Özel harekât polisi şantiyede gözaltına aldığı işçileri elleri arkadan kelepçeli yatırıp “ne yaptı lan bu devlet size, Türkün, devletin gücünü göreceksiniz” diye bağırıyormuş! Devletin ne yaptığını sözde en “demokratik” olduğu süreçte bile zaten sizin yaptıklarınızla apaçık sergileniyor! Daha ne yapsın ki ortada her şey! Kürtler, Türk devletinin ne olduğunu, yüzyıllardan beri maruz bırakıldığı baskı, katliam, faili meçhul cinayetler, sürgün ve soykırımlarla tanıyor, biliyor ve öyle davranıyor! Kürtler ve siyaseti devletin ne olduğunun bilincinde olarak siyaset yapıyor!
Bağırmanıza gerek yok, korkutma çabalarına hiç gerek yok artık karşılığı da yok! Kürtler devletin ve “Türkün” korku duvarını yeni değil çok ama çoktan aştılar. Kürtler, “Türkün gücünü” yüz yıllardır gördü, yaşadı ve ne olduğunu biliyor! Ne küçümsüyor ne abartıyor! Bilerek ve tanıyarak da ulusal özgürlüğü uğruna siyasal mücadeleyi geliştiriyor.
Kürtlerin yaşayarak görmediği, “Türkün” ve devletinin demokratik yüzüdür. Eğer gücünüz, cesaretiniz varsa demokratik yüzünüzü Kürtlere ve diğer baskı altındaki halklara gösterin. Devletten ve hükümetten beklenen budur!
Devletin ve hükümetin cesareti varsa, Kürde barış yüzünüzü göstersin, göstersin çünkü Kürtler devletin savaş yüzünüze fazlasıyla aşinadır. Artık vazgeçin tehdit savurmaktan! Devlet ve hükümetin demokratik cesareti varsa; Kürtlere karşı savaş makinesini harekete geçiren düğmeye basacağına çok basit çok küçük demokratik bir adım atsın: Anayasada Kürtlerin ve diğer halkların ayrı bir halk olduğu ve ayrı halk olmaktan kaynaklanan demokratik siyasal taleplerinin olacağı gerçeğini kabul edip yasallaştırsın! Hepsi bu!
Halen Kürtlerin anayasal varlığını bile kabul etme cesaretini gösteremeyen hangi “güçlü” Türk’ten hangi “güçlü” devletten bahsediyorsunuz? Güçlü olmanın kıstasını halen güçlü bileğe bağlamaktan vazgeçme zamanı gelip geçmedi mi! Gücü ölçmek için yüzyıllardır akan onca kan, gözyaşı, bedel yetmedi mi, yetmiyor mu? Hem ayrıca zorla ve güçle kardeşlik olur mu? Yani zorla güzellik olur mu? Olmaz!
Hem Kürtlere, ısrarla “silah ve şiddet çözüm değil, demokratik siyaset yapın” diyen devletin ve hükümetin kendisi değil midir? Israrla Kürdistan siyasetine, “silahla değil siyasetle çözümü arayın siyasetin yeri de TBMM’dir gelin orada siyaset yapın” diyen yine aynı devlet ve hükümet yetkilileri değil midir? Peki, şimdi ne oldu da TBMM’ye giren ve grup kuran HDP’ye cüzamlı muamelesi yapılıyor? Neden mecliste yok sayılıyor? HDP’yi Mecliste yok sayarsanız “demokratik siyaset yapın” palavranız tüm çıplaklığıyla açığa çıkmış olmuyor mu? Bu haliyle gerçekten yüzünüz kızarmıyor mu?
Demem o ki, Türk devlet ve hükümeti olarak, Kürtlerin nasıl siyaset yapacağına ilişkin bir karar verin artık! Dağda mı ovada mı? Karar verin ve sözde değil pratik icraatınızla da bunu kanıtlayın! 10- 08-2015
canbegyekbun@hotmail.com