Vatan aşkı olmadığı, (yoksul halk çocuklarına vatan aşkı öğretilir; kendileri de malı götürme işleri ile uğraşır), bilmeyenler için yavaş yavaş berraklaşırken foyalar bakar körlere de görünmeye başladı. Şimdilerde AKP ve şürekâsının malı götürme aşkı berraklaşarak daha da kendisini gösterdi bakar körlerin nezlinde, ki eğer hâlâ da bakar körlüğe devam ederlerse insanlığın bu hali sürdürülemez demekten başka ne kalır ki…
Fevzi Kartal / Yazarın diğer makaleleri için tıklayınız
Miting meydanlarında ki vatan aşkı naraları kitleleri aldatmadan başka bir şey değildi ki, bilen biliyordu ama darısı bilmeyen halk kitlelerinin başına diyelim bu saatten sonra.
Sağduyulu, aklı selim bir vatandaş az da olsa düşünme ve idrak etme yeteneğini, belleğini kayıp etmemişse, AKP ve onun yandaş iktidar erkinin vatan aşkı, vatan severliği, milliyetçiliğinin, Müslümanlığının altında yatan gerçeğin malı götürmek olduğu hemen görünü(r)yordu.
Malı götürme sadece Türkiye’de olmuyor ki, bu vesile ile asıl suçlu sistemin kendisidir ve bireyler bu suça bulaştırılıyor mal ve mülk hırsının yaratıcısı sistem tarafından. Dünyanın her tarafında olan bir durum. Bu hırsızlığı, bu vurgunculuğu kapitalizm ve onun serbest piyasa yalanında aramak ve de kapitalizmin doğası gereği olduğunu bilmek gerekiyor. Ki, başkaca başka yerlerde aramaya gerek yok. Zira serbest piyasa denilen kapitalizm-liberalizm bir çeşit legal mafya, mafya da yasadışı kapitalizmdir boşuna denmemiştir.
Her şeyde olduğu gibi hiçbir şey kapitalizmde dahil hep eski araç ve gereçlerle devam etmezler. Biçimde değişiklik ile yeni araç ve söylemlerle devam edilir ama özde değişiklik olmaz. Ki, bu özde işte malı götürmedir hem de Muhammed de fakirdi, hür teşebbüstü, yatırımcıların önü açık olmalıydı, engel, sınır olmamalıydı. Eskilerde fakirlik ve zenginlik Allah’ın bir lütfüydü, veren Allah veriyordu, vermediyse o kişi cezalıydı. Şimdi ise bu söylemler yemeyince yerini Muhammed de fakirdi, sermaye açılımı, uzak diyarlarda yatırım olanakları, dışa açılma vb gibi söylemlerine bıraktı.
Malı götürme kapitalizmin beş yüzyıllık tarihinde hele de iki yüz elli yıllık tarihinde hep olagelmiştir. İnsanın ve insanoğlunun bu normal olmayan durumundan çıkış yolu da her vatandaşın vicdanını sorgulayıp “elini taşın altına koyup” sorgulaması ve de her şeye burnunu sokmasıyla olur, açıklık ve şeffaflıkla olur…
Eşitlikçi, paylaşımcı, özgürlükçü bir doğrudan demokrasi ve de ekonomiyi doğrudan demokratik bir planlama ile olur. Kimin neye ihtiyacı var, kim kapasitesine göre ne kadar üretebilir…
İnsanın düşünen, kurnaz, kurnaz değil, entrikacı olabilen, her türlü doğruluğu ve de aynı zamanda her türlü hileleri kendinde barındırabilecek olan, egoist, narsist, controlfreakslığı içinde barındıran, iyisinin de kötüsünün de var olduğu toplumların yaşamını bir iktidar erkine, bir partiye, temsilcilere-temsili demokrasiye bırakmanın ne kadar yanlış olduğunu pratik yaşam bizlere öğretmiştir ve de örnekleri ile ortadadır.
İster adına serbest piyasa densin, isterse devlet eli ile yapılsın ne ad ile yapılır ise yapılsın doğrudan demokrasi olmaması, doğrudan kontrol edilememesi malı götürmeye engel olamamıştır.
Arabo – Halife-i – Osman-i – Türk-i oligarşik erki ve iktidarları malı götürmek için her daim her türlü yalana başvurmuşlardır. Yolsuzluklarla çalkalanmayan bir iktidar erki hatırlamıyorum.
Milliyetçilikle kendini lanse edenler vatanı kendinden münderiç görenler “her Türk-İslam milliyetçisine bu vatan toprakları helaldir” diyerek malı götürmüşlerdir. Hak etmedikleri halde yandaşa haksız olanaklar vermişlerdir. Mesleki kapasitesine, eğitim düzeyine bakmaksızın yandaşlık yapmışlardır. Oy alma hesabı ile bunlar yapılırken Binali Yıldırımlar, S. Sabancılar, Azız Yıldırımlar Paradise Papers belgelerinde yerlerini almışlardır. Vergi cenneti denilen diyarlara ya vergi kaçırmışlardır ya da yatırım yapmışlardır.
Panama, Malta, İsviçre, Vatikan doymak bilmeyen aşırı zenginlerin vergi cennetleridir. Bence buralar küresel sermaye tarafından malı götürmek için bilinçli seçilmiştir.
Kimler sermaye açılımı yapmıyor (yatırım denilsin) ve vergi kaçırmıyor ki Apple’den tutunuz, Google, (…) ta Sabancılara varıncaya kadar Paradise Papers’te adları geçiyor basının yazdığına göre. S. Sabancı bir zamanlar hamalcılıkla nasıl zengin olduğunu kendi ritmine göre nasılda ballandıra ballandıra anlatırdı bu anlatım esnasında insanın sadaka veresi gelirdi sanki(!)
Netice itibari ile bu kaçırılan vergilerden dolayı devletler birçok sosyal harcamalardan kesinti yapmaktadırlar. Zararı yine yoksul halk katmanları çekmektedirler.
Kaçırılan paraların küresel ölçekli daha büyüklerin eline geçebileceği uluslar arası basından haber konusu yapıldı. Bu paraların dünya bankasının eline geçebileceği yazıldı. Kısacası mafya mafyayı yutmakta sonunda yoğurdun kaymağını büyükler yemekte. Aslında dünya bankası bir çeşit yasal mafyadır. Bizim iki Yıldırım’a da kala kala içi boş cennet belgeleri kalacak herhalde. Gerçeğin masalından: “Her gelen padişah devletin kasasındaki paraları çalarmış, çalına çalına son padişaha da delikli tenekeler kalırmış”.