Suriye ordu güçlerince Aralık 2016’da Doğu Halep’in cihatçı örgüt El-Nusra Cephesinin elinden kurtarılmasından sonra Batılı medya kuruluşları adeta koro halinde sivil halkı kitlesel olarak rehin alan El-Nusra örgütü görüşlerine yer vererek haber yapma yoluna gitmişlerdi. Suriye düzenli ordu güçlerinin, Rusya’nın hava desteğiyle, ilerleme kaydetmesiyle birlikte sivil halk kesiminde meydana gelen acı kayıpları ve halkın yaşadığı cehennem azabını hikâye eden yazılar yayınlanmıştı. Halep kentinin cihatçı örgüt El-Nusra’nın elinden geri alınma haberleri Fransa basınında; RFI kanalı tarafından “şehrin can çekişmesi”, Le Parisien gazetesi tarafından “yangın yeri topraklar politikası”, Libération gazetesi tarafından “yüz karası” ve Le Monde gazetesi tarafında ise “trajedi” şeklinde verilmişti.
Batılı bazı başkentlerde Suriye’deki sivil halka destek olarak düzenlenen gösteri haberleri medyada kuruluşlarında bol miktarda yer almıştı. Fransa hükümet yetkilileri, sivil halkın tahliye sorununu görüşmek üzere, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyine acilen çağrıda bulundu. Fransa’nın Birleşmiş Milletler (BM) nezdindeki temsilcisi Batılı hükümetler cephesinde ve Batılı medya kuruluşlarında hâkim bakış açısını şöyle özetlemişti:
“Yaşanan bu trajedi birilerinin yaptığı vahşetin sonucu iken, diğerlerinin aktif suç ortaklığı ve mutlak kinizmi/hayasızlığı olup, aynı zamanda, başka birilerinin alçaklığı ve aymazlığının sonucudur. Kurum olarak BM ve uluslararası topluğun korkak iradesini söyleme cesaretimizin olması gerekiyor.”
Batılı medya kuruluşlarında Halep şehrinin cihatçı örgütün elinden kurtarılması haberleri kurban giden sivil halka reva görülen kaderin aksi yönünde olacak şekilde, Rusya-Suriye yönetimlerinin barbarlık vahşeti olarak verildi. El-Nusra Cephesi ve bağlı cihatçı gruplar “yangın yeri topraklar politikası” kurbanları olarak “ılımlı isyancılar” şeklinde değerlendirilmişti. Konuyla ilgili görüşleri, kamuoyunca bilinen Suriye “Beyaz Kasketliler” gibi STK’ların hesapları üzerinden sosyal medya ağlarına aktarıldı. Ayrıca özel olarak seçilen, bütün dünyanın Suriye yönetimine tepki göstermesine yol açan küçük “Bana” sahte hesabı üzerinden Suriye rejimi tarafından halka reva görülen “zulümler” şeklinde dünya kamuoyuna sunuldu.
ABD’nin başında bulunduğu uluslararası koalisyon Musul kentinin IŞİD örgütü elinden kurtarmak üzere benzer saldırıları Irak topraklarında da düzenledi. Le Monde gazetesi uluslararası koalisyonun desteğiyle Irak ordusu tarafından yürütülen operasyonun hedeflerine tanımlama getiren Irak Başbakanı açıklamasını aktarmıştı;
“Irak ordu güçleri vatandaşlarımızı IŞİD teröründen kurtarmaya başladılar.”
«Alçaklık» ve «yangın yeri topraklar politikası » gibi ibarelerle tanımlanan «Halep Savaşının» aksine Musul Savaşı Batılı basın organlarında «IŞİD örgütü teröründen kurtarmak» operasyonu şeklinde sunuldu.
Halep ve Musul şehirlerinde yaşanan durum aynıydı; aynı ideolojiyi benimseyen ve benzer savaş metotlarını kullanan selefi gruplara canlı kalkan olarak kullanılan sivil halk her iki şehirde de rehin alınmıştı. Aradaki fark; Batılı güçlerin bölgedeki olaylar konusunda dünya kamuoyuna yaptıkları resmi açıklama ele alınırken gazetecilik faaliyetinin nasıl icra edildiğinden kaynaklanıyordu. Haberler şöyle sunulmuştu;
Halep’te Rusya-Suriye “barbar” yönetimleri sivil halkı ve “ılımlı” isyancıları şehit ediyorlar. Musul’da ise uluslararası koalisyon destekli Irak askeri güçleri “sivil halkı IŞİD teröründen kurtarıyorlar”.
Musul’un “iyi niyetli güçler” marifetiyle kurtarılma hikâyesi sivil halk cephesinde meydana gelen kayıplar ve yaşanılan acılarla dolu insani durum söz konusu edilmeksizin büyük bir sessizlik içerisinde sunulup, belirli oranda coşku da katılarak sunuluyor.
Merhametten coşkuya
Le Figaro gazetesi, 01 Kasım 2016 tarihli sayısında, Irak ordusu saldırılarına Fransız topçu birlik desteğini adeta kendinden geçerek sunuyor ve olayı okurlarına şöyle aktarıyordu:
“Topçu atışı yapmak üzere donanımlı beş kamyon ve yüz kadar askerden meydana gelen bir askeri güç Musul şehrinin güneyinde kalan Kayara üssüne konuşlandırılmıştır. Bu askeri birlik her zamanki ateş etme görevini ifa ediyor”
“Musul’u kurtarmak” ibaresiyle Fransız ordu toplarının kadrajlandığı çok sayıda fotoğrafın yer aldığı bir makalede Fransız topçu gücünün Musul kentinin 60 km güneyinde, Kayara üssüne yerleştiği belirtiyor. Bununla birlikte, (siyasetçi, havacılık ve silah sanayi alanında iş adamı) Serge Dassault’un gazetesinde verilen haberlerde Irak’ta yapılan “cerrahi müdahale” veya sivil halk arasında seçilen, onlarca kilometre mesafede seyreden Fransız topçu birliğinin odaklandığı hedefler ile ilgili herhangi bir soru yer almıyor. Fransız yapımı toplar söz konusu olduğunda, Le Figaro gazetesi kalem erbapları bu can sıkıcı konuya temas etmeyerek, okuyucu kitlesini Musul halkına “özgürlük” getiren bu kahramanlık silahları konusunda bilgilendirmeyi tercih ediyorlar:
Beş adet topun başında beş Fransız askerinin bulunduğunu ve saatte 30 obüs topu potansiyelini devreye sokabilen, “dakikada altı atış” ateş gücü sağlandığını öğreniyoruz. Ayrıca engajman süresi detayını veya atışların isabetli olma prosedürü hakkında ve de hedefi vurma noktasında tahribat yapma yarıçapı konusunda bilgi ediniyoruz. Fransız yapımı toplarının isabetli bir şekilde hedefi vurma özelliğine vurgu yapılarak zaten Irak halkına “cerrahi” müdahale karakteri konusuna bir açıklama oluyor. Makalenin sonunda Irak tümeni komutanı General Nacim El-Caburini ağzından “Fransız askerleri bize çok yardın ediyorlar: Birliklerimizi eğitiyorlar, uçak gemisini yönetiyorlar ve toplarıyla gece gündüz ateş ediliyor” açıklamasını öğreniyoruz. Fransız yapımı topların işlevselliğine övgü yağdıran makalelerden iyi bir örnek.
Silah tüccarı Serge Desasault’un gazetesi Mart ayın yedisinde Fransız yapımı “Sezar toplarının” hedefi vurma etkinliği konusuna büyük bir paragraf ayırarak haber yapmıştı. Gazetedeki bu haberi okuyan kişi, Ocak ayının sonunda Musul şehrinin doğu yakasındaki mahalleler IŞİD örgütünün elinden alındıktan sonra, Şubat ayının ortalarından itibaren Irak Askeri güçleri saldırıları Musul’un güneyine doğru yoğunlaştığı bilgisini ediniyor. Le Figaro gazetesi yazarlarına göre, Musul halkının kurtuluşu çok değerli Fransız yapımı topları sayesinde olduğunu öğreniyoruz. Çünkü Irak ordusu bu toplarla “Musul halkını IŞİD teröründen kurtarıyor.” Irak askeri güçleri Musul’un Doğu yakasındaki mahallerin kurtarılması sırasında “Washington yönetimindeki uluslararası koalisyonu desteğinden faydalandıkları” bildiriliyor. Bu destek esas itibariyle, son on beş günlük süre zarfında, çok sayıda atış gerçekleştiren Fransız yapımı Sezar toplarının da takviyesiyle havadan verilmiştir”
Serge Dessault’un gazetedeki haberi okuyan kişi, hedefi isabet noktasından itibaren elli metre mesafede tahribat yapma gücüne sahip Fransız yapımı obüs toplarıyla Musul sakini kaç kişinin hayatının sonlandığı konusunda hiçbir zaman bilgi sahibi olmayacak. Bu saldırılar sırasında sivil halktan kaç kişinin kurban gittiği hiçbir zaman haber olmayacak. Musul saldırısında kurban giden sivil halkın bilançosu şimdiye kadar hiçbir basın organında yer almış değil. Ve Musul Savaşı “insani bileşeni” medya organları programlarında yer almayan konu olma özelliğini taşımaya devam ediyor. Bu savaş, uluslararası koalisyonun resmi açıklamasına göre, “halkın IŞİD teröründe kurtarılması” versiyonunun tersine bir durum yorumu oluyor. İşin bu yanı “Musul Savaşının” medyada ne şekilde yer aldığını karakterize ediyor; icra edilen gazetecilik faaliyetinin aslında, yerine göre, askeri operasyonların tamamlayıcısı ve askeri sözcülük görevini gördüğünü gösteriyor.
Görevlendirilmiş gazetecilik
Le Monde gazetesi Irak Özel Kuvvetleri faaliyet sahasında görevlendirilmiş iki muhabir; Hélèlene Sallon ve Rémy Ourdan ile bir de foto muhabiri Laurent Van der Stock göndermiştir. Le Figaro gazetesi muhabir olarak Thierry Oberle’yi Kürt Peşmerge Güçlerin ve Samuel Forey’i de Irak Ordusuna mensup askerlerin olduğu yerlere göndermiştir. France 24 ve TF1 haber kanalları da “Musul cephesinde cihatçı örgüt IŞİD güçlerine karşı savaşan Irak askeri güçlerinin kaydettikleri ilerlemeleri gün be gün takip etmek üzere muhabir göndermişlerdir.
Birinci Körfez Savaşı sürecinde Irak’ta sergilendiği gibi; gazetecilik mesleğinin medya gücünü elinde bulunduran belli bir sınıfın bayraktarlığı yapıldığı ve gazetecilik nişanı haline getirildiği, birçok eleştiriye konu olan, “tarafsızlık” veya “objektif” gazetecilik ilkeleri dikkate alınmaksızın, askeri hedeflere yönelik haber yapmaya odaklanmış gazetecilik faaliyetine benzer bir durumu Musul Savaşında da görevlendirilmiş gazetecilik olarak görmekteyiz. Le Figaro gazetesinde çıkan konuyla ilgili makalelerde karikatürize edilerek sunulduğu şekliyle askeri ve stratejik kaygılar dikkate alınarak gazetecilik mesleği icra ediliyor. Gazetecilik adına sergilen faaliyetler elbette bu kadarıyla sınırlı değil.
Euronews kanalı, 07 Mart’ta, Irak Başbakanı Haydar El-Abadi’nin açıklamalarını ekranlarına taşıdı; “IŞİD örgütü militanları ya bu topraklardan çıkacak veya öldürülecekler.”
Le Monde gazetesi 19 Şubat günü konu “uzmanı” birçok kişinin açıklamalarını aktardı. İlk açıklamayı yapan uzmana göre Doğu Musul Cephesi savaşı “kapı kapı savaş yürütmeyi gerektiren, daha kanlı ve daha yaygın düzeyde” çok daha riskli bir savaş olduğu yorumunu yaptı.
İkinci uzman ise daha da ileriye giderek şöyle bir açıklama yaptı;
“IŞİD örgütünün bu bölgedeki karşı direnci daha önemli hale gelebilir. Musul şehrinin geri alınmasından sonra cihatçı örgüt ağlarının temizlenmesi çok zor olabilir ve çok daha büyük bir önem arz edebilir.”
Suriye İnsan Hakları Organizasyonuna (OSHD) göre Halep Savaşında insan kaybı 21000’den daha fazladır. Mosul eye bloğu Mart ayı başından itibaren sivil halktan kurban giden ölü sayısının 9500 olduğunu değerlendirmekte. Le Monde gazetesi uzmanlarına göre Musul Savaşı artık en fazla ölümcül safhasına girmiştir.
Ancak, yaşanılan tarih hikâyesi hiçbir zaman halkın yaşadığı kem talihi atlatmadığı için, Batılı basın-yayın organlarının, olup bitenler konusunda herhangi bir kaygı taşımaksızın ve kamuoyuna doğru bilgi vermeksizin, Musul halkını sözüm ona “kurtarıcı” birliklerin safında yer almayı tercih ettiklerine bir kez daha tanık oluyoruz.
Kaynak: http://www.mondialisation.ca/le-silence-de-mossoul/5579578
Çeviren: Nizamettin Karabenk
http://ozguruniversite.org