Abuzer Balî Han* / Yazarın diğer makaleleri için tıklayınız
Safevi Devleti’nin en büyük hükümdarı, Alevi inancının da en önde gelen önder ve şairlerinden biri hiç şüphe yok ki “Yedi Ulu Ozan” arasında adı geçen Şah İsmail’in (Şah Hatayi) soyu hakkında çok şey yazılıp söylenir. Alevi ve Bektaşiler arasında O, Ulu Ozan Şah Hatayi olarak da anılır. O’nun bu adı, asıl adı olmayıp dini inanç ve edebiyatta sıkça kullanılan mahlasıdır (takma ad). Fakat hükümdar olarak “Şah İsmail” adı her zaman ön planda kullanılır. O, Alevi ve Bektaşilerin Yedi Ulu Ozanından biri ve Safevi Devleti’nin de ilk kurucusudur. Farsça kaynaklarda ise adı “I. Şah İsmail veya tam unvanıyla Ebu’l-Muzaffer Bahadır el-Hüseynî” olarak geçer…
Osmanlıların kendilerine rakip olarak bölgede gördükleri en büyük devlet Alevi olan Safevilerdi. Şah İsmail (Şah Hatayî), Erdebil’de 17 Temmuz 1487 tarihinde dünyaya geldi. Babası Şah Haydar’ın ölümünden (1488) sonra, dayısı tarafından iki kardeşiyle birlikte büyütülür. Sonra can güvenlikleri nedeniyle dayısı onları Şiraz’a gönderir. Şiraz’da saklı kalmalarına rağmen bölgenin valisi haber alarak kendilerini tespit eder. Üç kardeşi de bir süre hapseder.
Akkoyunlu hükümdarı Sultan Yakup’un ölümü üzerine oğlu Rüstem Bey saltanat mücadelesinde onlardan yararlanmak ister. Üç kardeşi de hapisten kurtarır. Şah İsmail, Tebriz’e geri döndüğünde ağabeyi olan Sultan Ali, bir törenle onları karşılar. Rüstem Bey, onların bu hakimiyetlerinden korkar. Onları ortadan kaldırmanın yollarını ararken, durumu sezen Sultan Ali ve kardeşleri Erdebil’e sığınmak isterler. Sultan Ali yolda kendilerini izleyen Rüstem Bey’in askerleri tarafından öldürülür. Diğer kardeşleri Erdebil’e gitmeyi başarır. Şah İsmail ve kardeşi İbrahim burada müritlerince korunur. Bir süre sonra kendileri için güven teşkil eden ve hala günümüzde halkının çoğunluğunun Kürtlerin yaşadığı Nahcivan bölgesine gönderilirler. Şah İsmail orada altı yaşındayken ilk öğrenimine başlar. Gilyan’da altı yıl gizlilik içinde yaşamını sürdürür!..
Şah İsmail, 15 yaşında Tebriz’de taç giydiğinde (1502), öldürülen babasının öcünü almış ve Bakü’yü de zapt etmişti. Yıldızı parlayan Şah İsmail’in yaşamı Aleviliği resmi din olarak yaymak ve Safevi Devleti’nin sınırlarını genişletmekle geçer…
Safevi Devleti’ni kuran Şah İsmail Safevi; Kürt mü, Türk mü, Arap veya Azeri oluşu günümüzde bile halen tartışma konusudur. O’nun büyük dedesi Şeyh Safiyüddin Erdebilî hazretleri olup Safevi adı da bu şahsiyetin adından gelir. O’nun oğlu Şeyh Sadreddin-i Erdebili, Şeyh Safiyüddin İshak Erdebili hazretlerinin anlattıklarını ve soy kütüğünü Safevi tarikatının katibi İbn Bazzaz’a yazdırır. Şah İsmail’in soyunu (nesebini) yazan bu kitabın adı ise “Safvat as-Safa -Safvetü’s Safa-“dır.
Tarihi sahnede uzun ömürlü olan Safeviler (1501-1736), her zaman tarihte Alevi-Kızılbaş, Şii kimlikleriyle tanındıkları bilinir. Safeviler bir dil ve ırk birliğinden ziyade, bir inanç birliği etrafında varlıklarını sürdürmüşler. Bu inançta olanların başında, başta Azeriler, Türkmenler, Doğu Anadolu’da yaşayan Kızılbaş Kürtler, Zazalar gelmekteydi. Osmanlı’nın Safevilere karşı Şafi Kürtleri kullanması, Anadolu’da yaşayan Kızılbaş Kürt Alevilerle, Sünni mezhepli Kürtleri tarihte hep karşı karşıya getirmişti. Şafi mezhepli Sünni Kürtler, İdrisi Bitlisi’den bu yana zaman zaman Sünni Türklerin saflarında yer alarak, Kızılbaş ve Türkmen halkları kırdırıp, yok etmeyi birlikte hedeflemişler. Bu düşmanca tavır halen tam olarak adı geçen halklar arasındaki kırgınlıkları halen ortadan kaldıramamıştır. Osmanlı’nın Safevilere karşı, Safevileri destekleyen Kızılbaş Kürtlerin karşısına Şafi Kürtleri çıkarması, ince bir Osmanlı oyununun (politikasının) gizlenmiş olduğunu Çaldıran Savaşı’nda Şah İsmail ile Yavuz Sultan Selim’i destekleyen İdris-i Bitlisi, Kürt Osmanlı dayanışmasının bir örneğini teşkil eder! Çaldıran Muharebesi, Osmanlı padişahı Yavuz Sultan Selim ile Safevi hükümdarı Şah İsmail arasında 23 Ağustos 1514 tarihinde bugünkü İran sınırları içinde yer alan Maku şehri yakınlarındaki Çaldıran Ovası‘nda iki büyük ordunun karşı karşıya gelmesiyle olur. Safeviler yenilerek savaşı kaybeder!.. Bu tarihten sonra Safavi ordusu eski gücüne erişemez!..
Safeviler Şah İsmail’e nerdeyse Tanrı, yarı Tanrı gözüyle bakarken, O da zamanla kendini öyle görmeye başlamıştı. Yavuz’a karşı savaşırken, nasıl olsa Allah kendilerinden yana olacağına inanıyorlardı! Yenilgiden sonra bir süre daha hükümdarlık yapan Şah İsmail, yerini oğlu Şah I. Tahmasb’a (22 Şubat 1514 – 14 Mayıs 1576) bırakır. Ömrünün geriye kalan bölümünü ayrı yerlerde geçiren Şah İsmail, Azerbaycan’da bulunduğu bir dönemde daha 37 yaşında iken 24 Mayıs 1524 yılında Hakk’a yürür. O’nun cenazesi Erdebil’e götürülüp gömülür…
Şah I. Tahmasb, 1524’ten 1576’ya ölümüne kadar Safevî Devleti’nin ikinci hükümdarıdır. Şah I. Tahmasb da kendini halkına Tanrı olarak benimseterek kabul ettirir!..
Safevi soyunun kökeni için birbirinden ayrı görüşler, “Safvat al-Safa” adlı tarikat yazmalarında ve Karakoyunlu hükümdarı Cihanşah’ın vakıf belgelerinde, bu sülale hakkında bazı bilgilere rastlanılır. Şeyh Safiüddin’in dördüncü kuşaktan halefi olan Şeyh Cüneyt’tir. Şah İsmail’in babası Şah Haydar, anası Akkoyunlu hükümdarı Uzun Hasan’ın kızı Alemşah Halime Begüm Sultan anadili olan Türkçe ile oğlunu büyütür. Bu evlilik ile birlikte Safevi sülalesi ile Akkoyunlular arasında bir de akrabalık bağı oluşur!..
Şah İsmail’in babası Şah Haydar’ın da babası Şeyh Cüneyt’tir. Bu sülaleyi biraz daha derinleştirerek irdelersek, Şeyh Cüneyt’in babası, Şeyh İbrahim, Şeyh İbrahim’in de babası Hace Ali’dir. Hace Ali’nin babası Sadreddin Mûsa ve O’nun da babası Şeyh Sâfîyüddin aynı zamanda Safevi tarikatının da kurucusu olarak kabul edilir. Şeyh Sâfîyüddin’in babası İshak, İshak’ın babası ise Eminüddin Cebrail’dir. Eminüddin Cebrail’in babası Salih ve Salih’in babası Kutbuddin Ebu Bekr’dir. Kutbuddin Ebu Bekr’in babası Salahüddin Reşid, O’nun da babası Muhammed el-Hafız’dır. Muhammed el-Hafız’ın babası Avaz ve O’nun da babası “PÎROZ”dur.
Şah İsmail’in (Şah Hatayi) bu anlatılan soy şeceresinde dedesi olan Şengalli Êzdî Kürt Pîroz’a (Perûz) dayandığını birçok tarihi kaynak ve belge belirtir. Şengalli olan Pîroz, O bir Êzdî Kürdü‘dür!..(1): Safvat as-Safa (Safvetü’s Safa’nın orijinal el yazması İstanbul’daki Süleymaniye Kütüphanesi, Ayasofya Bölümünde bulunan 3099 nolu nüshasının 6/B yaprağında Safevi Devleti kurucusu Şah İsmail’in dedesinin Kürt olduğunu yazar. Diğer tarihi bazı belgelerde kimisi O’nu Türk, Faris veya Azeri olduğunu gösterir iken Şah İsmail’in kendisi de yetişme tarzı olarak kendi yaşantısına böylesi karışık bir yön vermiş olmasıdır. Şah İsmail Safevi’nin anne tarafı Türkmen. O, Türkçeyi annesinden öğrenir! Farsça ve Arapçayı öğrenim yaparken, bunların yanı sıra Azerice ve Kürtçeyi de yakın çevresinde bildiği halde O, şiirlerini hep Azeri lehçesiyle yazmış!..
Kısaca diyebiliriz ki Safevi saltanatının şahları etnik köken itibarıyla Şengalli Zerdüşt inançlı Êzdî Kürtlerden Pîroz’a kadar gider. Bu konudaki kafa karıştıran diğer etnik bilgilerin tarihi kaynaklarda yanlış olarak aktarıldığını da vurgulamak isterim. Günümüzde ise halen Safevi inancı Alevi-Bektaşi inancındaki nefes ve deyişlerde yaşadığını vurgulamakta yarar var. Eski imparatorluklar Osmanlı Devleti İmparatorluğu gibi üç kıtaya yayılmıştı. Safevi Devleti de döneminin en büyük imparatorluklarından biriydi! Hepsi gelip geçtiler! Günümüzde ise büyük devletlerin varlığı barış, demokrasi ve bilgi toplumu olarak ad yapmaktalar!..
Şah Hatayi’ye kadar giden ve cem ayinlerinde halen nefesleri saz eşliğinde söylenen O’nun dini görüşlerinden başka geriye hiçbir şeyin kalmayış olmasıdır!.. Şah Hatayi’nin (Şah İsmail) yüzyıllar önceden günümüze kadar uzanan Alevi-Bektaşi nefeslerinden başka geride hiçbir şey bırakmamış olmasıdır. Alevi-Bektaşi inancında günümüzün karanlığına ışık tutacak olan O’nun etkisinin de olduğu “İlimden gidilmeyen yolun sonu karanlıktır!” deyişini de unutmamak gerekir!..
Ekim 2024
*Lêkolîner
Kaynakça:
- Kaynak: Safvat as-Safa (Safvetü’s Safa)
- Ulu Ozanlar, A. Balî, weşanên Rê
- From Wikipedia, the free encyclopedia
- İslam Ansiklopedisi