Kürdistan, geçenlerde Hıristiyan dünyasının ruhani lideri Papa’yı misafir etti. Ziyarete kadar her şey normaldi. Ama ziyaretten sonra Ortadoğu yeni bir tartışmayla çalkalandı.
Hasan Işık / Yazarın diğer makaleleri için tıklayınız
Tartışmayı Kürdistan haritalı bir pul başlattı. Evet, küçücük bir pul! Papa’nın yansımasının Kürdistan haritası üzerinde tasarlanmış haliyle bir pul. En sert tepkiyi elbette ki Kürdistan’ın yerel sömürgecileri Türkiye ve İran verdi. Toplum arasında bir laf vardır. “Bir pul kadar değeri yok.”
İşte bu küçücük görünen pul artık mevcut statükonun ve cetvelle parçalanmış Kürdistan’ın mevcut sınırlarının Kürdistanlıların gözünde artık bir pul kadar değerinin olmadığını göstermiştir.
Elbette ki olaya basit bir pul gibi bakıp geçilemez. Ülkesi dünya ve yerel sömürgeciler tarafından parçalanmış, sömürgeleştirilmiş Kürtler aslında statükosuz bütün uluslar gibi ülkelerini yüreklerinde taşımaktadırlar. Bunun en çarpıcı ve tarihi örneği Sayın Osman Baydemir’in Türk parlamentosunda yaptığı konuşma esnasında meclis başkanının Kürdistan neresi sorusu üzerine elini kalbinin üzerine götürerek “Aha burası” demesi bir ulusun duygularının dile geliş terennümüdür.
Bu küçücük puldan yola çıkarak Kürdistan sorununa bakarsak aslında bu sorunun dünyayı nasıl yaktığını görebiliriz. Ve Kürdistanlıların yüreğine özgürlük suyu serpilmedikçe bu ateş herkesi kasıp kavurmaya devam edecektir.
Örneğin sırf Kürtler kazanmasın diye Türkiye’yi yöneten AKP-MHP ve diğer güçler koca bir ülkeyi sömürge valilerinin bile beceremeyeceği kadar kötü yönetmektedirler. Kürdistan’ı sömürmeye devam edebilmek için aynı zamanda yaşadıkları ülkeyi Türklere de zindan etmiştir. Kürtlere karşı politika üretebilmek için akıl almaz bir dış politika, pervasız savaş harcamaları, yok edilen hukuk, işsizlik, pahalılık, insan hakları gibi dünyanın hiçbir yerinde uygulanmayacak politikalar uygulanabilmektedir. Kürtlere karşı taviz koparabilmek için Doğu Akdeniz şantajı ile gerilen Batı ilişkileri. NATO’ya karşı S-400 alımları. Ermenistan, Libya, Suriye, Irak gibi topraklarda işgal mantığıyla taviz koparma Türkiye’yi uçuruma doğru sürüklemektedir.
Bu statükonun devamındaki ısrar aynı zamanda Batıyı da esas aldığı bütün değerlerden uzaklaştırmakta. Bu karmaşada ülkesi parçalanan insanların Avrupa’ya yönelmeleri Avrupa’da da sağ eğilimleri güçlendirmekte ve gittikçe Avrupa’nın geleceğini tehdit etmekte. Macaristan ve Polonya’daki hükümet örneklerini ve Almanya’daki aşırı sağcı partilerin toplumda her geçen gün daha büyük karşılık bulması Kürdistan’a karşı işlenen bütün katliamlara karşı oportünist bir yaklaşımın sonucudur. En somut örneği Almanya’da ırkçılık bir suç olarak kabul edilmiş olsa da Kürtlere karşı işlenen hiçbir ırkçı faaliyet engellenmemiş aksine Kürt aktivistler kriminaline edilmişlerdir.
Son olarak, NATO üyesi, AB’de pek çok anlaşmanın partneri olan bir ülkede bir siyasi parti kapatılmak isteniyor ve siyasilerine siyaset yasağı getirilmek isteniyor. Bir milletvekili ibadetini yapmaya hazırlanırken derdest ediliyor.
İşte tüm bu akla uçuk gelen ve herkesi yaşanılmaz bir hayata zorlayan bütün politikaların altında Kürdistanlıların gözünde bir pul kadar değeri kalmamış mevcut statükonun devamındaki ısrardır.
Bu ısrar dünyayı soğuk savaş dönemindeki kutuplaşmadan daha da tehlikeli bir yere götürmekte. Amerika ve Rusya’nın Ortadoğu’daki politikalarına daha doğrusu sürtüşmelerine baktığımızda tehlikenin her geçen gün daha da büyüyeceğini ve yaşanacak yıkımların daha büyük olacağını görmek zor bir tahmin olmayacaktır.
İşin özeti Kürdistan özgürlüğüne kavuşmadıkça bütün halklar bundan nasibini almaya devam edecektir.