Site icon Rojnameya Newroz

BİR KOPYALA YAPIŞTIR İDDİANAME DAHA! (SAVUNMA)

61 sayfalık iddianamenin 53 sayfasının partim Kürdistan Komünist Partisi’nin (KKP) ve benim politik-örgütsel geçmişim ve bugünüm ile en ufak bir ilgisinin olmamasına rağmen buraya almasının esas nedeni şudur; Sinan Çiftyürek’in KCK “üyesi olduğu” iddiasının arka planını kendince oluşturabilmek.

Sinan Çiftyürek / Yazarın diğer makaleleri için tıklayınız

Bunun için de İddia makamı benim ve KKP’nin siyasi-örgütsel geçmişini bilinçli olarak ele almadan hatta tek kelimeyle söz etmeden, KCK davaları iddianamelerinden birinden ilk 53 sayfasını olduğu gibi alıp kopyala-yapıştır misali benimle ilgili hazırladığı iddianamenin başına yerleştirmiş. Böylece beni, “KCK üyeliği” suçlamasıyla mahkeme önüne çıkarabilmek için kendince örgütsel-siyasal dayanak sunmuş oluyor! İddianamenin ilk 53 sayfasına bakıldığında tek bir kelimesinin dahi benimle alakasının olmadığı görülecektir.

3 Mart günü Diyarbakır 11. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen davam 6 Eylül 2021’e ertelendi.

61 sayfalık iddianamede, “Silahlı Terör Örgüne Üye Olma” ve “Terör Örgütü Propagandasını Yapmak” yer almakta!

Mahkemeye sunduğum savunma aşağıdadır…

TC. DİYARBAKIR 11. AĞIR CEZA MAHKEMESİ BAŞKANLIĞINA

DİYARBAKIR

Sayın Başkan, Sayın üyeler

İki ayrı soruşturmaya dayalı iki iddianameyle açılmış olan iki ayrı davanın; DOSYA No: 2020/12 esas, KARAR NO: 2020/34, C.SAVCILIĞI ESAS NO:2020/630 kapsamında birleştirildiğine dair 11. Ağır Ceza Mahkemesinin 16/01/2020 tarihli KARARLA; “ HÜKÜM: Yukarıda açıklanan gerekçelerle,

1- Mahkemenizin iş bu dava dosyası ile mahkemenizin 2019/904 esas sayılı dosyaları arasında hukuki ve fiili irtibat bulunduğu, delillerin sağlıklı değerlendirmesi, yargılamanın kolaylığı, birliği ve usul ekonomisi nedeniyle dava dosyamızın CMK’nın 8. ve 10. Maddesi gereğince mahkememizin 2019/904 Esas sayılı dava dosyası ile BİRLEŞTİRİLMESİNE,

2-Yargılamanın mahkememizin 2019/904 esas sayılı dosyası üzerinden devamına, esasın bu şekilde kapatılmasına,

***

Dair, sanıkların yokluğunda, esas hüküm ile birlikte istinaf kanun yoluna tabi olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 16.01.2020” deniliyor. İki davanın birleştirilerek tekleştirilmesi olumlu ama ikili suçlama devam ediyor.

İKİ İDDİANAME İKİ SUÇLAMA!

İlk İddianame;

Soruşturma no:2019/59753

Esas              no:2019/16784

İddianame   no:2019/3873 olarak toplam 61 (atmış bir)  sayfadan oluşmaktadır.  İlk İddianameye bundan böyle İLK İDDİANAME diyeceğiz.

İkinci iddianame;

Soruşturma no:2020/2006

Esas              no:2020/630

İddianame   no:2020/137 olarak toplam 8 sayfadan oluşmaktadır. İkinci İddianameye bundan böyle İKİNCİ İDDİANAME diyeceğiz.

Sayın Başkan Sayın Üyeler

İki ayrı İddianamede ki iddiaların toplamında bana yöneltilen iki temel suçlama bulunmaktadır. İlk İddianame de; “Silahlı Terör Örgüne Üye Olmak” yer alırken; İkinci iddianame de ise; “Silahlı Terör Örgütüne Üye Olma”nın yanı sıra “Terör Örgütü Propagandasını Yapmak” da yer almaktadır! Bu iki temel iddiadan hareketle iki başlık altında iddialara yanıt vereceğim.

A – “Silahlı Terör Örgüne Üye Olmak” suçlaması ve tutumum

Sayın başkan Sayın üyeler

1 – Bir kişinin soruşturulması söz konusuysa, üstelik bu soruşturma kendi bağlamından kopuksa 61 sayfalık iddianamenin çok uzun olduğunu deneyimlerinizle en iyi siz bilirsiniz. Dolayısıyla söz konusu İlk İddianameyi birçok açıdan olduğu gibi bu açıdan da izah etmek zordur ama İddia makamı bunu bilinçli tercih etmiştir. Zira 61 sayfalık iddianamenin 53 sayfasının partim Kürdistan Komünist Partisi’nin (KKP) ve benim politik-örgütsel geçmişim ve bugünüm ile en ufak bir ilgisinin olmamasına rağmen buraya almasının esas nedeni şudur; Sinan Çiftyürek’i KCK “üyesi olduğu” iddiasının arka planını kendince oluşturabilmek. Bunun içinde İddia makamı benim ve KKP’nin siyasi-örgütsel geçmişini bilinçli olarak ele almadan hatta tek kelimeyle söz etmeden, KCK davaları iddianamelerinden birinden ilk 53 sayfasını olduğu gibi alıp kopyala-yapıştır misali benimle ilgili hazırladığı iddianamenin başına yerleştirmiş. Böylece beni, “KCK üyeliği” suçlamasıyla mahkeme önüne çıkarabilmek için kendince örgütsel-siyasal dayanak sunmuş oluyor! İddianamenin ilk 53 sayfasına bakıldığında tek bir kelimesinin benimle alakasız olduğu görülecektir. 

Aynı hukuk skandalını İkinci İddianame de görmekteyiz. İddia makamı bu kez iddianamenin girişine PKK-KCK kısmını iki üç paragrafla sınırlı kısa tutmuş. Ancak tıpkı Birinci İddianame gibi İkinci İddianamede ilk başta “Terör örgütü PKK, 1978 yılında Diyarbakır Lice Fis (Ziyaret) köyünde Marksist Leninist ideolojiyi referans alarak kurulmuştur” diyor ve devamında KADEK, KONGRE/GEL, KCK’ye kadar ki süreçleri kısa özetleyip benim 2019 Newroz mitingi ve diğer konuşmalarıma geçiş yapıyor. Böylece İddia makamı kendince hem Sinan Çiftyürek’i örgütsel olarak PKK-KCK ile bağını kurmuş oluyor hem de PKK-KCK’nin “talimatıyla düzenlenen Newroz’da konuşmakla terör örgütünün propagandasını yapmış olduğuna” yine kendince delil sunmuş oluyor!

Sayın başkan, Sayın Üyeler,

Hukuk skandalı ya da olguyu gerçeğinden apayrı tam bir keyfiyetle ele alıp iddia üretmek buna denir. KKP Genel Başkanı yargı önüne çıkarılıyor ama her iki iddianamede de tek kelimeyle, ne örgütsel geçmişi olan; Türkiye Halk Kurtuluş Ordusu –Mücadele Birliği (THKO-MB), ne birleşik yapılanma olarak TKEP-KKP, ne de sonrasında bağımsız KKP ve derken MESOP, ÖSP, sonra tekrar KKP adının alınması olarak günümüz örgütsel ve güncel politik formatından tek kelimeyle söz edilmiyor. Neden? Benim örgütsel-siyasal geçmişim ve bugünüm budur. Ben kapalı salonlarda veya açık hava mitinglerinde vb. nerede konuşmuşsam KKP Genel Başkanı olarak politik ve örgütsel kimliğimle konuştum. Yaptığım konuşmalarım uzun uzun iddianameye delil diye alınırken neden KKP Genel Başkanı olarak konuşan Sinan Çiftyürek denilmiyor? Beni 50 yıldır temsil ettiğim kimliğimle tanımlamak yerine neden ısrarla siyasal ve örgütsel yaşamımın dışında ki bir parti ile ilişkilendiriliyorum? Neden gerçeğim çıplak olarak tersyüz ediliyor?

Sayın Başkan Sayın Üyeler;

2 – Öncelikle örgütsel-politik ve ideolojik geçmişimle ilgili kısa olarak belgelere dayalı özetlemeler yaparken iddiaları da yanıtlayacağım.

Öcalan ve arkadaşları 1978’de PKK’yi kurarken, benim de içinde olduğum bir grup genç komünist ise 1970’lı yılların başından itibaren Kürdistan Komünist Partisi’nin kuruluş hazırlıklarını yapıyorduk. Ve 1 Mayıs 1980’de Maraş Pazarcık İlçesi Karalar Köyü’nde gerçekleştirdiğimiz ortak I. Kongre ile Türkiye Komünist Emek Partisi (TKEP) ve Kürdistan Komünist Partisi (KKP) birleşik yapılanmasını ilan ettik. Ardından 21 Mart 1982 yılında Elazığ kent merkezde KKP I. Kongresini gerçekleştirdik. Bunlar size takdim edeceğim “Kürdistan Komünist Partisi Dosyası” SAVUNMA adlı Kitapta yer almaktadır. Yani 1987 yılında İstanbul Devlet Güvenlik Mahkemesinde (DGM) yaptığımız KKP savunması adlı belgeden.

Demem şu ki; 1970’lı yılların başında yola çıkıp 1980’de kurdumuz ve geçen 50 yılda aynı siyasal ve örgütsel hattında yürüdüğüm KKP gerçeğim var. Bugüne kadar KKP siyasi gömleği dışında gömlek giymedim, sıkça bir yana giydiğim siyasi gömleği hiç değiştirmedim yani örgüt-parti değiştirmedim bundan sonra da değiştirdiğimi ya da değiştireceğimi kimse iddia edemez. Örgütsel olarak yargılanacak isem ben 50 yıldan beri önce ön hazırlığını yaptığım ve sonra kurduğumuz KKP üyesiyim, İddia makamı başka örgüt adres aramasın.

3 – 1986yılında KKP ana davasında İstanbul DGM’de yargılanıp ceza aldık. İddia makamı hakkımızda “Silahlı Çete Oluşturmak ve üyesi olmaktan” TCK 168. Maddeden dava açmıştı. Ve dava;

“ESAS NO: 1986/100

KARAR NO:1987/149

C. SAVCI NO:1986/88 dosyası kapsamında karara bağlandı.

Biz hakkımızda açılan “Silahlı Çete Oluşturmak” iddiasını yaptığımız uzun siyasi savunmalarla reddederek KKP’nin siyasal bir parti olduğunu silahlı mücadeleyi savunmadığını, Türk Rejiminin tekçi-ırkçı yapısına ve kapitalizme karşı mücadelemizi siyasal araçlarla ve KKP’nin program-kongre kararlarına bağlı karalar sürdürdüğümüzü… savundum. Talep olarak beratımızı istemedik, davanın TCK’nın 141. Maddesine düşürülerek karara bağlanmasını istedik.

Sonuç, KKP SAVUNMA Dosyasının en sonunda sayfa 447 EK BELGE II’de görüleceği gibi dava 141’e düşürülerek karar bağlandı.

Karar açıklandığında, ben avukatımız Sayın Ercan Kanar’ı beklemeden ayağa kalkıp “Sayın başkan kararınız yerindedir, itirazımız yoktur. Biz Camiden buraya getirildik demedik. Biz KKP siyasi bir parti ve bizlerde yönetici ya da üyeleriyiz. Davanın TCK 168’den 14’e düşürülerek karara bağlanması kararınız doğru” dedikten sonra bizi Mahkemeye getiren ve Tek Tip elbiseyi zorla bize giydiren, Cezaevi aracı ringde üzerimizdeki tek tip elbiseleri yırttığımızdan bizi şortla çıplak Mahkemeye çıkaran Komutana dönüp; “Bundan sonra bana terörist diyemezsiniz. Gördüğün gibi Mahkeme kararıyla KKP siyasi bir parti ve ben siyasi partinin Genel Sekreteriyim” diye konuşunca Mahkeme başkanı rahmetli S. Süheyl Deliorman’dan “bir dakika bir dakika izin almadan konuşmayın” uyarısı gelmişti.

Sayın Başkan

Şunu demek istiyorum; tam 33 yıl önce KKP yaşadışı bir parti iken “silahlı örgüt” iddiasını Mahkeme kararıyla çürütüp siyasi parti kimliğini tescil ederken (ki davamızla ilgili karar birçok davada emsal olarak değerlendirildi) bugün İddia makamının yasal kurulmuş KKP Genel Başkanı olarak beni hiçbir maddi delil içermeyen tamamıyla keyfi iddialarla “Silahlı Terör Örgütüne Üye Olmak”tan yargı önüne çıkarması başlı başına hukuksal skandaldır.

Sayın Başkan Sayın üyeler

4 – KKP Genel Başkanı tüzel kişiliğine sahip Sinan Çiftyürek hakkında “Silahlı Terör Örgüne Üye Olmak”tan dava açarak başka bir örgütü adres göstermek şu açıdan da skandaldır: KKP hakkında bir yıl öncesinden Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından önce uyarı, sonra ön soruşturma ve Anayasa Mahkemesi nezdinde dava açıldı.

“ANAYASA MAHKEMESİ BAŞKANLIĞI

                                                                                                               19/2/2019

Sayı:33787353-2019/1(Siyasi Parti kapatma)/116/701

Konu: Savunma Talebi

KÜRDİSTAN KOMÜNİST PARTİSİ GENEL BAŞKANLIĞINA”

Adlı belgede görüldüğü üzere KKP ve Genel Başkanı olarak Anayasa Mahkemesi’nde kapatma davası diğer üç parti ile birlikte devam etmektedir.

2011 yılından itibaren yasal olarak kurulmuş Özgürlük Ve Sosyalizm Partisi (ÖSP);sonra ÖSP’nin 18 Kasım 2018 da gerçekleştirdiği Genel Kongresinde ismini KKP olarak değiştirmesiyle KKP olarak toplam 10 yıla yakın yasal parti olarak faaliyet gösteren ÖSP-KKP’nin Genel Başkanını başka bir örgüt üyesi olduğu iddiası saçmadır, hukuk skandalıdır, kabul edilemez, etmiyorum.

5 – İddia makamının benim “Silahlı Terör Örgüne Üye Olmak” konusunda ileri sürdüğü iddialara gelince; her iki iddianameden alıntıları alıp bunların ne amaçla iddianameye sokuşturulduğunu açıklayacağım;

İlk İddianameden;

a – “22.03.2012 Tarihli DTK toplantısı”nda benim “X/5 Erkek Şahıs” ile “röportaj” yaptığım iddiası sy; 53, 54, 55, 56, 57, 58’de yer alıyor. İddia makamının altı sayfa olarak yer verdiği “röportajın” başka bir örgütün propagandasını içerdiği iddiası üzerinde ayrıca duracağım. Burada İddia makamına şunu sormak istiyorum; DTK gibi yasal bir kurumun herkese açık toplantısında benimle “röportaj” yapan kişi neden “X/5 Erkek Şahıs” oluyor? İddia makamı neden bu şahsın gerçek kimliğini yazmıyor? Ben kimliğini, kurumunu açıkça belirtmeyen birine bugüne kadar ne telefonla ne de yüz yüze röportaj vermiş değilim. Altı sayfa boyunca aktarılan görüşler KKP’nin dolayısıyla benim görüşlerime genel olarak yakın görüşler detaylarda eklenmiş ve katılmadığım şeyler var. Burada İddia makamının asıl amacı; Sinan Çiftyürek’in ne söylediği değil “X/5 Erkek Şahıs” diyerek bilinmeyen gizli odaklarla bağlantısını kurma çabası olup her yönüyle entrika yüklüdür. Zira benim yasal bir parti olan KKP’nin Genel Başkanı olarak DTK gibi yasal bir kurumun toplantısında iddia edildiği “X/5 Erkek Şahıs” gibi gizli biriyle görüşmüş olmam mümkün değil reddediyorum. Ve İddia makamını 6 sayfa gibi uzun alıntılar aktardığı  “X/5 Erkek Şahıs”ın kimliğini açıklamaya çağırıyorum.

b – Yine İlk İddianamenin 58. Sayfasında “09. 07.2013 tarihli DTK toplantısı” başlığı altında İddia makamı; Erbil’de yapılacak Ulusal Kongre toplantısı için DTK, BDP, KADEP, DDKD, Öze Dönüş, KESK, Maya Der… ve bunlardan kimi şahıs isimlerini aktarıp ÖSP’den de Sinan Çiftyürek’in katılacağını belirtmiş ve bu şahısların kendi aralarındaki “konuşmalarda şüphelinin adının geçtiği anlaşılmıştır” diyerek beni yine bir gizlilik, yasadışılık ortam içerisinde göstermek istemiştir. Halbuki söz konusu olan, Kürdistan Bölgesel Yönetiminin iktidar partileri PDK ve YNK dahil Kürt partileri arasında Ulusal Kongre amacıyla yapılan açık yasal toplantıdan ibarettir.

c–İlk İddianamenin yine 58. Sayfasında “Telefon Tapeleri” ara başlığı altında;

İddia makamı; “Şüphelinin” yani benim kiminle olduğu belli olmayan “telefon görüşmelerinde bölgede bir meclisin oluşturulması gerektiğini” savunduğumu; hatta “şüphelinin… örgütsel faaliyetleri organize ettiği ve kaynağı belli olmayan yurtdışında gelen para ile ilgili görüşmeler yaptığı aşağıda belirtilen tape kayıtlarından anlaşılmaktadır” diyor ve biri rahmetli Feridun Yazar, diğeri “belirsiz şahıs”, üçüncüsü Yasin Yetişen olmak üzere üç kişi ile telefon görüşmeleri yaptığımı söyleyerek yine bir gizlilik iklimi yaratmaya çalışır.

Öncelikle tapelere dayalı her iddiaları reddetmekle birlikte şunları ekleyeyim; benim, Feridun Yazar gibi abim yerinde bir şahsiyete “Feridun kardeş”,  “Git”, “deyin”… gibi saygısızca ve emir kipiyle hitap etmeyeceğim açıktır. Aziz Mahmut Ak, Hasan Fırat, Tuncay Atmaca (vefat etti) Hacı Salih Yıldıran bunlar bizim yönetici kadrolarımızdı. Yasin Yetişgen ise KKP’nin MYK üyesi olup aynı zamanda basın-yayın sorumlumuzdur onunla konuşmam hatta para konusunu konuşmam doğaldır. Adı geçen Ökkeş Kolusarı ise yine KKP üyemiz olup İsviçre’de yaşamaktadır. Söz konusu para telefonu Avrupa’dan gelen bizim basılı yayın parasıdır. Dolayısıyla “kaynağı belli olmayan yurtdışından gelen para ile ilgili görüşmeler yaptığı” iddiasını kökten reddediyorum İddia makamını kiminle, hangi telefonla “kaynağı belli olmayan yurtdışından gelen para ile ilgili görüşmeler yaptığı”mı açıklamaya çağırıyorum.

d – İkinci İddianame sayfa 4’te 10.11.2018 de yapılan Kürt Dil Çalıştayı’nda “DBP İl eş Başkanı İbrahim ÇİÇEK Kürtçe olarak örgütsel içerikli konuşmalar yaptığı şüphelinin de belirtilen etkinliğe katılarak destek verdiği” belirtiliyor.

İddia makamı, Sinan Çiftyürek’i illa da KKP dışında bir yapıyla ilişkilendirmek için o kadar zorluyor ki DBP İl eş Başkanı İbrahim ÇİÇEK bir Kürt Dil Çalıştayında konuşma yapmış, Sinan Çiftyürek’de katılarak buna DESTEK vermiş! Kime DESTEK vermiş İbrahim Çiçek’e dolayısıyla DBP’ye dolayısıyla bilinmez odaklara-yapılara!? DESTEK veriyorum sonucunu yapay olarak üretmek istiyor?

Sayın Başkan Sayın Üyeler

Kürt Dil Çalıştayının gerçeği ise şudur; KKP’nin de içerisinde yer aldığı 9 parti Kürt Dil Platformunu kurdular. Sinan Çiftyürek’de KKP adına Kürt Dil Platformunun yönetiminde yer alıyor. Yani Çalıştayı DESTEKLEYEN değil organize edenler arasında! Ve dil ile ilgili defalarca basın açıklaması, bildiri dağıtımı vb. etkinlikler yapılmış. Durum buyken İddia makamı neden beni ısrarla “destek”çi gösteriyor? Destek kelimesini her iddiasının altına yerleştirerek beni başka parti ya da örgütleri desteklediğimin dayanaklarını oluşturmaya çalışıyor! Bunlar benim gerçeğimle hiç ama hiç alakası olmayan kanıtsız iddia ve çabalar! Ben katıldığım tüm etkinliklere şu veya bu parti-örgüte destek vermek için değil, KKP politikaları doğrultusunda halkımızın-işçi sınıfının, kadın ve gençlerin yaşamsal ulusal özgürlük ve ekonomik sosyal taleplerini savunmuşumdur.

e – İkinci İddianame sayfa 7’de

“Şüphelinin terör örgütüyle organik bağ içerisinde olduğu, bu suretle “Silahlı Terör Örgütü Üye Olma suçunu işlediği…” anlaşılmaktadır diye iddia ediyor İddia makamı! Peki kanıt? Sinan Çiftyürek iddia edildiği gibi  “Silahlı Terör Örgütü” ile “organik bir bağ içerisinde” ise, hangi organında yer almakta, konumu nedir? Hangi hücre, ilçe, il, merkez organında yer almaktadır? Çünkü “organik birlik” başka türlü olmaz.

Sayın Başkan Sayın üyeler

Onca yasadışı deneyimim, her eve değil her kişiyle bütünleşen akıllı cep telefonları ve artık akıllı kentlerden akıllı yollara kadar gelişen teknoloji koşullarında; biz 20 yıl önce yasadışılığın bittiğini ilan ettik ve bunun bilinciyle davranıyoruz. Biz yasadışı olduğumuz dönem onun kurallarına göre davrandık. Yasadışılığı geride bıraktıktan sonra bu kez yasal meşru mücadelenin kurallarına uygun davranmanın gereklerinin bilincindeyiz. Yani dün yasadışılıkla bugün ise yasallıkla oyun onanmayacağını biliyoruz sayın İddia makamı!

f – KKP adına yasal açık siyaset yapan parti ve örgütle görüştüm, görüşürüm. PAK, PSK, DTK, DBP, HDP, CHP, SP, HAK-PAR, Azadi Partisi, PİA…vb. ile düzenli aralıklarla görüştüğümüz gibi. Hatta Dil kampanyası çerçevesinde Ankara’ya giden Kürt Dil Platformu içerisinde bulunan 9 parti temsilcileri; CHP, HDP, SP ve AK Parti, İYİ Parti’den de randevu istedik ve üçü ile Mecliste görüştük. Yani Sinan Çiftyürek’i KKP’den kopartarak başka bir politik-örgütsel forma yamama çabaları beyhude çabalar olup bunun ne teorik-politik ne de pratik örgütsel karşılığı yoktur. Sinan Çiftyürek olarak, 1980’de kurulmuş bulunan Kürdistan Komünist Partisi’nin kurucusu, üyesi ve başkanı olduğum gerçeğime rağmen (ki bu gerçeği farklı açılardan savundum) beni başka bir örgütün “üyesi” olduğumu iddia etmek hukuk skandalı olduğunu tekrar belirtmek istiyorum.

Özetle ben iddia makamının “Silahlı Terör Örgüne Üye Olma” iddiasını reddediyorum. Benim tam 40 yıldır partim-örgütüm var, bu KKP’dir. Ben KKP Genel Başkanı kimliğimle başka bir parti ya da örgütün üyesi olursam İddia Makamına gerek kalmadan Partim zaten beni yargılar ve partiden atar.

Sayın Başkan Sayın Üyeler, takdir sizin.

B – “Terör örgütü propagandasını yapmak” suçlaması ve karşı tutumum

Sayın Başkan, Sayın Üyeler

Öncelikle, şunun altını çizerek belirtmek istiyorum; ben yoldaşlarımla birlikte 40 yıldan bu yana KKP’nin program, kongre karar ve politikaları doğrultusunda; halklarımızın, işçi sınıfımızın, ulusal özgürlük ve toplumsal kurtuluşları uğruna propaganda ve mücadele geliştirdik. Bu iki eksenden hareketle güncel yaşamsal ulusal, ekonomik, sosyal, kültürel, siyasal talepler doğrultusunda propaganda geliştirdik, bundan böylede aynı doğrultuda propagandamızı sürdüreceğiz. Bu çerçevede dün TEVKURD, bugün PZK yani Kürt Dil Platformu’nda ve Kürdistan partileriyle Yerel Seçim İttifakı ile Kürdistani Çalışma İttifakı adı altında yasal parti ve örgütlerle ortak iş ve eylem geliştiriyoruz, politik mücadele ve propaganda yapıyoruz. Newroz’da, konferanslarda, PZK toplantılarında, basın açıklamalarında, sosyal medya hesaplarımda söylediklerim; partimin politikalarının propagandasından ibaret olup İddia makamının hakkımda ileri sürdüğü “Terör Örgütü Propagandasını Yapmak” ile en ufak bir alakası yoktur, iddiayı reddediyorum. Başka bir örgüt/partinin propagandasını sürdürmem, KKP Tüzüğüne aykırıdır, sürdürülemez.

İkincisi; İddianamenin 54-55-56-57-58-58-60. sayfalarında; güya “X/5 Erkek Şahıs”ın benimle yaptığı “röportaj” da; ÖSP’nin kuruluşu ve amaçları, Kürtler arası ulusal birlik çalışmaları, Diyarbakır Konferansı sonuç bildirisi, imza kampanyası, statü elde etme, federasyon, Türkiye ve Kürdistan’da ayrı ittifaklar, Erbil’de Ulusal Kongre, DTK yapısı vb. hakkında söylediklerim neden başka bir örgüt/partinin propagandası oluyor? Söylediklerimin temel hatlarıyla KKP’nin görüşleri dolayısıyla neden KKP’nin propagandası olarak kabul edilmiyor? Yedi sayfalık “röportaj” da reddettiğim “X/5 Erkek Şahıs” üzerinden yaratılmak istenen kriminal durumdur yoksa belirttiğim gibi aktarılan görüşler kimi eklemeler, vurgular hariç benim görüşlerimdir!

İddia makamına çağrım şudur; Sinan Çiftyürek’i başka bir parti, örgüt üzerinden değil partisinin ve kendisinin görüş ve politikaları üzerinden yargılayın. Tıpkı Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının Anayasa Mahkemesi’nde açtığı dava gibi.

Üçüncüsü; Yine İkinci İddianamede “Şüphelinin katıldığı eylemler” başlığı altında sayfa 2, 3, 4, 5, 6’da kimi etkinliklerden konuşmalarım aktarılmış. Örneğin

“Sizlerin de bildiği gibi Newroz direniştir, Newroz baharın müjdesidir, Newroz özgürlüğün ve bağımsızlığın müjdesidir. Hepinizin Newrozu kutlu olsun. Umut ediyoruz ki 2019 Newroz’u Güney Kürdistan’ın bağımsızlığına ve Batı Kürdistan’ın federasyonuna vesile olur……” sy 2.

“Belediyeleri alırsak… Biz diyoruz ki, diyeceğiz ki bütün halklar, bütün inançlar, bütün siyasi partilerden halkımız bizim halkımızdır. Particilik yapmayacağız, herkese eşit yaklaşacağız… Aylık, yıllık olarak gelirimizi, giderlerimizi halkımıza teşhir edeceğiz, halkımızın onayına sunacağız. … ve çağrıda bulunmalıyız makam arabalarını bir kenara bırakmalıyız…” sy 3…… “şeklinde konuşma yaptığım” belirtiliyor.

Sayın Başkan

İddia makamının aktardığı ve özetlediğim konuşmalarım neden soruşturma konusu ve önemlisi neden başka örgütlerin propagandasının gerekçesi olarak sunuluyor?

Dördüncüsü; “29.06.2019 günü PAK organizasyonunda ….. Şeyh Sait Anma Etkinliği düzenlendiği” ve benimde katılıp “destek verdiğim” belirtiliyor. Ben Şeyh Sait ile ilgili çok etkinliğe katıldım ancak İddia makamının belirttiği etkinliğe katılmadım.

Beşincisi; 07.01.2019’da Ayaz düğün salonuna katıldığım ve Yerel Seçim İttifakı deklarasyonunun okunduğu, ulusal birliğin vurgulandığı basın açıklamasına katılıp “destek verdiğim” iddia ediliyor. Doğrudur ama yine destek vermedim oranın bir bileşeni olarak oradaydık. Ayrıca yapılan basın açıklamasının nesi soruşturma konusu? Hali hazırda o basın açıklaması ile ilgili hakkımızda bir soruşturma doğrudan açılmış değil.

Altıncısı; HDP Vedat Aydın Konferans Salonunda DTK  08.09.2018 günü gerçekleştirdiği “8. Kongre I. Genel Kurul” toplantısına misafir olarak katılmış ve bir konuşma yaptım. Burada sorulması gereken soru şudur; HDP ve DTK yasal kurumlar olduğuna göre oraya gitmemiz neden soruşturma konusu?

Yedincisi; 27 Temmuz 2019 günü İstasyon meydanın da düzenlenen mitingde yaptığım konuşmam tümüyle iddianameye alınmış. Yaptığım konuşmam doğrudur ve savunuyorum ama konuşmanın başka herhangi bir parti-örgütün propagandası olarak değerlendirilmesini ise reddediyorum. Konuşmamda özetle; demokrasi ve barışın öneminden; Halepçe’de savaşın ne demek olduğunu; kendi ulusal sembolleri ile Trabzon’da saldırıya uğrayan Kürt turistlerin bir daha Türkiye’ye gelmemelerini; Kürtler arası medya savaşının olumsuzluğunu; Kürt halkının top-tanktan daha güçlü silahı olduğu bunu seçimde AKP’yi sandığa gömen sivil irade olduğu; Kürt meselesinin artık Kürdistan meselesine evirildiği… Diyorum. Yine aynı soruyu soruyorum; bu söylediklerim neden soruşturma konusu yapılmış ve önemlisi neden başka bir örgütün propagandası olarak sunuluyor?

Sekizincisi; Diyarbakır belediyesine kayyum atanmasının ardından Çarmar önünde yapılan oturma eylemine İddia makamını belirttiği gibi sadece “19-20-21” günlerinde oturma eylemine destek vermedik KKP olarak 56 günün yarısından fazlası oradaydık. Ve birilerini destek için de değil kendi irademize sahip çıkmak için oradaydık. Çünkü Mızraklı bizim de oy verdiğimiz adaydı.

Dokuzuncusu; “Açık Kaynak Araştırması” alt başlığı altında ise twitter, fecabook gibi sosyal medya hesaplarımda ki paylaşımlarım da bölgede süren savaşı ve işgalleri eleştiren ve savaşın işçiler, ezilenler için zam ve daha fazla işsizlik olarak geri döndüğünü belirtmiştim. Bugün o tespitlerimin daha fazla doğrulandığına inanıyorum. Dün söylediğim “tüm işgalci devletler Suriye’den çekilmeli” görüşüm şimdi İdlib’te yaşanan dar alanda ki küresel ve bölgesel aktörlerin doğrudan savaşla burun buruna gelmiş olmaları acı gerçeğiyle doğrulanmış oluyor. Aynı şekilde özellikle bu görüşlerimin soruşturma özellikle dava konusu yapılmasını reddediyorum.

Onuncusu; İkinci İddianame “Delillerin Değerlendirilmesi, Netice ve Talep” başlığı altında; İddia makamı; “Sanığın eylemlerinin kısa sürede terör örgütü propagandasına dönüşen gösterilere katılma eylemi niteliğinde olduğu… propaganda niteliğindeki paylaşımların terör örgütünün cebir, şiddet ve tehdit içeren yöntemlerini övdüğü, meşrulaştırdığı ve bu yöntemlere teşvik ettiği, ülkemizde suç tarihlerinde mevcut olan terör faaliyetleri değerlendirildiğinde mevcut dosya kapsamında yakın tehlike kriterlerinin mevcut olduğu, bu suretle şüphelinin suç işlemek kastının kesintiye uğramadan belirli aralıklarla zincirleme şekilde gerçekleştiği, bu eylemiyle Silahlı Terör Örgütü Propagandası yapmak suçunu işlediği, bu suretle dava açmak için yeterli şüpheye ulaşıldı…” deniyor! İddianameden bunları okuyunca “vay be ben neymişim de haberim yokmuş” dedim kendi kendime!

Sayın başkan Sayın Üyeler,

Ben hangi “terör, şiddet, tehdit” eylemlerini ve nerede övmüş, teşvik etmişim? “Suç işlemek kastım kesintiye uğramadan belirli aralıklarla zincirleme gerçekleştiği”ne göre somutta hangi suçu nerede kime karşı işlemişim? İddia makamı bunları somutlaştırmadan sadece konuştuklarım, yazdıklarım ve katıldığım kimi yasal demokratik etkinliklerden hareketle bunları ileri sürmesi tamamıyla dayanaksız ve keyfidir. Yani “ben iddia ettim oldu bitti” niteliğinde iddialar olarak görüp reddediyorum. 

Eğer İddia makamı illa da Sinan Çiftyürek’i cezalandırmak istiyorsa ve bunu görüşlerine, konuşmalarına, demokratik tepkilere dayandıracaksa ben huzurunuzda kendimi cumhuriyet savcılarına ihbar ediyorum: 7 adet kendimin, 15 kitap anonim olmak üzere toplam 22 kitap; 500’ü Sinan Çiftyürek WEB sayfasında yayınlanmış olmak üzere 1200 civarında makale; onlarca röportaj, tv programı… Buyursunlar Cumhuriyet savcıları beni ideolojik, politik, pratik tutum ve pratiğim üzerinden KKP’li olarak yargılasınlar! Ötesi “sen ne dersen de ben senin cezalandırılmanı istiyorum” demektir.

Sonuç ve talep;

Sayın Başkan, Sayın Üyeler

İddia makamının hakkımda ileri sürdüğü, “Silahlı Terör Örgüne Üye Olma” ve “Terör Örgütü Propagandasını Yapmak” iddialarını reddediyorum çünkü sizlere özetlediğim ve belgeler sunduğum politik-örgütsel geçmişim ve bugünümle zerre kadar ilişkisi yoktur. Bir Parti başkanını üstelik Anayasa Mahkemesi’nde davası devam eden KKP’nin Genel Başkanını başka örgütten yargılamak skandaldır bu skandalı ortadan kaldıracağınıza inanıyor ve talep ediyorum.

Hakkımda yurtdışı yasağının kaldırılmasını iki nedenle talep ediyorum;

Birincisi; ben 12 Mart 1971’den beri siyasetin içerisindeyim. 12 Mart 1971’i, 12 Eylül 1980’i ve cezaevi, gözaltı vb. yaşayarak geldim bugüne. Ama asla aklımdan Yurtdışına çıkmak gelmedi. “Ben yurtdışına gidebilirim peki ya uğruna mücadele ettiğim halk, halklar? sorusunu kendine soran felsefem gereği olarak ülkeden çıkmayı bugüne kadar reddettim. Bundan sonra da reddedeceğim 50 yıllık zorlu siyasi pratiğim kanıttır. Zaman zaman kısa süreli Yurtdışına panel, konferans için gidip geldim ama dışarıda kalmadım.

İkincisi; yanımda getirdiğim “Kapitalizmin Tarihsel Fiziksel Sınırları” kitabımın özellikle son Avustralya’daki mega felaket yani doğanın, insana “sınırını, haddini bil yoksa seni mahvederim” büyük saldırısının ardından kitabımla ilgili Yurtdışından da talep gelmesi nedeniyle yasağın kaldırılmasını istiyorum. Ve soruşturma tamamlandığına göre telefon ve bilgisayarımın tarafıma iadesini de talep ediyorum. 03.03.2020

Saygılarımla.

Sinan Çiftyürek

Kürdistan Komünist Partisi – KKP

Genel Başkanı

Exit mobile version