Eyüp Yalur / Yazarın diğer makaleleri için tıklayınız
Ülkelerin kritik dönemleri, önemli dönemeçleri bazı simgesel kavramlarla adlandırılır. Tarihe öyle not düşülür. Lale Devri, Arap Baharı gibi. Ülkemizde de ekonominin dibe vurduğu bu dönemi, mutfaklarında yangın olan anneler, babalar “Soğan Devri” diye adlandırdılar.
*Lale Devri
Osmanlı İmparatorluğu döneminde Lale Devri “zevk ve sefa” devri olarak bilinir ve öyle anılır. Adını İstanbul’da yetiştirilen, ünü dünyaya yayılan Lale çiçeklerinden almaktadır. Bu devrin sultanı 3.Ahmet, sadrazamı Damat İbrahim Paşadır. Uyum içerisinde çalışmış ülkeyi yönetmişlerdir. Sanat ve toplumsal hayata özgün yeni bir anlayış getirmişlerdir. Halkın büyük bir kısmı ekonomik anlamda zor bir durumdayken, devlet büyükleri, saray çevresi rahat bir yaşam ve zevk ü sefa sürmekteydiler. Bu dönemde Osmanlı devlet adamları lale bahçelerinde eğlencelere, zevk ü sefaya dalmış devlet sorunlarını lale bahçelerinde tartışır hale gelmişlerdi.
Lale devrinin en belirgin özelliği devlet büyüklerinin ve çevrelerindekilerin sefahat içinde yaşamalarıdır. Kâğıthane’de inşa edilen Sadabad Sarayı yeni bir eğlence tarzının sergilendiği merkez haline gelmiştir. Yaz aylarında Çırağan sefaları, Kış aylarında helvalı sohbetler ve umarsız eğlence sarfiyatı dikkat çekmiştir. Yeni saraylar inşa edildi, batı tarzı mobilyalar ve ev dekorasyonu ürünler getirildi. Bunlar elit kesimle sınırlı kaldı. Yani halka rağmen itibardan tasarruf yapılmadı.
İbrahim Paşa önemli makamlara kendi akrabalarını ve yandaşlarını getirmiştir. Devlet kurumlarındaki ehliyetsiz ve liyakatsiz kişilerin sayısı gittikçe artmıştır.
Lale Devri aynı zamanda Batılılaşmanın da başlangıcı olarak kabul edilir. Batı ile olan ilişkiler geliştirilmiş ve reform hareketleri başlamıştır. Bu dönemdeki ıslahat hareketlerinin çoğu askeri alanda yapılmıştır. İstanbul’a matbaa getirilmiş, kültür ve sanat hayatı gelişmiştir, İstanbul’da itfaiye teşkilatı kurulmuştur, Avrupa ülkelerine elçiler gönderilmiştir…….gibi reformlar yapılmıştır.
Dönemin Sadrazamı Damat İbrahim Paşa ve çevresindekilerin servetlerindeki muazzam artış ile İstanbul dışındaki yaşam standartlarının düşüklüğü arasındaki uçurum, halkta “reform ”algısını yok etmiştir. Ekonomik bunalımdaki halkın devlet büyüklerindeki “tasarrufsuz harcamalar” karşısında ıslahatları benimsemeleri pek mümkün olmamıştır.
Lale Devri bazı kaynaklarda “Osmanlı Rönesans’ı” olarak kabul edilirken, birçok kaynak, tarihçi, aydın bu düşünceye karşı çıkmıştır. Bunun sebebi olaraksa Rönesans’ın, uyanışın saray çevresiyle sınırlı kaldığı, halk kitlelerini kapsamadığıdır. Buda batılılaşma reformlarına gölge düşürmüştür.
*Soğan Devri
Osmanlı Dönemindeki şatafatı, şaşaalı yaşamı isimlendiren “Lale Devri” diye eleştiren Yahya Kemal Beyatlı’dır. Çağımızı “Soğan Devri” diye isimlendirenler ise mutfağındaki büyük yangını söndüremeyen, iktidara karşı olan tepkilerini dile getiren anne-babalar olmuştur.
Lale Devri ile Soğan Devri birbirlerine o kadarda çok benziyorlar ki. Ne kadar ortak tarafları var.
-Soğan Devrindeki şaşaalı yaşam zevk u sefa, yapılan yazlık ve kışlık saraylar, onlarca lüks uçak, yüzlerce, binlerce lüks makam araçları, sarayda verilen israf ve abartılı yemek partileri daha saymakla bitiremediğimiz, kısacası “İTİBARDAN TASARRUF OLMAZ” bonkörlüğü geniş halk kitlelerini rahatsız etmiştir.
“ANAP’ı o ‘Papatyalar’ o ‘Lale Devri çocukları’ bitirdi. AK Partiyi de, bu Erguvani AKP’nin ‘Papatyaları’ bitirecek bu gidişle. AKP’liler terfi etti zenginleşti, itibar sahibi oldular. Kaymağı onlar yiyor, parayı onlar veriyor. Camiye, okula, yurda parayı verende onlar. Eee parayı veren düdüğü çalıyor. Kem alet ile kemalet olmuyor. Haram para ile hayır olamayacağı gibi “ sözlerini sarf etmişti. Muhafazakar kesimin önemli yazarlarından Abdurrahman Dilipak. Mücahitlikten müteahhitliğe nasıl terfi ettiklerini, su geçiren oje, abdeste mani olmayan rujlar, helal likör, helal bira, helal şampanyalar, bebeğin cinsiyetini tahmin partisi, Rock müzik eşliğinde zikir partisi, yatlarda happy birthday partisi, Ramazan iftar partisi, bekarlığa veda partisi………..
Hepsi tesettürlü tabii! ……….
Diyor Abdurrahman Dilipak ve devam ediyor.
Tesettürlü ama, lüks, israf, ne istersen var.
Siyasilerimiz, bürokrasimiz, ahlak zafiyeti içinde.
Hani biz başkalarına benzemeyecektik? Diye feryat ediyor.
Savunma sanayi diye ülke kaynakları savaşa ve yandaşa İHA, SİHA, Kızıl Elma, tank, topa ayrılırken vatandaş işsiz, aç soğana, patatese muhtaç, saray çevresi ise “Biz TOGG diyoruz, onlar patates, soğan diyorlar.” Söylemi ile ne kadar halktan koptuklarını ortaya koymaktadır. TOGG’la 81 il sokaklarında HEY FAKİRLER çekilin yoldan biz geliyoruz diye nara atıyorlar.
Başta Akp belediyeleri olmak üzere devletin bütün kurumlarına ehliyet ve liyakatten uzak yandaşlar doldurulmuştur. Son günlerde moda olan yeni sosyal medya fenomenleri Akp iktidarının 21 yıllık icraatlarını, saymakla bitmeyen olumsuzluklarını tüm çıplaklığıyla gözler önüne sermektedirler. Soğan devri adeta Lale devrine rahmet okutuyor.
Lale Devi ile Soğan Devri arasındaki yegane fark Lale devri batıya açık batılılaşmak istiyor. Soğan Devri batılılaşmaya karşı batıyı düşman görüyor, ülkeyi Rusya, İran, Afganistan gibi birkaç ülke dışında uluslararası kamuoyuna karşı tecrit etmiş, başta AB ülkeleri olmak üzere komşu ülkelerle de kavgalı durumdadır.
Ülke kaynaklarının güvenlikçi politikalara, sözde savunma sanayine, silahlanmaya değil; hak, hukuk, adaletin tesis edilmesine, ülkede iç ve dış barışın sağlanmasına, emeğin ve alın terinin karşılığının verilmesi için harcanmalı.
Tek temennimiz 15 Mayıs günü 21 yıl süren Soğan devrinin bitişini görmek, İnsan Haklarının ihlal edilmediği, başta Kürdistan sorununun ve diğer etnik sorunların halledildiği, demokratik bir eğitimin, evrensel hukukun egemen olduğu, Cumartesi Anneleri ve diğer mağdur annelerin göz yaşlarının dindiği bir sabaha uyanmak dileği ile …..