Ana SayfaGIŞTÎERDOĞAN’IN İMRALI ÇIKIŞI, ÇARESİZLİĞİNİN KANITIDIR

ERDOĞAN’IN İMRALI ÇIKIŞI, ÇARESİZLİĞİNİN KANITIDIR

Hasan Işık / Yazarın diğer makaleleri için tıklayınız

Geçtiğimiz günlerde Erdoğan bir konuşmasında “Edirne’deki asıl hesabı İmralı’ya verecek” dedi. Erdoğan bu çıkışa neden ihtiyaç duydu. Bu çıkışla planlanan ne olabilir. İşin gerçeği bu çıkış çaresizliğin haykırışıdır. Bütün varlığını iktidarda kalmaya adamış bir siyasetçinin acı çırpınışlarıdır. Böyle bir hamlenin dünya tarihinde belki de örneği yoktur. Öyle ki başkanı olduğunuz devletin yasalarına göre “Terörist” ilan edilmiş ve mahkum edilmiş birine, yine bu devletin yasalarına göre legal zeminde hukuk kuralları çerçevesinde faaliyet yürüten bir partinin eski es başkanının hesap vereceğini beyan etmek siyaset tarihine kazandırılmış eşsiz bir örnek olacaktır.
Bu ifadeden anlaşılan o ki sıkışan AKP çareyi yine Kürtlerde aramaktadır.

Mevcut sistemde Kürtlerin belirleyiciliğini gören Erdoğan özellikle Ankara ve İstanbul seçimlerdeki tablodan sonra Türk siyasetçileri içerisinde Kürtlerin bu gücünün farkına varan ilk siyasetçidir. Bu açıklama göstermektedir ki yeni seçimde Kürtler çok önemli bir tarafa dönüşeceklerdir. Ancak diğer taraftaki ittifak ise Kürtleri görmemek için elinden geleni yapmaktadır. Kürt siyaseti her ne kadar devlet tarafından terörize ve krimile edilse de ülkedeki etkisini her geçen gün arttırmaktadır. Çünkü her iki ittifak da hiçbir şekilde çözümün anahtarı olmayacağını göstermiştir. İki ittifakın da sağ eğilimli ve statükocu duruşları sebebiyle toplumdaki geniş kitlelere tam anlamıyla umut verememektedirler.
Tam da burada Kürt siyasetine düşen görev bu tarihi konjonktürden en fazla kazanımla çıkmaktır.

Türk siyaseti tam bir dönüm noktasındadır. Bir tarafta yeni bir rejimi inşa etmek isteyenler diğer tarafta rejimi fabrika ayarlarına tekrar döndürmek isteyenler.
İşte tam da bu terazide Kürtlerin vereceği karar kefeyi ağır bastıracaktır.
Kürtler bu güçlerini iyi kullanmalı ve Kürdistan halklarının geleceği için iyi bir hamle yapmalılar. Kürtlerin bu mevcut tahtada artık oyun kurucu olmaları gerekmektedir durum buna çok müsaittir.
Bu seçimlerde Kürtlerin tercihleri geleceklerini belirleyecektir. Bu sebeple Kürt siyasetçilerinin omzuna tarihte olmadığı kadar ağır bir yük binmiştir ve bu yükü sonuna kadar taşımak zorundadırlar.
Peki, Erdoğan’ın bu çıkışı ve bu tabloda Kürtler hangi politikaları izleyebilirler?
1- Erdoğan’ın açıklamalarına bakıldığında sanki Sayın Öcalan ile Sayın Demirtaş arasında bir güç kavgası olduğu havası yaratılmaktadır. Her iki isim de farklı tarzlarda ve farklı örgütlenmelerde faaliyet yürütmüşlerdir. Burada bir kavga ve çekişme söz konusu değildir. Türk siyasal tarihinde eleştiri ve öz eleştiri kültürü olmadığı için Kürdistan siyasetindeki gayet normal olan bu kavramlar bir kavga ya da hesaplaşma olarak adlandırılabilinir. Kürt siyaseti bunu kitlelere çok net bir şekilde anlatmalıdır.
2- Kürtler özelikle barış sürecinden sonra büyük bir katliam ve baskı siyasetine tabi tutuldular yıkılan şehirleri, yaşanan trajedileri, hasta tutsaklarıyla bu kızılca kıyameti iliklerine kadar hissettiler.
İşte bu dönem Kürtlerin bu cendereden kurtulması için fırsatlar sunmaktadır. Elbette ki en trajik süreçler bu mevcut iktidar ve ortakları döneminde yaşanmıştır. Bu iktidarın kaybetmesi elzem olsa da yerine niyetli olanların Kürtlere çok da farklı yaklaşmayacağı artık aşikârdır. Maalesef sol görünen diğer partilerinde son günlerdeki tutumu Türk solunun hala soğuk savaş dönemi terminolojisinden kurtulmadığını göstermektedir.
Bu durumda pazarlık esas alınmalıdır. Elbette ki bu pazarlık güvenceler alınarak yapılmalıdır. Çünkü yüzyıllık acı deneyimlerimiz bize zaten yol gösterici pozisyondadır.
Ortada çok riskli bir tablo var. Yeni bir rejim inşa etmek isteyen ve eski rejimin koruyucuları arasında amansız bir çekişme var ülkenin mevcut durumu bunu kanıtlar niteliktedir. Evet, AKP ve MHP ortaklığı Kürtlere çok acılar yaşattılar. Ama bekleyen CHP ve MHP kopuşlu İYİ Parti’nin de neler yaşatacağını tahmin etmek çok da zor değildir. Bu durumda Kürtler pragmatist davranıp normal şartlarda kendilerine gün yüzü göstermeyecek bu iki yapıdan Kürtlerin faydasına ne varsa koparabilir.
Türkiye gibi ülkelerde siyaset çok değişkendir. Örneğin AKP eğer iktidar ortağı olarak İYİ Parti’yi ikna edebilirse işte Kürtler şu anki bütün imkan ve ağırlıklarını yitirebilirler. Esas soru şu Kürt siyaseti (Büyük oranda Kürt oylarının temsilcisi olduğu için HDP’yi kastediyorum) başkanlık seçimlerindeki tutumu gibi kulağa hoş gelen ifadeleri kullanıp daha sonra yalnız bırakılan günah keçisi olma deneyiminden ders çıkarmayıp yine ateşe tek mi atlayacak? Yoksa bu sefer pazarlıkta Kürt halkının çıkarları öncü hedef mi olacak?
Bakıp göreceğiz. 

Önceki İçerik
Sonraki İçerik
- Advertisment -

Recent Comments

Verified by MonsterInsights