Kontrol Freaks (Kontrol Etme Manyaklığı) hele de bu durum bir cumhurreisi’nde, bir devlet erkanı ve şürekâsında olduğu zaman karşımıza bir faşist diktatör ya da Türkiye’de olduğu gibi bir despotizm ve onun despotu çıkabiliyor. Bu kişilerin kontrol edilemezlik noktası hali, sonunda bir vahşete dönüşebiliyor…
3 Haziran ‘15 Tarihli Kontrol Freaks ya da Kontrol Etme Manyaklığı yazımda psikanalist R. GORİ’den alıntı yaparak “Kontrol delisi eğer aşırı noktaya varır ise bu kişi çevresi için çok çok tehlikeli ve zararlı hale gelir(…)” yazımı beslemeye çalışmıştım.
RTE’nin, şimdilerde Davutoğlu’nun ve AKP-TC şürekasının dili, el, kol hareketleri, mimikleri, davranışlarına bir göz atıldığında bir kontrol delisi belirtisi apaçık kendini göstermektedir R. GORİ’yi Control Freaks konusunda dinlediğimizde…
Psikanalistle ilgili kitapları, yazıları okuyan ve de fırsat buldukça psikanalistleri dinlemeye çalışan birisi olarak yine de bu konuyu psikanalistlere bırakmak… Fakat şunu yapmayı bir vatandaş olarak kendimce uygun buluyorum; Psikanalistleri, Akademisyenler gibi olmaya ve bu aşırılığa varan kontrol delileri hakkında bir şeyler söylemeye davet ediyorum.
RTE öyle bir ruh hali saplantısına girmiş ki “Allah başa vermesin” cinsinden. RTE kendisini Sultanların Sultanı, kaçak sarayın en tepe padişahı, Osmanlı Padişahlarının en sonuncusu, nerede ise “Benden sonra bir daha Peygamber gelmeyecek”ten hareketle olsa gerek kendisini bırakalım TC’nin, Dünyanın “99. Allâh”ı görüyor. Ve de aşırı kontrol etme deliliği sendromu ile her eleştirel yaklaşana saldırıyor ve savcılara, hakimlere emir veriyor.
Aslında bu durum bundan öncede vardı. Osmanlı hanedanlarında da mevcuttu, 90 yıldır İTC (İttihatcı Türkiye Cumhuriyeti)’inden bu yana hep olagelmiştir ki devletin bekası, fikriyatı ve fıtratı bu kişilerde aşırı kontrol etme manyaklığı sendromuna yol açmıştır.
Bu devlet aklı ve onun şürekâsının fikriyatı ve fıtratı hep özgürlüğe, eşitliğe, çoğulculuğa, sekülerliğe, demokrasiye, barışa, insan haklarına, kadın haklarına, çocuk haklarına, çevrenin ve doğanın korunmasına, hayvan haklarına düşman olmuştur… Kendileri dışında herkese düşman. Düşman bulamadıklarında da yapay düşman yaratmışlardır çünkü akıl yetisi, vicdan yetisi olmayınca geriye saldırganlık kalıyor…
Kendisi gibi düşünmeyene, eleştirel yaklaşana hayatı zindan etmiştir. Barış istedikleri için Akademisyenler gözaltına alınıyor, her eleştirene ve düşüncesini söyleyene soruşturma açılıyor. OLACAK BİR DURUM DEGİL!!! 1984’ler Barolar Birliği başkanı T. KAZAN’ın dediği gibi “12 Eylül 1980 darbesini aratmayan gözaltılar yaşanıyor”.
Le Caital au xxı e Siècle yazarı Thomas PIKATTY’nin dediği gibi “Le tout-sécuritaire ne suffira pas” (“Tamamen güvenlikçilik yeterli olmayacak”). [ Buradaki anlamı sıkıcılık, olağan üstü hal, özgürlükleri kısıtlayıcılık olarak okunmalı-fk].
AKP-TC aklı öyle saçmalıyor ki olacak iş değil!? Diyanet denilen çağ dışı nesiller yetiştiren rezo ağı bakınız neler neler fetva veriyor: “Babanın öz kızına şehvet duyması haram değil”. İnsanın VAY BE! Bu kadarda olamaz dediği fetva’ya soruşturma yok; ama düşüncesini açıklayan Akademisyenlere soruşturma var!? Ben yinede kendi adıma, Dinayet İşleri başkanının saçmalama hakkı olduğunu burada belirtmek isterim. Ama bu saçmalamaya karşı eleştiri hakkımın olduğunu da belirtmek sureti ile. Bana tek kelime ile bu saçmalığa karşı MÜCADELE! MÜCADELE! etmek düşüyor aklım ile, kalemim ile… Ama AKP şürekâsı benim fikir özgürlüğüme tahammül edebiliyor mu? Evet, evet, tahammül etmediği apaçık ortada..!
Çözüm süreci askıya alınarak Kürtlere kan kusturuluyor ve de çocuklar dahi öldürülüyor… Bu asimetrik iç savaşa karşı, aslında ilhak ve sömürgecilik demek daha doğru olur, barışı savunanların tutuklanmalarını ABD şöyle değerlendiriyor: “(…) Hükümet eleştirisi ihanet ile eşdeğer değildir”).
AB: “Hükümetin Kürt barış sürecindeki pozisyonunu eleştiren kişiler hakkında soruşturma açılmasını yakından takip ediyoruz”.
Dünyaca ünlü akademisyenler de şöyle sesleniyorlar “IŞİD’e yardım ve yataklığa son!”
“Kürtleri ezmeyi ve katletmeyi durdurun!”.
Washinton Post Gazetesi’nin dahi “Erdoğan silahla PKK’ya karşı hiçbir zaman başarılı olamayacak” notunu düştüğü bir noktada;
İtalyan basını: “Türkiye, babanın ne zaman kızının ırzına geçebileceği üzerinde bölündü!” Haberinden sonra;
Beyaz show’da ki sunucuya dahi tahammül edilemediği noktasında;
Kürtlere de Aydınlara da Akademisyenlere de Türklere de bir bütün olaraktan Anadolu ve Mezopotamya halklarına tek bir cevap verme hakkı doğuyor DİRENMEK ve MÜCADELE etmek! Bu konuda BARIŞ’ta ısrarlı olmak!
Bu AKP-TC devletinin meşruluğu bu saatten sonra kalmamıştır. Hitler gibi hile ile oy toplayıp savaş çıkararak iktidar olması onun despot karakterini ortadan silmez.
Hal böyle olunca, Albert CAMUS’u iyi okumak lazım “J’ai compris qu’il ne suffisait pas dénoncer l’injustice, il fallait donner sa vie pour la combattre” (“Anladım ki haksızlığı yermek yetmiyor, onu yenmek için yaşamını vermek gerekiyor”).