Eyüp Yalur / Yazarın diğer makaleleri için tıklayınız
Ülkenin yüzyıllık en büyük ve köklü sorununun çözümü için yeni bir barış adımı daha atıldı.
Kürtler bu kaçıncı barış süreci diye sorgularken, bu sürece, bu adıma taraftar olmakla birlikte temkinli yaklaşıyorlar.
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin 22 Ekimde partisinin TBMM grup toplantısında yaptığı açıklamada “Terörist başının tecridi kaldırılırsa, gelsin TBMM’de DEM Parti grup toplantısında konuşsun, terörün tamamen bittiğini ve örgütün lağvedildiğini haykırsın. Bu dirayet ve kararlılığı gösterirse, Umut Hakkı’nın kullanımıyla ilgili yasal düzenlemenin yapılması ve bundan yararlanmasının önü de ardına kadar açılsın” ifadelerini kullandı.
Yine Bahçeli, bu açıklamasından kısa bir süre sonra ise DEM Parti heyetine İmralı’ya gitmesi için izin verilmesi çağrısı yapmıştı.
Devlet Bahçeli sanki dün söylediklerinden bugün pişmanmış gibi bir durum seziliyor.
Bunun bir açılım, bir çözüm süreci olmadığını söylüyor. Peki DEM Parti heyetini neden İmralı’ya gönderdiniz.
Bu hakaret diliyle birbiriyle çelişen ifadeler kullanmakla barış çağrısı olmaz, barış eli uzatılamaz. Bu söylemle hem ırkçılığı konsolide etmek hem de Kürde barış eli uzatmak samimiyetsizliğin ve art niyetli olmanın göstergesidir.
Neden meclis genel kurulu adres gösterilmiyor da DEM Parti adres gösteriliyor?
Neden İmralı heyetinde meclisteki diğer partilerden temsilciler yok? Bu sorun sadece DEM Parti sorunu mudur?
Ülkede gelişen herhangi bir olay için “araştırma komisyonu” kurulurken İmralı için neden İmralı Araştırma Komisyonu kurulmuyor?
İmralı’nın kapıları neden STK temsilcilerine, ulusal gazete ve televizyonların temsilcilerine, barolara açılmıyor.
Kamuoyunun bilgilenme hakkı yok mudur?
Yüzyıllık bu sorun artık kapalı kapılar ardında çözülemez.
Kürtler bu süreçten temkinli ve umutsuzlar.
Çünkü ne iktidar ne de meclisteki muhalefet partileri halka umut ve güven vermiyorlar.
Cumhurbaşkanı Erdoğan Kürtlere karşı “havuç ve sopa” yöntemi uyguluyor. Kürdü teslim almak istiyor. Şayet teslim olmazsanız “Kadife eldiven içindeki demir yumruğu devreye alırız” diyor.
Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Mehmet Uçum: “Türkiye, Kürtlerin de milli devletidir. Türkiye yüzyılı, Türk ve Kürt yüzyılıdır. Türkiye’de yaşayan herkes Türk halkının asli unsurları” olduğunu söyledi.
Kürtler olaylara Mehmet Uçum’un gözlüğü ile bakmıyorlar, onun gibi düşünmüyorlar. Eğer ki Uçum’un dedikleri doğru olmuş olsaydı yüzyıldır Kürt sorununa demokratik çözüm aranmazdı. Kürt sorunu bu ülkenin gündeminden hiç düşmedi.
CHP Genel Başkanı Özgür Özel: “En önemli kriterlerimizden biri de şehit ailelerinin ve gazilerimizin hassasiyetlerinin gözetilmesidir” diyor. Bu adeta ipe un sermek, işi yokuşa sürmektir. Bu insanlar neden barışa ve demokratikleşmeye karşı olsunlar. Asıl mesele sizin milliyetçiliğe oynamanızdır.
Kürt halkının hassasiyetlerini gözetiyor musunuz?
Ağrı, Dersim, Zilan Deresi, Roboski… vd bir hassasiyetiniz var mıdır? Bunları da dile getirecek misiniz?
Ülkenin bu yakıcı sorunu çözüm için kendini dayatıyor. Ortadoğu’da kartlar yeniden karıldı. Bu sorunu ya demokratik anlamda “kazan kazan” Türkün de Kürdün de kazandığı bir şekilde çözersin ya da uluslararası bir sorun haline gelen bu sorunu emperyalist güçler dediğin güçler çözer, sen de izlemekle yetinirsin.