“Yüreğin soğuksa,
güneş de ısıtamaz.”[1]
“VATİKAN” MI?!
“Vatikan” deyince bundan daha doğal ne olabilir ki?
Papa XVI. Benediktus’un Katolik dünyasını şaşkınlığa uğratan istifasından sonra I. Francesco adıyla papa seçilen Arjantinli Jorge Mario Bergoglio’nun Arjantin cuntasıyla ilişkilerinin ortaya çıkması, Vatikan’ın papa seçiminde pek de dikkatli davranmadığı konusundaki inanışa haklılık kazandırıyor. Sadece ruhani değil, “beşeri” dünyayı da zaman zaman yönlendiren Vatikan’ın, Soğuk Savaş döneminde bir Polonyalıyı (II. John Paul), şimdi de Vatikan karşıtlığının yaygın olduğu bilinen Latin Amerika’dan bir Arjantinliyi papa olarak seçmesi, dünya politikasında dengelere pek bir dikkat ettiğini gösteriyor.
Ama aynı dikkati seçtiği papaların kişiliği konusunda göstermediği de bir gerçek. Öyle figürler var ki papa seçilenler arasında, hayrete düşmemek elde değil. Belki de en masumu herhâlde şu XXIII. Johannes olmalı. Gençliğinde korsanlık yapmış, ardından kardinal olmuş bir din adamı bu. Korsanlık günlerinden “kankası” da kendisi gibi din adamı olan Cenovalı başpiskopos Paolo Fregoso.
Katoliklerin evlenme yasağını papa desteklemez de kim destekler? Papa II. Pius bu nedenle tuhaf bir papaydı. Bekâr kalma zorunluluğunun kaldırılmasını savunuyordu ki, pek hoştur bu. Kendisini dünyevi zevklere, özellikle şehvete kaptıranlar da yok değil. 31 Ekim 1501’de, Valentino Dükü, hem de Vatikan’da, bir seks partisi düzenler. Partinin onur konuğu Papa VI. Alexander’dır. Elli fahişe vardır bu partide. En çok fahişeyle olan erkeklere hediyeler bile verilir. Partinin Vatikan’da yapılması zaten rezalettir ama gerçekleştirildiği salon ondan da beterdir. Sala Regia, yani Kardinaller Meclisi toplantısının yapıldığı salondur burası. “Onur Konuğu” VI. Alexander, pek de öyle onurdan nasibini almış biri değildi. Kız kardeşleriyle de kızlarıyla da düzenli olarak cinsel ilişkiye girdiğini bilmeyen yoktur.
Papa III. Paul, iyi miydi kötü müydü söylemek zor ama oğlunun, Fano piskoposuna tecavüz etmesine ses çıkarmaması kişiliği konusunda bir ipucu olabilir. 1510 yılının papasına artık ne denir bilmiyorum. Ruhani işlerden fırsat bulup genelev açtırmasına hâlâ akıl sır erdirilememiştir çünkü.
Sergius III, 7 yıl yaptığı papalığına o kadar kötülüğü nasıl sığdırdı bunu da anlamak kolay değil. Sevgilisi de olan bu papa, kendisinden önceki papayı öldürmesiyle tanınıyor.
Olup olabilecek en tuhaf papaya gelelim. VIII. Boniface. Berbat bir adamdı. Dinler tarihinde yerini aldığı gibi büyük Dante’nin İlahi Komedyası’nda da hak ettiği yeri almıştır. Kötülüklerini geçelim. Bu papa, bir “ateist”ti. Daha ne olsun? Bu nedenle günümüz Vatikan’ının seçimleri o kadar da korkunç gelmesin hiçbirimize… [14]
Bu konuda örnek çok…
Vatikan, bir mafya liderini para karşılığında bazilikaya gömmeyi kabul ettiği iddiası ile çalkalanıyor. İtalya’nın ünlü çetesi Magliana’nın lideri Enrico De Pedis’in karısının, Vatikan’a kocasının St. Apollianre Bazilakası’na gömülmesi karşılığında 1 milyar liret (1 milyon TL’den fazla) teklif ettiği iddia edildi. Vatikan’dan adı açıklanmayan bir yetkili İtalya’nın resmi haber ajansı ANSA’ya, dönemin Roma Piskopos Vekili Kardinal Ugo Poletti’nin her ne kadar başta gönülsüz olsa da “bu büyük meblağ karşısında teklife rıza gösterdiğini” ve De Pedis’in 1990’da ölümünün ardından kardinal ve papazların yanına gömüldüğünü anlattı. Paranın da Vatikan’ın işleri ve bazilikanın restorasyonu için kullanıldığı öne sürüldü.[15]
Kolay mı?
Vatikan Bankası mali cenneti yeryüzünde kurmaya aday. Dünyanın en gizli bankası… Karapara aklamaktan Nazi’lerin kanlı altınlarını saklamaya mafya cinayetlerine karışmaktan, hayali kredilere teminat mektubu vermeye kadar birçok ‘kirli’ işle adı anılan tek bir banka var ki o da Vatikan Bankası. Aslında Diyanet İşleri Enstitüsü, ya da kısa adıyla IOR, bizim bildiğimiz adıyla Vatikan Bankası, papalığın finanse edilmesi için kuruldu. Ama kurulduğu yıl 1942’den bugüne adının karışmadığı skandal kalmadı.
Bankanın müşterileri din görevlileri, memurlar, diplomatlar ve cemaatler. Kredi verme yetkisi yok, sadece müşterilerinin hesaplarını tutuyor. Kuruluşu 71 yıl önce ama tarihi 1887’ye dayanıyor. Katolik Kilisesi papaya fon arayışları için Din İşleri Dairesi’ni kuruyor. Bu dairenin ilk ve en büyük destekçisi ise yabancı değil: İtalya’nın faşist diktatörü Benito Mussolini. Bu fon büyüyor ve 1942 yılında tam da savaşının ortasında Diyanet İşleri Enstitüsü olarak bankalaşıyor. Banka savaştan sonra bir İsviçre bankasında bulunan Nazi altınlarının sahibi olmakla suçlandı. İddialara göre Hırvatistan’daki Nazi yanlısı Ustaşi rejiminin yüz milyonlarca dolar değerinde altının İsviçre bankaları ve Vatikan aracılığıyla aklandı. Bankanın 1997’ye kadar geçerli olan koruma ve hesap vermeme sözleşmesi açılan davaların 2000’li yıllara kadar uzanmasına neden oldu. Hakkında yüzlerce dava açıldı.
1960’larda ise bankanın ismi en büyük eroin ticaretini yürüten ünlü ABD mafya ailesi İtalyan Gambinolarla anıldı. Uyuşturucu ticaretinden gelen paranın aklanması için görevlendirilen Michele Sindona aynı zamanda Vatikan Bankası’nın da finansman danışmanıydı. Milyonlarca dolarlık uyuşturcu parası hiçbir bilgiyi paylaşmayan ve özgürce yatırım yapabilen Vatikan Bankası’nda aklandı.
70’lerin sonunda ise bu kez İtalyan mafyası devreye girdi. Gladyo üyesi Roberto Calvi’nin sahip olduğu İtalya’nın en büyük bankası Banco Ambrosiano ile ilgili sıkıntılar Vatikan Bankası’na ulaşmıştı. Calvi’nin bankasında kayıp olan 1.3 milyar dolar Vatikan Bankası hesaplarında çıktı. Bu süreç soruşturmayı yürüten İtalyan yetkililer için ise ölümlü olmuştu. Bir çok mafyatik cinayetle faili meçhuller türedi. Banco Ambrosiano 3.8 milyar dolarla battı ve Calvi Londra’ya kaçtı. Ancak sonu tam mafyaya yaraşır şekilde oldu. Baba filmi serisinin üçüncü bölümüne de ilham veren ve Tanrı’nın Bankeri adıyla bilinen Calvi Londra’da bir köprüde asılmış olarak bulundu.
90’lı yıllarda artık Vatikan Bankası servetinin büyük kısmını ABD Merkez Bankası’nda tutarken, Shell, General Motors, Bethlehem Steel, General Electric gibi büyük şirketlerde de 10 milyar doları bulan hissenin sahibi hâline geldi.
1997’de banka finansal kapalılığını yumuşattı ancak hâlen daha mevduat sahiplerine ve yatırım işlemlerine karşı bilgi vermekten uzaktı. Avrupa Birliği’nin finansal denetiminden ise kaçınıyordu.
2009’da yeni bir skandal patlak verdi. Sorun yine karapara aklanmasıydı. İtalya Mali İstihbarat Kurumu (UIF), IOR’un Unicredit üzerinden 180 milyon euro karapara akladığı iddiasıyla 2009’da inceleme başlattı. Roma Savcılığı ise IOR Başkanı Tedeschi ile diğer 4 yönetici hakkında soruşturma açtı. Tedeschi istifa etti, soruşturma sonrasında 23 milyon euronun aklandığı ortaya çıkarıldı.
Vatikan Bankası, şu an Avrupa Birliği karaparayla mücadele kurumu olan MONEYVAL ile işbirliği içinde. Skandallar sonrası Finansal Bilgi Kurumu’nu kurdu. Ancak hâlen daha mevduatlarla ve işlemlerle ilgili bilgiler verilmiyor. Vatikan’da ATM’ler de Ocak 2013’ten sonra çalışmadı. Vatikan buna çözümü Avrupa finansal birliğine üye olmayan bir İsviçre bankasıyla anlaşarak aştı. Şu an sadece nakit kullanma sorunu aşıldı. Ancak yeni dönemde Avrupa maliyesinin gözü daima Vatikan’ın üzerinde olacak.[16]
KRONOLOJİ | |
1887 | Roma Katolik Kilisesi papa için fon bulabilmek için Din İşleri Dairesi’ni kurdu. |
1929 | Fon’a en büyük katkıyı İtalyan Faşist Diktatör Benito Mussolini sağladı. |
1942 | Vatikan Bankası, 1942 yılında Papa Pius XII tarafından kuruldu. |
1946 | Vatikan Bankası Naziler için para aklama ve Nazi altınlarını İsviçre’de saklamayla suçlandı. |
1968 | İtalyan mafya ailesi Gambino’nun eroin paralarını aklamakla suçlandı. |
1978 | Gladyo Üyesi Roberto Calvi’nin bankası Banco Ambrosiana ile ilgili soruşturma başladı. |
1979-1982 | Banco Ambrosiana soruşturmasını yürüten bir çok yetkili ve banka çalışanı mafyatik cinayetlere uğradı. |
1980 | Banco Ambrosiana’da kayıp olan 1.3 milyar dolar Vatikan Bankası’nda çıktı. |
1982 | Banco Ambrosiana batar. Londra’ya kaçan ‘God’s Banker’ Tanrı’nın Bankeri adı verilen Calvi bir köprünün altında asılı bulundu. |
1983 | Vatikan Bankası Banco Ambrosiano çöküşünün ardından mevduat sahiplerine 250 milyon doları ödedi. |
1990 | Vatikan Bankası’nın dünyanın dev şirketlerine 10 milyar doların üstünde yatırım yaptığı ortaya çıktı. |
2009 | IOR İtalyan Mali İstihbarat Birimi tarafından soruşturma altına alındı. 180 milyon euroluk kara para aklama suçlaması oldu. |
2010 | 23 milyon euronun aklandığı tespit edilir, bankanın finansal denetime girmesi istendi ve banka MONEYVAL’a tabi oldu. |
2012 | Vatikan Bankası Başkanı Ettore Gotti Tedeschi görevinden ayrıldı, ama soruşturma sürecekti. |
2013 | Vatikan Bankası’nın atm’leri kapatıldı, bundan böyle Vatikan’da sadece nakit para geçecekti. |
Nihayet Papa Francesco, 16 Mart 2013’de Vatikan’da gazetecileri kabul etti. Francesco, konuşmasına “Fakirler için fakir bir kilise istiyorum. Kilise, hakikâti, iyiliği ve insanın içindeki güzelliği aktarmak için var” diye devam etti. Vatikan’ın sekiz milyar doları olduğundan ise hiç söz etmedi…
Evet, ‘NBC’, “fakir bir kilise” istediğini açıklayan Papa Francesco’nun yönettiği Vatikan’ın maddi gücünü ve insan kaynaklarını ele aldı.
- i) Kurumun değerinin “Vatileaks” ile üzerlerindeki sır perdesinin kalkmasının ardından bulunan 33 bin banka hesabıyla 8 milyar dolar olduğu tahmin ediliyor.
- ii) Vatikan 2011’de 12.4 milyon dolar kâr etti.
iii) Vatikan’da ruhban sınıfına bağlı olmayan ama Kilise’ye hizmet eden 1.900 kişi çalışıyor.
- iv) Sadece Papa’nın yanında içlerinde kardinal ve başpiskoposların da olduğu farklı etnik kökenlere sahip 2 bin 800 kişi görev alıyor.
* Her gün 200 kişi Papa’yı görmek için bulunduğu ofisin koridorundan geçiyor.
* Her yıl 5 milyon insan Katolik inancının merkezini görmek için buraya akın ediyor.[17]
Bu kadar yeter değil mi?
SKANDAL(LAR)
Kimbilir, belki de birkaç not daha eklemek gerek!
Mesela Katolik Kilisesi’nde taciz skandalları Papa Francesco döneminde de devam ediyor. Vatikan’ın Dominik Cumhuriyeti’ndeki dini elçisi 65 yaşındaki Başpiskopos Josef Wesolowski, çocuk tacizi suçlamalarından dolayı görevinden alındı.
Dominik Cumhuriyeti basını, 21 Ağustos 2013’de görevinden alındığı açıklanan din adamının para karşılığı çocuklarla cinsel ilişkiye girdiğini açıkladı. Bu skandal, yeni Papa’nın göreve gelişinden beri başa çıkması gereken ilk taciz skandalı oldu. Daha önceki papalar döneminde de birçok ülkede taciz-tecavüz skandalları patlak vermişti.[18]
Devam edelim: İrlanda’nın yanı sıra Almanya, Hollanda ve Avusturya’da kiliselere bağlı okullarda geçmişte çocuklara şiddet ve cinsel tacizde bulunulduğuna ilişkin suçlamalar ortaya döküldü.
Kiliselere bağlı bazı yatılı okullarda küçük yaştaki öğrencilere özellikle 1970 ve 1980’lerde bizzat eğitimciler tarafından cinsel tacizde bulunulduğunun ortaya çıkmasıyla patlak veren skandal, Avrupa’ya yayılma eğilimi gösteriyor. Federal Almanya’daki Katolik Kilisesi yönetimi olayların araştırılacağı yolunda açıklamalar yaparken Hollanda ve Avusturya’da da benzer nitelikteki olaylarla ilgili ihbarlar dikkat çekti. Batı Avrupa’da kilisenin itibarının ağır yaralar alması birçok çevrede kaygıyla izlenirken gözler Vatikan’a çevrildi.
Yıllarca gizli kaldıktan sonra bir anda gündeme getirilen ve hızla yayılan taciz olaylarının gölgesi, Papalık kurumuna kadar ulaştı. Alman Papa XVI. Benediktus’un ağabeyi Georg Ratzinger, Regensburg’da Katolik Kilisesi’ne ait bir okulda koroyu yönetirken yaşanan olaylarla ilgili olarak, çocukların dövüldüğünü ayrıca kendisinin de bir tokat attığını itiraf ederken “cinsel tacizlerden hiç haberi olmadığını” ileri sürdü. 86 yaşındaki din adamı ve eğitimci, 70’lerin sonuna kadar bu tür olaylar yaşandığını kabul etti.
Almanya ve komşularında neredeyse her gün kiliselere bağlı yatılı okullarda okuyanlardan birinin daha, yıllar önce yaşanan bu tür olaylarla ilgili yeni ihbarlarda bulunduğu gözleniyor. Hollanda’da toplanan Piskoposlar Konferansı’nda, kiliseye ait okullarda yaşananlarla ilgili ihbarların, geniş bir araştırmayı zorunlu kıldığına dikkat çekildi. Piskoposlar, acılarını paylaştığı kurbanlardan özür diledi.
Hollanda’da bu tür olaylarla ilgili olarak kurulan Yardım ve Hukuk adlı örgüte birkaç günde 200’e yakın kurbanın başvuruda bulunduğu açıklandı. Avusturya’da da Katolik Kilisesi yatılı okullarda yaşanan cinsel taciz iddiaları karşısında zor durumda kaldı. Bu arada, Vatikan Sözcüsü Frederico Lombardi, bu tür olayların Katolik Kilisesi ile sınırlandırılmasına karşı çıktı. Lombardi, çocuklara cinsel tacizin başka kurumlarda çok daha yaygın olduğunu belirterek, “Avusturya’da kilise bünyesinde 17 olay saptanırken dışarıda da 510 benzer olay yaşanmıştır” dedi. Vatikan sözcüsü, yine de kutsal bir görev ifa eden din görevlilerinin çocukları cinsel bir nesne olarak kullanmasının, “Kilisenin eğitici ve ahlâki sorumluluğu göz önünde tutulursa, özellikle kötü” olduğunu belirtti.
2009 yılında İrlanda hükümetinin hazırladığı rapor, “1975-2004 arasında, bazı din adamlarının 300’ü aşkın çocuğa şiddet ve cinsel tacizde bulunduğunu, şikâyetlerin kilise yetkililerince örtbas edildiğini” ortaya koymuştu.[19]
Hollanda’da kiliseye bağlı kurumların çocuk tacizi olaylarıyla bağlantılarına yönelik araştırma yapan komisyonun 2011 tarihli raporuna göre, 1945-2010 yılları arasında çoğu yatılı Katolik okullarda yaklaşık 20 bin çocuk din görevlilerinin tecavüzü, cinsel saldırısına uğrarken on binlercesi de tacizle yüz yüze kaldı. Komisyonun 11 Mart 2013 günü açıklanan ve kız çocuklarının durumunun ele alındığı raporuna göre, kurbanlardan yüzde 40’ı din adamlarının tecavüzüne uğradıklarını anlattı. Tecavüze uğrayan çocukların, evli olmadan hamile kalan gençlerin, çoğu zaman rahibeler tarafından yönetilen evlerde şiddetli psikolojik tacize uğradıkları da kaydedildi.[20]
Nihayet ABD’de bir avukatın iki genç kızın Minnesota eyaletinde bir papaz tarafından taciz edildiğini ortaya çıkaran mahkeme tutanaklarını 5 Nisan 2010 günü kamuoyuna açıklaması, Vatikan’ı sarsan taciz skandallarına bir yenisini ekledi.
Mahkeme tutanaklarına göre, Papaz Joseph Jeyapaul (55) 2004 yılında geçici olarak tayin edildiği Minnesota’da iki genç kızı sistematik olarak taciz etti. Papazın genç kızlardan birine “Bana dokunmazsan günaha girersin” dediği de tutanaklarda yer aldı.
Jeyapaul daha sonra Katolik Kilisesi’ne bağlı okullarda görev yapmak için anavatanı Hindistan’a atandı. Bunun üzerine durumdan haberdar olan Minnesota Piskoposu Victor Balke, Vatikan’a bir mektup yazarak Jeyapaul’ün Hindistan’daki kilise cemaatindeki çocuklara ve kadınlara “ciddi bir risk” oluşturabileceği uyarısında bulundu.
Balke, Vatikan’dan papazı ABD’ye geri göndererek yargılanmasının yolunu açmasını istedi. Vatikan ise talebi reddederek papazın görevinde kalmasını sağladı. Avukat Jeffrey Anderson yaptığı açıklamada, “Papazın çocukları taciz ettiğini piskopos ve Vatikan biliyordu. Bunu saygınlıklarının zedelenmemesi için bir sır olarak sakladılar,” dedi.[21]
Nihayet Katolik Kilisesi içindeki cinsel taciz skandallarının ucu Papa XVI. Benedictus’a kadar ulaştı. Papa’nın başpiskopos olduğu dönemde, tacizle suçlanan bir papazın görevde kalmasına izin verdiği ve papazlardan cinsel taciz vakalarının gizli tutulmasını istediği öne sürülüyor.
‘Süddeutsche Zeitung’un haberine göre, 1980’de Essen kentinde görev yaparken 11 yaşındaki bir erkek çocuğu oral sekse zorlamakla suçlanan bir papaz, o dönem Münih Başpiskoposu olan Papa’nın izniyle Münih’e gönderildi. Münih Başpiskoposluğu, ismi yalnızca “H” olarak açıklanan bu papazın göreve dönmesine ve yine çocuklarla çalışmasına izin verdi. Papaz H, adının yeniden cinsel taciz iddialarına karışması üzerine 1985’te görevden uzaklaştırıldı. 1986 yılında da çocuklara cinsel tacizden suçlu bulundu. Ancak gazete, papazın çocuklarla çalışmaya devam etmesine izin verenin Papa olduğuna dair bir kanıt olmadığını belirtti.
Münih Başpiskoposluğu ise, Papaz H’nin görevde kalmasına izin verenin daha alt düzeydeki bir yetkili olduğunu bildirdi.[22]
Nihayet Berna Müküs Kaya’nın, “Kiliselerdeki çocuk istismarları önemli bir başka gerçeği daha yakınımıza getirdi: Kutsallara karşı olan tartışmasız güven ve çocuklara karşı olan derin güvensizlik,”[23] kaydını düştüğü tabloda art arda patlak veren taciz skandalları nedeniyle zor günler yaşayan Vatikan’da, Dışişleri Bakanı Kardinal Tarcisio Bertone’nin çocuklara yönelik tacizle eşcinselliğin birbirleriyle bağlantılı olduğu yönündeki açıklaması büyük tepki yarattı…[24]
Papa Francesco, bu şaibelerle yüklü bir kurumun başında bulunuyor. “Yoksulların hamisi” kisvesi ve ortalığa saçtığı “tevazu halesi” ise, ne kendi faşizm- yardakçısı gerçekliğini, ne de yolsuzluk/ pedofili/ kayırmacılık batağındaki kurumunun çürümüşlüğünü gözlerden gizlemeye yetmiyor.
1 Kasım 2013, Ankara.
Yazının 1. bölümü için tıklayın:
Newroz Gazetesi
Sayı: 244
Tarih: 25 Aralık 2013
N O T L A R
[1] Laz (Migrel) Atasözü.
[14] Mustafa K. Erdemol, “Kimler Geldi Geçti!”, Cumhuriyet, 15 Mart 2013, s.12.
[15] “Mafya Babasına Aziz Muamelesi”, Milliyet, 1 Mayıs 2012, s.6.
[16] Şebnem Turhan, “Vatikan Bank: Paranın Günahını Çıkarıyor”, Radikal, 17 Mart 2013, s.28-29.
[17] Övgü Pınar, “Fakir Kilise İstiyorum”, Milliyet, 17 Mart 2013, s.24
[18] “Vatikan: Bir Taciz-Tecavüz Skandalı Daha”, Gündem, 6 Eylül 2013, s.13.
[19] Osman Çutsay, “Avrupa Kiliseye Çocuklarını Soruyor”, Cumhuriyet, 11 Mart 2010, s.11.
[20] “Vatikan Toz ‘Duman’…”, Cumhuriyet, 13 Mart 2013, s.13.
[21] “Bana Dokunmazsan Günaha Girersin”, Cumhuriyet, 7 Nisan 2010, s.10.
[22] “Taciz Skandalına Papa da Karıştı”, Milliyet, 14 Mart 2010, s.21.
[23] Berna Müküs Kaya, “Kilisenin Dilsiz Çocukları”, Radikal İki, 4 Nisan 2010, s.8.
[24] “Tacizi Eşcinselliğe Bağlayan Kardinal’e Tepki”, Cumhuriyet, 15 Nisan 2010, s.10.