İki dönemdir kayyımla yönetilen Diyarbakır Belediyesi’ne bağlı otobüs şoförleri ile çalışma koşulları ve sorunları üzerine Rojnameya Newroz olarak sohbet ettik. Belediye bünyesinde toplam 600 şoför bulunuyor. Hepsi de MED A.Ş isimli belediyeye ait taşeron firmanın işçisi olarak çalışıyorlar. İşten atma uygulaması yaygın bir baskı aracı olarak işçiler üzerinde kullanıldığı için hem işçilerin işinden olma riskini göz önüne alarak hem de işçilerin kendilerini daha rahat ifade edebilmesi açısından görüntü, ses, video kaydı almadık. İşçiler anlattı, biz de kağıt kalemimizle ne diyorlarsa bire bir not ettik. Aşağıdaki başlıklarda ifade edilenler ortalama 20 otobüs şoförü ile bir araya gelinerek toparlanmış sohbetin detaylı içeriğidir.
Rojnameya Newroz \ Yaşar Kazıcı – Kendal Şimşek
Geçim Sıkıntısı Çekiyoruz
Otobüs şoförlerinin öncelikli sorununun geçim sıkıntısı olduğunu ifade eden çalışanlar; aylık 3 bin 70 TL aldıklarını, son ekonomik kriz ve pandemi süreçleriyle birlikte geçinmekte zorlandıklarını ifade ettiler.
‘’Sadece 800-900 TL kira, 500 TL faturalara ödüyoruz. Maaşımızın yarısı kira ve faturalara gidiyor. Bununla da sınırlı kalmıyor bir markete gittiğimizde 18 Litre yağ 213 TL olmuş. Mutfak, çocuklar, kişisel ihtiyaçlarımız bunların hepsini topladığımızda her ay içeri giriyoruz. Aldığımız maaş, en temel ihtiyaçlarımızı dahi karşılamıyor. Hepimiz kredi kartları borçlarına batmış durumdayız. Birçok arkadaşımız bir bankadan çektiğini diğer bankaya yatırıyor, borcu borçla kapatıyoruz. Eskiden paket sigara taşırdık şimdi hepimiz tütün içiyoruz. Kimi arkadaşlarımız ayı çıkarabilmek için tatil günlerinde ek iş olarak taksi, minibüs şoförlüğü yapmaları yasak olduğu halde çalışıyorlar. Yakalandıklarında ise kurumun yetkilileri tarafından para cezası kesiliyor.’’
İki Hafta Pazara Nakit, İki Hafta Markete Kredi Kartı
Düzenli olarak pazar alışverişini ayın ilk iki haftasını nakit parayla pazardan, geriye kalan son iki haftasını ise marketten kredi kartıyla tamamladıklarını ifade eden işçiler ‘’yetişmiyor, yetmiyor, sürekli borçlanıyoruz’’ diyorlar.
‘’Maaşımızı aldığımızda hesap yapıyoruz, yetmeyeceğini biliyoruz. Elimizdeki nakit parayı ilk iki hafta kullanabiliyoruz. Pazara gittiğimizde elimizdeki nakitle alışveriş yapıyoruz. Bazen diyorum keşke pazarda da kredi kartı geçse. Düşünün nakitsiz kalacağımızı bildiğimiz için kredi kartlarına o kadar bağımlı hale gelmişiz. Sonra nakitimiz bitiyor haliyle pazara gidemiyoruz kredi kartına yükleniyoruz, marketten pazar alışverişi yapıyoruz. Bir pazar alışverişi en az 200 TL. Kartlarımızın ek hesapları dahi bitiyor bu ay içerisinde, yetişmiyor. Sosyal hayata gelirsek bir düğüne, taziyeye bile gitmeye çekiniyoruz, cebimizdeki paraya bakıyoruz. Yıl içerisinde bir kere bile kendimize zaman ayırıp ailemizle bir pikniğe gitmişliğimiz olmuyor.’’
Yemek İçin Günlük Aldığımız Para 3 lira 70 Kuruş
Günlük olarak yemek için ödenen paranın da maaşlarının içinde olduğunu belirten şoförler; kendilerine reva görülenin öğle ve akşam yemeği için toplam 3 lira 70 kuruş olduğunu ifade ediyor.
‘’Maaşımıza yemek parası olarak eklenen miktar sadece 3 lira 70 kuruştur. Düşünün bu para ile size hem öğle hem de akşam karnınızı doyuracaksınız diyor. Bir çay, bir simit 3 TL geriye kaldı 70 kuruş onunla da ne çay içebilirsin ne de simit alabilirsin. Ayrıca çay ve simit gün boyu otobüs kullanan şoförlerin ne kadar karnını doyurabilir? Ne kadar sağlıklı bir beslenme olabilir? Çay ve simit yemek olarak görülebilir mi? (Şoförlerden biri esprili bir dille ‘’Ben bugün simit alamadım’’ diyor) Şoförlerin en az %95’i öğle yemeği yemiyor. Bizim yemek paramızın en az günlük 15 ya da 20 TL arasında bir miktar olması gerekiyor ki karnımızı doyurabilelim.’’
Sahip Çıkanımız Yok
Yaşadıkları sorunlar karşısında belediye yönetiminin duyarsız kaldığını ifade eden işçiler; ‘’Biz Diyarbakır’ı taşıyoruz ama Diyarbakır bizim sorunlarımızı taşıyamıyor’’ diyorlar.
Belediye yönetimi hiçbir şekilde şoförlere sahip çıkmıyor. Ne maddi ne manevi anlamda sahip çıkan kimsemiz yok. Şoförlük riskli, stresli bir iş; sürekli yoldayız, kaza yapma riskimiz var, yolcularla tartışmalar yaşıyoruz, trafik memurları keyfi cezalar kesiyor, duraklarımızı otoparka çevirmişler durağa yanaşamıyoruz, durak dışında inmek isteyenler oluyor, önüne gelene ücretsiz kart dağıtmışlar gerçek hak sahipleri olmadıklarını biliyoruz vs. geçim derdinin dışında çalıştığımız işin kendisi de başlı başına bir stres kaynağıdır. Kimi arkadaşlarımız otobüste hareket halindeyken yolcular tarafından darp ediliyor, bıçaklanan var, hakarete uğruyoruz, küfür yiyoruz. Arkadaşlarımıza yapılan saldırıların hiçbirisinin cezai bir karşılığı olmadı. Bir kişiyi cezalandırsalar belki diğerleri bu şekilde bize davranamazdı. Belediye yönetimi ise vatandaşa iyi davranın diyor ancak bize nasıl davranıldığını kimse sorun etmiyor, sanki küfür yemek, darp edilmek için bu işi yapıyoruz. Diğer yandan ücretsiz veya indirimli biniş hakkı olan polis, jandarma, sağlıkçı, öğretmen gibi kesimler de mesleki ayrıcalıklarını üzerimizde kullanıyorlar. İndiremeyeceğimiz yerde indirmemizi istiyorlar, itiraz ettiğimizde ise haksız olmalarına rağmen hemen şikayet edeceklerini söylüyorlar.’’
Korona Sürecinde Şoförler İle Yolcular Karşı Karşıya Getirildi
Pandemi ile birlikte yeni getirilen uygulamaların şoförleri daha fazla yolcularla karşı karşıya bıraktığını ifade eden otobüs şoförleri; kalkış ve varış saatlerinin şehir içi hız sınırı ile çelişkili olarak programlandığını, bunun düzeltilmesi gerektiğini söylüyorlar.
‘’Yolcu sınırlaması, güzergahların değişimi gibi yeni getirilen uygulamalar sonucunda her girdiğimiz durakta insanlar sanki uygulamayı biz kendimiz çıkarmışız gibi bize tepki gösteriyorlar. Kimisi durağa geç geliyor olmamızdan yakınıyor, kimisi durmuyoruz diye kızıyor. Bir başka mesele ise şehir içi hız limiti 50 KM iken bize durağa varmamız belirtilen süre o hızla yetişilebilecek bir süre değil. Haliyle 50 KM’yi aşmak zorunda bırakılıyoruz zamanında durağımıza varabilmek için, yer yer kırmızıda geçmek zorunda dahi kalıyoruz. Ceza yediğimizde ise belediye yönetimi direk maaşımızdan kesiyor. Kurallara uymayı kim istemez ama otobüslerin kalkış ve varış saatleri ile şehir içi hız limiti çelişiyor, yeniden programlanması gerekiyor. Durağa geç gitsek yolcuyla karşı karşıya geliyoruz, erken gitsek trafik cezaları ile karşılaşıyoruz. Diğer yandan korona sürecinde 80 arkadaşımızı sağlık alanında çalışması için şoför olarak görevlendirdiler, onlardan arta kalan yükte bize pay edildi.’’
Dört Senedir Zam Alamıyoruz
Kendilerine verilen sözlerin tutulmadığını, Toplu İş Sözleşmesi’nin birçok maddesinin sürekli ihlal edildiğini ifade eden şoförler; her şeye zam gelirken, maaşları enflasyon karşısında erirken maaşlarının halen yerinde saydığını söylüyor. Ayrıca Toplu İş Sözleşmesi’nin de zamanında yapılmadığını belirten işçiler ‘’6. ayın 15’inde sözleşmemiz yenilenmesi gerekiyordu. Belediye bizi oyaladı, 9. ayın 15’inde yapacağız dedi önce ama yine yapmadılar şimdi ise 12. ayın 15’inde yapacağız diyorlar göreceğiz.’’
‘’Bizim maaşımız 3 bin 70 TL gibi görünse de öyle değil. Günlük otobüs şoförleri olarak başta yemek yeme zorunluluğu ve kişisel zorunlu harcamalarımızı hesapladığımızda asgari ücretin altında bir ücretle çalışıyoruz. Artı bir de gelir vergisi var, 6. aydan sonra 250-300 TL arası, 9. aydan sonra 500-600 arası bir para maaşımızdan o ay kesiliyor. Zaten düşük bir ücretle çalışıyoruz. Maaşımızın üzerindeki verginin kaldırılması gerekir. Maaşımız dört yıldır yerinde sayıyor, bir kuruş zam yapmadılar, her şeye zam geldi ama maaşımıza zam yok önümüzdeki TİS görüşmelerinde zam yapılmasını bekliyoruz’’ (Şoförlerden biri arkadaşlarına dönüp ‘’Hangimiz evimize bir şey götürebiliyoruz?’’ diye soruyor)
TİS maddeleri içerisinde yer alan ancak uygulanmayan haklara da değinen işçiler ‘’Resmi olarak her yıl toplamda iki adet olmak üzere yazlık ve kışlık üniformalarımızın verilmesi gerekiyor ama vermiyorlar. 3.5 yıldır aynı elbiselerle çalışıyoruz. Mesai saatlerimiz maaşımıza doğru bir şekilde yansımıyor. Cumartesi çalıştığımızda 1+0.5 ve pazar günü çalıştığımızda ise maaşımıza 1+1 yevmiye yansıması gerekiyor ama uygulamıyorlar. Bayramda 1+3 olması gerekiyor mesaimiz yine ödemediler 1+1 verdiler, hakkımızı yediler. Yine pandemi sürecinde olağanüstü bir süreç olduğu için fazla çalıştık ama mesaimiz maaşımıza yansımadı. Mesaimizin yansıması da ayrı bir dert çünkü gelir vergisinde geliriniz artmış diyerek daha fazla vergi kesintisi yapıyorlar. Nereden bakarsak bakalım zararlı hep biz çıkıyoruz. Senelik izinlere gelirsek; doğru düzgün kullanabilen arkadaşımız yok, 30 gün olması gerekirken 15 gün ile sınırlamışlar ancak onu da alabilmek kolay değil.’’
Çalışırken Dinlenecek Yerimiz Yok
İş saatleri içerisinde dinlenmek ve ihtiyaçların karşılanması noktasında yeterli bir alt yapının olmadığını belirten otobüs şoförleri; ‘’Araştırma hattında otobüs kullanan arkadaşlarımız var mesela; inanın tuvalet ihtiyacını dahi giderecek yer bulamıyor. İnsani koşullarda çalışmak, çalışırken yine düzgün bir şekilde ihtiyaçlarımızı giderip molalarımızda dinleneceğimiz bir düzenleme istiyoruz.’’ diyorlar.
Ayrımcılık ve Baskı Var
Kayyımların yönetiminde olan belediyede siyasal, sendikal açıdan ayrımcılık ve baskının olduğunu belirten şoförler; ‘’Ayrımcılığın alası var. Örneğin belediyeye, daire başkanlığına gidiyorsun. Senin eski mi yeni mi olduğuna bakıyor ona göre muamele görüyorsun. Kayyım döneminde başlamışsan ayrı geçmiş dönemden kalmışsan veya işe iade edilmişsen ayrı davranıyorlar. Kimi arkadaşlarımız hareket amiriyken şoförlüğe düşürüldü, birçok arkadaşımız adeta bir sürgün politikası gereği olarak çalıştığı üst pozisyondan alınarak alt pozisyona en ağır işlere verildi. Diğer yandan yeni gelen personellere HAK-İŞ’e bağlı Hizmet-İŞ’e üye olma gibi bir dayatmada söz konusudur. Genel İş Sendikası ve ona üye olan işçiler üzerinde çeşitli baskı ve ayrımcılık uygulamaları gerçekleştiriliyor. Sendika temsilcimiz buraya gelse otursak konuşsak hemen birileri tarafından resmimiz çekiliyor, iki gün sonra baskı süreci başlatılıyor’’diyor. Ayrıca kendilerinin ‘ATM Personelleri’ şeklinde tarif ettikleri; çalışmayıp kayyım yönetimine yakın olduğu için maaş almaya devam eden kişilerin olduğunu söylüyorlar.
Otobüs Şoförüyüz Ama Eve Otostop İle Gidiyoruz
Paydosla birlikte işleri bittikten sonra eve gitmek için bir servis sistemlerinin olmadığını ifade eden şoförler; ‘’Biz otobüs şoförüyüz gün boyu Diyarbakır’ı dolaşıyoruz. Gel gör ki kendi evimize gece yarısı otostop çekerek gitmek zorunda kalıyoruz. Kimin arabasına bindiğimizi bilmeden, canımızı da riske atarak bu durumu her gün yaşamak zorunda kalıyoruz.’’ diyorlar.
Araçların Bakımı Göstermelik Yapılıyor
‘’Aynı araç 2-3 defa belediyenin anlaşmalı olduğu Furcanlar Otomotiv’e götürülüp getiriliyor. Sorunu halledildi diyorlar ama aynı arızayı veriyor bir daha götürülüyor. Göstermelik bir şekilde araçlar servise götürülüp getiriliyor. Bununla neyi amaçlıyorlar anlamış değiliz.’’
Bizleri Belediye Yönetiminden Kimse Muhatap Almıyor
Çalışma ortamında karşılaştıkları sorunları görüşebilecekleri, durumlarını soran bir yetkilinin dahi olmadığını söyleyen otobüs şoförleri ‘’Kaliteli hizmet istiyorlar, karşılığını ise vermiyorlar’’ diyor.
‘’Belediye yönetiminden bir yetkilinin dahi bir gün gelip sizin sorunlarınız nedir dediğini görmedik, duymadık. Bizi insan yerine koyup görüşmüyorlar, dinlemiyorlar, diyalog kurmuyorlar. Ayrıca kimse kimseyi tanımıyor, kim nerede ne yetkisinde doğru düzgün bilmiyor, herkes kendini yetkili ilan etmiş, neyin yetkisini nerede kullanıyor bilmiyoruz. Bizden kaliteli bir hizmet beklediklerini söylüyorlar iyi güzel de kaliteli hizmet bekliyorsanız karşılığını da vermeniz gerekir ama vermiyorlar.’’
Arkamdan Sadece 50 Kişi Gelse Belediyeye Yürürüm
Sorunlarını tek tek ayrıntılı şekilde aktaran işçilere sohbet esnasında ‘’Sorunlarınızı dinledik pekala bu kadar sorun var buna dair işçiler içerisinde bir tepki yok mu? Bir şeyler yapılmalı konusunda bir hazırlığınız var mı?’’ diye sorduğumuzda. Tüm işçilerden aldığımız cevap hemen hemen aynı oluyor: ‘’Ekmeğimizle tehdit ediliyoruz’’
‘’Sendikamıza baskı var, kayyım sendikamızı muhatap almak istemiyor, bizlerin de sendika ile ilişkilerimizi sürekli takip ediyor, bir araya gelmememiz için elinden geleni yapıyorlar. Kendilerine yakın HAK-İŞ’i kullanarak işçileri bölüyorlar. Bizim sendikamız yetkili olduğu halde vali ile görüşmek için bir hafta uğraşıyor, kapılar açılmıyor. Sendikamızı baskıladıkları gibi bizi de ekmeğimizle, işten atmakla tehdit ediyorlar. Siyasal etkinliklere katılmak istiyoruz ama her yerde ifşa etmek için hazır kıta bekleyen ihbarcılar, ispiyoncular var. Ama kendi etkinlikleri olduğu zaman telefonla aranıyoruz, katılmamızı zorunlu tutuyorlar. Sosyal medya kullanamıyoruz, kullanırken çekiniyoruz, bir şey yazmayı bırak bir beğeni yaparken bile on kere düşünüyoruz. Birlik sorunumuz var, eskiden kontak kapatıp, garajdan çıkmayıp haklarımızı arardık ama şimdi öyle bir şey yok. Birçok insanı sindirmişler, kolay değil bu süreçte işsiz kalmak ama benim arkamdan sadece 50 kişi gelse bu anlattığım sorunlar üzerine taleplerimizi iletmek için belediyeye yürürüm.’’
Bir Maskeyi Bir Hafta Kullanıyoruz
Şoförler; korona sürecinin başladığı günlerde en azından üç adet maske verildiğini ancak sürecin devamında ise düzensiz bir şekilde ortalama bir adet maskeye düştüğünü ifade ediyorlar.
‘’Bir tane maskeyle bir hafta idare ediyoruz. Her gün yüzlerce insanla temas ediyoruz. Maskelerin ömrü normalde iki saattir hemen değiştirmek gerekiyor ama biz değil iki saat ancak bir hafta sonra değiştirebiliyoruz. Hayatımızı riske ettiğimiz bir ortamda hizmet etmeye çalışıyoruz ama maske bile çok görülüyor bize. Ayrıca verdikleri maske hiç koruyucu ve kaliteli değil. Bedava verseler almak istemezsin ama mecbur kullanıyoruz. Bu süreçte 40 arkadaşımız koronaya yakalandı, şükür ölen olmadı. Ancak karantina sürecinde arkadaşlarımızın hakkı olan yevmiyeleri ve sigorta girişleri durduruldu, kendi imkanlarıyla o süreci yani 14 günlük karantinayı geçirmek zorunda kaldılar. Koronaya yakalanmışız ama raporlu sayıldık. Sağlık birimleri otobüs şoförlerini test etmiyor, oysa bizim her gün test edilmemiz gerekir çünkü sürekli yüzlerce insanı taşıyoruz. Hem kendimiz potansiyeliz hem de başkalarından bize bulaşma riski var’’
Rojnameya Newroz \ Yaşar Kazıcı – Kendal Şimşek