“Eğer bir ezen ulus Marksisti, ezilen ulusun tam hak eşitliği isteğini ya da onların bağımsız bir devlet kurma hakkını bir an bile unutursa, yalnızca burjuva değil, ama aşırı gerici milliyetçiliğin bataklığına kaymış olur,” saptamaları ezilen ulusun kendi kaderini tayin etme hakkının önemini vurgulayan saptamalardır.
Ancak ne yapılmak istenirse istensin; ulu bir çınar gibi karşımızda dimdik durarak; “Deli olan bu dünyada akıllılığı anlatmaktır şiir” diyen Can Yücel yalnızca bir şair değil, bir şiir okuluydu.
“Daha iyi bakacağım dünyaya”[3] deyip; bakmakla görmek arasındaki ince çizgiyi dondurarak ölümsüzleştirmekle; Ferit Edgü’ye, “Ara’nın objektifinin gördüğünü nedense bizlerin gözleri görmüyor...”[4] dedirten insandan…
Bu çerçevede bir daha tekrarlayalım: “Kriz” kelimesi Çince yazıldığında iki harften oluşur; bu harflerden birincisi “tehlike”yi diğeri “fırsat”ı ifade eder. Yani “Tehlike” ve “Fırsat” bileşkesidir kriz.