Enver Şen / Yazarın diğer makaleleri için tıklayınız
26 Eylül 2021’de yapılan genel seçimlerde Yeşiller Partisi %14,7 oranında oy alarak en büyük seçim başarısını yaşadı. SPD öncülüğünde, FDP ve Yeşillerden oluşan üçlü bir koalisyon hükümeti kuruldu. Bayan Baerbock dışişleri bakanı olunca yeşil, feminist, barışçı ve demokratik bir dış politika ile yola devam edeceğini her fırsatta dile getirdi. Ancak uyguladıkları ile söyledikleri hiçbir zaman birbirini tutmadı. Rusya – Ukrayna savaşında Baerbock ve partisi oldukça savaşçı bir politika izlediler. Bunu da “Ukrayna sadece kendini değil aynı zamanda bizim demokratik sistemimizi de savunuyor” şeklinde gerekçelendirmeye çalışıyorlar. Son olarak Yeşiller Partisi, SPD’nin tersine Ukrayna’ya orta menzilli Taurus füzelerinin (500 km’lik vuruş mesafeli) verilmesinden yana tavır aldı. Ukrayna ve İsrail’e sınırsız silah verilmesi için hükümet içinde her türlü baskıyı yapmaya devam ediyorlar. Bayan Baerbock ve partisi Ukrayna ve İsrail hükümetlerini demokratik ve sosyal bir yapıya sahip olduklarını savunuyorlar. Ukrayna’nın mutlaka savaşı kazanması gerektiğini dile getiriyorlar. Almanya’nın Orta Doğu politikasında pekte başarılı olmayan Baerbock şimdide Erdoğan- Fidan politikalarını destekleyerek Almanya’yı da zor durumda bırakıyor.
18.12.2024’te Bundestag’ta (Almanya Federal Meclisi) yaptığı konuşmada “Suriye’nin yeniden yapılanması, insanların yeniden ülkelerine dönmesi ancak kimsenin korku içinde yaşamadığı, kimsenin politik, etnik ve dinsel takibata uğramadığı bir ortamda mümkün olur” diyordu. Aynı konuşmasında “Cesaretle IŞİD’e karşı savaşan Kürtler için Kobanê bir semboldür” demekten geri durmayan Bayan Baerbock aynı konuşmada “Suriye’deki Kürt bölgesinde yaşayan insanların on binlercesi SMO ve Türk silahlı kuvvetlerinin saldırıları sonucu yerlerini, yurtlarını terk etmek zorunda kaldılar” dile getirmekten geri durmadı. Ancak Ankara’ya gelince Erdoğan ve Fidan’ın dili ile konuşmaya başladı. Kuzeydoğu Suriye’deki YPG ve SDG’nin silahlarını bırakıp kendini feshetmesi konusunda Fidan’la aynı fikirde olduğunu belirtmekten çekinmedi. Şimdi bayan Baerbock’a soruyorum; ne zamandan beri kendinizde Kürdler hakkında karar verme hakkını görüyorsunuz? Bu hakkı Erdoğan veya Fidan mı size verdi? Türkiye’ye gitmeden önce hangi Kürd kurum ve kuruluşlarıyla konuştunuz? HTŞ ve Erdoğan’ın politikaları sizin barışçı, feminist, yeşil ve demokratik dış politikanızla ne kadar uyuşuyor? Elbette öbür bütün ülkeler gibi Almanya’nın da yeni Suriye yönetimi ile ilişkileri olacak; önümüzdeki süreçte belki de yeniden diplomatik ilişkiler kurulacak. Uluslararası ilişkiler bazında devam edecek. Almanya bunu kendi adına yapmalı Kürdleri kullanarak ya da Kürdler adına değil.
Daha yasal olarak terör örgütü olan HTŞ’nin değiştiği, hata liderleri Colani’nin kıravat taktığı günlük ana haberlerde defalarca tekrarlandı, tekrarlanıyor.
Seçim (Almanya’da 23 Şubat 2025’te öne alınan genel seçim yapılacak) öncesi tüm patiler gibi Yeşiller de mülteciler üzerinden politika yapmaya çalışıyor. Aşırı sağcı AfD’nin başlattığı bu politika Sol Parti ve DKP hariç öbür tüm patilerin ana seçim konusu haline geldi. Herkes daha fazla mülteci göndereceğinden bahsediyor. Bunun şu an da yürürlükteki yasalarla pek de mümkün olmadığını bilmelerine rağmen. AB (Avrupa Birliği) başta Suriye olmak üzere daha Orta Doğu’daki gelişmeler hakkında herhangi ortak bir tavır tespit edemedi. Herkes ilk başta sadece mülteci sorununu görüyor ona göre hareket ediyor. HTŞ’nin ne olduğu ya da ne yapacağı Avrupa hükümetlerini çok da ilgilendirmiyor. Avrupa kalesinin dış sınırlarını çelik tellerle koruma telaşındalar.
22. 12. 2024