Site icon Rojnameya Newroz

KÜRT ULUSAL BİRLİĞİ İLE DEMOKRASİ İTTİFAKINA!

*KKP Genel Başkanı Sinan Çiftyürek’in, online yapılan Parti Meclisi toplantısında yaptığı açılış konuşmasının metni.

Sinan Çiftyürek / Yazarın diğer makaleleri için tıklayınız

Yoldaşlar hepiniz hoş geldiniz

Hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum.

Öncelikle Parti Meclisi toplantısına başarılar diliyorum!

Yoldaşlar Covid-19 engeli nedeniyle fiziki olarak PM toplantısını yapamadık. Bu işin olumsuz yanı ama bir de işin olumlu yanını gördük; teknolojinin mekan-zaman farkı engelini aştığı koşullarda ilk kez Ülke ve Yurtdışından PM asil, yedek ve fahri üyelerle toplantı gerçekleştirdik. İlk kez ve geniş katılımlı sanal PM toplantısı gerçekleştirmiş olmamıza rağmen başarıyla sonuçlanacağına inanıyoruz.

Yoldaşlar,

Kürdistan’ın dört parçasında sürdürülen ulusal özgürlük ve bağımsızlık mücadelelerini selamlıyor, bu uğurda yaşamını yitiren tüm özgürlük savaşçılarının anıları önünde saygıyla eğiliyoruz.

Dünya işçi sınıfının ve ezilen halkların; adalet, eşitlik, demokrasi ve sosyalizm mücadelesini selamlıyor, bu uğurda yaşamını yitiren bütün devrim şehitlerini saygıyla anıyoruz.

Beyrut’ta büyük yıkıma yol açan patlamada yaşamını yitirenlerin ailelerine başsağlığı diliyoruz. Yaralıların iyileşerek can kaybının artmaması en büyük temennimiz.

Yoldaşlar

Temmuz-Ağustos ayları içerisinde; 13 Temmuz 1930 Zilan Katliamı, 20 Temmuz 2015 Suruç’ta 33 sosyalist gencin katledilmesi, 30 Temmuz 1943 Van Özalp’ta 33 Kürt köylüsünün rejim tarafından kurşuna dizilmesi; 31 Temmuz 1983 Barzani ailesinden 8 bin erkeğin Saddam rejimince zorla alınıp diri diri toprağa gömülmesi; 3 Ağustos 2014 Êzidî halkımıza yönelik 73. Ferman ve 14 Ağustos 1993 Kars Digor katliamı… Bütün katliamlarda yaşamını yitirenlerin hepsinin anıları önünde saygıyla eğiliyoruz. Onları unutmayacağız

Halkımızın, Kürdistan halklarının yaşadığı ve gerek kendisinde gerekse dağında, vadisinde, ovalarında bıraktığı unutulmaz acılarla yüklü o kadar çok katliam-soykırım-kitlesel göç var ki bunları günü gününe anmaya yetişemiyoruz. Yeryüzünde böylesine ağır katliam, soykırım, zoraki kitlesel göç yaşayan çok az halk ve coğrafya bulunur. Bütün bunları halkımıza ve coğrafyamıza yaşatan ırkçı soykırımcı sömürgeci rejimleri lanetliyoruz. Bu ırkçı rejimlerin er-geç tıpkı Saddam rejimi gibi Halkların Büyük Adalet Divanı önünde hesap vereceklerine inanıyoruz.

Yoldaşlar,

Tam da İstanbul Sözleşmesi tartışılırken ve farklı siyasal görüşten kadınlar, Sözleşmeden imzayı geri çekmek isteyen Cumhur İttifakına karşı meydanlarda birleşip yürürken; 2020 Temmuz ayında erkeklerce 36 kadın öldürüldü! Yani iktidarın, İstanbul Sözleşmesi’nden imzayı çekmeyi tartışmaya açması bile erkek katilleri “demek ki öldürebiliriz” yönünde cesaretlendirmiştir. Bir de anlaşmadan imzayı çektiklerini düşünün! Ancak Kürdistan ve Türkiyeli kadınlar İstanbul Sözleşmesi’nden imzayı çekmeye izin vermeyeceklerini mücadeleleriyle ortaya koydular.

Covid-19 koşullarında bile ekmek parası için çalışmak zorunda olan işçilerden, Temmuz 2020’de “en az 7’si çocuk 164 işçi iş kazalarında” yani iş cinayetlerinde yaşamını yitirdi. Katledilen kadınları ve iş cinayetlerinde yaşamını yitiren işçileri saygıyla anıyoruz. Erkeklerin sistematik olarak işlediği kadın cinayetleri ve sistem tarafından olağan hale getirilen işçi cinayetleri yıllardır en büyük terör meselesi olarak gündemdeki yerini koruyor. AKP iktidarı da diğer iktidarlar gibi sadece konuşuyor seyrediyor! Ülke içi, sınır ötesi dağ, dere, mağara, ova, kent, köy demeden “terörist” arayan Cumhur İttifakı neden bir ay içinde 164 işçinin ölümüne yola açan iş cinayetlerinin üzerine gitmiyor?

Yoldaşlar,

Siyasal, sosyal ve ekonomik gündem, hem içeride hem de uluslararası alanda ve özellikle Akdeniz-Basra Körfezi ile Güney Kafkasya-Libya’yı içeren coğrafyada oldukça yoğun ve sıcak gelişmelerle yüklü. Bunlar partinin resmi açıklamalarında, yayınlarında ve PM’ye sunulan “SAVAŞA KARŞI BARIŞ, KAPİTALİZME KARŞI SOSYALİZM MÜCADELESİNİ YÜKSELTELİM!” başlıklı siyasal tezde ele alınmaktadır. Bu nedenle belli başlı iç ve dış siyasal gelişmeleri sadece başlıklar şeklinde sizlere özetleyeceğim.

Sıkça ifade ettiğimiz gibi genelde Asya kıtası, özelde Kürdistan’ın merkezinde yer aldığı Afganistan-Mısır-Ukrayna üçgeni üzerinde 25 yıldan beri süren savaşın ağırlık merkezi bu kez Doğu Akdeniz, Libya ve Basra Körfezi üzerinden ağırlaşıyor. Yani savaşın ağırlık merkezi olarak Suriye halen önemini korurken, buna Doğu Akdeniz, Libya eklendi. Çünkü Doğu Akdeniz’den Basra Körfezi arası coğrafyanın barındırdığı zengin hidrokarbon kaynakları küresel ve bölgesel leş kargaları için iştah kabartıyor. Suriye üzerinde süren savaşın, taraflarıyla birlikte Libya’ya taşınması şimdiden Libya’nın Sirte-Cufra hattında hem ikiye bölüneceğinin işaretleri güçlendi. Hem ayrıca savaşın tarafları da AB’den Arap Birliğine, ABD’den Rusya ve en önden koşanlardan biri olan Türkiye’den İran’a kadar herkes “Libya’da ben ne kapabilirim” hesabıyla Libya’da askeri, siyasi konumunu güçlendirme derdinde. Covid-19 ile birlikte ekonomik krizin ağırlaşması belirttiğim leş kargalarının savaşını kızıştırıyor. Ve yıllardır sürdürülen vekalet savaşlarının devletler arası doğrudan savaşa dönüşme ihtimalini güçlendiriyor. Çünkü Libya’da yüzeyde “uzlaşma, siyasi çözüm” mesajları aldatıcıdır. Zira tarafların dipte askeri yığınakla sürdükleri savaş hazırlığıyla Libya’yı patlamaya hazır yanardağa dönüştürüyor. Çünkü küresel kapitalizm ve siyasi iktidarları; ekonomik krizi atlatabilmek amacıyla hem mevcut enerji kaynaklarına el koymak hem ayrıca silahlarına daha fazla pazar alanı açabilmek için savaşı tırmandırıyorlar.

Buna karşı savaş yorgunu halklar ve coğrafyamızda, savaşa karşı barış uğruna mücadele bugün çok büyük önem kazanmaktadır. Yaklaşan 1 Eylül Dünya Barış Günü ile birlikte barış mücadelesini güncelleştiren bir politik kampanya geliştirmeliyiz.

Yoldaşlar,

Sömürgeci devletler olarak Türkiye ve İran, başta Kürdistan olmak üzere birden fazla ülkede işgallerini sürdürmelerinin altında; enerji kaynaklarına el koyma ile bölgesel hegemonya hesaplarının yanı sıra esasta bağımsız veya federal Kürdistan’ı engelleme planları yatmaktadır. Siz bu iki devletin resmi açıklamalarında “biz Irak ve Suriye’nin toprak birliğini savunuyoruz” demelerine bakmayın. Fiilen yaptıkları, “Irak ve Suriye parçalanacak biz bağımsız ya da federal Kürdistan’ı nasıl engelleriz” planını hayata geçirmekten ibaret. Kürdistan Bölgesel Yönetimi ve Rojava Kürdistan’ına dönük koordineli işgal ve kuşatmalarının altında yatan hesap budur. Kürdistan Bölgesel Yönetimi ile Özerk Rojava’nın resmi ve fiili konfederal yapılarını geriletmek, Irak ve Suriye’den bağımsız Peşmerge Ordusu ile DSG yapısını ortadan kaldırarak ellerini kollarını bağlamak istiyorlar. Astana üçlüsünün Özerk Rojava’ya “ya silah ve özerklikten vazgeçip Suriye rejiminin koşullarını kabul et ya da Türkiye saldırılarının önünü açarız” açık tehdidinin ve Güney Kürdistan’ın Kuzey ve Doğudan kıskaca alınmasının hedefinde “konfederal yapıyı ortadan kaldıramıyorsak yetki alanlarını sınırlandırmak” bulunuyor.  Açıktır ki Irak, Suriye kendilerinin yapamadığını İran ve Türkiye’nin yapmasına perde arkasında destekliyorlar. Türkiye’nin 11 Ağustosta Sidekan’a SİHA saldırısında dört Irak subayın ölmesi sonrası, Arap Birliği’nden gelen tepki, Irak’ın Türk Savunma Bakanı Akar’ın ziyaretini iptal etmesi ve Habur Kapısı kapatma tartışmaları bunlar resmin bir yüzü. Diğer yüzünde ise Irak Ordusu’nun bu nedenle Kürdistan’a yerleşiyor olmasıdır. Şüphe ile bakmamız gereken, Türkiye-Irak arası danışıklı dövüş planı olup olmadığıdır!

Çünkü gayet iyi biliyorlar ki; bu iki Kürdistan parçası mevcut halleriyle hem Kuzey ve Doğu Kürdistan için emsal teşkil ediyorlar. Hem önemlisi yarı bağımsız konfederal yapıları ile Irak ve Suriye devletiyle birlikte uzun süre yaşayamazlar er-geç bağımsızlığa yöneleceklerdir.

Yoldaşlar,

Halkımız ve hatta dağları, ovaları, nehirleri sömürgeci rejimlerin, ulusal bağımsızlık mücadelesine karşı yüz yıldan beri yaptıklarının tanığıdır. Yapılanları halkımız ve siyaset kadrosu bilmekle kalmamış tarih hafızasına nakşediyor ve gün gelecek Kürdistan halklarının büyük divanında elbette hesabı sorulacak. Ancak günün meselesi sömürgeci rejimlerin koordineli plan ve saldırıları nasıl engellenecektir? Burada şu noktalar önem kazanmaktadır:

Parçalarda ulusal birliği kalıcılaştırmak. Rojava Kürdistan’ında PYNK ile ENKS’nin 16 Haziran’da attığı ulusal birlik adımı; sömürgeci düşmanları çıldırtırken başta Dr. Qasımlo olmak üzere tüm ulusal bağımsızlık şehitlerinin ruhunu şad etmiş ve Qazî Mıhemmed’in idam sehpasından yaptığı birlik çağrısına yanıt olmuştur. Şimdi Özerk Rojava’da görev ulusal birliğin ikinci aşama çalışmalarını hızla tamamlamak. Bu yönden olumlu haberler gelmektedir. Halkımızın beklentisi Rojava’da taraflar arası idari, siyasi, askeri birliği hızla kalıcılaştırmak. Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nde ise, günün görevi, kanayan yara olmaya devam eden partilere özgü ayrı Peşmerge birliklerini tek ulusal ordu altında birleştirmek. Dış işgal ve saldırılara karşı ve halkın ekonomik, sosyal, sağlık taleplerine eğilmek sorunları halka taşıyarak ve şeffaf plan ve adımlarla halkla birlikte aşmak.

Kuzey Kürdistan’da, Yerel Seçimlerle atılan birlik adımını kalıcılaştırmak yönündeki çalışmalarımız sürüyor. Kalıcı ulusal birlik yolunda yapılan planlama Covid-19 engeli olmasaydı Eylül ayına doğru çalışmalar sonuç alıcı evreye taşınmış olunacaktı. Fakat maalesef çalışmaları fiilen durdurmak zorunda kaldık, çünkü bir araya gelmenin özellikle halka dönük kitlesel etkinlik ve buluşmaların koşulları neredeyse imkansızlaştı. Bu engellin nasıl aşılacağı Kürdistani İttifak Çalışması bileşenleri aralarında tartışıyorlar. KKP olarak biz ulusal ittifak çalışmalarına hem politik önerilerimizle hem de pratik tutumumuzla katkımızı sürdürüyoruz. Altını çizerek belirtiyorum; KKP, Ulusal Birliğe taktik değil stratejik baktı, bakmaktadır.

Doğu Kürdistan’da İran ırkçı rejimi, tam anlamıyla Kürt halkına karşı bir idam mangası rejimine dönüştü. Kürt halkının ulusal özgürlük mücadelesinden büyük “tehdit” algılayan İran rejimi, idam, işkence ve tutuklamalarla halkımızın mücadelesini engelleyeceği gafletine düşmüştür. İran rejimini halkımıza karşı katliam, idam, tutuklama siyaseti tehlikelidir ve mutlaka teşhir edilerek kamuoyu yaratılmalıdır.

Yoldaşlar,

Kapitalizmin zaten son yıllarda ağır bir kriz yaşadığını, Covid-19’un sadece var olan krizi derinleştirdiğini anlamak için ekonomist olmaya gerek yok. Koronavirüs, kapitalist piyasa ekonomisini ulusal sınırlara doğru ittikçe birden fazla alanda krizin derinleştiğini ve bunun beraberinde başta işsizlik olmak üzere ağır sosyal sorunlara yol açtığını görmekteyiz. Türkiye ve Kürdistan özelinde ekonomik krizin boyutunu, halk günlük olarak; rekor kıran işsizlik ve döviz tırmanışı, dış borç açığı, el ve cep yakan zamlar, asgari ücretin açlık sınırının altına düşmesi… üzerinden izliyor. Üstüne üstlük, AKP iktidarının 25 yaş altı ve 50 yaş üstü ücretli emek gücünün sosyal sorunlarını katlayacak olan “İstikrar Kalkanı Paketi” de var. Yani AKP iktidarı yeni paket ve hamlelerle krizin yükünü işçi sınıfı ve yoksullara yüklemenin hesabı içinde.

Ayrıca altına hücum hayra alamet değil! Türkiye’de son haftalarda altına hücum var. Bir ülkede altına hücum varsa bu üç şeyin işaretidir: 1-Derin ekonomik buhranın, 2-Halkın iktidara ve ekonomi gidişatına derin güvensizliğinin, 3-İktidarın savaş siyasetinin. Ki üçü de şu an Türkiye’de yaşanıyor. Halk iktidarın ekonomi politikalarına derin güvensizliği var ama mesele İktidarın politikalarına karşı mücadeledir. KKP olarak, işçi emekçileri yaşamsal ekonomik ve sosyal, siyasal talepleri için demokratik, meşru mücadelelerini yükseltmeye çağırıyoruz. İşçi sınıfının bu ağır saldırılar karşısında tek alternatifi örgütlü mücadelesini geliştirmek.

Yoldaşlar,

İlginçtir küresel burjuvazi, bu ağır krizden kapitalizmi kurtarabilmek için kriz ve krizin sonuçlarını 40 yıldır uyguladığı ve kurtarıcı olarak sunduğu neoliberal politikalara yüklemek istiyor. “Kahrolsun neoliberalizm yaşasın kapitalizm” seslerini açık veya örtük kamuoyuna şırınga ettiklerini görmekteyiz. KKP olarak gücümüz yettiğince propagandamızın merkezine neoliberal politikalarıyla birlikte kapitalizmin kendisini koymalıyız. Sonbaharda farklı yol ve yöntemlerle “kahrolsun kapitalizm yaşasın sosyalizm” şiarı etrafında bir propaganda ve mücadele sürdürmeliyiz.

Kapitalist krizin ağır sonuçlarını işçi sınıfı ile birlikte gençlik yaşamaktadır. Gençlik, kapitalizmin sosyal sorunlar yumağında özgürlüğü unutmuş akıl sağlığından korkuyor. OECD “7-20 Nisan arası 48 ülkeden hazırladığı rapora göre Covid-19 krizinin 15-24 yaş arası gençlerdeki yıkıcı etkisi sırasıyla; akıl sağlığı-gelir-istihdam-eğitim-bireysel özgürlük geliyor”muş! Gençliğe çağrımız, kapitalizme karşı haklı öfkesini içe değil, dışarıya yani işçi sınıfıyla birlikte kapitalizme ve siyasi iktidarlarına karşı mücadeleye akıtması.

Yoldaşlar

İç siyasette Cumhur İttifakının hesapları erken seçim odaklı. Cumhur İttifakı “erken seçim yok seçim 2023’te” diyor ama seçim gündemden düşmüyor. Erdoğan-Bahçeli neden “seçim yok ama hazırlıklarınızı şimdiden sürdürün” diyorlar? Çünkü ekonomik kriz ağırlaşıyor, sosyal kanser işsizlik büyüyor, başkanlık sistemi dikiş tutmuyor, Ayasofya ve Kürdistan’dan Libya’ya işgal ve fetih hareketleri içerdeki sosyal sorunların ateşini düşüremiyor. İktidar baskın erken seçimin zamanını kolluyor. Muhalefet de “erken seçim olmasın AKP iyicene yıpransın” dese de pratikte erken seçime göre hazırlık içinde. Uzağa gitmeye gerek yok son bir haftalık Millet İttifakı ve etrafındaki hareketlilik bunun kanıtı. Bu hareketlilikte, Cumhur İttifakı Kürt halkına ve siyasetine yönelik aralıksız saldırılar ile mümkün olduğunca etki alanını daraltmaya çalışırken, muhalefet partileri örtük veya kaçak olarak HDP ile ittifakı savunmaktadırlar.

Bizim parti olarak tutumumuz başından beri özetle şudur; sömürgeciliğe kalıcı ulusal ittifak ve faşizme karşı Kürdistan ulusal demokratik birliği ile geniş Türkiye demokrasi güçlerinin ortak mücadelesini geliştirmek. Bugün her zamankinden daha fazla böylesine bir kapsayıcı ulusal birlik ile demokrasi ittifakına ihtiyaç vardır. Çünkü Cumhur ittifakı içeride ve sınır ötesinde izlediği baskı, şiddet, tutuklama, irade tanımama ve önemlisi Kürt sivil demokratik partilerini ötekileştiren, terör ile anılır hale getirme gayretinde olan siyasetiyle Kürt meselesinde tam anlamıyla şiddet sarmalını sürüklenmiştir. Çözüm AKP iktidarının çözümsüzlüğü derinleştiren şiddet yüklü politikalarını etkisiz kılacak barışçıl çözüm siyasetinin geliştirilmesidir.

Bu arada Muharrem İnce’de öncülleri gibi Diyarbakır’dan yola çıkıyor! CHP’nin en katı Kemalist milliyetçilerinden İnce; “Yola çıkıyorum. Bu yol Diyarbakır’da karpuz tarlasına gidiyor” diyor. En azından Kürtlerin anayasal varlığını, anadilde eğitim hakkını tanıyor musun? Yok! O zaman Amed halkı haykırmalı; ne işin var Diyarbakır’da?

Yoldaşlar,

Korona Virüs, siyaset sosyolojisinde ciddi değişiklikleri şimdiden siyaset dinamiklerine özelde komünist hareketin önüne koydu. İşçi hareketiyle ve emekçi yığınlarla bağ kurmakta zorlanan KKP Koronalı günlerde nasıl emekçilerle doğrudan temasa geçebilecek ve sesini nasıl ulaştıracak? Sorular, sorular! Bir biçimiyle işçi emekçi kitlelerle bağ kurmanın yeni yollarını bulmamız lazım. Zaten katı güvenlikçi politikalar izleyen Cumhur İttifakına, Korona Virüs’ün, gündeme taşıdığı “özgürlük mü güvenlik mi” ikileminde halkın, işçilerin kendiliğinden “güvenlik” diyeceğinden hareketle bunu siyaseten kullanacağını da belirtelim.

Ayrıca KKP olarak sorunlarımızın başında mevcut yeni koşullara ayak uyduran politik ve örgütsel çalışma sistemini oluşturarak kalıcılaştırmak. Bu açıdan örgütlenme çalışmalarından sorumlu iki yoldaşın PM’ye sunduğu taslak metin önemlidir. Taslak önerme, Politik ve Örgütsel çalışmalarımızın, basılı ve sanal yayın faaliyetimizin belirlenmiş sistem temelinde kurumsallaşmanın güçlendirilmesini amaçlıyor. Bu açıdan taslak metin tartışılmalıdır.

Bitirirken hepinizi tekrar sevgi ve saygıyla selamlar başarılar dilerim. 02.08.2020

Sosyalist Mezopotamya Sayı: 8

Tüm sayıların PDF formatları aşağıda

Sosyalist Mezopotamya / Sayı: 1 – Derginin PDF formatı için buraya tıklayın

Sosyalist Mezopotamya / Sayı: 2 – Derginin PDF formatı için buraya tıklayın

Sosyalist Mezopotamya / Sayı: 3 – Derginin PDF formatı için buraya tıklayın

Sosyalist Mezopotamya / Sayı: 4 – Derginin PDF formatı için buraya tıklayın

Sosyalist Mezopotamya / Sayı: 5 – Derginin PDF formatı için buraya tıklayın

Sosyalist Mezopotamya / Sayı: 6 – Derginin PDF formatı için buraya tıklayın

Sosyalist Mezopotamya / Sayı: 7 – Derginin PDF formatı için buraya tıklayın

Sosyalist Mezopotamya / Sayı: 8 – Derginin PDF formatı için buraya tıklayın

Exit mobile version