunmuş, onları maddi-manevi anlamda destekleyerek Kanada’ya göçlerini sağlamış olsun. Bununla da yetinmeyip tüm varlığından –hatırı sayılır varlığından– vazgeçmiş, dünya çapında şiddete karşıtlığı, pasif direniş ve vicdani ret üzerine kurulu bir hayat görüşü geliştirmiş, yeryüzü vatandaşlarıyla dayanışma içinde bir hareket başlatmış olsun.
Bununla da yetinmeyip devlet kurumlarını, çarlık rejimini, kiliseyi, hukuksuzlukları halkın huzurunda kıyasıya eleştirmiş, gizlice eleştirilerini kaleme aldığı kitapçıkları basacak matbaalar kurdurup bunları kendi cebinden ülkeye yaymış, halk kahramanı haline gelmiş olsun. Bununla da yetinmeyip dünyanın dört bir yanından gelen ziyaretçilerini geri çevirmemiş, mektupları cevapsız bırakmayıp yaklaşık elli bin mektup yazmış olsun… Ciddi şekilde tarımla, arıcılıkla ilgilenmiş, ileri yaşında İbranice ve Eski Yunanca öğrenip İncil’in hurafelerden arınmış yeni bir çevirisini gerçekleştirmiş; 70’inden sonra da o güne kadarki en iyi buluşlardan biri olarak nitelendirdiği bisiklete binmeyi öğrenip bunun propagandasını yapmış olsun.
Bununla da yetinmesin, hayatı boyunca toplamda 100 cildi bulan kitaplar yazmış olsun. Ama yazdıkları Savaş ve Barış, Anna Karenina gibi her biri birer başyapıt olan uzun romanlar, Hacı Murat gibi kısa romanlar; hikвyeler, oyunlar, İtiraflarım, Sanat Nedir? gibi birbirinden önemli kurgu dışı eserler olsun…
Böyle bir insan hayal edilebilir mi? İnandırıcı olur mu? Üstelik, bu adamın gençliğinde kumara batıp neredeyse tüm varlığını kaybettiğini, hiçbir üniversiteyi bitiremediğini, subay olup savaşta defalarca ölümle burun buruna geldiğini de hesaba katın. Tolstoy yaşamış olmasaydı, herhalde kimse onu hayal edemezdi…
Büyük dвhinin yazılmış son biyografilerinden Tolstoy: Bir Rus Hayatı’nda, yazar Rosamund Bartlett böyle bir hayatı tasavvur etmeye soyunuyor.
Silinmez ayak izleri bıraktı…
Saygın bir aristokrat ailenin soyundan gelen Lev Aleksiyeviç Tolstoy, 1828 yılında, hayatı boyunca hemen hiç terk etmediği aile malikвnesi Yasana Polyana’da dünyaya geldi. Annesini çocuk yaşta kaybeden Tolstoy’a, çok sevdiği halaları baktı. Çocuk yaştan itibaren özgür bir mizaç sergileyen yazar, üniversite eğitimini yarıda bıraktı ve geleneğe uyup subay oldu. Kazaklara karşı savaşan ve defalarca ölümle burun buruna gelen Tolstoy, daha sonra yaşadıklarının etkisiyle şiddete ve militarizme karşı amansız bir mücadele başlatacaktı. Ordudan ayrılıp ‘Çocukluk’la ilk kitabını yazan Tolstoy, orta yaşlarında saygın bir doktorun kızı olan Sofya Bers’le evlendi. Başyapıtı Savaş ve Barış’ı genç karısının ona sağladığı istikrarlı hayat sayesinde, evliliğinin ilk dönemlerinde yazdı. Ancak bu kitapla birlikte huzurlu dönem de sona erdi. Anna Karenina’yı yazdığı günlerde yaşadığı varoluşsal bunalım, onu sonu gelmeyen bir anlam arayışına sürükleyecekti. Böylece önce köylülere has sade bir hayata, daha sonra da İsa’nın ‘Dağdaki Vaaz’ından etkilenerek oluşturduğu dünyevi bir
Hıristiyanlık inancına yönelen Tolstoy, zaman içinde büyük bir yazar olduğu kadar etkili ve ödün vermez bir aydına, bir aktiviste dönüşecek, dünya üzerinde silinmez ayak izleri bırakacaktı.
Daha önce Anton Çehov biyografisiyle dikkatleri üzerine çeken Rosamund Bartlett, Tolstoy: Bir Rus Hayatı’nda bu hayata sığamayan, çok yönlü dehanın ayak izlerini takip ederek akıl almaz yaşamöyküsünü beş yüz sayfaya sığdırmayı başarıyor
Cem Alpan oggito