Site icon Rojnameya Newroz

HDP, DEMOKRASİ-ÖZGÜRLÜKLER MÜCADELESİ VE SOSYALİSTLER

Kendini ve de demokrasi-özgürlükler mücadelesinin tarihini bilmeyenler, HDP listesinde bazı sosyalist parti adaylarını seçilecek yerlerden gösterince “şu kadarcık üyeleri olan marjinal partilerden aday gösterdi” diye soldan ve de esas sağdan HDP’ye eleştiriler geliyor. Yanı sıra adı geçen sosyalist partilere de eleştirilere de eleştiriler var.

Sinan Çiftyürek / Yazarın diğer makaleleri için tıklayınız

Eleştiriler karşısında HDP’yi ya da adı geçen sosyalist partileri savunmaya hem gerek yok hem de başta HDP ve adı geçen partiler ihtiyaç duyarlarsa eleştirilere yanıt verecek konum ve güçteler.

Bu kısa yazı da tarihten günümüze, meclis, özgürlük ve demokrasi mücadelesinin nasıl da esas olarak ezilen sınıfların ve solun, sosyalistlerin omuzları üzerinden bugüne geldiğini birkaç paragrafta özetlemeye çalışacağım!

Marjinal sol diye sosyalist partiler üzerinden solu, sosyalist hareketi eleştirenler bilsinler ki, mevcut burjuva demokrasisinin temelinde de Avrupa sosyal devlet olgusunun dokusunda da kadın haklarının tanınmasında da işçi sınıfının sendikal ve sosyal haklarının elde edilmesinde de çocuk ve insan haklarının kazanılmasında da ve de UKKTH’nin tanınmasında da sömürülen ve baskı altındaki emekçi sınıflar ile siyasal temsilcileri solun, komünist hareketin alınteri ile ağır bedelleri vardır. Bu tarihsel mücadelede sağın yeri yok denecek kadar siliktir.

Bilmiyorlarsa Google’dan baksınlar; İşçi sınıfı sendikal ve sosyal haklarını, hangi sınıflararası mücadeleden elde etti? 1 Mayıs nasıl ve hangi bedellerle 1 Mayıs oldu? Avrupa sosyal devlet olgusu, hangi iç ve dış mücadele ve değerlerin basıncının ürünü olarak kazanıldı? 8 Mart kadınlar günü kimin hangi sınıfların mücadelesinin ürünü olarak ve nasıl kazanıldı? Ulusların Kendi Kaderini Tayin Hakkı ne zaman ve kimler tarafından bir hak olarak tanınıp genelleştirildi? Köleden günümüz bireye hangi sınıflararası kavgalardan geçilerek gelindi?…

Bilmeyenler öncelikle baksınlar bir zahmet! O zaman özetlediğim bu tarihsel adımların nerede hangi sınıfların kavgası içerisinde güncelleştiğini göreceklerdir! O zaman belki dehşete kapılarak göreceklerdir ki bütün bu tarihsel adımların temelinde; köleden modern işçiye sömürülen işçi sınıfının, ezilen, sömürülen kadının ve onların siyasal temsilcileri olan solun, komünistlerin alın teri, parmak izleri ve ödedikleri ağır bedelleri olduğunu görürler.

“Şimdiye kadarki bütün toplumların tarihi, sınıf savaşımları tarihidir” dahası “özgür insan ile köle, patrisyen ile pleb, bey ile serf, lonca ustası ile kalfa (ve burjuvazi ile proletarya sç.) tek sözcükle, ezen ile ezilen birbirleriyle sürekli karşı-karşıya gelmişler, kesintisiz, kimi zaman üstü örtülü, kimi zaman açık bir savaş, her keresinde ya toplumun tümüyle devrimci bir yeniden kuruluşuyla ya da çatışan sınıfların birlikte mahvolmalarıyla sonuçlanan bir savaş sürdürmüşlerdir” der Karl Marks!

Son bir konu ile yani Türkiyeli liberallerin çokça övdüğü Avrupa sosyal devletinin temelinde neyin yattığına bizzat Avrupa sosyal demokrasisinin liderinin ağzından aktarıp bitirelim. SSCB’de Gorbaçov liderliğindeki SBBKP tarafından kararlaştırılan perestroika ve glasnost açıklanınca, Avrupa sosyal demokrasisinin beyni ve Alman Sosyal Demokrat Parti lideri Willy Brandt’a “hakkında ne düşünüyorsunuz” diye sorulur.

Brandt’ın yanıtı kısa ve öz olduğu gibi Avrupa sosyal devlet olgusunun temelindeki dış basıncı yani SSCB’nin rolünü de şöyle özetler: “SSCB’de Gorbaçov tarafından başlatılan Perestroika ve Glasnost politikası tutarsa Avrupa olarak bir adım daha sola gidemeyiz çünkü bir adım sola kaymamız bizi komünizme götürür” der ve Gorbaçov’un liderliğindeki SBKP’nin başarısız olmasını bekler. Demek ki sorunlu, sıkıntılı haliyle ve hatta kimilerinin “sosyal emperyalizm” dediği SSCB’nin varlığı Avrupa’nın gerek işçi ve emekçi haklarının gerekse temel hak ve özgürlüklerin ilerletilmesinde en belirleyici dış faktör işlevini görmüştür. Elbette biz Avrupa işçi sınıfının mücadelesinin de gerek Avrupa sosyal devlet olgusunda gerekse temel hak ve özgürlüklerin kazanılmasında tayin edici rolünü biliyoruz.

Eleştirilen sosyalist partilerin zayıf olmasına gelince, sadece Türkiye’de değil küresel olarak emek mücadelesi ve dolayısıyla sosyalist hareket zayıf konumda ama bu geçicidir. Dipten şekillenen 21. Yüzyılın devrimci dalgası büyüdükçe, büyütüldükçe sosyalist hareket de yeniden yüz binlerle, milyonlarla buluşacaktır. Bundan eminiz!

25.05.2018

canbegyekbun@hotmail.com

 

Exit mobile version