KONDA tarafından Türkiye’de yapılmış, temsil gücü oldukça yüksek bir çalışma, kadınların ve erkeklerin toplumun iki ucuna doğru ayrıldığına işaret ediyor. Erkekler, kentlerde kamusal hayatta aktif, eğitimi ve geliri yüksek, kaynaklara erişimi ve metalara sahipliği daha fazla olan tarafta yoğunken; kadınlar eğitim düzeyi ve geliri daha düşük, daha dindar ve muhafazakâr, kırsalda, toplumsal hayata az katılan tarafta yoğun bulunuyor (KONDA, 2019). Bu kutuplaşmanın en belirgin nedenlerinden biri olan, Türkiye’de kadınların işgücüne katılım ve istihdam oranları tarihi, sosyal, kültürel ve ekonomik faktörlere bağlı olarak düşüktür. Hükümetlerin politika ve programlarında kadınların istihdam oranlarını artırmaya vurgu yapılsa da işsizlik oranları ve korunmasız çalışma biçimleri artmaktadır.
Zuhal Esra Bilir / www.kadinisci.org
Düşük ücretli güvencesiz
Türkiye’deki işçilerin sosyal, kültürel, siyasal eğilimlerini, çalışma ve yaşam koşullarını, kanaat ve tutumlarını anlamaya yönelik bir diğer çalışmada, çalışan kadınlara ilişkin veriler dikkat çekicidir. Çalışma hayatına giren kadınların lise, meslek yüksekokulu ve yüksekokul mezunu olma oranları erkeklere göre yüksektir. Ancak kadınlar, erkeklerin iki katından daha fazla oranda eğitim seviyeleri ile ilgili olmayan işlerde çalışmak durumunda kalmaktadır ve eğitim durumlarıyla yaptıkları işin niteliği örtüşmemektedir. Bu durum, kadın emeğinin hala vasıflı işlerde değil daha düşük ücretli ve niteliksiz, düzensiz ve güvencesiz işlerde yoğunlaştığını, daha fazla kayıtdışı istihdam edildiğini ve sendikal korumadan yoksun olduğunu ve işyerinde bakım desteğinin olmadığını göstermektedir (Çelik & Koçak, 2020).
Aynı çalışmanın diğer verilerine göre Türkiye’de her dört kadından biri çalışma yaşamında cinsiyet temelli ayrımcılıkla karşı karşıya kalıyor. Neredeyse her iki kadından biri her an işini kaybetme riski nedeniyle korku içindedir. Yine her dört kadından biri adil bir ücret almadığını düşünmektedir. Bununla birlikte, Türkiye’de kadınların güvenceli ve tam istihdam koşullarını sağlayan işlerde yer alamamasının nedenleri arasında iş-yaşam dengesinde cinsiyetler arasındaki uçurum oldukça belirgindir. Özellikle ücretsiz hane içi işlerde kadınlar erkeklerden çok daha fazla zaman harcıyorlar. Bu uçurum, kadınların işgücüne katılımındaki düşüklüğü, cinsiyetçi işbölümü ve kamusal bakım hizmetlerinin yetersizliği gibi yapısal sorunlar ve çalışma koşullarının eğretiliği ile ilişkilidir (KEFA, 2019).
Hizmet ve satış elemanları ilk sırada
Bütün bunlara bakıldığında, kadınlar ne pahasına olursa olsun (güvencesizlik, sigortasızlık, düşük ücret, vs.) kendilerinin ve ailelerinin geçimlerini sağlamak için işlerini kaybetmek istememektedir. Bu korku, özellikle ekonomik kriz dönemlerinde ağırlaşan çalışma koşullarına sessiz kalmalarına yol açarak, piyasadaki ve ev içindeki kadın emeğinin sömürüsünü artırır. Bu bakımdan güvenceli iş ile güvenceli gelecek hakkı için kadınların örgütlülüğünün ne denli yaşamsal önemde olduğu ortadadır.
2019 yılı için Türkiye’de kadın işgücünün genel durumuna bakıldığında, 15 yaş üzeri kadınların işgücüne katılımları %34,4 iken istihdama katılım oranları %28,7’dir. İşsizlik oranı ise aynı grup kadınlar için %16,5’dur.[1] Türkiye, özellikle kadınların işgücüne katılım oranı ile AB ve OECD üye ülke ortalamalarının çok altında bir orana sahiptir.[2] Bu oranlarla Türkiye daha çok Orta Doğu ve Kuzey Afrika (MENA) ülkelerine yakın bir durumda görünüyor. Özellikle kadınların %55,65 inin ev işleriyle meşgul olduğu için işgücüne dâhil olamadıkları düşünüldüğünde, sorunun yapısal çözümlere ihtiyacı olduğunu söylemek mümkündür. İstihdamdaki kadınların Uluslararası Standart Meslek Sınıflamasına (ISCO 08) göre dağılımına baktığımızda ise Şekil 1 de görüldüğü gibi Hizmet ve Satış Elemanları %21,45 ile birinci sıradayken onu %19 ile nitelik gerektirmeyen işlerde çalışanlar takip ediyor.
1980 sonrası neoliberalleşen Türkiye ekonomisinde, hizmet sektörü kadın istihdamının en yüksek olduğu sektördür. 2004-2014 arasında kadın istihdamının artış gösterdiği alanların başında üçte birden (%33.1) yarıya (%50) yükselen hizmet sektörü gelmektedir (Toksöz, 2016). Bu artış sanayideki artışın yaklaşık beş katıdır.
Hizmet sektörü hem kadın istihdamının en yüksek olduğu hem de önceki yıl çalışıyorken işgücü piyasasından çıkan kadınların en az olduğu sektördür. Benzer şekilde yüksekokul, fakülte ve üzeri eğitimli kadınlarda da işgücünden çıkma oranı düşüktür. Eğitimli kadınların en çok ve uzun sureli istihdam edildiği sektör hizmet sektörüdür. Hizmet sektörü kapsamındaki mesleklere bakıldığında profesyonel meslek gruplarındaki kadınlarda işgücünden ayrılma oranı en düşüktür. Hizmet ve satış elemanları ise %20,1 ile en yüksek 4. meslektir (KEFA, 2018).
Kadınların en fazla istihdam edildiği hizmet sektörü alanlarının başında toplum hizmetleri, sosyal ve kişisel hizmet alanları yer alırken; perakende ve ticaret alanları, turizm ve mali hizmetler ile birlikte ikinci sırada yer almaktadır. Kentsel kadın istihdamının mesleklere göre dağılımına bakıldığında ise, kadınların en yüksek oranda istihdam edildiği meslek grubu hizmet ve satış elemanlığıdır. Lise ve üzeri eğitime sahip olan kadınların dörtte birine yakını hizmet ve satış elemanı olarak çalışmaktadır (Toksöz, Dedeoğlu, Parmaksız, & Bahçe, 2014).
Cinsel tacize karşı korumasız
Kadınların yoğun şekilde istihdam edildiği hizmet sektöründe çalışma ve istihdam koşulları çoğunlukla eğretileşme eğilimini yansıtır. Hizmet sektöründe çalışan kadınlar çoğunlukla işe ve meslek seçimine yönelik tutumları ve ağır çalışma koşulları bakımından eğreti koşullarda çalışmaktadırlar. Düşük ücretlerle uzun çalışma süreleri karşısında iş ve aile yaşamı dengesini kuramayıp sağlık sorunları ve meslek hastalıkları yaşarlar. İş yerlerindeki denetim mekanizmaları; iş güvencesizlikleri ve geleceğe yönelik yaşam belirsizlikleri; cinsiyete dayalı ayrımcılığa ve cinsel tacize karşı korunma yoksunlukları yaşadıkları eğretileşmeyi derinleştirir. Maruz kaldıkları hak ihlalleri ve eşitsizliklere karşı geliştirdikleri mücadele stratejileri; sektördeki sendikal örgütlülüğün düşük olmasının etkisiyle bireysel ve geçici çözümler olarak kalır. Ücretli bir işte çalışmaya yükledikleri anlam ve gelecekten beklentileri bakımından da bu çalışma biçiminin kadınlara güvencesiz bir yaşam sunduğu görülmüştür (Bilir, 2018).
Bu durumun kadınların yoğun olarak istihdam edildiği, birbirinden çok farklı görünen hizmet sektörü alanlarında çok benzer olduğu görülmektedir. Bir tıp doktoru kadının yaşadığı tükenmişliğin çok benzer ifadelerle AVM’de çalışan satış görevlisi bir kadından da duyuluyor olması (KEIG, 2015; Bilir, 2018), kadınlara sunulan istihdam alanlarının eğretiliğini görmeyi ve prekarya tartışmalarını feminist perspektiften ele alan çalışmalar yapmayı gerektirmektedir.
Yukarıda Türkiye’deki hizmet sektöründe kadın istihdamının durumu kısaca anlatılmıştır. İlerleyen zamanlarda, oldukça heterojen bir yapıda olan ve birbirinden çok farklı eğitim ve gelir düzeyindeki kadın gruplarının istihdam edildiği bir alan olarak hizmet sektöründe bu farklılıkların ve benzerliklerin izini sürmeye çalışan yazılar yer alacaktır.
KAYNAK: https://www.kadinisci.org/2020/11/16/hizmet-sektorunde-kadin-istihdami/
Kaynakça
KONDA. (2019). Turkiye’de Toplumsal Cinsiyet Raporu . Istanbul : KONDA .
KEFA. (2019). Türkiye’de İnsanlar Zaman Yoksulu, Kadınlar Daha da Yoksul. KEİG Platformu.
Çelik, A., & Koçak, H. (2020). Türkiye İşçi Sınıfının Görünümü. DİSK Araştırma Merkezi DİSKAR.
. Toksoz, G. (2016). Transition from ‘woman’ to ‘family’ an analysis of AKP era employment policies from a gender perspective Journal Für Entwıcklungspolıtık XXXII 1/2, 64-83.
KEFA. (2018). En çok sanayi sektöründe çalışan kadınlar iş yaşamından çekilip evine dönüyor. KEIG Platformu .
Toksöz, G., Dedeoğlu, S., Parmaksız, E. M., & Bahçe, S. K. (2014). Türkiye’de Kadın İşgücü Profili ve İstatistiklerinin Analizi. Ankara: Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı .
Bilir, Z. E. (2018). Eğretileşen Hizmet Sektörünün Feminizasyonu: Avm’lerde Çalışan Kadın Satış Görevlileri . Ç. Ü. Ulutaş içinde, Feminist Sosyal Politika: Bakım, Emek, Göç . Ankara: NotaBene Yayınları.
KEİG. (2015). Çalışma Yaşamında Kadınlar Forumu Raporu. İstanbul: KEİG Platformu.
[1]Aksi belirtilmedigi surece tum veriler 2019 yili TUIK isgucu istatistikleri kullanilarak elde edilmistir. https://biruni.tuik.gov.tr/medas/?kn=72&locale=tr[2] AB üye ülke ortalamasında kadınların işgücüne katılım oranı yüzde 52,4, OECD üye ülke ortalamasında ise yüzde 52,5’dir OECD (2020), Labour force participation rate (indicator). doi: 10.1787/8a801325-en (Accessed on 15 August 2020)