Siyahî halklar son yıllarda yine maruz kaldıkları ırkçı, ayrımcı politikalar nedeniyle dünya kamuoyunun gündemindeler. Akdeniz’de kitlesel olarak boğulmalarına göz yumularak, ABD’de ise sokağın ve devletin (polisin) ırkçı uygulamalarıyla katledilerek gündemdeler!
Kâğıt üzerinde köleliğin kaldırılmasının yanı sıra Beyaz Adam ile Siyahî halkların eşit olduğunun üzerinden onlarca yıl geçmesine rağmen uygulama Siyahi halklar, Batı ülkeleri başta olmak üzere her yerde Beyaz Adamın ırkçı ayrımcı uygulamalarının hedefinde!
ABD’de Siyahi halklar vali, genelkurmay, bakan ve hatta devlet başkanı oldular, olabilirler ama bu durum onlara dönük ırkçı ayrımcı politikaları ortadan kaldırmaya yetmiyor. Bugün ABD devlet başkanı Siyahi siyasetçi Obama! Barack Hüseyin Obama her ne kadar ismi üç semavi dini simgelese de deri rengi itibarıyla Afrika kökenli siyahi bir lider. İşte böyle bir siyasetçi ikinci dönemdir iktidar da olmasına rağmen ABD’de Siyahi halklara dönük ırkçı uygulamaların hatta Siyahi gençlerin peş peşe polis kurşunuyla sokakta öldürülmelerinin önüne geçilemiyor.
Siyahi halkların gerek kendi topraklarında gerekse de Amerika ve Avrupa’da “uygar” Beyaz Adamdan çektikleri bugünle sınırlı değil. ABD kıtasında özelde de mevcut ABD topraklarında Beyaz Adamın tarihi yerli ve siyahi halklar yönünde oldukça kirli ve eskidir. Gerek yerli halkların (Kızılderililerin) soykırıma uğratılması, gerekse Siyahi halkların kıtaya taşınıp köleleştirilmeleri gibi her alanda kanlı ve kirli bir tarih var. Beyaz adamın bu kanlı ve kirli tarihi Kristof Kolomb’un Amerika kıtasına ayak basmasıyla başladı ve biçim değiştirerek günümüze kadar devam etti.
Kıtaya yerleşen Beyaz Adam önce milyonlarla yerli halkları soykırımdan geçirip bir dizi yerli uygarlıkları yok ederek egemenliklerini ilan etti. Sonra boşaltılan kıtada kapitalizmin şafağıyla birlikte ihtiyaç duydukları emeği karşılamak için Afrika’dan köle ticareti adı altında insan bile saymadıkları milyonlarca siyah derili Afrikalı halk kıtaya taşındı. Tarihçiler “sadece gemilerde ölüp denize atılan Siyah köle sayısının 2 milyondan fazla olduğunu” belirtir. Ayrıca Beyaz Adamın, Afrika kıtasında köle yakalamak için başvurduğu vahşi, insanlık dışı “avlama” yöntemleri sırasında milyonlarca Siyahi insanın soykırıma uğratılması gerçeğini de insanlığın hafızası unutmadı!
“Afrikalı Siyahlar avlanıp Atlantik Okyanusu sahilindeki bazı merkezlerde toplanıyor, oradan gemilere yüklenerek Yeni Dünya’ya taşınıyordu… Köleler Amerika’ya, yarattıkları zenginlik de Avrupa’ya taşınıyordu.” (Fikret Başkaya) Demek ki bütün bunları Beyaz Adam, bencil çıkarları için, Afrika ve Asya halklarının zenginliklerine el koymak için, yetmedi Afrikalıları, Amerika’ya taşıyıp köleleştirerek çalıştırmak için yaptı. Halende özü itibarıyla bundan vazgeçmiş değil.
Talan, sömürü ve hatta soykırımlar biçim değiştirerek Afrika kıtasında devam ederken, günümüz ABD’de ise polis kurşunuyla Siyahî gençlerin hayatını yitirmesi giderek rutinleşiyor. ABD’de yaşanmış polis infazları halen tartışılırken polis cinayetlerine 19 Nisan’da bir yenisi eklendi. Polis bu kez Baltimore kentinde Fredddie Gray isimli siyahi bir genci “bıçak taşıdığı” gerekçesiyle gözaltına alır fakat Gray’in hastahaneye kaldırılmasını bilinçli geciktirir ve hastanede bir hafta sonra yaşamını yitirdi.
Hatırlanacaktır geçen sene yaz aylarında Ferguson’da Michael Brown adında Siyahî bir genç polis kurşunuyla yaşamını yitirmiş ve Siyahi halklar ırkçılığı protesto etmek için kitlesel olarak başkaldırmıştı. Polisin moda deyimle orantısız güç kullanmasına önce New York, Los Angeles, Boston, Washington ve Chicago gibi kentler başta olmak üzere ABD kentlerinde halklar sokağa dökülerek Siyahîlere yönelik devlet şiddetini protesto etmiş devamında tepkiler ABD sınırlarını aşarak tüm dünyaya mal olmuştu. Bugün aynı ABD’de bu kez siyahi genç Freddie Gray’in gözaltındayken ölmesi sonrası başlayan protestolar dalga dalga ülke geneline yayıldı.
Irkçı saldırılara karşı gelişen yer yer ABD sınırlarını aşarak tüm dünyaya yayılan başkaldırılara rağmen polisin sokakta siyahi gençleri kurşunlanması durmuyor. Neden, gerisinde neler yatıyor?
I – Nedenler irdelenirken öncelikle şunun altını çizelim: ABD’de vali, bakan, başkan olabilen Siyahîler deri renkleri siyahi kalsa da kendileri zihniyet ya da ideolojik politik duruş olarak BEYAZLAŞIYORLAR! Zaten zihniyet olarak önceden az çok Beyazlaşmadan da ne vali, genelkurmay başkanı, bakan ne de başkan hiç mi hiç olamazlar. Bir yanıyla bizim buradaki Kürtlerin hatta Arap ya da bir başka ulustan siyasetçilerin Türk devlet sisteminde yer alabilmeleri (vali, bakan, başbakan olabilmeleri) için zihniyet ya da politik olarak Türk’ten çok Türkçü olmalarının zorunluluğu gibi orada da Siyahî bir siyasetçinin yükselebilmesi için Beyaz adamın siyaset kodlarını içselleştirmesi gerekir. Beyaz Adam ile Siyahî halklar arasında ırkçı ayrımların zihinlerde varlığını koruması polis saldırganlığının başta gelen nedenleri arasındadır.
II – Diğer bir neden Siyahî halkların hak arayışında yatmaktadır. Baltimore gibi nüfusun çoğunluğunun Siyahî halklardan oluştuğu kentler başta olmak üzere, ABD genelinde Siyahların Beyazlara oranla yaşam standartlarının geri olmasının tetiklediği birden fazla sorunlarının bulunuyor olmasını da ekleyelim. Örneğin: “ABD genelinde kişi başına gelir 50 bin dolar civarındadır. Baltimore’da ise bu rakam 20 bin dolar düzeyindedir. Yani, yarısı bile değil. Yaşam süresi ve eğitim durumu da ABD ortalamasının altındadır: Liseyi bitirebilmiş olanların oranı sadece yüzde 25” (Mehmet Hakan Kekeç) Dahası var yukarıda aldığımız kısa alıntıda söylenenleri doğrulayacak başka veriler de sunulabilir. Mesela:
Şu an “Baltimore’de 30 bin evsiz var, işsizlik ABD ortalamasının iki katı”, polis baskısı genele oranla daha yoğun. Polis öylesine ırkçı bir öfkeyle davranıyor ki, okuldan çıkan öğrencilerin evlerine gitmeleri için zorunlu olarak kullanacakları otobüs ve metro gidişlerinin önünü bile keserek açıkça tahrik ediyor. Ekonomik, sosyal sorunlara polis baskı ve tahriki de eklenince Siyahî halkların isyan ve direnişten başka seçeneği kalmıyor. Siyahî halklar, ırkçılığa, ayrımcılığa haklı tepki ile sokaklarda demokratik isyan hakkını kullanarak üzerindeki baskıların kalkmasını en azından hafifletilmesini amaçlıyor.” Irkçı polis istemiyoruz” diyerek siyasal olarak adalet, ekonomik, sosyal olarak eşitlik istiyor fakat Siyahî halkların ekonomik, sosyal, kültürel ve siyasal eşitlik arayışları bile polis saldırganlığının hedefi haline gelebiliyor. Polisin baskıyı aşan saldırganlığı karşısında Siyahî gençlerin tek silahı sokaklarda kitlesel olarak meydan okumak kalır çünkü ayakta kalabilmeleri için başvuracağı başka bir silahları da yok.
Durum böyle olunca Siyahîlere yönelik gerçekleşen “devlet şiddeti”ne karşı yapılan kitlesel gösteriler kısa sürede ülke geneline hatta ülke sınırlarını aşarak yayılabiliyor. Hatırlanacaktır, Ferguson’daki olaylar sırasında ABD rejiminin kullandığı şiddet ve polis terörüne dünya da büyük tepki vermişti. Öyle ki, Kuzey Kore bile ABD için “insan hakları mezarlığı” diyecek ve askeri rejimle yönetilen Mısır’da, Beyaz Sarayı “itidalli ve dikkatli davranmaya” çağıracaktı!
III – Tablo buyken kartel medyası her yerde olduğu gibi ABD’de bir kez daha protestocu halkları hedef aldı. Siyahi halkların, polis şiddet ve tahriklerine maruz kalmasını, sokakta polis kurşunuyla gençlerin yaşamlarını yitirmesini öne çıkarmak yerine protesto sırasında banka ya da arabaların kırılan bir kaç camının öne çıkarılması yanı her zamanki gibi yine Siyahi halkın demokratik tepkisini “vandalizm, kaos” diyerek öne çıkarmaları sokaktaki haklı öfkeyi tahrik eden bir diğer nedendir.
Polis şiddetine ve ırkçı ayrımcılığa karşı ekonomik, demokratik hak mücadelesini veren kitlelerin talep ve hedeflerini görmezden gelen medyaya protestocular haklı olarak; “kırık camlar yerine kırık kemiklerin peşine düş” diyen sesleniyorlar. İster istemez insan şunu sormak istiyor; sokak ortasında suçsuz yere Siyahî gençler vurulurken; beyazlarla siyahlar arasında bunca ekonomik, sosyal, kültürel ayrım varken; haklı bir öfke ile sokağa dökülen siyahi halkların, birkaç banka camını indirmeleri neden çok görülür ki?
Sonuç olarak, Ferguson, Baltimore gibi siyahların yoğun yaşadığı kentlerden başlayarak dipten gelişen dalgayı (halk hareketini) devletin siyasal baskıları ve kapitalist sömürüyü sorgulayan ciddi bir fay hattının öne çıkardığı öncü depremler olarak görüp hazırlıklı olmak gerekir. 06-05-2015