Küresel adaletsizlik, yoksulluk, eşitsizlik ülkemizi teğet geçmemiş bütün bu sorunları iliklerimize kadar hissettirmiştir. Tuzu kuru iktidar sahipleri ve mutlu azınlıkları her dönem refah içerisinde yüzerken halk sınıfı fakirlik-zaruret içinde yaşamaya devam etmektedir.
“Yoksulluğu bitirmek hayır işi değildir. Adalettir “
Nelson MANDELA
KAPİTALİZMİN ÜZERİMİZE ATTIĞI KİR: FAKİRLİK!
Küresel adaletsizlik, yoksulluk, eşitsizlik ülkemizi teğet geçmemiş bütün bu sorunları iliklerimize kadar hissettirmiştir. Tuzu kuru iktidar sahipleri ve mutlu azınlıkları her dönem refah içerisinde yüzerken halk sınıfı fakirlik-zaruret içinde yaşamaya devam etmektedir.
Eyüp Yalur / Yazarın diğer makaleleri için tıklayınız
Ülkenin gelir dağılımındaki adaletsizliği yoksulluk gibi çok ciddi sosyal problemlerin ortaya çıkmasına sebep olmuştur. Öyle ki bireylerin temel ihtiyaçları olan yeme, içme, giyinme gibi zaruri ihtiyaçlarını bile çevredeki konu-komşu karşılar duruma gelmiştir.
Ekonomik büyümeden elde edilen karlar mutlu azınlık tarafından paylaşıldığı için toplumdaki yoksulluk azalmamakta aksine her geçen gün biraz daha katmerleşerek artmaktadır.
Vatandaş geçmediği yolun, köprünün parasını, kullanmadığı limanın kirasını, gitmediği şehir hastanelerinin masraflarını karşılıyor. İşte vatandaşın fakirleşmesinin önemli sebeplerinden birisi de budur.
Şu anda ülkede tarihi bir işsizlik yaşanıyor. Pandemi sonrasında bu işsizlik daha da derinleşecek. Emekçiler işlerinden olacak esnaf iflas edip kepenk indirecek. Bu da daha çok insanın aç, sefil, yoksul olması demektir.
FAKİRLİK AYIP DEĞİL
Yoksul halk kitleleri böyle arabesk sözlerle yatıştırılmaya çalışılıyor. Hayır, fakirlik ayıptır! Bu ayıp yoksulların değil yanlış ekonomik politikalarla halkı yoksullaştıranlara, kuru soğana muhtaç edenlerin ayıbıdır.
İşsiz bir gencin, bir annenin, bir babanın iş talebine “devlet herkese iş vermek zorunda değildir” söylemi demokratik sosyal hukuk devletinde söylenemez. Çünkü devletin görevi her vatandaşa iş-aş sosyal güvence sağlamaktır.
* “Yöneticileri fakir olan milletler zengin olurlar. Yöneticileri zenginleşen milletler fakirleşirler” (Hz. Muhammed)
* Tasavvuf, fakirliği makbul bir hayat tarzı olarak göstermiştir. Bir hırka bir lokmanın yeterli olduğunu telkin etmiştir.
Bu özdeyişler muhafazakar veya İslam düşüncesini özetlemektedir, oysa bugün kendini muhafazakar olarak ifade eden iktidarın ve tabanının bu düşüncelerden yaşam tarzlarından alakaları yoktur.
Lakin Müslüman toplumların liderleri lider değil, halkın baş belalarıdır. İtibarlarından tasarruf edip taviz vermezler. Her tür fedakarlığı halktan beklerler.
Ülkesi tarumar olup haritadan silinmekte olan, vatandaşları bir lokma ekmek için dünyanın dört bir yanına dağılan, Suriye devlet başkanı Beşar Esad Londra’da ünlü İngiliz Person David Hockneys’in The Splash adlı tablosunu açık artırmada 26 Milyon Avroya satın alabiliyor.
Halktan kopuk yaşayan bu muhafazakar iktidar ve tabanın iktidarın nimetlerinden maksimum olarak yararlanması temel İslami felsefeleri olmuştur.
MAKUS TAHİLİMİZ FAKİRLİK!
Fakirler iktidar sahiplerine kalemlerini ve silgilerini verdikleri için onların kötü kaderi o kalemle yazılıp çizilmiştir. Silmek isteyecekleri zaman silgilerini bulamayabilirler. Fakirlik fakir ailelere adeta atadan dededen irsi olarak geçmektedir. Bir türlü bundan kurtulamıyorlar öyle ki insani olan hiçbir şeyden yararlanamıyorlar. Onların hayatında bir araçları olmaz. Tatil nedir bilmezler, eğitimden nasiplenemezler, bir sosyal güvenceleri yoktur, devletin bahşettiği yeşil kartlarıyla sağlık muayenelerini oluyorlar. En büyük lüksleri bu.
İnsanların fakir ve yoksul olmalarının sebebi ülke kaynaklarının azlığından, eksikliğinden değil, gelir dağılımındaki adaletin, fırsat eşitliğinin olmayışının ve mutlu azınlığın doymak bilmeyen hırsındandır.
2020 EKONOMİ TABLOSU
Ekonomistlere ve ekonomik verilere göre ülke ekonomisi pekte iç açıcı değil.
– Açlık sınırı asgari ücret sınırını aştı!
– Şubat dönemi işsizlik oranı % 13.6!
– Genç nüfusun işsizlik oranı % 24.4!
– Ülkenin ilk kez yıllık bazda büyüme oranı % 1’in altında (0.9)!
Ülke ekonomisindeki büyüme için yurtdışı kaynaklı sermaye hareketleri belirleyici olmaya devam edecektir. Hükümet 2020’de hem % 5 büyüme hem de % 8.5 gibi bugüne göre düşük enflasyon hedefliyor. Bu ikisi aynı anda olmaz. Bu bir çelişkidir.
2020’de büyümenin hızlı tüketim ile sağlanması halinde ortaya çıkacak enflasyon artışı yoksul kesimlerin sıkıntılarını daha da artıracaktır.
Suriye ve Libya’daki çatışma süreçleri ve küresel ekonomideki belirsizlikler ekonomideki kırılganlığı arttırıyor. Küresel ticaretteki gerileme ülkedeki ekonomik hedefleri doğrudan etkileyecektir.
Sonuç olarak “temsilde adalet yönetimde istikrar” olmayan bir ülkede gelir dağılımında eşitlik sağlanamaz. Bu eşitsizlik, adaletsizlik ortadan kaldırılmalı, her vatandaşa aş ve iş imkanı sağlanmalı, hiçbir çocuk aç olarak yatağa girmemeli, anne ve babalar huzur içinde ve mutlu olmalılar. Çünkü mutluluk, mutlu azınlık kadar herkesin hakkıdır.