İran-İsrail Savaşı ve Kürtler 

“Yumurta dıştan bir güçle kırılırsa yaşam son bulur,

içten bir güçle kırılırsa yaşam başlar;

zira sahih dönüşümler hep içten gelir…”

İbn-i Rüşd 

İsrail, 13 Haziran 2025 Cuma günü İran’a saldırmasının sebebini İran’ın “nükleer silah” geliştirmesini önlemek olarak açıklıyor. İsrail’in İran’a karşı başlattığı “Yükselen Aslan Operasyonu” kod adlı saldırıyla Ortadoğu’da kartlar bir kez daha yeniden karıldı. Çünkü 17 Mayıs 1639’da imzalanan Kasr-ı Şirin Antlaşması ile başlayan ve 24 Temmuz 1923’te imzalanan Lozan Antlaşması ile devam eden Ortadoğu depreminde henüz fay hatları kırılmadı, taşlar yerine oturmadı. 

İsrail’in havadan yaptığı operasyonlarla İran’ın nükleer ve askerî tesislerini, televizyon kurumu gibi birçok kurumunu tahrip etti, birçok bilim insanını, üst düzey askeri yetkilisini, yüzlerce İranlıyı öldürdü. İsrail-İran Savaşı, 1980’lerdeki İran-Irak Savaşı’ndan bu yana İran’ın içinde olduğu en büyük savaştır. İran bu saldırıya misilleme amaçlı olarak İsrail’i balistik füze ve insansız hava araçları ile vurdu. İran, İsrail’e yardım ettikleri gerekçesiyle ABD, İngiltere ve Fransa devletlerini askerî üslerini vurmakla tehdit etti. 

Donald Trump, İsrail’in İran’a saldırısında ABD’nin bir rolünün olmadığını açıkladı. ABD Başkanı Donald Trump ve Rus lider Vladimir Putin İran-İsrail arasındaki çatışmayla alakalı bir telefon görüşmesi yaptılar. Putin nükleer krizde arabuluculuk yapmayı önerdi. 

Kürtlerin “Siyonist rejim” ile “Molla rejimi” arasında tercih yapmak gibi bir lüksleri yok. Molla rejimi her gün üç-beş Kürt gencini pervasızca idam ederken, Siyonist rejim molla rejimini devirip yerine eski İran Şahı’nın Amerika’da yaşayan oğlu Rıza Pehlevi’yi getirmeyi düşünüyor. Yani bu haliyle Kürtler açısından değişen pek bir şey olmayacak. Bu nedenle Kürtler, uluslararası diplomasi ve demokratik yollarla kendi kaderlerini tayin etmeliler. 

Ortadoğu’da güç dengesi Kürtler lehine bozuldu. Bunun için ulusal ve siyasi hedeflerini belirlemeli ve güçlerini birleştirerek siyasal özne olmalılar. Kürtler, İran muhalefeti içinde umut olmalıdırlar. Çünkü İran’ın en güçlü muhalif silahlı gücü Kürtlerdir. Rojhilat Kürt siyasi aktörlerinin bu süreci doğru yöneteceklerine dair kuşku yok. 

İsrail Dışişleri Bakanı Gideon Sa’ar’ın, İsrail’in İran’a saldırıları “rejim değişikliğini hedeflemediğini” söylemesi oldukça düşündürücü. G7 Liderler Zirvesi’ne katılan Almanya Başbakanı Friedrich Merz, Alman yayın kuruluşu ZDF’ye İsrail’in İran’a saldırılarına ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Muhabirin, İsraillilerin bu “kirli işi” yapmasının çok cazip olup olmadığını sorması üzerine Merz, “Kirli iş terimi için size minnettarım. Bu, İsrail’in hepimiz için yaptığı kirli iş. Biz de bu rejimden etkileniyoruz. Bu molla rejimi saldırılarıyla dünyaya ölüm ve yıkım getirdi,” dedi. 

ABD’nin baskısı sonucu iki devlet arasında ateşkes ilan edildi. Şimdilik savaş halinden diplomasi haline geçildi. Günler ne getirecek bekleyip göreceğiz lakin görünen o ki artık siyasal molla rejimi değişecek, değişecektir. Eğer değişmezse İran’ın dinamik muhalif kesimi katliamlarla yüz yüze gelecektir. Bu nedenledir ki İran’da yapısal bir rejim değişikliği gereklidir. Oradaki etnik, dini, siyasal kesimlerin kendilerini özgürce ifade edebildikleri, yönetim kademelerinde yer alabildikleri bir rejim olmalıdır. 

Halklar açısından açık cezaevini andıran ulus devletler, İbn-i Rüşd’ün dediği gibi içeriden kendi iradeleri ile demokratik değişim ve dönüşüm yaşamazlarsa, günü gelir dışarıdan gelen bir dalgayla kırılırlar. 

Yazarın diğer makaleleri

Verified by MonsterInsights