15 Temmuz akşamı sözde Fethullah Gülen örgütü tarafından gerçekleştirildiği iddia edilen darbe karşısında, hemen, anında Özgürlük ve Sosyalizm Partisi olarak “…Bunlardan hareketle niteliği ve açıklanan sözde amaçları ne olursa olsun askeri darbeler çözüm değildir, karşıyız” şeklinde kamuoyuna dönük açıklama yaptık.
Yaşanmış darbe pratiklerinden biliyoruz ki, tüm darbeler ilk açıklamalarının hemen akabinde yönünü işçi, emekçi güçlere, onların devrimci sınıf parti ve sendikalarına, ilerici, devrimci dinamiklerine dönerler. Kaldı ki; başarılı olamamış darbe karşısında geliştirilen önleyici girişimler diye adlandırılacak karşı darbe uygulamaların kendisi de bir süre sonra ilerici, devrimci dinamiklere döneceğini bilmek için kâhin olmaya gerek yok.
Nitekim gerek darbecilerin gerekse de karşı darbecilerin bu şaşmaz rotası niteliğindeki gelişmelerle tarihsel olarak biz devrimcilerin doğrulanmış olduğumuzu görmekteyiz. Gözaltına alınan ilerici aydın gazetecilerin yanı sıra meslekten men edilen kamu personeli arasında KESK üyelerinin de olması açık somut delildir. Gelişmelerin bununla sınırla kalmayacağı da aşikâr olmaya başladı bile! Şimdi de tutuklu ve hükümlü tutsaklara el atılmaya başlanarak karşı darbenin genişletilmesine başlandı.
KKP davasından ağırlaştırılmış müebbet hapis hükümlüsü olarak 22 yıldır cezaevinde olan Yaşar Özel yoldaş üzerinden bu durumu öğrenmiş bulunmaktayım. Yaklaşık olarak üç yıldır Ankara’dayım. Bulunduğum zaman içerisinde Yaşar Özel yoldaşın aylık açık görüşüne düzenli olarak, kimi zamanda kapalı görüşüne gidiyordum. Ancak darbe sonrası bu görüşme mümkün olmadı. 20 Temmuz’a gelen Çarşamba günkü kapalı görüşün yapılamayacı bilgisini aldım ve kendimi bir sonra ki görüşe hazırlamaya başlamıştım. Ama ne yazık ki yoldaşımın nakil bilgiyle bu görüşmelerimizin bir daha gerçekleşemeyeceğini de öğrenmiş oldum. Cezaevine yapmış olduğum uzun ve ısrarlı telefon trafiği sonrasında Yaşar Özel yoldaşımın Edirne F Tipi cezaevi’ ne nakledildiğini(sürüldüğünü) öğrendim.
Akabinde Yaşar Özel yoldaşın kardeşinden aldığım bilgiyle olay daha da netleşir hale geldi. Yaşar yoldaş gitmiş olduğu F Tipi Edirne Kapalı Cezaevi’nden kardeşini telefonla arayarak durumu aktarmış. Sadece kendisi değil onlarca tutsağın bu duruma tabi tutulduğunu öğrenmiş oldum. Yaşar yoldaş telefonda “kitaplarımız dâhil eşyalarımızın çoğunu bile doğru dürüst toplamamıza fırsat verilmeden apar-topar buralara getirildik” demiş.
Sözde “yeni gelenlere yer açma bahanesiyle” Ankara Sincan F Tipi Kapalı Cezaevi’ nin 1 ve 2 nolu da tutuklu ve hükümlü olan siyasi tutsakları da bulundurdukları yerden alınarak daha uzak yerlere yollanmaları öylesine masum, sıradan bir davranış değildir. Siyasi tutsakların herhangi bir talebi olmaksızın, iradelerine başvurulmaksızın, kendilerine ait eşyalarının birçoğunun götürülmesine bile fırsat verilmeden apar-topar alınarak en uzak yerlere sürülmeleri, götürülmeleri amaçlı bir davranıştır. Temel insan hakları açısından bile kabul edilmesi mümkün olmayan bu davranışların tümü, başta siyasi irade olmak üzere cezaevi yetkililerinin keyfi tutum ve tasarruflarından başka bir şey değildir.
Bu siyasi tutsaklarımızın birçoğu sağlıksız koşullar ve uygulamalardan ötürü ciddi mana da hasta ve birçok doktor ile üniversite hastanelerinin verdiği “hapishane koşullarında kalamazlar” raporları ile sabitlenerek kamuoyuna mal olmuştur. Dahası bazıları şöyle veya böyle tedavi olanaklarını elde etmişliği söz konusu iken sürgünlük yaşamaları çok ciddi sağlık sonuçları doğuracaktır. Yaşanacak
olumsuz gelişmelerin, meydana gelecek ölümlerin esas sorumlusu hükümettir, cumhurbaşkanıdır, meclistir.
Aynı zaman da uygulamaya konulan bu yeni kararların kendisi yüzlerce tutsak ailelere yapılmış bir zulümden başkası değildir. Çoğunluğunu, bin bir güçlükle Kürt illerinden gelenlerin oluşturduğu ailelerin de yeniden bilinmez adreslere yönlendirilmesinin saçmalığı zulüm değilse nedir? Tersi söz konusuysa, bu keyfi bir tasarruf değilse başta siyasi tutsak ve aileleri olmak üzere kamuoyuna tatminkâr açıklamada bulunacaklar birilerini devrimci siyasi partiler olarak beklediğimizi, veremeyecekleri tatminkâr cevaplar karşısında suçluların kendileri olacaklarını da buradan peşinen ilan ediyoruz.