Bülent Tekin / Yazarın diğer makaleleri için tıklayınız
Kapitalist modernite tüm dünyada insanlığa ve özelde Türkiye’de bizlere cehennemi yaşatıyor. Bir avuç kapitalistin saltanatı uğruna, dünyada yaşayan milyarlarca insanı ve yaşadığımız topraklarda bizleri, açlığın, yoksulluğun, işsizliğin, eşitsizliğin, adaletsizliğin, zulmün, çürümenin, yabancılaşmanın, kanlı savaşların içine atıyor. Kâr ya da para hırsına dayanan bu saltanat, aynı zamanda doğayı da acımasızca tahrip ediyor. Bu gidiş durdurulmazsa bizi bekleyen akıbet modern köle (parya) olmak ve barbarlığın hüküm süreceği bir gelecek!
Üstelik bu kara tablo, bilim ve teknoloji insanların elinde çığır açıcı rol oynarken yaşanıyor. Bu kara tablo yöneteni kral (padişah) seviyesine çıkarırken yönetilen halkı köleleştiriyor. Türkiye özelinde ise, artık dayanılmaz bir cendereye dönüşmüş insan yaşantısı nedeniyle yurttaşların zincirlerinden başka kaybedecek bir şeyleri kalmamıştır.
1980’li yıllarda toplumsal sorunlara ilgisizliği ifade eden “Ne sağcıyım ne solcu, futbolcuyum futbolcu!” repliği vardı. Aslında bu söylem biraz farklı anlatımla sanki 2023’ün bugünden parlak olacağı propagandası şeklinde devam etti. Sağ-sol bitmedi, ancak acil bir sorun karşısında değerlendirilen, konuşulan, dikkate alınması gereken bir hakikat var: Türkiye’de iktidarı adeta tek başına ele geçiren tek adam rejimi ülkeyi hızla uçuruma sürükledi. İşte Türkiye’ye bu denli boğucu bir toplumsal atmosferin içinden çıkmak zorundadır. Rejimin yok saydığı ve yok etmek istediği demokratik Kürt siyaseti HDP kendisine kurulan tuzağı başarıyla atlatıp Yeşil Sol Parti içinde genel seçimlere katılma olanağını gerçekleştirdi. Toplum olarak örgütlü olmamanın, toplumsal sorunlara duyarsızlığın ne kadar yıkıcı olabileceğini Cumhur İttifakı insanlarımıza her konuda yaşattı. Nefes alma olanağı bile kalmadı. Hukuk yok, adalet yok, ekonomi yok, özgürlük yok! Boğulmak üzereyiz. Böylesi bir durumda sessiz kalınarak, gerçeklere göz kapatarak haksızlıklardan ve adaletsizliklerden korunulmaz. Bu adaletsizlikler karşısında Araf’ta durulmaz, tarafsız kalınmaz.
2013’ten bu yana sürekli olarak gerileyen, hızla otoriterleşen bir Türkiye var. Bu Türkiye, hem otoriterleşti, hem de konsolide oldu. Bu Türkiye hukuk devleti, yargı bağımsızlığı, erkler ayrılığı, gücü sınırlandırılmış ve hesap verebilir iktidar gibi sistemsel özelliklerini tümüyle yitirdi.
Anayasaya göre Recep Tayyip Erdoğan’ın üçüncü kez aday olma ihtimali olmamasına karşın YSK adaylığını ilan etmiştir. Tekrar aday olabilmesi için öne sürülen argümanların inandırıcı olduğunu düşünmüyorum. Anayasa’nın YSK tarafından ihlali bu topraklarda yaşayanlara bir kişiye adeta ömür boyu başkanlık yolunu açma yetkisi veriyor.
Cumhur İttifakı ve bazı muhalif partilerce adeta PKK ile özdeş tutulan HDP’nin bu seçim sürecinde kapatılma tehlikesi altına sokulması Kürt sorunuyla yüzleşmekten korkmak ve gerçeklere yüzünü çevirme anlamını taşır. Hukukun işlemediği bu topraklarda kapanma tehlikesine karşın Yeşil Sol Parti ile seçime gidilmesi zorunluluğu doğdu. Devrimcilerin her zaman bir alternatif çözümü olmuştur. Bu kez de Kürt ve Türk insanının karşı konulmaz iradesi “kurnaz adamlar”ı şaşırtmıştır. Bu bir zeka farkıdır!
Türk egemen sınıfının Suriye, Irak, Libya, Kafkasya ve Akdeniz’de “ulusal çıkarlar” adına savaş politikalarını devam ettiren tutumu insanlarımızı yoksul ve çaresiz bırakmıştır. Bu politikanın sonlanması için Cumhur İttifakı’nın yenilmesi ve yeni kurulacak hükümetin iç ve dış düşman yaratma hastalıklarına devam etmemesi gerekir. O yüzden doğru olan, devrimci çizgiden ödün vermeden kitle hareketine gücü oranında önderlik edebilen bir devrimci örgütlülük yaratmaktır. O yüzden Cumhur İttifakı’nın seçimleri kaybetmesi gerekir.
Devrimci örgütünde demokrasi inancını ve kadrolarının teorik düzeyini, devrimci bilincini yükseltmiş gönüllü bir birliktelik gerekir. Büyük azimle mücadele sürdüren ve birbirine yoldaşça bağlı unsurlar üzerinden ancak başarı gelebilir. İşte demokrasi konusunda böyle bir anlayışa ve niteliğe sahip olanlardan Kürt-Türk eşitliği ve kardeşliği beklenir. Doğru olan böyle bir örgütlülüğün yaratılabilmesidir. Ancak böylesi bir örgütte ve disiplinde başarı gelecektir. Aksi halde Araf’ta kalınır ve hedeflenen ideal hayal kalmaya mahkûm olacaktır.
Siyasi Haber