Stathclyde Üniversitesi’nden feminist medya çalışmaları öğretim üyesi ve toplumsal cinsiyet çalışmaları direktörü Prof. Karen Boyle, “Me too, cinsel şiddet ve tacizle ilgili ilk etiket değildi, ilk ilgi gören etiket bile değildi. Me Too dünyanın pek çok yerinde ulusal ya da bölgesel çapta halihazırda genele yayılan çalışmaları küresel olarak görünür kıldı” diyor.
Pek çoklarına göre bu hareket, tüm dünyada toplumlarda ve işyerlerinde kadınlara karşı tavırla ilgili geniş kapsamlı bir tartışmayı ateşledi. Kadınlara yaşadıkları cinsel taciz ve saldırılar hakkında daha açık konuşmaları için cesaret verdi.
Her şey nasıl başladı?
Me Too hareketi, 2006 yılında aktivist Tarana Burke, kadınlara karşı şiddet ve taciz konusunda farkındalık yaratmak için bu kelimeleri kullanmasıyla başladı.
Bundan 11 yıl sonra 2017’de, Amerikalı oyuncu Alyssa Milano’nun attığı tweet ile yeni bir sosyal platformda kendine yer buldu.
Oyuncu, kadınları yaşadıkları cinsel taciz ve saldırılar hakkında konuşmaya çağırmıştı. Ki bu kısa sürede küresel bir hesaplaşmanın tetikleyicisi oldu.
Milano, Hollywood’un en önemli isimlerinden Harvey Weinstein’ı cinsel saldırı ve tacizle itham eden ilk kadınlardan biri.
Tweet’in atıldığı ilk gün olan 15 Ekim’de, ”Me too” sözcükleri sosyal medyada 200 binden fazla kez kullanıldı. Ertesi gün 500 binden fazla kez tweet’lendi.
#MeToo, 85’ten fazla ülkede farklı dillere çevirilerek Twitter’da gündem olan etiket haline geldi.
Hareket ABD’de başlamış olabilir ancak küresel bir etki yarattı.
#MeToo’nun küresel etkisi
Feminist kolektif Think Olga’nın kurucusu Juliana de Faria 2015’te #MeuPrimeiroAssedio ya da #MyFirstHarrassment (#İlkTacizim) etiketini ortaya attı.
Günler içinde Brezilya’daki kadınların cinsel taciz deneyimlerini paylaştıklarını binlerce tweet atıldı. Bu akım Latin Amerika’da İspanyolca #MiPrimerAcoso etiketiyle yayıldı.
Geçtiğimiz yıllarda Çin, Hindistan, İngiltere gibi ülkelerde de sosyal tartışmalar başlatacak şekilde tüm dünyada bunun pek çok örneği yaşandı.
Şu günlerde Hindistan’da cinsel tacizle itham edilen Bollywood yönetmeni Sajid Khan’ın, katıldığı Bigg Boss programından çıkarılması için çığ gibi büyüyen bir kampanya var.
Khan, dört yıl önce sekiz iş arkadaşı ve bir gazeteci tarafından cinsel istismarla itham edilmişti. Kendisi bu suçlamaları reddetti ve ona karşı hiçbir adli işlem başlatılmadı.
#MeToo Çin’de 2018 yılında hız kazandı, Xianzi takma adıyla tanınan Zhou Xiaoxuan cinsel taciz hikayelerini paylaşmaya başlayan birçok kadından biriydi.
Xianzi 3 bin kelimelik bir yazıyla, devlet televizyonu CCTV’den sunucu Zhu Jun’u, 2014 yılında onunla röportaj yapmak için giyinme odasına girdiği sırada kendisine cinsel tacizde bulunmakla suçladı.
Davası üç yılın ardından geçen sene yeterli kanıt bulunmadığı gerekçesiyle düştü ve Ağustos ayındaki müracaatı da reddedildi.
Güney Afrika’da 2019’da, 19 yaşındaki öğrenci Uyinene Mrwetyana’nın Cape Town postanesinde tecavüze uğrayıp öldürülmesinin ardından #AmInext ve #MenAreTrash etiketleriyle kadına karşı şiddetle mücadele için bir seferberlik başlatıldı.
Bu kayıp ülkede büyük çapta şiddet karşıtı protestoların ateşleyicisi oldu.
Kadın cinayetlerinin dünya ortalamasının beş katından fazla olduğu Güney Afrika’da hükümet, kadına karşı şiddeti ulusal bir kriz ilan etti.
Mayıs ayında, eski bir modelin TikTok videosunda 16 yaşındayken tecavüze uğradığını iddia etmesinin ardından Nepal’de de yüzlerce insan sokaklara dökülerek tecavüzün yasal tanımının ve yaptırımlarının genişletilmesi için çağrıda bulundu.
Manken, bir güzellik yarışması yapımcısı tarafından kendisine ilaç verildiğini, tecavüz edildiğini ve ardından şantaj yapıldığını anlattı. Ancak Nepal yasalarına göre tecavüzün bir yıl içinde bildirilmesi gerekiyor.
Toplum baskısının ardından konuyla bağlantısı olan bir erkek gözaltına alındı. Ancak yasalar tecavüzden işlem yapmaya izin vermiyordu ve bu kişinin suçu insan kaçakçılığı olarak kaydedildi.
Türkiye’de #SenDeAnlat etkisi
#MeToo kampanyasının en yoğun döneminde Türkiye’de de çok sayıda kişi sosyal medya üzerinden başından geçenleri anlattı.
Fakat ondan önce de ulusal çapta kadına şiddetle mücadele davaları ve kampanyaları devam ediyordu.
2015’te 20 yaşındaki üniversite öğrencisi Özgecan Aslan’ın Tarsus’ta tecavüz girişiminin ardından vahşice öldürülmesi, Türkiye’de şiddetli bir tepkiyi beraberinde getirmişti.
O dönemde aralarında Türkiye’nin en ünlü isimlerinin de olduğu çok sayıda kadın başlarından geçenleri #SenDeAnlat etiketiyle sosyal medyada anlattı.
Yıllar içinde kadına karşı şiddetle mücadele platformları arttı, mücadele güçlendi.
2020’de Muğla’da öldürülen üniversite öğrencisi Pınar Gültekin’in ardından Türkiye’de kadın hareketi tekrar ateşlendi.
Geçtiğimiz Temmuz ayında ise, İstanbul Sözleşmesi olarak bilinen ve 2012’de kabul edilen Kadınlara Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi, Cumhurbaşkanlığı kararıyla feshedildi.
İran’da artan protestolar
İran’da 22 yaşındaki Mahsa Amini’nin gözaltındayken komaya girerek hayatını kaybetmesinin ardından protestolar hızla büyüdü.
Amini ahlak polisi tarafından başörtüsünü “gerektiği şekilde” takmadığı için gözaltına alınmıştı.
Görgü tanıklarına göre komaya girmesinin sebebi polis aracında şiddet görmesiydi.
İran polisi tüm iddiaları reddetti. Onun bir anda kalp problemi yaşadığını söylediler.
İranlı aktivistler İran’da şu an devam eden protestolarla Me Too hareketi arasında bir benzerlik kuruyor.
İranlı oyuncu ve aktivist Golshifteh Farahan, “Nasıl #MahsaAmini hareketine sırtını dönüp #MeToo’yu destekleyerek kadınlar ve erkekler için eşitlik talep isteyebilirsin ki? Bunun dinle ya da ideolojiyle, çarşaf giyip giymemekle bir alakası yok” şeklinde tweet attı.
“Bu, kadınlar ve bedenleri için seçme özgürlüğüyle alakalı” diye ekledi.
Toplum değerlerini de sorgulattı
Beş yılda bu hareket, cinsel taciz hakkında daha açık bir tartışma ortamı yaratmakla birlikte bölgesel etiketleri, protestoları ve örnek davaları tetiklemesi bakımından da başarılı görülüyor.
Prof. Boyle, #MeToo etiketinin cinsel taciz ve saldırı konusunda kamuoyunda önemli bir etkisi olduğunu, binlerce insanın, özellikle kadınların yaşadıkları, duydukları ve inandıkları hakkında açıkça konuşabilmelerini sağladığını söylüyor.
Ayrıca kadınlara yönelik tavırla ilgili küresel “hesaplaşmanın” yanı sıra, bazı temel sosyal sorunları da ortaya çıkardığını ekliyor:
“Ne yazık ki, neredeyse en başından beri, hem insanlara hem de genel olarak konuşulanlara karşı bir tepki vardı. Herkesin söylediği duyulmadı ve herkese inanılmadı.”
Boyle, kamuya mal olmuş kişilere yönelik iddiaların bazen tepkiyle karşılanmasının nedeninin, bunun rahatsız edici bir gerçeği ortaya çıkarması olduğuna inanıyor:
“Me Too, yalnızca kişilerin davranışlarına değil, aynı zamanda belirli endüstrilerin ve bir bütün olarak toplumun değerlerine de ışık tuttu.”
Bir sonraki adım ne?
Prof. Boyle, Me Too’nun çok önemli bir konu hakkında hareket ve alan yarattığını ancak daha yapılacak çok şey olduğunu söylüyor:
“Dünyada cinsel taciz ve saldırı olmadığında bileceğiz ki son noktaya geldik. Şu an bundan çok uzağız.
“MeToo’nun gerçekten dönüşüm sağlaması için işyerlerinde, okullarda, spor sahalarında, her yerde yapısal değişim gerekiyor.”
BBC TÜRKÇE