“Gözümüzdeki kıymık
en iyi büyüteçtir.”[1]
Sadece Kobanê, Rojava değil; bir bütün olarak Kürt hareketi yeni bir sömürgeci saldırganlıkla yüz yüzedir!
Gümüşhane konuşmasında Cumhurbaşkanı Erdoğan HDP yöneticilerini, “Bir haftada 40’a yakın vatandaşımız hayatını kaybetti. Bunların katili kim. Bunların katili sokağa çağrı yapan malum muhalefet partisidir. Onun başıdır, başlarıdır,” diye suçladı.[36]
Yine “Ey dünya, IŞİD gibi bir terör örgütü çıkınca ayaklanıyorsun da, PKK gibi bir terör örgütü çıkınca neden ayaklanmıyorsun?”[37] diyen Erdoğan, Karadeniz Teknik Üniversitesi’ndeki konuşmasında, Kobanê eylemlerine değinerek, “Polis ve askerin kalkanla müdahale etmesi yeterli değil, artık ne gerekiyorsa onu yapacaklar,” ifadelerini kullanıp, “Kobanê’yle Türkiye’nin ne alâkâsı var?”[38] vurgusuyla dayanışma eylemlerine tepki gösterdi.[39]
Arkası da -kaçınılmaz olarak- geldi. İşte birkaç haber:
“… ‘Yeni Türkiye’de sokağa çıkmak yasak”![40]
“AKP’den askeri çözüm: Toplam 22 ilçede sokağa çıkmak yasak!”[41]
Kobanê protestoları sırasında Esenyurt’ta çıkan olaylarda bir grup tarafından üzerindeki kıyafetleri çıkartılıp, 16 yerinden bıçaklanan ve öldüğü düşünülerek bırakılıp morga kaldırılmak istenen Kabil Okyayatan, “Polisler silah çekip durdurdu, sonra ellerinde bıçaklar olan bir grup beni aldı. Onlar bıçakla delik deşik ederken polis hiçbir şey yapmadan izledi,” dedi![42]
“Yaralılar Suruç’ta sınır kapısında bekletiliyor. Üç Kobanêli yaşamını yitirdi”![43]
Nihayet “Lupus pilum mutat, non mentem/ Kurt tüyünü değiştirir, niyetini değil,” “Kürt karşıtlığı kör etmiş,”[44] “IŞİD’in kara propagandacısı,”[45] nitelemeleriyle anılan Erdoğan hakkında Mahmut Alınak da ekler:
“Evet, siz IŞİD’ci ve yargısız infazcısınız.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 12 Ekim 2014’de Gümüşhane’de milyonların gözünün içine baka baka, ‘Bingöl’de iki polisimizi şehit eden teröristler öldürüldü,’ dedi kükreyerek. Kürsü kahramanı Tayyip Erdoğan’ın sözünü ettiği kişiler karayolunda jandarmanın, ‘Dur,’ ihtarına uymadıkları gerekçesiyle hedef gözetilerek öldürülen insanlardır.
İlk can yakıcı soru şudur: Öldürülen bu dört kişinin Bingöl saldırısına katıldıklarını nereden biliyorsunuz?
İkinci soru: Siz mahkeme misiniz ki, yargılama yapıp bu kişilerin o saldırıya karıştığını tespit ettiniz?
Üçüncü soru: Bu kişiler Bingöl olayına karışmamışlarsa, bir gün bunun hesabını ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasıyla ödeyeceğinizi bilmiyor musunuz?
Dördüncü soru: Diyelim ki, bu kişiler iddia ettiğiniz gibi PKK’liydiler ve iki polisi de öldürdüler? Hangi kanun size onları öldürme hak ve yetkisini verdi? Siz hangi hak ve cesaretle göğsünüzü gere gere onları öldürttüğünüzü söyleyebilmektesiniz? Bu apaçık kasten adam öldürme değil midir? Hani mahkemeler vardı? Hani idamlar kaldırılmıştı? Hani siz hukuk devletiydiniz? Siz dağ kanunlarını uygulayarak ceza veriyorsanız artık mahkemelere ne hacet?
Kürsüdeki sözleriniz apaçık bir cinayet itirafıdır. Çünkü kılıfına uydurulmuş olsa bile, o insanlara yakalamak gayesiyle değil öldürme kastıyla ateş edilmiştir.
IŞİD yargılama yapmadan vahşide kafa kesiyor. Siz ise yargılama yapmadan yol kesip adam öldürüyorsunuz! Sizin IŞİD’den ne farkınız var?
Açıktır ki, topunuz IŞİD’siniz.”[46]
* * * * *
O hâlde “Özgürlük için gökyüzünü satın almanıza gerek yok. Ruhunuzu satmayın yeter,” diyen Nelson Mandela’yı anımsatan Kobanê (ile Rojava ve elbette Kürtler) için kitlelere devrimci eylem çağrısında bulunmayan bir “barış propagandası”, yanılsamalar yaratmaktan bir işe yaramaz.
Barbarlık ve gaddarlık karşısında ezilenlerin ezenlere yönelik isyanının, devrimci şiddetinin meşru, ilerici ve zorunlu olduğunu bir kez daha tarihin gündem maddesi kılan Kobanê (ile Rojava ve elbette Kürtler) hepimize şöyle haykırır:
“Başka ulusu ezen bir ulus özgür olamaz. … Ulusların kaderlerini kendilerinin tayin hakkının tek bir anlamı vardır, o da siyasal anlamda bağımsızlık hakkı, yani ezen ulustan siyasal olarak özgürce ayrılma hakkıdır. Özele indiğimizde, bu siyasal demokrasi talebi, ayrılacak olan ulusun ayrılma için ve ayrılma konusunda referandum için tamamen özgür bir şekilde ajitasyon yürütebilmesi anlamına gelir. Dolayısıyla, bu talep ayrılma, parçalanma ya da küçük devletler kurma talebine denk değildir. Tek bir anlamı vardır, o da her türlü ulusal baskıya karşı mücadelenin tutarlı bir ifadesi olmasıdır.”[47]
* * * * *
“Çözüm süreci” diye anılan şey bitti!
Evet Abdullah Öcalan, “Rojava siyaseti Kürde savaş siyasetidir.”[48] “Kobanê düşerse süreç biter”…[49]
KCK Yürütme Konseyi Üyesi Sabri Ok, “Sürecin devamı Rojava’ya bağlı.”[50] “Süreç sabrımızla buraya kadar geldi. AKP sürecin ruhuna uygun hareket etmedi”…[51]
KCK Eşbaşkanı Besê Hozat, “Süreç, Kobanê’dir.”[52] “Çözüm sürecinin kilidi Kobanê’dir.”[53] “Diyalog süreci bitti”…[54]
Halk Savunma Merkezi komutanı Murat Karayılan, “Türk devletinin çözümde samimi olmadığı netleşmiştir. Bu süreç artık anlamsızlaşmıştır. Doğrusu artık bitmiştir… Bu yapılan bir savaş ilanıdır”…[55]
Hüseyin Ali, “AKP için bir süreç olmamıştır”…[56]
İHV Başkanı Prof. Dr. Şebnem Fincancı, “Kobanê politikasıyla süreç yürümez”…[57]
Namık Çınar, “Çözüm süreci ile Kürt sorunu çözülmez,”[58] derlerken “çözüm süreci” diye anılan şey de bitti!
Artık gizlisi saklısı kalmayan AKP-IŞİD ittifakının 6 Ekim 2014’te doruğa çıkacak tarzda Kobanê’ye yönelik imha amaçlı bir harekâta girişmesi ile “süreç” bitti…
Aynı gün Abdullah Öcalan’ın kardeşi aracılığıyla gönderdiği “Çözüm diye de bir şey yok yani. Müzakere diyorlar, müzakere diye bir şey de yok. Artık buna dayanmıyoruz, yapacak bir şeyimiz de kalmamıştır. Ve kalmayacaktır da” mesajı, ardından Kürt hareketinin sosyalist hareketçe de hızla desteklenen acil eylem çağrısı ve dört bir yanda patlak veren militan kitle eylemleri elbette yeni bir duruma işaret etmektedir…
O da ‘Gündem’e şöyle yansımaktadır:
“Kobanê direnişi özgür bir Kürdistan için başlangıç”…[59] “Yarın değil, bugün ayaklanmalıyız… Kobanê özgürlük ve eşitlik demektir”…[60]
Ve HDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş da demektedir ki:
“Kobanê eylemlerinden dolayı kendilerini tehdit eden, katil olmakla suçlayan Erdoğan ile AKP’ye tepki gösteren HDP Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, “Ölümden öte köy var mı? Hesap soracağız diyorlar. Ölümlerin en acısını yaşattınız. Neyle tehdit ediyorsunuz bizi neyle? Dersim’i yaktınız Maraş’ı faili meçhul cinayetleri, KCK operasyonlarına varıncaya kadar. Ne kaldı, boyun eğdik mi? Çözüm barış olsun dedik, masaya oturalım dedik. Ne kaldı uygulamadığınız? Kime nasıl bedel ödeteceksiniz? Ölümden öte köy yoktur, her birimizin canı… halkımıza bin defa kurban olur,” tavrını koyup; kendilerine katil diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan’a da, “Roboskî’nin, Gezi’nin 28 Mart 2006 tarihinde kadında olsa çocukta olsa diyerek ölüm emri vermiş birisi olarak bunların hesabını biz soracağız sana” dedi.
Demirtaş, isteklerinin de “yalvarma” olarak nitelendirildiğini belirtip, “Size yalvaran sizin gibi alçak olsun… Biz IŞİD’in barbarlığından korkmuyoruz, sizin zalimce politikalarınızdan utanıyoruz. Sizin kardeşlik adına bin yıllık teranelerden utanıyoruz,” diyerek AKP basınına ilişkin olarak şunları ekledi:
“Bu maaşlı bordrolu insanlara cevap vermeyecektim. Kendi köşelerini kanalizasyon gibi kullananlara cevap vermeyeceğim… Ey AKP’nin şakşakçıları yine maaş alın onları bol bol harcayın ama vicdanlı olun. Gazeteci olamazsınız ama biraz insan olun”![61]
* * * * *
Nihayetinde “Aştî û hew/ Sadece barış,” diye haykırırken; her şeye hazır Kobanê (ile Rojava ve elbette Kürtler), Lev B. Troçki’nin, “Siz savaşla ilgilenmiyor olabilirsiniz, ama savaş sizinle ilgileniyor!”; Mao Zedong’un, “Politika kansız bir savaş, ama savaş kanlı bir politikadır,” uyarıları eşliğinde; ortaçağ barbarlığı karşısında direnip, (kırılmak pahasına) eğilmeyerek kahramanlıkların en büyüğünü sergiliyorlar!
Victor Hugo’nun, “Özgürlüğünü kaybeden, dünyayı kazansa neye yarar,” gerçeğini sergileyen Onlara minnet borçluyuz…
Arkadaş Zekai Özger’in dizeleriyle, “Şuramızda birşey var/ acıya benzer/ umuda benzer/ böyle günlerde her şey/ hem acıya, hem umuda benzer,” dizeleriyle anılmayı hak eden Kobanê (ile Rojava ve elbette Kürtlerin tümü) dünyaya, “Bilme süreci, yaşantılardan öğrenmeyi ve teorik kavrayışı gerektirdiği kadar, gerçek tarihsel iradeyi ve eylemi de gerektirir. İkincisi olmadan birincisi ilerleyemez,”[62] gerçeğini anımsatırken haykırıyor:
“Evya nînna ye, tirnînna dawî ye/ Bu girizgâh, asıl sonradan yaşanacaktır önemli olan!”
“An azadi, an azadi/ Ya özgürlük ya özgürlük”!
O zaman gelin, en gür sesimizle haykıralım, meydanlarda:
“Biji berxwedana Kobanê/ Yaşasın Kobanê mücadelesi”!
14 Ekim 2014 13:59:16, Ankara.
N O T L AR
[1] Theodor L. Adorno.
[36] Ümit Çetin, “Erdoğan: O Partinin Lideri 40 Kişinin Katili”, Hürriyet, 13 Ekim 2014… http://www.hurriyet.com.tr/gundem/27374833.asp
[37] “PKK’ye Karşı Dünya Niye Ayaklanmıyor?”, Taraf, 29 Eylül 2014, s.1-9.
[38] “Erdoğan: Kobanê’yle Türkiye’nin Ne Âlâkası Var?”, Cumhuriyet, 11 Ekim 2014… http://www.cumhuriyet.com.tr/haber/turkiye/129335/Erdogan__Kobanê_yle_Turkiye_nin_ne_alakasi_var_.html
[39] Halkevleri’nin Kobanê ile dayanışma amacıyla Türkiye genelinde başlattıkları destek kampanyasında, Ankara Konur sokakta kurulan temsili yardım koridoru etkinliğindeki konuşmasında Temel Demirer, “Bir Kasımpaşalı ‘Bizim Kobanê ile ne alâkâmız var’ diyor. Ben O Kasımpaşalının insanlıkla ne ilgisi olduğunu bilmem; hiç kimse de anlamaz! Çünkü o bir insan değil! Biz Kobanê ile alâkâmızı şöyle açıklıyoruz: Kobanê’de çarpan her yürek bizim yüreğimizdir. Kobanê’deki her çocuk bizim çocuğumuzdur. Kobanê bizimdir, biz Kobanê’yiz. Kasımpaşalı bunu anlamaz! Kobanê nabzımızdır, kalbimizdir. Keşke Kobanêli çocuklara mama gönderdiğimiz gibi orada ortaçağ barbarlığına karşı dövüşenlere de silah, mermi de gönderebilseydik,” dedi. (http://www.bestanuce1.com/haber/139645/ankara-da-temsili-koridor-izmir-de-protesto&dil=tr#sthash.i7zxMYt2.dpuf)
[40] “… ‘Yeni Türkiye’de Sokağa Çıkmak Yasak”, Birgün, 9 Ekim 2014, s.9.
[41] Vural Nasuhbeyoğlu, “Sokağa Çıkmak Yasak!”, Evrensel, 9 Ekim 2014, s.8.
[42] Fırat Alkaç- Özgür Arslan, “16 Bıçakla Öldü Diye Bıraktılar”, Hürriyet, 12 Ekim 2014… http://www.hurriyet.com.tr/gundem/27370076.asp
[43] “Üç Kobanêli Yaşamını Yitirdi”, Evrensel, 11 Ekim 2014, s.8.
[44] “Kürt Karşıtlığı Kör Etmiş”, Gündem, 30 Eylül 2014, s.1-6.
[45] “IŞİD’in Kara Propagandacısı”, Gündem, 8 Ekim 2014, s.5.
[46] Mahmut Alınak, “Topunuz IŞİD’siniz”, baris_icin_vicdani_red, 13 Ekim 2014.
[47] Vladimir İlyiç Lenin, Ulusların Kaderlerini Kendilerinin Tayin Hakkı, Türkçesi: Ferit Burak Aydar, Agora Kitaplığı: 351, Nisan 2012.
[48] “Öcalan: Rojava Siyaseti Kürde Savaş Siyasetidir”, Gündem, 24 Eylül 2014, s.6.
[49] “Abdullah Öcalan: Kobanê Düşerse Süreç Biter”, Gündem, 3 Ekim 2014, s.1-7.
[50] Sabri Ok, “Sürecin Devamı Rojava’ya Bağlı”, Gündem, 3 Ekim 2014, s.1-11.
[51] “Ok: Sabrımız Kalmadı”, Gündem, 1 Ekim 2014, s.7.
[52] Besê Hozat, “Süreç, Kobanê’dir”, Gündem, 9 Ekim 2014, s.2.
[53] M. Ender Öndeş, “KCK Eşbaşkanı Besê Hozat: Çözüm Sürecinin Kilidi Kobanê’dir”, Gündem, 8 Ekim 2014, s.11.
[54] “Besê Hozat: Diyalog Süreci Bitti”, Gündem, 24 Eylül 2014, s.7.
[55] “Murat Karayılan: Kobanê’deki Saldırı Savaş İlanıdır”, Gündem, 24 Eylül 2014, s.7.
[56] Hüseyin Ali, “AKP İçin Bir Süreç Olmamıştır”, Gündem, 26 Eylül 2014, s.11.
[57] “Şebnem Fincancı: Kobanê Politikasıyla Süreç Yürümez”, Gündem, 27 Eylül 2014, s.6.
[58] Namık Çınar, “… ‘Çözüm Süreci’ ile Kürt Sorunu Neden Çözülmez”, Taraf, 22 Eylül 2014, s.10.
[59] “Kobanê Direnişi Özgür Bir Kürdistan İçin Başlangıç”, Gündem, 26 Eylül 2014, s.8-9.
[60] “Yarın Değil, Bugün Ayaklanmalıyız”, Gündem, 26 Eylül 2014, s.2.
[61] “Demirtaş: Neyle Tehdit Ediyorsunuz? Ölümden Öte Köy mü Var?”, 14 Ekim 2014… https://direnisteyiz.org/haber/demirtas-neyle-tehdit-ediyorsunuz-olumden-ote-koy-mu-var/
[62] Max Horkheimer, Akıl Tutulması, Çev: Orhan Koçak, Metis Yay, 8. Baskı, 2010.