Fidel FERİT & Jiyan SİLİSTRE / Yazarların diğer makaleleri için tıklayınız
Kürt müziği, tarih boyunca yalnızca bir sanat dalı olarak değil, aynı zamanda Kürt halkının toplumsal hafızasını ve kimliğini koruma aracı olarak da önemli bir rol üstlenmiştir. Yazılı edebiyatın gelişmediği dönemlerde, dengbêjler aracılığıyla taşınan sözlü kültür, Kürt toplumunun tarihsel olaylarını ve değerlerini nesiller boyunca aktarmış, kolektif bir bilinç oluşturulmasına hizmet etmiştir. Bu yönüyle Kürt müziği, halkın sadece günlük yaşamında bir eğlence unsuru değil, aynı zamanda bir direniş ve dayanışma aracı olarak da kendini göstermiştir. 20. yüzyıldan itibaren, özellikle ulus-devletlerin yükselişi ve bölgesel siyasi çatışmalar bağlamında, Kürt müziği yeni bir boyut kazanmıştır. Feodal temalı aşk ve kahramanlık anlatıları yerini ulusal bilinç ve siyasi mücadele temalarına bırakmıştır. Dengbêjlerin güçlü metaforik anlatımları, Kürt halkının baskılara karşı direnişine ve özgürlük özlemlerine sanatsal bir dil kazandırmıştır. Bu süreçte, Kürt müziği, yalnızca toplumsal mesajları taşımakla kalmamış, aynı zamanda halkın kimlik ve aidiyet duygularını güçlendiren bir simgeye dönüşmüştür. Ancak 21. yüzyılda Kürt müziği gerek siyasi baskılar gerekse değişen toplumsal dinamikler nedeniyle belirgin bir durgunluk sürecine girmiştir. 1990’lar ve 2000’lerin başında direnişin güçlü bir sesi olan Kürt müziği, dijitalleşmenin getirdiği hızlı tüketim kültürü ve popülerleşme eğilimleriyle özünden uzaklaşmaya başlamıştır. Bu makalede, Kürt müziğinin tarihsel gelişimi, 2000’lerden itibaren yaşadığı yaratıcı ve politik durgunluk ile bu durgunluğun esas sorunu olan bir halkın direniş kültüründen popüler kültüre geçişini irdeleyeceğiz.
Tarihsel Arka Plan
Kürt müziği, Kürt halkının tarihsel süreçte karşı karşıya kaldığı toplumsal ve siyasal olayların bir yansıması olmuştur. Özellikle yazılı edebiyatın yeterince gelişmediği dönemlerde, sözlü kültürün taşıyıcısı olarak Kürt müziği, halkın hem kimlik arayışında hem de tarihi aktarmasında önemli bir araç haline gelmiştir.
Dengbêjlik Kürt müziğinin omurgası olmuş ve yazılı alanın yetkin bir biçimde gelişmediği dönemlerde aşk, yiğitlik ve değerleri ayrıca halkın tarihsel deneyimlerini gelecek nesle taşıma da etkin bir rol oynayarak Kürt halkının yazılı olarak yapamadığını sözlü sanat ile yapmayı başarmıştır. Böylece halkın tarihselliğinden kopmasının veya koparılmasının önüne geçilmiştir. 20. yüzyılın ilk çeyreğine kadar bu misyonu üstlenerek devam eden gelenek özellikle I. Emperyal (Dünya) Savaşı sonrası Orta Doğu’da emperyalist sınır düzenlemeleriyle beraber Kürtlerde ulusal bilincin yaygınlaşması için sanatın bir araç olarak kullanılmasını zorunlu kılmıştır. Kürt müziği politik bir dönüşüm geçirerek, özgürlük ve direniş temalarında yaygın bir birikim oluşturmaya başlamıştır. Dönemin Kürt aydınları, entelektüelleri Kürt edebiyatında detaylı incelemeler yaparak; yazın alanında şairler, yazarlar ve dilbilimciler önemli eserler üretmiştir.
Bu dönemde, okuma yazma oranının düşük olması nedeniyle sözlü sanat, halkı bilinçlendirmek adına dengbêjler ve aydınlar tarafından etkin şekilde kullanılmıştır. Bu süreçte sanatı bir araç değil, aynı zamanda bir amaç olarak gören Kürt müziği, toplumsal değerleri taşımada önemli bir işlev üstlenmiştir.
20. yüzyılın ikinci yarısından sonra Kürt sanatçılar, yoğun baskı politikalarıyla karşı karşıya kalmıştır. Özellikle Türkiye’de sanatçılar, işkence, sürgün gibi yöntemlerle yıldırılmaya çalışılmıştır. Ancak bu baskılar, sanatçıların mücadelesini daha da güçlendirmiş ve bu direniş kıvılcımları, büyük bir Newroz ateşine dönüşmüştür. Sanatçılar, müziklerini sadece sanatsal bir ifade biçimi değil, aynı zamanda politik bir araç olarak kullanmıştır. Kürt müziği, yalnızca halkın tarihini anlatmakla kalmamış, aynı zamanda toplumsal dayanışmayı güçlendiren bir kültürel miras haline gelmiştir. Kürt müziği, bu bağlamda sadece bir eğlence aracı değil, aynı zamanda halkın özgürlük mücadelesinin bir parçası olmuştur. Özellikle 1990’lı yıllarda yükselişe geçen Kürt müziği, 2000’lere kadar bu direniş sanatı, Kürt müziğinin temelini oluşturmuştur. Müzik, bireysel bir araçsallıktan ziyade aynı zamanda Kürt halkının toplumsal hafızasına evrilmiştir. Kürt müziği Kürt kimliğinin ulus aşırı temsilcisi olarak dünyanın dört bir yanında acılarını ve mücadelelerini anlatan devasa bir toplumsal mücadele aygıtı olarak Kürt halkının tam anlamıyla sesi olma misyonunu üstlenmiştir. 1990’lar ve 2000’lerin başı, Kürt müziğinin hem kültürel direniş hem de siyasi mücadele aracı olarak yükseldiği bir dönemdi. Şivan Perwer, Ciwan Haco, Aynur Doğan ve Koma Amed gibi isimler, halkın kimlik arayışını ve özgürlük özlemini notalara dökmüştür. Ancak 2010’lara gelindiğinde müzik, yaratıcı ve politik bir durgunluk içerisine girmiştir. Bu durumu Kürt mücadelesinin genel dinamiklerinden bağımsız değerlendirmek mümkün değildir. 2000’lerin sonrasında Kürt müziği, uluslararası ve yerel siyasi koşulların etkisiyle marjinalleştirilmiş ve kendi içine kapanmaya zorlanmıştır. Dijitalleşmenin hızlı tüketim kültürü, müziği derinlikli bir araç olmaktan çıkarıp yüzeysel bir eğlence unsuru haline getirmiştir.
2000’lerden itibaren Kürtlerde örgütlü mücadele inancının zayıflaması, müziği de etkilemiştir. Kapitalist inşa ve devletin apolitikleştirme çabaları, örgütlü sanattan popüler sanata geçişe neden olmuştur. Kürt müziği, bu süreçte özgünlüğünü kaybederek geleneksel dengbêj kültürünün epik anlatımları ve mücadelenin ideolojik bir aygıtı olan Kürt müziği yerini yüzeysel ve piyasa odaklı çalışmalara bırakmıştır. Böylece Kürt müziğindeki toplumsal anlayışta yerini bireysel şöhrete odaklı bir yapıya bırakmıştır. Özellikle niteliksel anlamda bir düşüş yaşanmış; eserler, niceliksel olarak artarken içerik bakımından sığlaşmıştır. Bu durum, Kürt müziğini çeyrek asırdır “kabızlık” olarak nitelendirebileceğimiz bir tekrara sürüklemiş yeni ve özgün eserlerin üretimini tüketmiştir.
Elbette bu değişim ve dönüşümler karşısında bir yenilgiyi kabullenmekten ziyade yeniden devasa bir ateşi yakmaktır amacımız. Tarih boyunca Kürt halkına rehberlik misyonunu üstlenmiş ve bu tarihsel süreçte yeşermesine engel olmak adına sahravari bir durumda bile bir damla ile filizlenerek çölü cennete çevirmeyi başarmıştır. Bundandır ki; bu yaratıcı ve politik durgunluk bir son olarak görülmemelidir. Kürt müziği, halkının mücadelesiyle paralel olarak yeniden canlanma potansiyeline sahiptir. Ancak bu canlanma veya yeniden doğuş var olan somut şartların yeni bir sürece girmesi gerekliliği ile iç içe geçmiş durumdadır. Kürt müziğinin, çeyrek asırdır apolitikleştirilen Kürt halkının tekrar politikleşme adımlarını atmamaları ve bunu mevcut zemine taşımamaları halinde bu kör kuyudan aydınlık bir geleceğe yol alması mümkün değildir. Yeniden doğuş ancak yeniden örgütlenmeyi yükselişe geçirerek mümkün kılınabilir. Örgütlü mücadelenin yeniden ivme kazanmasıyla birlikte Kürt müziği, geçmişin direniş ruhunu yeniden yakalayabilir.