Site icon Rojnameya Newroz

KORONAVİRÜSLE UZUN BİR MARATONA HAZIR OLALIM! -1

Göçmen kriziyle kapitalist uygarlığın sosyal yüzünün test edildiği süreçte, ateş tarlası üzerinde çıplak ayakla yürüyen insan misali, küresel çapta insanlığı zıplatan Koronavirüs salgını geldi.

Sinan Çiftyürek / Yazarın diğer makaleleri için tıklayınız

Nasıl ki üç ay önce mega yangın ile Doğa, aniden Avustralya kıtasını yok olmakla var olmak çizgisine getirdiyse; şimdi Covid-19, kapitalist toplum ile birlikte insanlığı küresel çapta var olmak – yok olmak gibi kritik eşikle yüzleştirdi. Öyle ki insan ile birlikte insanın yaşam havzası olarak ekonomik-sosyal-kültürel habitatını da hedef aldı. Kim aldı? Nereden, nasıl ne zaman saldıracağı belli olmayan görünmez düşman, Covid-19!

İnsanlık tarihi bir yanıyla hastalıklar tarihi olup bazen 50 milyon gibi çok ağır can kaybına yol açan Pandemiler yaşadı. Ama belki ilk kez bir hastalık, insan ile birlikte habitatını da hedef alıyor! Hangi toplumda? Ekonomi egemen toplum olarak küreselleşmiş kapitalizmde!

Küreselleşen dünyada ister ekonomik kriz, ister bilgisayar ağları gibi ülkelerin teknolojik alt yapılarını hedef alan saldırılar, ister Koronavirüs gibi pandemi olsun, hepsi küresel yayılım gösteriyor. Sabah Çin ya da Avrupa’nın bir kentinde kalkan bir uçak, Covid-19 virüsünü taşıyan hastayı akşama ABD ya da Afrika’nın bir kentine taşıyabilir, taşıdı da.

Savaşlar, salgın hastalıklar dahil hiçbir kriz; insanlığı, özelde kapitalist toplumu böylesine kuşatamamıştı. Tam anlamıyla züccaciye dükkânına dalan filin yarattığı sonucu; Koronavirüs küresel düzlemde yapıyor ve dükkândan ne zaman, nasıl çıkacağı da belli değil. İnsanlık şaşkın! “Küreyi delerim”, “Dağları yararım”, “Nehirlerin akışını değiştiririm” diyen teknoloji baronları ile mabetleri de şaşkın ve ürkek! İşte kapitalizm ve uygarlığının tarihsel fiziksel sınırları! Görmek isteyen bunu, Avustralya’daki mega yangın ile Covid-19 üzerinden görebilir.

Doğa son yıllarda sıkça ezber bozan mega felaketlerle, insana ve özel mülkiyet düzeninin muktedirlerine “ayağını denk al” kırmızı kartıyla güçlerinin sınırlarını gösterdi. Dileriz insanoğlu ev karantinasından çıktığında, çokça güvendiği teknolojik “üstünlük silahını”, organik parçası olduğu Doğa karşısında yere indirip Doğaya barış elini uzatır.

Koronavirüs toplum ve insan için salt sağlık sorunu değil yanı sıra yüz milyonlarca (yarın belki daha fazla) insanı ev hapsine zorlamış, okullar tatil, fabrika, işletmeler kapalı, futbol, düğün, kafe, eğlence etkinlikleri iptal edilmiş! Covid-19; işinden, sosyal, ekonomik, kültürel, siyasal faaliyetlerinden kopartılıp evde karantinaya zorlanan; belirsiz gelecekte sürekli “bana da bulaşır mı” ölüm korkusu yaşayan; her an kendini tehdit ve tehlike altında hisseden birey ve toplum üzerinde ciddi ruhsal sorunlara da yol açıyor, açacak.

Dolaysıyla Koronavirüsün, insanı küresel eve hapsetmesini, 9-10 günlük bayram tatili gibi de olmayacak ve sonuçları ayları, yılları alabilir. Kontrol altına alındı dendiği anda bile aylarca insanlar dışarıda rahat dolaşamayacak. Çünkü virüs taşıyıcıları bir süre daha toplumda dolaşacak ya da mutasyona uğrayarak tekrar geri dönmüş olabilir. Yani uzun bir koşuya hazırlanmalıyız.

Ev-mekanda aylar alacak zoraki bir arada yaşamayı nasıl gönüllü üretken yaşama dönüştürebiliriz? Yeni iş bölümü, ortak etkinlikler ve sanal alan üzerinden yoldaşlarla, dostlarla ilişkilere yeniden içerik katabilirsek; zorunlu yaşamı gönüllü yaşama çevirebilirsek, krizlerin yaratıcılığını değerlendirip çok şeyin üstesinden gelebiliriz.

Gelelim devletin başlattığı, “Biz bize yeteriz Türkiyem”, “Milli Dayanışma Kampanyası”na! Kampanya kararı ardından İçişleri Bakanlığı’nın “belediyeler ile her türlü dernek ve STK’ya bağış toplama yasağı getiren” genelgesi yayımlandı. Kanunlar belediyeler bağış toplama yetkisi tanımışken Devlet “benden başka kimse bağış toplayamaz” diyerek “ben devletim karar aldım oldubitti”yi sergiliyor!

Ağır kriz altında halk bugün ve gelecek kaygısı içindeyken, devlet, ekonomik-sosyal yardım dağıtacağına kendisi halktan yardım topluyor! İlginç! Bu kampanyanın iki yakasını bir araya getiremeyen işçi, işsiz, esnafta bir karşılığı zaten olamaz. Bir gün çalışmazsa iki gün aç olan işçi, evine ekmek götüremeyen işsiz, mazot-gübre fiyatları altında bunalan çiftçi… Kendisi ayakta duramıyor kampanyaya nasıl katılsın? Ülkenin zenginliklerini paylaşan holding sahipleri, işverenler, maaşları oldukça yüksek bürokratlar, hükümet yetkilileri, milyon dolar alan futbolcular… buyursunlar kampanyaya katılsınlar.

Özetle, kelimelerle tarifte zorlandığımız karmaşık krizle yüz yüzeyiz. Öyle ki köklü ekonomik, sosyal, siyasal, kültürel krizleri doğuracak bir ana krizle! Bu nedenle dünyada ekonomik-sosyal-siyasal hiçbir şey Aralık 2019 öncesi gibi olmayacak. İnsanın Covid-19 ile savaşı ne zaman, nasıl sonuçlanırsa sonuçlansın; tarih, karşıt dinamiklerin görülmemiş yeni bir savaşının taşıyıcı rayları üzerinden hızlanacak. Konuya devam edeceğim…

01.04.2020

canbegyekbun@hotmail.com

Exit mobile version