Eyşana Kurd: Kürt Müziğinin Taçsız Kraliçesi 

Ayşe Şan olarak da bilinen Eyşana Kurd, Kürt müziğinin “Taçsız Kraliçesi” olarak anılır. 

1938 yılında Diyarbakır’da doğan Ayşe Şan, Türkiye’de bu isimle tanınırken, Kürdistan’ın diğer bölgelerinde Eyşana Kurd, Eyşe Xan ve Eyşana Eli gibi isimlerle de bilinir. Babası da bir dengbej olan Eyşana Kurd, evlerinde düzenlenen “dengbej divanları” sayesinde küçük yaşlardan itibaren Kürt müziğiyle iç içe büyüdü. 

Eyşana Kurd, 1958 yılında ailesinin isteği üzerine evlendi ve bu evlilikten bir kız çocuğu oldu. Kısa bir süre sonra eşinden ayrılarak çok sevdiği müzikle profesyonel olarak ilgilenmeye başladı ve Antep’e yerleşti. O dönemde Kürtçe yasak olduğu için Antep Radyosu’nda Türkçe müzik icra etti. 

1963’te ekonomik sıkıntılar nedeniyle İstanbul’a taşındı. En büyük Kürt şehri olarak kabul edilen İstanbul’da Türkçe ve Kürtçe konserler verdi. Kürtçenin yasak olduğu yıllarda bile Kürtçe şarkılar seslendirmeye devam etti. Ez Xezalim, Le Le Ximşe, Gurbette, Lorke, Siverek Yollarında gibi eserleriyle tanındı. 

Eyşana Kurd’un iki dilli (Kürtçe – Türkçe) müziğin ilk örneklerinden biri olan “Sallana sallana meçe ser avê / Yîğanmiş espabîn raxe ber tavê” adlı eseri, hayranları tarafından unutulmaz bir başyapıt olarak kabul edilir. 

Kürtçenin yasak olmasından dolayı baskılarla karşılaşan sanatçı, Almanya’ya göç etmek zorunda kaldı. Almanya’da 18 aylık kızı Şehnaz’ı kaybetmenin ve vatanından sürülmenin acısıyla yazdığı “Qedere” adlı ağıt, onun en bilinen eserlerinden biri oldu. Almanya’da yaşamak istemeyen sanatçı, “Almanya bana göre değil, doğduğum topraklara dönmek istiyorum” dese de, Türkiye onun doğduğu topraklara dönmesine izin vermedi. 

1979’da Bağdat’a geçen Eyşana Kurd, burada Mihemed Arif, Hesen Cizrawi, Tahsin Taha, Meryem Xan, İsa Bervari gibi Kürt müziğinin öncü isimleriyle tanıştı ve onlarla konserler verdi. Bağdat Radyosu’nda Kürtçe şarkılar seslendirmeye başladı. Dönemin Erbil Valisinin daveti üzerine Erbil’e yerleşen sanatçı, yaşamını Erbil ve Bağdat arasında sürdürdü. 

Erbil’de hastalanan Eyşana Kurd, “Doğduğum topraklarda ölmek istiyorum” dileğinde bulundu. Bir süre sonra Diyarbakır’a dönmeye karar veren sanatçı, ailesinin Diyarbakır’a yerleşmesine karşı çıkması nedeniyle İzmir’e yerleşti. Mücahit Özden HUN’un aktardığına göre: “Bayındırlık Bakanı Şerafettin Elçi, Ayşe Şan’ı ‘geçici işçi’ statüsünde işe alır. Olay şöyledir: Ayşe Şan, İzmir’de çalışırken, bir Kürt ileri geleni Şerafettin Bey’den Ayşe Şan’a Bakanlık bünyesinde işe alınması için ricada bulunur. Şerafettin Elçi olumlu karşılar. 12 Eylül 1980 Askeri Darbesi’nde Şerafettin Elçi tutuklanır. İddianamede özellikle Ayşe Şan’a iş vermesi ön plana çıkarılır, bununla yargılanır.” 

Yaşamı boyunca sürgün, yasak ve yalnızlıkla mücadele eden sanatçı, 1996 yılında İzmir’de hayatını kaybetti. Eyşana Kurd’un vasiyeti Diyarbakır’a gömülmekti ancak ailesi bu isteğini kabul etmeyince naaşı İzmir Buca Mezarlığı’na defnedildi. 

Eyşana Kurd’un naaşının 29 yıl sonra, 18 Haziran 2025 tarihinde Diyarbakır’a getirilmesi, Kürt halkı ve müzik camiası için tarihi bir adım oldu. Sanatçının naaşı, Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi’nin organizatörlüğünde Yeniköy Mezarlığı’nda düzenlenen törenle defnedildi. 

Bu, tarihi ve büyük bir adımdır; ancak eksik bir adımdır. Kürdistan’i değerler ve davaları uğruna dünyanın dört bir yanında öldürülen, hayatlarını sürgünde kaybedenler, dünyanın neresinde olursa olsun, doğdukları ve uğruna mücadele verdikleri topraklarına gömülmelidirler ki ruhları şad olsun. 

Yazarın diğer makaleleri 

Verified by MonsterInsights