MARDİN – Xerabê Bava köyünde 1994’te babası ile kuzeni gözaltında öldürülen ve 1995’te köy boşaltmasını yaşayan Adile Bal, en son abluka altında kaldığı 7 günü anlattı. Bal, “Belki 100 kez evimizin basıldığını gördüm ama hiçbiri bu baskın kadar zoruma gitmemişti” dedi.
Mardin’in Nusaybin ilçesi Xerabê Bava (Koruköy) köyünde 18 gündür devam eden ablukadan kurtulan köylülerden 52 yaşındaki Adile Bal, yaşadıklarını anlattı. 1994 yılının Aralık ayında babası Hamit Bal ve kuzeni Bayram Bal’ın gözaltında öldürülmesi, 1995 yılında köyü boşaltması ve sayısız gözaltı, baskı gören Bal, geçmişte yaşadıkları ile son ablukada kaldığı 7 günü karşılaştırdı.
‘BABAMIN SÖKÜLMÜŞ DİŞLERİ CEBİNDE ÇIKTI’
Kendisini bildi bileli baskın, gözaltı ve göç yaşadığını dile getiren Bal, babasının öldürülmeden önce 9 kez gözaltına alındığını hatırlattı. Babasına dair anımsatmalarda bulunan Bal, “Köyümüzün civarda herhangi bir çatışma çıksaydı gelip babamı götürüyorlardı. Bazen yatağından alıp götürüyorlardı. Bir kez de 4 ay cezaevinde kaldı. En son annem kıyafetlerini getirdiğinde cebinden 2 dişi çıkmıştı. Görüşe gittiklerinde babam, ‘Ben dişlerimi sonra götürüp savcının önüne koymak için sakladım’ demiş. Babam gördüğü işkenceleri bize anlatmazdı” diye belirtti.
‘CAMİDEN KELEPÇELİ ÇIKARTTILAR’
Babası öldürülmeden önce amcasının oğlu ile birlikte köy camisinde eli kelepçeli gözaltına alındığını hatırlatan Bal, “2 ay boyunca gözaltında olduğunu kabul etmediler. Bir gün arabamız Akarsu köyünden dönerken cenazesini buluyorlar…” dedi.
‘TEK KİŞİ YARGILANMADI’
Babasının öldürülmesine ilişkin tek bir kişinin yargılanmadığını, açılan tüm davaların sonuçsuz kaldığını kaydeden Bal, ardından gelen baskı silsilesini şöyle aktardı: “95’te gelip ‘Köyü boşaltacaksınız’ dediler. Kimimiz ağlıyordu, kimimiz nereye gideceğimizi bilmiyorduk. Evlerimizi bırakıp gittik. 2002 yılında da yeniden köye geri döndük.”
‘YEMEDİM İÇMEDİM’
Askerlerin köyü bastığı gün misafir oldukları komşularında “rehin kaldık”larını anlatan Adile Bal, “Postallarıyla girdiler, silahları başımıza doğrultarak ‘Yere yatın’ dediler herkesi dışarıda kar üstünde çıplak beklettiler. Ellerinde bir liste vardı, ona göre gözaltına alıyorlardı. Aralarında kadınlar da vardı. Komutanları eve yerleşti. Komşumun 12 ve 14 yaşlarında iki genç kızı vardı. Onlara çay servis ettirdiler. Yemek yapıp yediler. Sonra televizyonun karşısına uzanıp survivor izlemeye başladılar. Gece yarılarına kadar maç izleyip tezahürat ediyorlardı. Evdeki kızlara ise kendilerine hizmet ettirdiler. Ben bunun üzerine yemedim, içmedim. Hastalandım, ambulans ile hastaneye kaldırdılar. Öyle çıkabildim ablukadan” dedi.
‘ELLERİNDE ESİR GİBİYDİK’
Evin karakol olarak kullanıldığını sözlerine ekleyen Bal, anlatımlarını şöyle sürdürdü: “7 gün boyunca ellerinde esir gibiydik. Evin içinde postallarıyla geziyorlardı. Evdeki yatakları kullandılar. Tuvalete gitmemize bile izin yoktu. Köyün muhtarı ‘Ben 72 yaşındayım ama böyle bir zulüm görmedim’ dedi.”
‘BU KEZ ÇOK KORKTUM!’
Baskın anında babasının kaybedildiği günlere döndüğünü ifade eden Bal, şunları söyledi: “Çok kez evimiz basıldı, gözaltına alındık. Belki 100 kez evimizin basıldığını gördüm. Neredeyse haftada bir evimizin etrafı sarıldı ama hiçbiri bu baskın kadar zoruma gitmemişti. Bu kez çok korktum. Korkum geçmişten geliyor. İnsanların başına bir şey gelir diye korktum” diye vurguladı. Bal, köye dönmek için ablukanın bitmesini beklediğini dile getirdi.
Dicle Müftüoğlu / Sedat Yılmaz – dihaber