Dünya 3. paylaşım savaşının sonuçlarına göre yeniden şekillenmekte, yeni statüler doğmaktadır. Bütün savaşlarda olduğu gibi yine faturalar kaybedenlere kesilecektir. Üçüncü Dünya Savaşının bu seferki cereyan ettiği topraklar Kürdistan topraklarıdır.
Hasan Işık / Yazarın diğer makaleleri için tıklayınız
Dünya ve bölge sömürgecileri Suriye şahsında Kürdistan coğrafyasında yeni bir savaşa tutuştular. Bu sefer ki savaş çok karmaşık ve içinden çıkılmaz bir hal aldı. Şimdiye kadar ki tabloda esasında kazananların da elle tutulur kazanımlar elde edemediği ortaya çıktı. Ama elbette ki kaybedenler büyük kaybettiler. Bu savaşta en büyük kaybeden Erdoğan başkanlığındaki Türkiye oldu. İzlediği saldırgan ve insanlık dışı politikalarla selam verdiği herkese kaybettirdi. Esad diktatörlüğüne karşı başlayan Suriye muhalefetini Cihatçılarla birleştirerek dünyanın nefretini kazanan ve diktatör dediği Esad’ın gücünü pekiştirmesine sebep oldu. Tarihi yeniden tekerrür ettiren Erdoğan bugün Osmanlı’nın son padişahı konumundadır. Öyle ki İttihat ve Terakki zihniyetiyle süslediği Osmanlıcılık rüyası ona ve ülkesine çok şeyler kaybettirdi. Erdoğan’ın son hamleleri bunu kanıtlar niteliktedir. Ülke bir anda kaosa doğru sürüklenmeye başladı.
Peki tüm bunların bizlere okuttuğu tablo nedir?
1- Erdoğan Batının da desteğini alarak Arap Baharı ile birlikte tüm İslam coğrafyasını İhvan aracılığıyla kontrolü altına alacak ve tekelci – sömürgeci Türk ekonomisini inşa edecekti. Böylelikle büyük zenginliklere hükmedecek ve Batının gözbebeği olacaktı. Plan tutmadı. Mısır’da İhvan’ın başına gelenler Erdoğan’ın bu planını alt üst etti.
2- Suriye’de cihatçılarla beraber Esad’ı devirecek Misakı Milli diye dillendirdiği coğrafya ve zenginliklerinde egemenlik kuracaktı. Ama Rusya’nın Esad’ın yardımına gelmesi bu planı da işlevsiz hale getirdi. Bundan dolayı büyük bir kumar oynayarak Batılı güçlerin desteğini alacağına güvenerek Rus uçağını düşürdü. Bunun bedellerini çok ağır ödemekte.
3-Elini attığı her işi yüzüne bulaştıran üstün politika dehası Erdoğan ve ekibi son çare olarak kaybetmeye kaybettik bari Birinci Dünya Savaşındaki boşluk gibi Kürtleri yok edelim hevesine kapıldılar. Ve artık tek politikaları Kürdistan’ı kan gölüne çevirmek.
İşte tüm bunların maliyeti ile bugün Türkiye Büyük bir iflas yaşadı. Ve bu iflasın sonunda resmen Erdoğan kaybettiğini ilan etti.
Almanya’ya daveti Rusya’ya heyetler göndermesi ABD ziyareti aslında vahim bir tablonun terennümüdür.
Erdoğan aslında artık Ergenekon’un kontrolündedir. Bu kirli ittifak ülkeyi batırmıştır. Şimdi ülkeyi emperyalistler teslim almak istemektedir. Bu kaçınılmaz sonu gören Erdoğan ve Ergenekon teslim olacak güç aramaktadır. Ergenekoncular Rusya’ya teslim olmak taraftarı iken Erdoğan ve Damadı Batıya teslim olma taraftarıdırlar. Yaptıkları temasları da görücüye çıkma gezileridir. Günün sonunda Osmanlı’nın sonu gibi ekonomi yeni Düyun-u Umumiye olan ABD şirketine teslim edildi. Yani Damat en son ekonomiye de kayyum atadı.
Türkiye’nin bu korkunç tablodaki tek hesabı aynı Birinci Dünya Savaşında Kemalistlerin yaptığı gibi Kürtleri katletme karşılığında Lozan anlaşmasını imzalama gibi bir ortam peşindedirler. Evet, Batı ve diğer Emperyalistler Kürtlerin ölümü karşılığında Erdoğan’dan tavizler koparma ve Türkiye’yi teslim alma peşindeler.
Kirli pazarlıklar yapılmakta, Kürtler tarihten ders çıkararak Batının insan hakları ve demokrasi yalanına inanmamalı, çünkü emperyalistler kendine demokrattır. Çıkarları uğruna Kürtlere yapılan katliamlara şimdiye kadar ses çıkarmayan Batılı devletler bundan sonra da ses çıkarmamaktadır. Ama artık şunun da bilinmesi gereklidir. Kürtler her ne kadar ulusal birliği sağlamış olmasalar da Birinci Dünya Savaşındaki gibi birikimsiz ve çaresiz değillerdir. Kürtlerin artık bir Şengal’i, Kobani’si, Rojava’sı… var. Kürdistan’ı zor günler beklemekte ama Kürdistan artık kolay lokma değildir.