Eyüp Yalur / Yazarın diğer makaleleri için tıklayınız
“Herkesi öldürüyoruz sevgili dostum,
kimini kurşunlarla, kimini sözlerle,
kimini yaptıklarımızla ve
kimini de şimdiye kadar yapmadıklarımızla…”.
Dosteyevski
Ülkemizde gündemden düşmeyen kadına şiddetin sadece aile içi bir mesele olmadığı, sokakta hiç tanımadığı biri tarafından ya da işyerindeki patronundan, iş arkadaşından ya da devletin koruması altında olduğu kurum ve kuruluşlarda da her geçen gün kadına şiddet artmaktadır.
Bir hak ihlali olan şiddet, toplumda problem çözme aracı olarak görülüyor.
Kadına şiddet geçmişte olduğu gibi günümüzün de önemli toplumsal sorunlarından biridir. Bu sorun 1980’lerde kadın hareketleri, feminist gruplar, aydınlar, sosyologlar, psikologlar, hukukçular tarafından gündemleştirildi. Sorunu ortaya koydular ve çözüm önerileri üzerine tartıştılar.
İşte yapılan bunca etkinliklerden, eylemliliklerden, başkaldırılardan sonra kadına şiddetin suç olduğu düşüncesi kamuoyunda yer edinmeye başladı, belli bir yol alındı ama kadına şiddet sorununu tam olarak çözemediler.
Türk hukuk sisteminde ilk kez kadına ilişkin şiddetin önlenmesi amacıyla 17 Ocak 1988 tarihinde 4320 sayılı Ailenin Korunmasına Dair Kanun yürürlüğe girmiştir. Her geçen gün artmakta olan ve kadına dönük şiddeti önlemekte yetersiz kalan bu kanun yerini yeni bir kanuna bırakmıştır. 8 Mart 2012 tarihinde 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun yürürlüğe girmiş 18 Ocak 2013 tarihinde ise Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanuna ilişkin uygulama yönetmeliği kabul edilmiştir.
Yeniden Refah partisi Genel Başkanı Fatih Erbakan 6284 sayılı kanunu hedef aldı.
Erbakan bu kanunun cinsiyetçi, faşist, feminist bir kanun olduğunu belirterek iptal edilmesini istedi.
Partisinin genel merkezinde basın toplantısı düzenleyen Erbakan İstanbul Sözleşmesi’nde olduğu gibi onun uzantısı olan 6284 sayılı kanunla ilgili son derece hassas olduklarını söyledi.
“İstanbul Sözleşmesi’nin arkasında dünya Siyonizm’i var.” “Bu kanunlar kadını koruma adı altında yuvayı yıkmaktadır, aileyi dağıtmaktadır.”
“Kadına Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Yok Edilmesi Sözleşmesi (CEDAW) ve Avrupa Birliği tarafından dikte ettirilen İstanbul Sözleşmesi’nin arkasında dünya Siyonizm’i vardır. Bu yasalar özel laboratuvarlarda hazırlanmıştır diyor” Erbakan efendi(!)
“Bu ölü toprakların üstünde hiçbir şey ölmek ve öldürmek kadar kolay değildir” diyor Sabahattin Ali.
Giresun’da 16 yaşında bir çocuk Sıla Şentürk katledildi.
İstanbul Ataşehir’de Başak Cengiz adlı kadın samuray kılıcı ile öldürüldü.
Mersin’de işitme engelli Edanur Candan katledildi.
Bandırma’da 4 aylık hamile Hazal Alpyörük birlikte yaşadığı kişi tarafından katledildi.
Mardin’de Garibe Gezer kaldığı cezaevinde ölü bulundu. Gezer’in ailesi ve avukatları Gezer’in ölümünün şüpheli olduğunu dile getirdiler.
Bingöl’de yurtta kalan Şifanur yurt binasının 4. katından düşerek öldü.
Demokratik Alevi Dernekleri Genel Başkanı Kadriye Doğan, Adli Tıp Kurumunun Aysel Tuğluk hakkında verdiği “cezaevlerinde kalabilir” raporuna tepki gösterdi. Devlet Aysel Tuğluk’tan intikam alıyor, devlet zulmetmekten vazgeçsin dedi.
Belçika’da dört kadını öldüren şahıs OÇ kendi talebiyle iade edildiği Türkiye’de 3 yılda serbest bırakıldı. “Burada güneşin ve denizin tadını çıkarıyorum” dedi.
Kadınlar ve çocuklar için neresi güvenlidir, kendilerini nerede, ne zaman, nasıl güvende hissedecekler?
Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu 2021 raporuna göre, 280 kadın erkekler tarafından öldürüldü, 217 kadın şüpheli şekilde ölü bulundu, 33 kadın yetkililere başvurduğu halde, yetkililerin görevini yerine getirmemesi sonucu erkek şiddetiyle öldürüldü.
Bunca rezalete rağmen TÜİK araştırması: Kadınlar daha mutlu diyor. Kadınların 2020’de mutluluk oranı yüzde 53.1. 2021’de ise yüzde 54.6 olarak belirlenmiştir.
Sonuç olarak başta kadınlar ve çocuklar olmak üzere toplumsal yaşam alanları hiç kimse için güvenli değil.
Kadına ve çocuğa şiddet sadece kadının sorunu değil toplumun bir sorundur. Şiddetin sorumluları ise kadını ve çocuğu koruyamayanlar, caydırıcı yasalar çıkarmayanlar ve İstanbul Sözleşmesini iptal edenlerdir.