Site icon Rojnameya Newroz

KÜRDİSTAN ÖZELDE DE KERKÜK HALKLARI TARİH YAZDI!

22 Eylül’de gittiğimiz Hewlêr’de (Erbil’de) referandum öncesi ve sonrasını heyet olarak izlemek-gözlemlemek imkanını bulduk ayrıca buna özel önem de verdik. İlk gözlemlerimiz olarak şunları aktaralım;

Sinan Çiftyürek / Yazarın diğer yazıları için tıklayınız

Birincisi; Kürdistan’ın Kuzey, Doğu, Batı parçalarından, Kızıl Kürdistan’dan, Horasan (İran) Kürtlerinden ve dünyanın her yerinden (diasporadan) Kürt/Kürdistanlı vatandaş, siyasetçi, sanatçı, akademisyen vb. herkes Güney Kürdistan’daydı. Özellikle Hewlêr sokaklarını gezerken her adımda tanıdık bir isme rastlamak sürpriz değildi. Denilebilir ki imkan yaratabilen herkes o tarihi günde Güneyli kardeşlerinin yanında onlarda birlikte yaratılan tarihe tanıklık ettiler, kutladılar, karnavala katıldılar.

İkincisi; Güney Kürdistan kentlerinde sokakta gezerken, kahvelerde otururken, ticari taksiyle giderken, lokantada yemek yerken ve gümrük kapısında… yani her yerde herkeste bağımsızlık heyecanı vardı. Çoğundan duyduğumuz cümle şuydu; “an serxwebûn an neman êdî bese” (yani ya bağımsızlık ya yok olmak artık yeter) idi.

Üçüncüsü; 25 Eylül akşam saat altıdan sonra özellikle Hewlêr’de tarifi zor bir manzara-karnaval vardı. Halklar, Referandum Yüksek Komisyonunun sonucu açıklamasını beklemeden sonucun “evet” olacağından emindiler. Üstelik yüzde yüze yakın oranda “evet”in çıkacağından en ufak bir şüpheleri olmadan kutlamaya başlamışlardı bile. Genç-yaşlı-kadın-erkek-çocuklar evet çocuklarıyla hep beraber sokakta, meydanlarda o tarihi anı kutlamaya başladılar. Görülmeye değerdi!

Dördüncüsü olarak şunu belirteyim; bu gözlemlere ve Kerkük halklarının büyük katılım ve “evet” kararlarına dayanarak şunu belirtiyoruz; onca baskı ve tehdide rağmen siyaset kadrosu ve iktidar, referandumdan geri adım atmadıysa bunda Kürt halkının, Kürdistan halklarının kararlığı yani “an serxwebûn an neman” tutumunun büyük payı olmuştur. Mesut Barzani’nin, “bağımsızlık referandumu kararı bizim değil Kürdistan halkınındır” tespiti şimdi daha iyi anlaşılıyor!

Gözlemlerimizi fırsat buldukça başka yazılarda da paylaşacağız, aşağıda yazının devamında bağımsızlık referandumu ve siyasal sonuçları üzerine birkaç noktayı belirteceğiz.

I – Referandum, Kürt halkının/Kürdistan halklarının kararıydı ve onlar kazandı!

Onca dış baskı, kuşatmaya ve hatta askeri tehdide, içerden onca çelme takma çabalarına rağmen bağımsızlık referandumu yapıldı. Sonuç ortada; Kürdistan Referandum Yüksek Komisyonu açıklamasına göre; referanduma katılım yüzde 72.16. Katılanlardan “evet” oranı %92.73“hayır” oranı %7. 27. Bu veriler şunu gösterir; sandığa gidenlerin neredeyse tamamı “evet” dedi. Yüz yıllık bağımsızlık rüyasının gerçekleşmesi gelip kapıya dayanmışken, sandığa gidip kendisiyle baş başa kalan hiçbir Kürt hatta Kürdistan vatandaşının “hayır” demesi kolay değil. Öyle de oldu! Bağımsızlık referandumu Kürt halkının/Kürdistan halklarınındı, kazanan da onlar oldu!

Bu sonuçlar karşısında, “Bağımsızlık referandumu, halkın değil KDP’nin karardır diyen ve propaganda edenler acaba bu yüksek katılım ve yüksek oranda “evet” karşısında ne diyorlar? En azından bir özür dilemeleri gerekmez mi?

Uluslar arası gözlemciler, referandumun özgür koşullarda yapıldığını rapor ettiler. Hırvatistan Dışişleri ve Avrupa İşlerinden Sorumlu Bakan Vesna Pusic; “Buraya gözlemci olarak geldik. Erbil ve Soran’daki oy kullanma merkezlerine gittik. Kürdistan idaresi dışındaki bölgelerde de Müslüman, Hıristiyan ve Ezidiler oy kullandı. Halk sorunsuz ve özgürce oyunu kullandı” diyor. Buna benzer açıklamalar farklı kaynaklardan geldi.

II – Katılım oranının %72.16 olması, normal bir seçim için oldukça yüksektir. Ancak söz konusu olan, onca katliam ve soykırımlar yaşamış sömürge ve parçalanmış bir ülkenin bağımsızlık referandumu ise katılımın daha yüksek olması beklenirdi. Düşük olmasında Goran Hareketi ve liderliğini Ali Bapir’in yaptığı İslami Toplum Partisi’nin (Komel) son bir iki güne kadar “hayır diyeceğiz” tutumları ve YNK’nin kendi içerisindeki parçalı hali, ek olarak büyük şeytan İran’ın derin etkisini belirtebiliriz.
Katılımın %72.16’da kalmasında, Süleymaniye ve Halepçe’nin referanduma düşük katılımı belirleyicidir. Verilere göre Süleymaniye’de katılım %55, “evet” ise %70 üzerinde, Halepçe’de ise katılım %45, “evet” oranı %70 civarında oldu.

III – Kent olarak bağımsızlık referandumunun galibi Kerkük’tür ve tutumu tarihi önemdedir.

Referandumda gözler hem Kürt, Arap, Türkmen ve hem de farklı mezhepleri ile İslam, Hıristiyan, Musevi gibi etnik ve inançsal farlılığı barındıran ve büyük enerji kaynaklarına sahip Kerkük’teydi. Türklerin “Kerkük Türkmen kentidir”, Arapların “Arap kentidir” dediği ve Kerkük’ün “referanduma katılmasını savaş nedeni sayarız” naralarının atıldığı, namluların Kerkük’e çevrildiği, valinin görevden alındığı… koşullarda Kerkük halkları tarih yazdı. Bu şartlarda Kerkük’te %78 katılım ve %80 civarında “evet” oldukça yüksek olup tarihi önemdeydi.

Her etnik yapıdan ve her inançtan Kerkük halkları, ortaya koydukları ortak tutumla; “Kerkük Kürdistan kentidir” mesajını yüksek katılım ve yüksek orandan evet ile dünyaya ilan ettiler. Böylece Kerküklüler; “Kerkük Kürt-Türkmen-Arap-Müslüman-Hıristiyan-Musevilerin… ortak kentidir ve coğrafik olarak da Kürdistan’ın bir parçasıdır” diyerek yüzyıllık tartışmaya da son noktayı koydular. Böylece Kerkük meselesi sandıkta çözümlendi!

Kerkük ve Ninova Ovası %80 civarında, Êzidi kenti Şengal’in de %90 civarında “evet” demelerinde, Kürdistan iktidar ve Parlamentosunun; beş resmi dil uygulaması, 8 farklı inancın Diyanette temsili, dört dilden referandum oy pusulasının basılması ve Mesut Barzani’nin “klasik ulus devlet kurmuyoruz, çok bölgeli, çok inançlı demokratik bir devlet kuruyoruz” beyanı ile devletin adına ilişkin Federal Kürdistan Cumhuriyeti söylemi etkili olmuştur. Halklar ve inançlar böyle bir Kürdistan’da kendilerinin daha güvenli ve özgür yaşayabileceklerine inandılar ve bağımsız Kürdistan’a oy verdiler.

Kısacası Kürdistan’daki halklar ve inançlar, ortak bir iradeyle Kürdistan’a sahip çıktılar. Federal Kürdistan Cumhuriyeti’nin hem sınırlarını hem de zengin etnik ve inançsal birliğini kendi iradeleriyle ortaya koydular. Farklı etnik ve inançtan Kürdistan halkları, ÖSP’nin üç ay boyunca “aynayı artılarına tutuyoruz” deyip tek tek anlattığı etnik ve inançsal özgürlüğün var olduğunu iradeleriyle de dünyaya ilan ettiler. Yoksa zengin etnik ve inançsal farklılıkların var olduğu Kerkük ve Ninova’da yüksek oranda katılım ve evet çıkmazdı.

IV – Bağımsızlık referandumu Kerkük gibi Şengal meselesini de çözdü!

“Şengal’de demokratik özerklik kuracağız” diyenlerin bu sonuç karşısında tutumlarını gözden geçirmeleri lazım. Çünkü Şengal halkı da tıpkı Kerkük gibi ezici çoğunlukla bağımsızlık referandumunda “evet” diyerek Bağdat’ın değil Hewlêr’in bir parçası olduğunu ilan etti. Tekrar belirtiyoruz, PKK dün Şengal’de IŞİD’e karşı savaşta tarihe anlamlı not düşmüştü, şimdi Şengal halkının bu kararı üzerine “Şengal parçalanmış ülkemiz gerçekliğinde Güney Kürdistan’ın bir kentidir” deyip Hewlêr yönetimine demokratik elini uzatmalıdır. Eminiz ki bu el karşılıksız kalmayacaktır.

V – Hayır diyenler ya da ikili oynayanlar kaybetti, kararlı davrananlar kazandı.

“Kürt siyaseti bunca baskıya dayanamaz Bağdat’tan bir takım tavizler alarak referandumdan vazgeçer” diyenler yanıldı. Başta Mesut Barzani olmak üzere, Güney Kürdistan’daki parti ve örgütlerden gelen siyaset kadrosu, çok yönlü ağır saldırı ve kuşatma karşısında kararlı ve birlikte davranarak referandumdan geri adım atmadılar. Böylece halkların tarihi önemdeki referandumda mevcut sonucu elde etmelerinin önünü açtılar. Bu kararlılıkla davranan parti ve şahsiyetler kazandı, özellikle kişi olarak da Mesut Barzani ve Necmeddin Kerim kazananların başında gelirken; Goran Hareketi ve Yekgirtûya İslami kaybetti. Bir eli hayır diğer eli evet üzerinde olanlar da kısmen kaybetti, edecek. “Barzanistan kuruluyor” diyenler kaybetti. Yaklaşan seçimlerde kazanan ve kaybedenler daha net görülecektir.

Şunu da ekleyeyim; birkaç kez “ben bağımsız Kürdistan’ın başkanı olmayacağım, ben yeniden başkanlığa aday değilim” diyen Mesut Barzani’nin bu tutumu üzerine yakında yapılacak olan başkanlık seçimlerinde Kerkük valisi Necmeddin Kerim başkanlık adayı olursa ve KDP’de desteklerse kimse şaşırmasın.

VI- Kürdistan halkları ve siyaset kadrosu tehdit, zorbalık ve nobranlığı pirim vermedi.

İran, Türkiye, Irak rejimleri adına “asarız, keseriz, açlıktan ölürsünüz” tehditlerini Kürdistan halkları ve siyaset kadrosu duymadı bile. Örneğin;

“Barzani ile anladığı dilden konuşmak gerekir. ‘Bu sevdadan vazgeç’ deyip, 24 saat süre vermesi lazım”; “Barzani’nin referandumu gerekirse savaş sebebi sayılmalı, Peşmerge yönetimi Türk milletinin sabrını zorlamaktan vazgeçmeli”; “Kürt Yönetimin referandum kararı, hukuken, fiilen uygulanamaz bu teşebbüs vahim hatadır istenmeyen sonuçlar doğuracak”, “iptal edin yoksa bir gece ansızın geliriz”, “İran ve Türkiye olarak ortak askeri harekat yapacağız” diye nara atanlar; yetmedi “sınırları kapatırım aç kalırsınız” tehdidini savuranlar… bu tehdit ve şantajlarıyla baş başa kaldılar. Kürt halkı ve siyasetçileri bunları duymadı bile. Özellikle Parlamentosundan Kürdistan’a savaş kararı çıkartan Irak Şii rejimine sesleniyoruz, BAAS gömleğini çıkarın yoksa sizde yıkılırsızınız. Bu durumda İbadi’nin iktidarını İran da kurtarmaz.

Bu ırkçı, nobran, saygısız tutum ve saldırıları Kürdistan halkı ve siyaset kadrosu ciddiye bile almadan hedefine kilitlendi ve başardı. Kürdüm-Kürdistanlıyım-demokratım-sosyalistim diyen herkes bu haddini bilmezlere hadlerini 25 Eylül’de üstelik barışçıl bir tutumla bildirdi.

Şunu da ekleyelim; korku ve tehdidin ecele faydası olmayacak. Bölgede dün Kürtler aleyhine çizilen yapay sınırlar şimdi Irak üzerinden değişecek ve bunun devamı gelecek.

Sonuç olarak şunun altını çizerek bitirelim

“Kürdistan halkları tarih yazdı. Barışçıl, demokratik referandumda ve yüzde yüze yakın ‘evet’ ile Irak rejimine, bölge devletlerine ve uluslar arası kamuoyuna; ‘demokratik irademizin ürünü olan referandum sonucunu tanıyın’ diye güçlü çağrı çıkarttı. Şimdi başta Irak, bölge devletleri, AB, BM gibi yapıları bu iradenin ortaya koyduğu sonucu tanımaya çağırıyoruz”. (ÖSP açıklamasından)

Güneyli halklarımız şimdi bağımsızlık referandumu rüzgarıyla önce özgür ve adil genel seçimler ile başkanlık seçimine sonra bağımsızlığa yönelmeli ve bizler de desteklemeliyiz.

1 Ekim Pazar günü bağımsızlık referandumuna giden Katalanya halkına başarılar diliyor ve yüksek oranda “evet” çıkacağına inanıyor ve umuyoruz. 29.09.2017

canbegyekbun@hotmail.com

 

Exit mobile version