Site icon Rojnameya Newroz

“SURİYE’DE SAVAŞ BİTTİ” DERKEN, YENİDEN ALEVLENDİ!        

Suriye’de “barış ve siyasal çözüm kapıda, savaş bitiyor” diyenlerin yanıldığını, yanılacağını yakın vadede bunun mümkün görünmediğini hep belirttim. Bunu en son yazımda şöyle özetlemiştim:

Sinan Çiftyürek / Yazarın diğer makaleleri için tıklayınız

“*ABD liderliğindeki Batı ile Rusya liderliğindeki Doğu, genelde sözünü ettiğim üçgen (Afganistan-Mısır-Ukrayna üçgeni) üzerinde özelde de Irak ve Suriye’de ne savaşla ne de barışla meseleleri çözemezlerken;

*Ve Çin’i İngiltere ile birbirine entegre edecek olan modern İpek Yolu, Asya üzerinde egemenlik savaşının yeni bir aşamaya sıçrama potansiyelini barındırıyorken;

*ABD’nin, bölgede İran karşıtı cepheyi Suudi Arabistan, BAE, Mısır ve İsrail üzerinden örerken Türkiye’yi de dahil etme hesabını yapması yani bölgede cepheleşme, gerilim ve çatışma dinamikleri ağırlaştırırken;

*Türkiye ve özellikle İran bölgede emperyalist hesaplarla yeni işgallere girişiyorken;

*“Nasıl bir Suriye’ye” ilişkin, ABD ile Rusya’nın planları farklılığını koruyorken; son halkası Doğu Guta’dan olmak üzere Suriye’nin her yanından İdlip’e sıkıştırılmış on binlerce silahlı cihadistin geleceği büyük bir sorun olarak duruyorken ki bu Rusya ile Türkiye arasında da kriz olmaya gebe;

*ABD ve Fransa, Suriye rejimine karşı “kimyasal silah kullandı” bahanesiyle saldırıya gerekçe üretmeye çalışıyorken;

*Irak ve Suriye’de Kürt meselesi, hem siyasal hem askeri düzlemde Arap rejimleriyle Kürt siyasal iradesi arasında çatışma iklimini koruyorken;

*Güney’de yarı bağımsız siyasi yapısı ve silahlı ordusuyla dahası bağımsızlık referandumunda 93’lük halk iradesiyle; Rojava’da ise fiilen özerk statüsü ve silahlı ordusu varlığını korurken; Kürt siyasetinin asla ve asla Kerkük-Diyala-Şengal’den ve de Efrin’den vazgeçmeyeceği ortadayken;

*Kerkük’te olduğu gibi Efrin’den de Kürt güçleri çatışıp yenilerek değil, küresel aktörlerin “şimdilik çekilin” türünden basınç veya telkinleriyle çatışmadan çekildikleri yani sonradan dönmek üzere ayrıldıkları gerçeği ortadayken; Efrin özelinde Ümit Özdağ’ın bile “Efrin’i çatışmasız alırken ne verdiniz” sorusunun yanıtı duruyorken… Suriye ve Irak’ta kısa sürede meselenin siyasal çözümü mümkün mü?” demiştim  “Batı ile Rusya geriliminin, Türkiye ve Kürdistan’a yansımaları” başlıklı ve 05.04.2018 tarihli yazımdan. Yazdıklarıma şunu ekleyebilirim;

Mümkün olmadığı bir hafta geçmeden çıplak olarak görüldü. “Suriye’den çekiliyoruz” diyen Trump’ın ABD’’si kaldığı gibi İngiltere ve Fransa’yı da yanına alıyor. Bu iki ülke de pastadan pay almak için hem gönüllü görünüyorlar hem zaten ajan krizi üzerinden Rusya’ya karşı kılıç da kuşanmışlardı!

Savaşın finansmanına gelince, “Esad şimdilik bırakmıyor. Bir savaş olmadan da bırakmayacağına inanıyorum” diyerek adeta savaşı teşvik eden Suudi Arabistan Prensessi Salman artık karşılar herhalde. Hem Trump’ın “Suriye’den çekiliyoruz” açıklamasına İsrail’den bile daha çok kızan Suudi yönetimi değil miydi? Trump’da “madem kalmamızı istiyorsunuz savaşın masrafını karşılayın” dememiş miydi? Dolayısıyla Batı cephesi savaş masrafının Suudilerin petrodolarlarıyla karşılanacağı görünüyor.

Özetle 21. Yüzyılda emperyalist merkezlerin Avrasya üzerinde egemenlik savaşının ateşi düşmüyor tersine giderek yükseliyor. Öyle ki süper emperyalist güçleri doğrudan savaşa çekmek gibi tehlikeli bir evreye doğru yol alıyor. Üstelik sadece bir alanla da sınırlı değil bu yüksek gerilim. Suriye’de, Karadeniz’de, Ukrayna’da, Afganistan’da, Yemen’de….

Kapitalizm var oldukça savaşların kaçınılmaz olduğu gerçeğini bir kez daha yaşıyoruz. Ama mesele bundan ibaret değil. Günümüzde kapitalizmin küresel planda ki krizinin yükselen ayak seslerinin savaşı tetiklediğini de ekleyelim. Kapitalizmin en yüksek evresi olan emperyalizm evresinde, ABD/Batı ile Rusya/Doğu güç merkezlerinin Avrasya üzerinden ölümüne hakimiyet kavgasına giriştikleri gerçeğinin 20 yıldır aralıksız sürdüğünü de…! Üstelik 20. yüzyılda yaşandığı gibi savaşların geliştiği kriz iklimlerini devrimle aşmaya çalışan komünist hareket bugün oldukça zayıfken! Bu koşullarda sözünü ettiğim üçgende özelde Suriye’de savaş biter mi? Hayır!

Türkiye bu iklimde “Batı ekseninin müttefikiyim ama Doğu ekseniyle çalışırım” politikasını daha fazla sürdüremez!

Bugünlerde sabah söylenenin ya da yapılanın akşama uymadığı Ortadoğu’nun jeopolitiği gerçeğini çok net yaşıyoruz! Örneğin, Filistin’de “bu kez barış kesin” denildiği an bir çocuk bir taş atar ve savaşın başlaması gibi!

Ya da Güney Kürdistan’da 25 Eylül referandumu ile bağımsızlık kapıdayken, 16 Ekim Kerkük işgaliyle yara alması gibi!

Suriye’de “Rejim kontrolü sağlıyor, Astana ve Soçi ile de siyasal boyut hazırlandı bu kez siyasi çözüm tamam” denilirken daha çaplı savaşın kapıya dayanması gibi!

Erdoğan ve AKP hükümeti, son yıllarda Ortadoğu’nun bu oynak jeopolitiğinde Türkiye’nin jeostratejik konumunu pazarlayarak, ABD/Batıya karşı Rus/Doğu kartını; Rusya/Doğuya karşı da Batı kartını kullanarak yol almaya çalıştı. El Bab ve Efrin’i bu politika ile işgal etti ama artık iki arada bir derede sıkışmaya başladı!

Sıkışmaya başladı çünkü Suriye’de kriz ağırlaşırken Türk hükümeti, ABD ve Batının askeri müdahalesini desteklerse Rusya ve İran’dan kırmızı kart görür, kurdukları ittifak bozulacak! Desteklemezse hem yıllardır “Esad gitsin” tutumunun inkârı olur hem daha önemlisi ABD/Batı ile ittifakı geri dönülmez olarak yara alır! Rusya’nın şimdiden kaşlarını çatmaya ve düşük tonla da olsa “Efrin’i Suriye’ye teslim et” demeye başladığını gördük. 11.04.2018

canbegyekbun@hotmail.com

 

Exit mobile version