Eyüp Yalur / Yazarın diğer makaleleri için tıklayınız
Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK); Bağkur, emekli sandığı, SSK (Sosyal Sigortalar Kurumu) ayrı birimler değil, hepsi SGK çatısı altında birleşmiştir. İşveren adına çalışanlar, kendi adına çalışanlar ve kamu kurumlarında çalışanlar arasındaki ayrımlar devam etse de tamamının sigorta branşları SGK üzerinden yürütülmektedir.
Bütün çalışanların sigorta primi ödemelerinden işveren sorumludur. İşveren her ay işçinin brüt maaşından SGK’ya belirli bir prim aidatı öder.
SGK’nın görevleri 5502 sayılı kanunun 3. maddesine göre belirlenmiştir.
Sosyal güvenlik hakkı, anayasanın 60. maddesindeki “Herkes sosyal güvenlik hakkına sahiptir. Devlet bu güvenliği sağlayacak gerekli tedbirleri alır ve teşkilatı kurar” hükmü ile açıkça ortaya konmuştur.
SGK, sosyal güvenliğe ait olan konularda uluslararası gelişmeleri izler ve değerlendirmeler yapar. SGK kendi kurumuna bağlı olan gerçek ve tüzel kişilere hizmet sunar. Onları hak ve yükümlülükleri konusunda bilgilendirir.
Buraya kadar her şey harika ötesi, demokratik bir ülkede olması gereken bir işleyiş.
Oysa uygulama tam bir facia. Çağımızın vebası kanser hastaları tedavileri için gerekli ilaçlara ulaşamıyor. SMA hastası çocukların tedavileri pahalı olduğu için yapılamıyor, aileler çocuklarının tedavileri için yardım kampanyaları düzenliyorlar, hastadan alınan eczane katkı payları oldukça yüksektir, zaman zaman eczanelerle SGK arasında yaşanan ekonomik krizlerden dolayı eczaneler SGK hastalarına ilaç vermiyorlar.
Sigorta sisteminin finansmanı alınan primler vasıtasıyla sağlanmakta olup, aktif sigortalılardan alınan primler, tüm sigortalıların ödemelerini karşılamak üzere kullanılmaktadır.
4A’lılara SGK işsizlik primi adı altında toplanan paralar, büyük işverenlere, yandaş şirketlere teşvik adı altında sıfır maliyetli kredi olarak peşkeş çekiliyor.
SGK’lıların yaşadıkları bu rezaletin sorumluları meğer çalışanlarının SGK primlerini ödemeyen iktidara yakın şirketler, belediyeler, halka her anlamda örnek olması gereken milletvekillerinin sahibi oldukları işyerlerinin, şirketlerinin SGK primlerini ve vergi borçlarını ödememeleriymiş.
Ey iktidar Bağ-Kur ve SSK prim borçlarını ödeyen küçük esnaf ve dürüst şirket sahiplerini siz aptal mı sanıyorsunuz.
RT Erdoğan her platformda Kemal Kılıçdaroğlu’nu SGK’yı batırmakla suçluyordu. Bugün batan SGK’nın sorumluları olarak belediyelerin SGK’ya olan borçlarını görüyor. Burada iktidarın hiçbir suçu yok!
AKP hükümeti bu devasa borçların sorumlusu olarak gördüğü belediyelerin seçimlerden sonra daha yeni yüz günleri doldu. Bundan önce neredeydiniz?
Elinizdeki belediyeleri kaybedince mi aklınız başınıza geldi.
İktidara göre SGK’ya en fazla borcu olan beş belediyenin CHP belediyesi olduğunu açıkladı.
Türkiye genelinde belediyelerin SGK’ya olan toplam prim borcu 96 milyar liraya ulaşmıştır.
CHP belediyelerinin toplam prim borçları 67.7 milyar lira.
Diğer belediyelerin prim borçları 28.3 milyar lira.
Oysaki SGK’nın 540 milyar lira prim alacağı vardır.
İktidar bu paraları da tahsil etmek zorundadır.
İktidarın yandaş şirketlerin ödemesi gereken 600 milyar lira vergi borcunu da tahsil etmelidir.
İktidar kur korumalı mevduat hesabı ile kaybedilen 1.2 trilyon liranın hesabını da vermelidir.
Belediyeler üzerlerine vazife olmayan işlere şov amaçlı ya da popülist politikalarla günü kurtarmak adına seçmene şirin gözükmek için adeta çuvallarla para saçıyorlar, gereksiz yere kadro şişiriyorlar bunların acı faturalarını SGK aidatlarını düzenli ödeyen gerçek ve tüzel kişiler oluyor.
Sosyal Güvenlik Kurumu, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’na bağlı olmakla birlikte iktidarların arka bahçesi olmamalı, asli görevine dönmeli, prim alacaklarını başta büyük şirketler, iktidarın yandaş şirketleri ve belediyeler olmak üzere tüzel ve gerçek kişilerden toplamalıdır.
Temel amacı olan sosyal sigortacılık ilkelerine dayalı etkin, adil, kolay erişilebilir ve mali açıdan sürdürülebilir çağdaş standartlarda sosyal güvenlik sistemini yürütmelidir.