“Gözümüzdeki kıymık
en iyi büyüteçtir.”[1]
Kobanê, sokak sokak çatışıyor.
Müthiş bir hâl bu; belki de mitolojideki kahramanları kıskandıran türden cüretkâr ve çocuksu içtenlik yüklü…
Dövüşenler, düşenler insan(lık) tarihine yeni(lenen) bir direniş destanı armağan ediyorlar.
14 Eylül 2013’de Serêkaniyê’de düşen Yılmaz (Serkan Tosun) ile 5 Ekim 2014’de Kobanê yitirdiğimiz Paramaz Kızılbaş’ın (Suphi Nejat Ağırnaslı) ölümsüzleşmesi gibi…
Karanlığa karşı büyük bir yangın bu; hepimizi, herkesi, her yeri aydınlatan!
“İyi de ne olacak” mı?
Teslim alınamayan Kobanê, ne/ nasıl olursa olsun, yenilmeyecek.
“İyimserlik” mi dediniz!
Haklısınız: “Bedbîn tenê tûnêlê, çakbîn di dawîya tûnêlê de ronahîyê, rastîbîn bi tûnêlê re hem ronahîye hem jî hatina trênê dibînê/ Kötümser yalnız tüneli görür, iyimser tünelin sonundaki ışığı görür, gerçekçi tünelle birlikte hem ışığı hem de gelecek treni görür.”
* * * * *
Bilinir: yalanların en alçağı, halka karşı söylenendir. Cihadçı IŞİD saldırır, Kobanê direnir; ya da AKP hükümeti besler, IŞİD vurur, halk direnirken medyalarından kalemşörlerine hemen hepsinin, Kobanê’de “üç maymun”u oynaması, bunu doğruluyor. Ya da Martin Luther King’in, “Beni kötülerin zulmü değil, iyilerin sessizliği korkutuyor”; Özdemir Asaf’ın, “Ağzında yalan varken konuşma!” deyişlerini…
Melih Pekdemir’in, “İçimizdeki IŞİD”den[2] sözettiği; “IŞİD’ciler İstanbul’da mı?”[3] sorusunun yüksek sesle telaffuz edildiği; Suruç sınırında canlı yayın yapan IMC TV’nin yayını sırasında IŞİD’lilerin ayan beyan sınırı geçtiği;[4] Türkiye’den IŞİD’e katılan R.G. isimli gencin, “Biz sınırı geçerken asker bizi izledi,” dediği[5] tabloda Sezgin Tanrıkulu, “IŞİD rahatlıkla Türkiye’de faaliyet sürdürüyor,”[6] diye ekliyor…
Her şey, tam da Fatih Polat’ın, “IŞİD sırtını Türkiye’ye dayayarak savaşıyor”[7]…
Ceyda Avcı’nın, “Kobanê IŞİD’e direniyor, AKP savaş istiyor”…[8]
Emre Başar Kara’nın, “AKP besliyor, IŞİD vuruyor, Kobanê direniyor”…[9]
Aslı Aydıntaşbaş’ın, “Kobanê düşerse vebali Türkiye’nin üzerine kalır,”[10] saptamalarındaki gibi!
Kolay mı? “IŞİD’in elde ettiği kaçak petrol, Türkiye ile Lübnan üzerinden dağıtılıyor,”[11] diyen ABD Dışişleri Bakanı John Kerry, “IŞİD’i yenmek için sınırları kapatmak zorundayız,” diyerek Türkiye’ye mesaj verirken;[12] “Devlet Suruç’u halka kapattı”![13] “Kobanê’de kurşun, Suruç’ta gaz” yağmuru var![14]
“Sınır”daki Aysel Tuğluk’un, “Bu yaşadıklarımız devletin Kürt politikasının özetidir”;[15] veya HDK’nin, “AKP Hükümeti IŞİD’in cephe gerisidir,”[16] saptaması gerçeğin seslendirilmesidir!
* * * * *
Ancak her şeye karşın; kırılan onca can(ımız)a, dökülen kan(larımız)a, viran haneler(imiz)e, mavi gökyüzü kaplayan kara dumanlara yani onların zulmüne rağmen iyimseriz elbet; gelmekte olan gelecek bizimle…
İnsan olmanın gereğini yerine getiren Kobanêliler, aşkın/ hayatın/ eşitliğin ve özgürlüğün bayrağı altında doğru ve haklı olanın yolunu açıyorlar.
Bu yol(umuz)un doğruluğu ve haklılığını, onu gerçekleştirmenin de tek bir yolu olduğunu gösteriyor.
Çünkü Abdullah Öcalan, “Her şey Kobanê’ye bağlı”[17]…
Çünkü HDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş, “Kobanê bizim evimizin içi”[18]…
Çünkü Zuhal Atlan, “Kobanê çözüm süreciyle beraber düşünülmelidir”[19]…
Çünkü Adil Bayram, “Tampon bölge savaş demektir,”[20] derlerken; sözün bittiği yerde, Ömer Ağın, “Kobanê’de iki ayrı dünya savaşıyor,”[21] notunu düşüyor; ve haykırıyor KCK Yürütme Konseyi Üyesi Sabri Ok, “Tüm Kürdistan Kobanê olmalı”![22]
KCK Eşbaşkanı Cemil Bayık da ekliyor: “Bu savaşın arkasında Türk devleti var. Türkiye IŞİD ile Kürtlere darbe vurmak istiyor.”[23] “Eğer böyle devam ederse, gerilla, halkımızı korumak için savaşacaktır”![24]
* * * * *
Kimsenin kuşkusu olmasın: Kobanê, herkese muhtaç olduğu bir hakikâti hatırlatıp, öğretiyor.
Eğer hakikâti öğretmek istiyorsanız, insan olmanın (ve kalmanın) gereklerini, “ama”sız/ “fakat”sızca yerine getirecek kadar yürekli ve cüretkâr olmalısınız. Çünkü hakikâti savunmak, gerçeğin maskeli/ makyajlı manipülasyonlarını elinin tersiyle iten kesinliği “olmazsa olmaz” kılar…
Artık endişe, korku, kaygı ve lafazanlık yerine özgüvenin gücüyle, ayağa kalkma zamanıdır.
Ayağa kalkan mazlumların kararlılığı, onları korku(lar)dan kurtarıp, çıplak gerçeğin gereklilikleriyle yüzleştirecektir.
Kobanê korkuyu yerle yeksan ederken; insan olmakta (ve kalmakta) ısrar edenleri korkmamaya çağırıyor ve hatırlatıyor!
Korkulacak tek şey korkunun kendisidir. Çünkü Eric Hoffer’in ifadesiyle, “Sizi korkutmak için kullandığı araçlara bakarak, düşmanınızın en çok neden korktuğunu anlayabilirsiniz”
Yüzlerce gözü olan korku ve kaygının sonu yoktur. Korkaklar, bacaklarıyla düşünen kaçaklardır.
Oysa çözüm kaçmak değil; direnmektir!
Kobanê direniyor; hem de Theodor L. Adorno’nun, “Varolanın hakkını verebilen sadece karasevdadır,” deyişindeki karasevdayla; “Özgürlük hiçbir zaman verili değildir, her zaman tehdit altındadır. Mutlak belirlilik, her defasında da, özgürlük yoksunluğudur,” uyarısını bir an dahi unutmadan ve Halil Cibran gibi, “Büyük insanların iki kalbi vardır. Biri acı çeker, diğeri ümit eder,” diye haykırarak, korkuyu yenen bir cüretle direniyor!
* * * * *
Şimdi Kobanê (Rojava ve elbette Kürtlerin tümü) ile dostluk ve dayanışma zamanıdır.
Çünkü Kobanê hepimiz için direniyor.
Şimdi Kobanê’de Kürt, Solingen’de Türk, İsrail’de Arap olma zamanıyken; mesele Sevda Karaca’nın ifadesiyle, “Kobanê’yi bizim sokağa taşımak”tır![25]
Unutulmasın: Dostluk sadakattir. Sadakat de sınır tanımayan dayanışma.
Tam da bu koordinatlarda Paulo Coelho’nun, “En büyük hatam, yüzüme gülen herkesi, kendim gibi sanmamdı,” sözüyle betimlenen Kürtler, elbette “Kuşkusuz düşmanlarımı hak ettim, ama dostlarımı hak ettiğimi sanmıyorum,” demekte haklıdırlar…
Şimdi Kobanê (ile Rojava ve elbette Kürtlerin tümü) ile dayanışmayı bir “empati”nin ötesine sıçratma, yani yanyana olma onuru olarak algılamak gerekirken; unutmayın hiç kimse aldıklarından dolayı onur kazanmaz. Onur, cüretkârca ve gözünüzü kırpmadan verdiklerinizin bir ödülüdür.
* * * * *
Biz Kobanê ile dayanışmayı yükseltirken; kimileri, IŞİD vahşetinden yarar umarak Kobanê’den (ile Rojava ve elbette Kürtlerden) nefret edecekler! Onlar “haklılar”(!) çünkü Ulrike Marie Meinhof’un ifadesiyle, “Köleler, özgür olmak isteyenlerden nefret ederler!”
IŞİD (ve uzantıları) elbette, köleliliğin somut hâlidir!
Sakın ola kimse, IŞİD’i “Sahtekâr Dincilerin Maskesi”[26] olarak nitelemeye kalkışmasın!
Siz bakmayın Ergün Yıldırım’ın, “IŞİD sivil ve askeri ayırım yapmadan hareket etmektedir. Mücadeleyi barbar bir av partisi konseptiyle gerçekleştirmektedir. Arap Sünnî kabilelerin uzlaşmasına dayanmakta, ancak Sünnîlikten çok kabileciliğin barbar ve fizyolojik saldırganlıklarını temsil etmektedir. Ehli Sünnetin ne siyasal teorisiyle ne de siyasal kültürüyle bir alâkâsı bulunmaktadır,”[27] zırvasına![28]
Çünkü Nuray Mert’in, “Muhafazakâr demokrat ve cihatçı kimlik iç içe geçti… Çıkıp ‘İslâmcıyız,’ deyin. Bizi kandırmayın,”[29] diye haykırdığı tabloda Jerry A. Coyne’in ifadesiyle, “IŞİD İslâmcı değilse Engizisyon da Katolik değildir”![30]
Şimdi gerçeklere sımsıkı sarılıp, onları yüksek sesle haykırarak, ikircimsizce, Kobanêli (ile Rojavalı ve elbette Kürt) olma zamanıdır; Albert Einstein’ın, “Ancak başkaları için yaşanan bir hayat, yaşamaya değer bir hayattır”; bir Süryani atasözünün, “Hakikâte ulaşmak istiyorsan kahrından ölmeyi göze almalısın”; Yunanlı tarihçi Thucydides’in, “Ortak düşmandan korkmak, bir ittifakın temelidir”; John Willard Marriott’un, “İyi ağaç kolay yetişmez; rüzgâr ne denli güçlü eserse, ağaç da o denli sağlam olur”; Emma Goldman’ın, “Kuvvetinizi heba etmek yerine, el ele verin ve bu bozuk hastalıklı sistemin yıkılmasına yardım edin!” sözlerinin altını çizen bir devrimci praksisle…
* * * * *
Aslı sorulursa hepimiz Kobanê’de, “Jiyane bextewar/ Mutlu yaşam” ya da tam tersi ikilemiyle yüz yüzeyken; Ortadoğu için de Kobanê bir kardeşlik/ enternasyonalizm sınavıdır!
Eğer bu sınavdan geçemezsek; hep birlikte Martin Niemöller’in, “Önce sosyalistleri topladılar, sesimi çıkarmadım, çünkü ben sosyalist değildim. Sonra sendikacıları topladılar, sesimi çıkarmadım, çünkü sendikacı değildim. Sonra Yahudileri topladılar, sesimi çıkarmadım, çünkü Yahudi değildim. Sonra beni almaya geldiler, benim için sesini çıkaracak kimse kalmamıştı,” betimlemesiyle karakterize olan facia ile yüzleşeceğiz.
Evet, kimileri hayatı yaşamaya, hakikât ile donanmaya cesaret edemezken; yani pek çok insan hayata bakıp, onu yaşayamazken; acımasızlık gücünü sessiz kabulden alıyor.
Şimdi gel de “Tiranlar ne kadar çok yağmalarlar, iştahları ne kadar çok açılırsa, ne kadar çok yakıp yıkarlarsa insanlar onlara o kadar çok boyun eğip, itaat eder ve bu böyle oldukça, onlar da daha güçlü, daha aşılmaz, yok etmeye ve yıkmaya daha çok istekli hâle gelirler. Ama kimse onlara boyun eğmezse, şiddet olmaksızın, sadece itaat edilmezlerse, çıplak ve perişan bir hâle gelip bir hiçe dönüşürler; nitekim kök beslenmediğinde dal kuruyup ölecektir,”[31] diyen Étienne de La Boétie’nin uyarısını ya da Bob Marley’in, “Bana bi parça; yüreği güzel, samimi insanlar lazım,” itirazını anımsama!
Ama her şey bu değil
Bunlar ve karanlığın müthiş saldırısı (ve kuşatması) yanında Mao Zedung’un, “Düşman saldırıyorsa iyidir, daha çok saldırıyorsa bu daha da iyidir. Zira, bu onun; sizden ne kadar çok korktuğunu gösterir”; Rosa Luxemburg’un, “Berlin’de düzen hüküm sürüyor sizi budala çakallar! Sizin ‘düzen’iniz kumdan inşa edilmiştir. Yarın devrim bir kere daha ayağa kalkacak ve trompet sesleri ortasında sizi dehşete düşürerek haykıracaktır: ‘Buradaydım, buradayım, hep burada olacağım’!” sözleriyle yaşanmış ve elbette yaşanacak olan tarih(imiz)i anımsayın…
* * * * *
Şimdi Kobanê (ile Rojava ve elbette Kürtlerin) zamanıdır.
PYD lideri Salih Müslim’in, “Ankara’nın Şam’la savaşında asker olmayız,”[32] tavrını koyduğu tabloda kaotik bir süreç olan tarih (ile başkaldırı ve devrimin) atılımlar ile geri dönüşleri içinde taşıdığı unutulmadan; yaşananların Ortadoğu, Mezopotamya ve Anadolu coğrafyasında sarsıcı etkiler yarattığı görülmelidir.
Bu yönüyle Kobanê (ile Rojava ve elbette Kürtler) ezber bozucu ve yıkıcı bir dinamiktir; engin bir direniş ruhudur.
Ortadoğu savaşı Kobanê üzerinden yürürken; Kobanê’de IŞİD’in kaybetmesi doğrudan devletin ve AKP’nin yani Erdoğan’ın kaybetmesi olacaktır.
Üç günde Musul’u ele geçiren IŞİD’in, bütün askeri gücüyle saldırdığı Kobanê’de duvara çarptığı unutulmadan; Kobanê saldırısı bölgenin tamamına yayılacak bir savaşın kıvılcımı olabilir.
Burada olanak vardır: Ya Kobanê’de İslâmcı barbarlara karşı direnen halkın ya da IŞİD’in yanındasın. Ya kendi kaderlerini tayin etmek için bir karar alan Kürtleri destekleyeceksin ya da IŞİD katillerini… Başka bir yol yoktur.
İş bu nedenler Kobanê direnişin can damarı hâline geldi; dahasını da yaşayarak, göreceğiz…
Evet, evet şimdi Kobanê (ile Rojava ve elbette Kürtlerin) zamanıdır.
Eğer, eşitlik ve özgürlük ya da barış ve kardeşlik için bir şey(ler) yapılacak ise, ilk şey Kobanê (ile Rojava ve elbette Kürtler) olacaktır/ olmalıdır…
Jean Paul Sartre’ın “En büyük günah pişmanlıktır,” uyarısını asla unutmadan; tarafsızlık bir düş, dürüstlük ise insan olmanı görevdir.
* * * * *
Verili vahşet zamanında Kobanê’ye (ve elbette Kürtlere) verilebilecek en büyük ceza, görmezden gelmek; “mış..” gibi yapmaktır…
Çıplak elleri ve tırnaklarıyla direnen Kobanê (ile Rojava ve elbette Kürtler) için artık sadece “Hayır”ın derinliği vardır. Kötülük, aşırılık karşısında Kobanê’yi (ve elbette Kürtleri) var edecek sadece anti-sömürgeci “Hayır”dır…
Hemen, şimdi, şu an itibariyle sokaklarına kurduğu barikatları kocaman bir “Hayır”la savunan Kobanê (ile Rojava ve elbette Kürtler) ahlâkın politik ve politikanın da ne kadar ahlâki olduğunu ortaya koyarken; ahlâki ilkelerimizin kaynağının ezilenlerin mücadelesinin gerçekleri ve ihtiyaçlarıyla biçimlendiğini hepimizin kulağına küpe ediyor.
Unutmayın: “Exlaqî, çi ji we re bê gotin bila bê gotin divê ku ya rastî bên bicihkirin. Bawerî jî, çi bibe nebe bê gotin jî bicihanîna wan e/ Ahlâk, size ne söylenirse söylensin doğru olanı yapmaktır. İnanmak ise, size söylenen ne olursa olsun onu yapmaktır,” der F. Nietzsche…
O hâlde yalakalarda olmayan şeylere; yani ezilenlerin ahlâk ve vicdanına olan gereksinim Kobanê ile her gün büyürken; Henri Benazus’un, “Kendi kendimizi suçlayabilme, sorgulayabilme, direnebilme ve gerektiğinde savaş açabilme, kendimizi kendimize tanık edip, kendi kendimize ceza kesme üstünlüğüdür,” diye tanımladığı vicdana şimdi her zamankinden daha da fazla muhtacız!
Kalbimizde gücün adı vicdanken; vicdan bizi insanlaştıran ahlâktır.
Biz onu öldürmedikçe, vicdanımız yanılmaz bir yargıçtır; “Vicdan, kendi içimizdeki bilgidir, yargıdır. Sadece aklımızın değil, tüm kişiliğimizin gösterdiği tepkidir. Vicdan kendimizin kendimize gösterdiği tepkidir. Kendine başkaldırıdır,” der Erich From…
Ama heyhat, ezenlerin yalakalarında ahlâk ile vicdanın zerresi olmadığının kanıtıdır; Nihal Bengisu Karaca’nın, “Erdoğan’ın kimsesizlerin kimi olduğu bilincini ortaya koyarak, kendisi gibi davranmasına ihtiyaç var…”[33] Markar Esayan’ın, “Türkiye’de savaş çıkaramadık, Kobanê’dekini verelim…”[34] Engin Ardıç’ın, “Gezi uyduramadık, Kobanê verelim!… Çözüm gene sağlanacaktır, ama bu arada Atatürk’ün deyimiyle ‘ihtimal bazı kafalar kesilecektir’…”[35] satırları!
14 Ekim 2014, Ankara.
N O T L AR
[1] Theodor L. Adorno.
[2] Melih Pekdemir, “İçimizdeki IŞİD”, Birgün, 29 Eylül 2014, s.11.
[3] “IŞİD’ciler İstanbul’da mı?”, Birgün, 19 Eylül 2014, s.1-11.
[4] “IŞİD Canlı Yayında Sınırı Geçti!”, Evrensel, 2 Ekim 2014, s.8.
[5] “Biz Sınırı Geçerken Asker İzledi”, Evrensel, 2 Ekim 2014, s.8.
[6] “IŞİD Rahatlıkla Türkiye’de Faaliyet Sürdürüyor, Çünkü…”, Taraf, 30 Eylül 2014, s.8.
[7] Fatih Polat, “IŞİD Sırtını Türkiye’ye Dayayarak Savaşıyor”, Evrensel, 21 Eylül 2014, s.6.
[8] Ceyda Avcı, “Kobanê IŞİD’e Direniyor, AKP Savaş İstiyor”, Yarın, No:154, 1 Ekim 2014, s.3.
[9] Emre Başar Kara, “AKP Besliyor, IŞİD Vuruyor, Kobanê Direniyor”, Yarın, No:153, 24 Eylül 2014, s.3.
[10] Aslı Aydıntaşbaş, “Kobanê Düşerse Vebali Türkiye’nin Üzerine Kalır”, Milliyet, 23 Eylül 2014, s.18.
[11] “IŞİD’in Petrolü Türkiye Üzerinden Dağıtılıyor”, Taraf, 19 Eylül 2014, s.3.
[12] “Sınırı IŞİD’e Kapat Uyarısı”, Taraf, 21 Eylül 2014, s.3.
[13] “Devlet Suruç’u Halka Kapattı”, Evrensel, 30 Eylül 2014, s.8.
[14] “Kobanê’de Kurşun, Suruç’ta Gaz”, Evrensel, 22 Eylül 2014, s.1.
[15] “Aysel Tuğluk: Bu Yaşadıklarımız Devletin Kürt Politikasının Özetidir”, Evrensel, 30 Eylül 2014, s.8.
[16] “AKP Hükümeti IŞİD’in Cephe Gerisidir”, Evrensel, 22 Eylül 2014, s.9.
[17] Abdullah Öcalan, “Her Şey Kobanê’ye Bağlı”, Evrensel, 3 Ekim 2014, s.8.
[18] “Demirtaş: Kobanê Bizim Evimizin İçi”, Gündem, 10 Ekim 2014, s.5.
[19] Zuhal Atlan, “Kobanê Çözüm Süreciyle Beraber Düşünülmelidir”, Evrensel, 5 Ekim 2014, s.8.
[20] Adil Bayram, “… ‘Tampon Bölge’ Savaş Demektir”, Gündem, 29 Eylül 2014, s.10.
[21] Ömer Ağın, “Kobanê’de İki Ayrı Dünya Savaşıyor”, Gündem, 9 Ekim 2014, s.11.
[22] “Ok: Tüm Kürdistan Kobanê Olmalı”, Gündem, 30 Eylül 2014, s.1-9.
[23] “Bayık: IŞİD’in Arkasında Türk Devleti Var”, Gündem, 1 Ekim 2014, s.7.
[24] Ahmet Yıldırım, “Cemil Bayık: Silahlı Birliklerimizi Türkiye’ye Geri Gönderdik”, Radikal, 11 Ekim 2014… http://www.radikal.com.tr/turkiye/cemil_bayik_silahli_birliklerimizi_turkiyeye_geri_gonderdik-1218217
[25] Sevda Karaca, “Kobanê’yi Bizim Sokağa Taşımak”, Evrensel, 6 Ekim 2014, s.4.
[26] Hüda Kaya, “Kobanê: Sahtekâr Dincilerin Maskesi”, Gündem, 29 Eylül 2014, s.5.
[27] Ergün Yıldırım, “IŞİD’in ne Teolojisi ne de Sosyolojisi Var”, Yeni Şafak, 28 Eylül 2014, s.10.
[28] “Büro Emekçileri Sendikası, Ankara Sosyal Güvenlik İl Müdürlüğü Ulucanlar Sosyal Güvenlik Müdürlüğü’ndeki bir denetçinin, resmi yazışmaları IŞİD’in de kullandığı ‘Peygamber Mührü’ ile imzaladığını açıkladı.” (“IŞİD Logosu, Memur İmzası”, Birgün, 2 Ekim 2014, s.7.)
[29] Tuğba Tekerek, “Nuray Mert: İkiyüzlülüğü Bırakın, İslâmcıyız’ Deyin”, Taraf, 29 Eylül 2014, s.7.
[30] Jerry A. Coyne, “IŞİD İslâmcı Değilse Engizisyon da Katolik Değildir”,https://direnisteyiz.org/haber/isid-islamci-degilse-engizisyon-da-katolik-degildir-jerry-a-coyne/
[31] Étienne de La Boétie, Gönüllü Kulluk Üzerine Söylev, Çev: M. A. Ağaoğulları, İmge Yay., 1995.
[32] Cansu Çamlıbel, “Müslim: Şam’la Savaşın Askeri Olmayız”, Hürriyet, 13 Ekim 2014… http://www.hurriyet.com.tr/dunya/27373368.asp
[33] Nihal Bengisu Karaca, “Bir Zamanlar ‘Vahşi Kapitalizm’ Diye Bir Şey Vardı, Hatırlar mısınız?”, Haber Türk, 18 Mayıs 2014, s.16.
[34] Markar Esayan, “Türkiye’de Savaş Çıkaramadık, Kobanê’dekini Verelim…”, Yeni Şafak, 29 Eylül 2014, s.7.
[35] Engin Ardıç, “Gezi Uyduramadık, Kobanê Verelim”, Sabah, 10 Ekim 2014, s.2.