Kamuoyunda “sosyal medya yasası” olarak bilinen, iktidarın ise “dezenformasyon yasası” demeyi tercih ettiği yasanın ne getireceği belirsiz. “Dezenformasyon” tanımının nasıl yapılacağı önemli zorluklardan biri.
Uzun süredir çalışmaları devam eden sosyal medya yasasında artık sona gelinirken, “dezenformasyon” tanımının nasıl yapılacağı ve sosyal medya içeriklerini kimin denetleyeceği gibi pek çok ayrıntının henüz belli olmaması tartışmalara yol açıyor.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan Birleşik Arap Emirlikleri’nden dönüşte uçakta yaptığı açıklamada yasa taslağına ilişkin ayrıntılar verdi ve yasa teklifinin yakın bir zamanda Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne (TBMM) sunulabileceğini söyledi.
Yasanın çalışmaları ile ilgili son toplantının gelecek pazartesi günü yapılacağını belirten Erdoğan’ın açıklamalarına göre yasa hakkında öne çıkan üç husus var. Erdoğan bu hususları şu sözlerle açıkladı:
“Her şeyden önce yalan haberin, dezenformasyonun yayılmasını, sistematik bir şekilde yaygınlaşmasını engelleyecek bir düzenlemeden söz ediyoruz. İkincisi, yoğunlukla sosyal medya üzerinden gerçekleştirilen dezenformasyon faaliyetlerine karşı sosyal ağ sağlayıcılarına, sosyal medya şirketlerine ve kullanıcılarına yönelik yeni düzenlemeler ve sorumluluklar gelmiş olacak. Üçüncüsü de internet haber sitelerine yine dezenformasyonu önleme adına bazı sorumluluklar getirilecek” sözleriyle açıkladı.
“Sosyal medya” değil “dezenformasyon” yasası
TBMM’deki AKP grubunun ve çalışmalara katılan AKP’li milletvekillerinin hassas olduğu temel konu öncelikle yasanın isimlendirmesi. İktidar partisi yasanın kamuoyunda bilindiği şekliyle yani “sosyal medya yasası” olarak değil de “dezenformasyon yasası” olarak adlandırılmasını tercih ediyor.
Bunun da ana nedeni yasayla “sosyal medyanın engelleneceği” düşüncesinin önüne geçmek ve yasanın temel sebebinin “kirli bilginin yayılmasının önlenmesi” olduğu görüşünü öne çıkarmak.
Ancak yasayla ilgili en çetrefilli konulardan birisi “dezenformasyonun” tanımını yapmak. Hukukçular bunun çok zor olduğunu belirterek, zaman zaman iktidar mensuplarının dahi dezenformasyon grubuna girebilecek açıklamalar yapabildiğini vurguluyor.
DW Türkçe’ye konuşan Siber Hukuk Uzmanı Yaman Akdeniz, bu tanımın yapılmasının zorluğunu şöyle anlatıyor:
“Dezenformasyonun hukuken tanımlanması kolay bir şey olmadığı için, özellikle AB ve diğer ülkelerdeki tartışmalara da baktığımız zaman tanımlama aşamasındaki sorunlar konunun hukuken ne şekilde ele alınacağını da zorlaştırıyor. Dezenformasyon konusunda ortaya çıkacak bir kanunun sadece muhalif kesimi etkilemesi düşünülemez. Öncelikle hükümette yer alan veya Meclis’te yer alan siyasetçilerin yaptığı bazı açıklamalar da dezenformasyon ya da yalan haber olarak nitelendirilebilir.”
Meclis kulislerinde daha önce sonbaharda sunulacağı söylenilen yasanın gecikmesindeki ana sebeplerden birisi olarak hukuki altyapının kurulmasının zorluğu gösteriliyor.
CHP’li Özel: Cumhur İttifakı kafasıyla saldırıya hazırlanıyorlar
DW Türkçe’ye konuşan CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel, sosyal medya alanında bütün dünyada ihtiyaç duyulduğu gibi Türkiye’de de belli düzenlemelerin yapılmasına ihtiyaç olabileceğini belirterek, “Ancak buradaki sorun yasanın toplumun tüm kesimlerinin ve tüm siyasi görüşlerin üzerinde mutabakata varabileceği bir ortak aklın aranması yerine ellerinde bulunan çoğunlukla kendi lehlerine ve düşünce ile halkın haber alma özgürlüğünün aleyhine bir girişim olarak tasarlanması” şeklinde konuşuyor.
Özel, sosyal medyanın toplumun “nefes aldığı” bir mecra olduğunu belirterek, bu nedenle son derece endişeli olduklarını vurguluyor. Özel, bu endişelerinin nedenini “Toplumla, gençlerle, akademisyenlerle, barolarla tartışıp toplumun tüm kesimlerinin önerilerini alarak bir yasa yapmak yerine; gençleri, muhalefeti, basını susturacakları ve özgürlük alanını daraltacakları Cumhur İttifakı kafasıyla bir saldırıya hazırlanıyorlar” sözleriyle açıklıyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yasayla ilgili dünkü açıklamalarını usul açısından da yanlış bulduğunu söyleyen Özel, yasanın Cumhurbaşkanlığı’nda çalışılıp sonra Meclis’e gönderilmesinin “yürütmenin yasama üzerindeki tahakkümü” olduğunu belirtiyor. Özel, “Referandum sırasında yürütmenin yasa teklifi hazırlamayacağını söylemişlerdi. Dün bir kez daha kendi kendilerine itiraf ettiler” diyor.
Yaman Akdeniz: Yeni bir suç tiplemesi getiren mekanizma
Yasanın dezenformasyonu ve bilgi kirliliğini önlemek için yapıldığı belirtiliyor ancak gerek sosyal medya kullanıcılarına gerekse gazetecilere çeşitli yükümlülükler getiren yasal mevzuatın zaten bulunması da dikkat çekilen bir başka husus.
Yaman Akdeniz, bu hususla ilgili olarak şunları belirtiyor:
“Zaten TCK veya diğer terörle mücadele kanunu gibi kanunlara baktığımız zaman haber ve içerikle ilgili fazlasıyla kullanılabilecek malzeme ve hukuki gerekçe, kanun maddesi Türk hukukunda mevcut. Televizyonda bir konuşma yapıyorsunuz hemen arkasından gözaltına alınmanız, tutuklanmanız söz konusu olabilir. Cumhurbaşkanına hakaret, kamu görevlilerine hakaret, terör propagandası yapmak gibi suçlar zaten var.”
Bu nedenle gerek internet siteleri gerekse muhalefette yasayla genel seçimler öncesinde sosyal medyanın da kontrol altına alınmaya çalışılacağı endişesi hakim.
“Bu yasa hükümetin elinde, yeni bir suç tiplemesi getiren, eleştirileri ve hükümeti eleştiren haberlerin yapılmasını engelleme amacıyla kullanılacak yeni bir hukuki mekanizmaya dönüşecek” diyen Akdeniz, yasa için farklı paydaşların ya da muhalefet partilerinin görüşlerinin alınmamasını eleştiriyor.
Akdeniz, yasaya ilişkin ayrıca “Tamamen hükümet ve AKP içinde geliştirilen ve yakın tarihte de kamuoyu gündemine geleceğini anladığımız bir yeni kanun girişimi. Bundan benim asıl amaçlandığını düşündüğüm 2023 seçimleri öncesinde özellikle hükümete yönelik bazı eleştirilerin bu yolla susturulması denenecek” değerlendirmesinde bulunuyor.
Troll hesaplar ne olacak?
Bu arada sosyal medyadaki sahte ya da trol hesaplardan en çok şikayetçi olan kesimlerin başında muhalefet partileri geliyor.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu Ocak ayı sonunda bir troll raporu açıklamış ve kendisine yapılan sosyal medya saldırılarını ifşa etmişti.
Osmanlı Ocakları Eskişehir İl Başkanı Esat Demirtaş ise geçtiğimiz haftalarda yaptığı bir açıklamada, “Sosyal medyada 200 bin kişilik ordumuzun ben yönetimindeyim” diyerek, herkesin bilmediği bir “sosyal medya savaşı” verildiğini belirtmişti. Demirtaş, “Orayı biz yönetiyoruz artık. Herkesin elinden aldık. Her gece 200 bin kardeşimle beraber gece 23.00’e kadar ailemden uzak kalma pahasına bir odaya çekilip bir mücadele veriyoruz” ifadelerini kullanmıştı.
Yasa teklifinde bu tür hesaplara ilişkin bir düzenleme olup olmayacağı, sahte hesap açmanın zorlaştırılıp zorlaştırılmayacağı ya da bunun nasıl mümkün olacağı henüz bilinmiyor.
Yaman Akdeniz, trollerle ilgili sorunların çok sık gündeme geldiğini hatırlatarak, koordine saldırıların gözaltı ya da tutuklamalarda çok etkili olabildiğine işaret ediyor. Troller tarafından yapılan saldırılarla öncelikle muhalif kesimlerin ifade özgürlüğünün kısıtlandığını belirten Akdeniz, bazı kişilerin ise saldırıların yoğunluğu karşısında sosyal medya hesaplarını kapatmak zorunda kaldığını belirtiyor.
Sosyal medya ile ilgili yasa teklifinin bu yasama dönemi bitmeden Meclis’e sunulması planlanırken, görüşmelerinin de tartışmalı geçmesi bekleniyor.
Gülsen Solaker
© Deutsche Welle Türkçe