Eyüp Yalur / Yazarın diğer makaleleri için tıklayınız
“Her insanın terbiye ve tahsilinde,
kazanması icap eden bir meziyet
anadilini dosdoğru öğrenmek ve söylemektir.”
Charles Eliot
Dil; bir insan topluluğunda insanlar arasındaki anlaşmayı sağlayan ses ve ortak ögelerden, kurallardan yararlanılarak iletişime geçilen bir sistemdir. İnsanlar dertlerini, kederlerini, meramlarını dilleriyle anlatırlar.
Kürt Dili, Kürt halkının MÖ 7. yüzyıldan itibaren Medlerden devralınan bir mirastır. Bir milleti topluluk, yığın, kitle olmaktan kurtaran kültürel değerlerdir. Bu kültürel değerlerin başında da dil geliyor.
Kürtler yüzyıldır bu ülkenin kaderine ortak olmuştur, bu ülkenin dilini konuşmuştur, bu ülkenin dilinde eğitim almıştır.
Güya bu cumhuriyeti beraber kurmuşlardı. Bu ülkenin kurucu tapusu olarak kabul edilen Lozan’a Türkler ve Kürtler adına gidilmişti. Gerçi buna Lozan heyetindekiler dahil olmak üzere kimse inanmamıştı. Ama yine de bu düşünce yüzyıldır anlatıla gelmiştir.
Bu sistem düzlüğe çıkınca tek adam rejimi kuruldu ve öncelikle Kürtlerle hesaplaşıldı. Kürt yok sayıldı, dağlı Türkler olarak kabul edildi. Ama Kürtler yüzyıllık bu sistemin zor, şiddet ve asimilasyonuna rağmen ağır bedeller ödeyerek bugünlere gelindi. Bu zorba sistem yirmi birinci yüzyılda bile saçma kırmızı çizgilerinden taviz vermedi, hala gerçekleri inkar ediyor.
DEM belediyelerinin illerindeki, ilçelerindeki yaya geçitlerine “Peşi Peya” önce yaya yazmalarına bile tahammül edemeyen devlet aklıyla karşı karşıyayız.
Kürtler yüzyıldır bu sistemde eşit fırsat hakkı için mücadele veriyorlar.
İlk insanlar mağaralara, kayaların üzerine resimler, bazı şekiller çizerek mesajlaşarak haberleşmişler, anlaşmışlar.
Hayvanların bile birbirleriyle anlaştıkları bir dilleri vardır.
Bir halk olarak Kürtlerinde asırlardır anlaştıkları, sohbet ettikleri, dertleştikleri bir dillerinin olması kadar doğal ne olabilir ki? Dil bilimcilere göre dünyanın 8. önemli dili, böyle bir dile sahip çıkılmaz mı? Konuşulmaz mı?
Kürtçe halay çekildi diye Kürt kadınları ve gençleri tutuklandı. Siz ülkeyi yönetenler bu haksızlıklara, hukuksuzluklara karşı bir vicdan muhasebesi yapmıyor musunuz?
Size göre söz konusu Kürtler ise her şey mubah mıdır?
Bu ülkenin sözde birinci sınıf vatandaşı olan Kürtler, devlete vergisini ödüyor, yurt savunmasında yer alıyor, ülkenin kalkınması için emeğini harcıyor, buna karşılık hak ettikleri yurttaşlık nimetlerinden yararlanamıyorlar. Çünkü bir asırdır devlet aklı, uygulanan zoraki entegrasyon politikalarında ısrarcı olmaktadır.
Ülkenin birlik ve beraberliğini Kürt halkının dilini, kültürünü, ulusal kıyafetlerini giymelerini yasaklayarak, kadınını, gencini, siyasetçisini zindanlara doldurarak sağlayamazsınız.
İşte Kürtler bu kardeşliğe itiraz ediyorlar.
Ey “kardeş” Türk halkı! Kürt kardeşinin demokratik haklarının inkarı ve gaspına karşı ne zaman itiraz edip samimiyetini göstereceksin.
Ey İslami kesim sen Bosna, Filistin, Gazze’ye verdiğin desteği neden Müslüman Kürt halkından esirgiyorsun? Sen komünist, sosyalist, devrimci, hani inandığın “Halkların kaderini tayin hakkı”. Kürdün inkar edilen dili, kültürü, inancı için ne zaman ayağa kalkacaksın. Sen, liberal adam Cem Toker, Başak Demirtaş’ın İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan adaylığının konuşulması dahi sizi aşırı derecede rahatsız ettiğini ve siz Demirtaş’a yönelik ağza alınmayacak sözler sarffetmiştiniz, başınız sıkışınca Kürtleri desteğe çağırıyorsunuz, düzlüğe çıktığınızda riyakarca davranıyorsunuz. Her şeyi unutuyorsunuz. Kürt dili, kültürü, inancı üzerindeki yasaklara karşı neredesiniz. Özgür Özel, Ekrem İmamoğlu… siz ne düşünüyorsunuz?
Hani en büyük Kürt şehri İstanbul’du, hadi siz de tepkinizi koymak için yaya geçitlerinize önce yaya yazısının yanına “Peşi Peya” yazısını da yazınız. Kardeşlik tavrınızı bekliyoruz.