Bir zamanlar Karl Marx’ın, “Ekonomi Politiğin Eleştirisine Katkı” eserindeki önsöze yazdığı ünlü pasaj, emekçilerin ve gençliğin amentüsü gibiydi. Zaman geçti reel sosyalizm çöktü ve Marx’ın o muhteşem sözleri unutulur gibi oldu, ta ki Paris sokaklarını inleten “Sarı Yeleklilerin”protesto sloganları duyuluncaya kadar. Şimdi daha iyi anlaşılıyor ki, Marksizm ne çözülmüştür ne de çökmüştür,sadece çağa en uygun sistem haline gelmiştir/gelmektedir. Sözü daha fazla uzatmadan o ünlü önsözde sadece konumuzu yakından ilgilendiren pasajı aktaracağım:
Hüsnü GÜRBEY / Yazarın diğer makaleleri için tıklayınız
“HAYATLARININ sosyal üretiminde insanlar iradelerine tâbi olmayan belirli, zaruri ilişkiler[yani] maddi üretim güçlerinin belirli bir gelişme derecesine tekabül eden üretim ilişkileri kurarlar. Bu üretim ilişkilerinin tümü, toplumun ekonomik yapısını, üzerinde hukuki ve siyasi bir üst yapının yükseldiği ve kendisine belirli sosyal, bilinç şekillerinin tekabül ettiği somut temeli meydana getirirler. Maddi hayatın üretim tarzı genellikle sosyal, siyasi ve fikri hayat sürecini belirler. İnsanların varlıklarını belirleyen bilinçleri değil, aksine, insanların bilinçlerini belirleyen onların sosyal varlığıdır.(*) Gelişmelerinin belli bir safhasında toplumun maddi üretim güçleri, mevcut üretim ilişkileriyle ya da bunların hukuki ifadesinden başka bir şey olmayan mülkiyet ilişkileriyle -o zamana kadar [sınırları içinde] hareket etmiş oldukları mülkiyet ilişkileriyle- çatışırlar. Bu ilişkiler üretim güçlerinin gelişme şekilleri iken, bunları köstekleyen birer zincir olurlar. O zaman bir sosyal ihtilâl devri başlar.
Ekonomik temelde meydana gelen değişme az ya da çok hızlı bir şekilde bütün muazzam üstyapıyı sarsıntıya uğratır. Bu tür sarsıntıları incelerken, ekonomik üretim şartlarında meydana gelen -ve tam bilimsel bir şekilde gözlenebilen- maddi sarsıntı ile hukuki, dini, estetik ya da felsefi şekilleri, kısacası insanların bu çatışmanın bilincine varmalarını ve bunu sonuçlandırmalarını sağlayan ideolojik şekilleri birbirinden ayırt etmek gerektir. Nasıl bir kimse hakkında onun kendi için beslediği fikre bakarak hüküm verilmezse, tıpkı bunun gibi, böyle bir sarsıntı devri hakkında da onun kendi bilincine bakarak hüküm verilemez. Aksine, bu bilinç, maddi hayatın çelişmeleriyle, üretim güçleriyle üretim ilişkileri arasındaki çatışma ile açıklanmalıdır.
Hiçbir sosyal düzen, kendi bağrında taşıdığı bütün üretim güçleri gelişmeden önce, ortadan kalkmaz. Yeni ve daha yüksek üretim ilişkileri, bu ilişkileri [yaratan] maddi şartlar bizzat eski toplumun bağrında olgunlaşmadıkça asla öncekilerin yerini alamaz. Bunun içindir ki, insanlık ancak halledebileceği problemleri ortaya koyar. Çünkü yakından bakılırsa görüleceği gibi problemin kendisi ancak halledilmesi için gerekli maddi şartlar esasen var olduğu ya da oluş halinde bulunduğu zaman meydana çıkar.” “Burjuva üretim ilişkileri, sosyal üretim sürecinin son çelişmeli şeklidir.”
“Sarı Yelekliler”in eylemi, pasajdaki görüşler doğrultusunda değerlendirildiğinde daha iyi anlaşılacağı açıktır. Yorum okuyucunundur…
(*) İtalikler bana aittir.