Site icon Rojnameya Newroz

Yükselen radikal sol seçenek!

Jean-Luc Mélenchon

Boyun Eğmeyen Fransa koalisyonu önderlerinden Julian-Nicolas Calfuquir’in makalesini, Jacobin‘den BİANET çevirdi. 

FRANSA GENEL SEÇİMLERİ

Yükselen radikal sol seçenek|”Boyun Eğmeyen Fransa” ve Jean-Luc Mélenchon

Fransa’da iki hafta sürecek ulusal yasama seçimleri, Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin “üçüncü turu” gibi geçecek. Nisan’da yarışı üçüncü sırada bitiren Jean-Luc Mélenchon’un “Boyun Eğmeyen Fransa”sının parlamentoyu sağın elinden alması hiç de uzak bir ihtimal değil.

Fransa’da parlamento seçimlerine az kala Jean-Luc Mélenchon her zamankinden daha güçlü görünüyor. Batı’daki diğer halkçı sol çıkışlar kalıcı bir örgütlenme inşa etmek, hatta bir önceki seçimlerde kazandıkları oya ulaşmak için çabalarlarken, Melecchon’un France Insoumise hareketi kendisini kilit güç olarak ülke siyasetine kabul ettirmeyi başardı. Nisan’daki cumhurbaşkanlığı seçimlerinde aldığı yüzde 22 oyun ardından 12 ve 19 Haziran’da yapılacak Ulusal Meclis seçimleri öncesinde yüzde 30’a varan bir oy desteğiyle geniş sol koalisyonun -Yeni Ekolojik ve Toplumsal Halk Birliği (NUPES)- başına geçti.

Böyle bir gelişmenin birkaç ay öncesine kadar bile öngörülebilir olmayışı onun apansız sökün etmiş meçhul bir kuvvetin eseri olduğu anlamına da gelmiyor. Mélenchon çevresinde kurulan ideolojik ve örgütsel temel, yerleşik sosyal liberalizme yönelik güçlü bir muhalefet üzerinden on beş yılı aşkın bir sürede inşa edildi. Kurucu hamlelerinden biri, 2005 Avrupa Anayasası’nın referandumda reddedilmesi için verilen mücadeleydi. Hem merkez sol hem de merkez sağın desteklediği, ancak o sıra çoktan uygulamaya sokulmuş olan bir projenin Fransız toplumunca reddedilmesinin ardından Sosyalist Parti’nin solunda kalan güçler politik bir seçenek oluşturmak üzere o dönem Mélenchon’un çevresinde toplandılar.

Bu güçler 2009’da Sol Parti’nin kurulmasından, 2012’de Sol Cephe kampanyasına ve 2017’de France Insoumise’e kadar, sonunda devlet aygıtının doruklarına ulaşmak amacıyla çalıştılar. Ancak yol boyunca, hegemonyasını sürdürmek için her şeyi yapmaya hazır köklü bir güçle, yani neoliberalleşmiş sosyal demokrasiyle karşı karşıyaydılar. 2012’den 2017’ye kadar Sosyalist Parti ve François Hollande’ın cumhurbaşkanlığında temsil edilen sosyal demokrasi, sol partileri her zaman küçük ve ikincil müttefikler olarak tutmaya çalışmış, Komünistler ve Yeşiller’de az çok başarılı olabilmişti. Özellikle yerel düzeyde baki kalan gücü göz önüne alındığında, bu, sosyal-liberal taban dışında herhangi bir solcu alternatif inşa etme olanaklarını sınırlıyordu.

Mélenchon’un gerçek başarısını Nisan’daki cumhurbaşkanlığı seçimlerinin serpintilerinde görüyoruz. Avrupa’nın başka yerlerinde, -özellikle İspanya, Portekiz ve Almanya’da- yerleşik merkez sol partiler, her şeye karşın, radikal rakiplerini savuşturabildiler. Yine de burada kendi seçim alanını yaratan ve sosyal liberalizmi geride bırakacak güvenilir bir güç inşa etmeyi başaran France Insoumise oldu. Nisan seçimlerinde, Mélenchon, sırayla Yeşil Yannick Jadot’yu (yüzde 4,6) ve bir zamanların güçlü Sosyalistlerini (Paris belediye başkanı Anne Hidalgo, yüzde 1,7) gölgede bıraktı ve yaklaşan parlamento seçimlerinde Solun lierliği iddiasını ortya koydu. Uzun süredir birbirlerinin hasmı olan bu partilerin her biri, Mélenchon’u şimdi başbakan adayı olarak kabul ediliyor.

Bu aynı zamanda neoliberalleştirilmiş sosyal demokrasinin kendisinin başarısızlığı bağlamında da ele alınmalıdır. O seçimde, bu partiler toplumda yankı uyandırabilecek siyasi ayrım çizgileri ortaya koyamadılar, birçok kamuoyu yoklaması Fransız seçmenlerin esneyen eşitsizliği ve en önemli sorunları yaşamanın maliyetini düşündüklerini gösterse de. France Insoumise’in 2016’dan beri üzerinde çalıştığı, pek çok sivil toplum figürü tarafından onaylanan, dikkatli bir şekilde maliyetlendirilmiş bir program da dahil olmak üzere, Mélenchon’un kendi kampanyasının kaya gibi sağlam odak noktasıydı.

Bu, güvenilir bir radikal sol alternatifin yükselişine işaret etmekle birlikte Sosyalist, Yeşil ve Komünist partileri Mélenchon’un programına çeken NUPES’in yaratılması da yenik sosyal-liberal kampın liderlerinin şiddetli muhalefetiyle karşı karşıya. Başarısız Sosyalist aday Hidalgo, eski cumhurbaşkanı Hollande ve Occitanie bölgesinin başkanı Carole Delga gibileri, “İslam yanlısı”, “komünalist” ve “sermaye düşmanı” unsurlarca yönetilen sorumsuz bir Sol dedikleri şeyi sert bir şekilde kınıyorlar. Sosyalist Parti’nin kimi unsurları, bu tarihsel işçi partisini tamamen ortadan kaybolmaktan kurtarmak için radikal bir dönüş yapmaya uğraşırlrken, onu yıkımın eşiğine getirenler şimdi bu dönüşü sabote etme peşindeler.

Kutuplaşma

Bu değişimler, hem cumhurbaşkanlığı yarışında hem de onu izleyen parlamento seçimleri kampanyasında, Fransız siyasal alanının üç yönde giderek sertleşen bölünmesi bağlamında gerçekleşiyor. Özünde, Fransız siyaseti, Başkan Emmanuel Macron’un arkasına dizilen liberal merkez sağ blok, Jean-Luc Mélenchon’un önderliğindeki Sol ve Marine Le Pen’in Ulusal Birlik’inin hegemonyası altındaki aşırı sağ arasında bölünmüş durumda.

Bu üçlü bölünme, Macron ve Le Pen arasındaki ikinci tur oylamada bile bir şekilde doğrulanmıştı: Macron’un lehine katılımın düşüklüğü seçmenlerinin büyük bir kısmının, ona destek vermekten çok esasen olarak Le Pen’e karşı seferber olduğu gerçeğini de yansıtıyordu. Çekimserlik düzeyi -seçmenlerin yüzde 26,3’ü, aslında tek en popüler seçenek- göz önüne alındığında kayıtlı seçmenlerin yalnızca yüzde 20’sinin görevdeki cumhurbaşkanını aktif olarak destekledikleri görülüyordu.

Bu, NUPES’in rakiplerine kesin zafer adına meydan okuyabileceği bir üçüncü tur umudu sağlıyor. Bununla birlikte, geleneksel sağın zayıflığı göz önüne alındığında, bugün Les Républicains olarak bilinen merkez sağda da bir hareket var. Sosyalistlerin önderliğindeki bir önceki hükümette maliye bakanı olan Macron, 2017’deki ilk başkanlık yarışında, 2022’de “hem sağı hem solu” bir araya getirme sözü vermiş olsa da, seçkinlerden yana merkezde bu yeniden yapılanma hem neoliberal projeye bağlı eski sosyal demokrat seçmenleri hem de eski sağın büyük bir bölümünü bir araya getirerek hala sürüyor.

Ukrayna’daki savaş, enflasyon ve COVID-19 pandemisinin süregiden etkileri vb. krizler siyasal alanın kesinlikle daha fazla kutuplaşmasına neden oluyor ve bu üç kampın her birinin de kendi iç bölünmeleri var. Ancak Nisan’da her kampta birinci olan partiler, seçimlerden çok önce hegemonyalarının temellerini oluşturmuş olduklarından, kendi kamplarının arayışlarına açık ve doğal yanıtlar olabilmişlerdi.

Avrupa Modeli

2010’larda kurulmya başlayan ve bugüne kadar da gelişmesini sürdüren bu nispeten ender görülür radikal sol parti vakasıyla karşısında kıtanın önde gelen şahsiyetlerinin gözleri France Insoumise’de. Podemos’un kurucu ortağı Pablo Iglesias, Jean-Luc Mélenchon’un elde ettiği sonucun “Avrupa için bir model” olduğunu bir tweetinde dile getirdi. AB genelinde bu güçler büyük güçlüklerle karşı karşıyalarken, France Insoumise, Soldaki siyasi yeniden yapılanmanın yalnızca ana aktörlerinden birini değil, aynı zamanda merkezi eksenini oluşturuyor.

Bazı şahsiyetler, kuşkusuz, bu başarının önemini azımsama çabasındaydı. Örneğin, parlamento seçimleri için yapılan görüşmeler sırasında, kimi Yeşil ve Komünist şahsiyetler, Mélenchon’un Union Populaire’ine verilen oyların, radikal sol adaya verilen oylar olmaktan çok yeni bir Macron-Le Pen ikinci tur seçimiyle karşı karşıya kalmaktan kurtulma umuduyla verilen stratejik bir “pragmatik oy” olduğunu iddia ediyorlardı.

Ancak Nisan’saki yarışmadan bu yana yaşanan olaylar da bu tür iddiaların sınırlarını gösterdi. Şöyle y da böyle Mélenchon 7,6 milyon oy aldı ve bu taban kimi kesimlerde daha sağlam kimilerinde daha zayıf olsa da, NUPES onları daha organize bir güç halinde birleştirme imkanı sunuyor. Diğer sol partiler onun programının özünün arkasında toplandıkça Mélenchon’un kampanyası, neoliberalizm ve Macron’un otoriteryanizminden net bir kopuş fikrinin, seçim kampanyasının üzerine inşa edebileceği bir seçmen desteği temeline sahip olduğunu gösterdi.

Ancak, Sol için de birçok tehlike pusuda bekliyor. Birincisi, nüfusun artık demokratik kurumlarla özdeşleşmeyen kesimleri arasındaki siyasetten uzaklaşmanın göstergesi olan, yıllardır büyüye gelen seçimlere katılmama sorunudur. Bu bağlamda, Mélenchon’un 2022 kampanyası, eski çekimserleri yanına çekmekte büyük başarı sağlamış olmakla övünebilirdi. Ancak bu aynı zamanda karşıt yöndeki bir değişimle bu seçime 2017’deki Mélenchon seçmenlerinin katılmayışıyla dengelendi: Bu, siyasi eylemin gerçekten işe yarayacağına ikna olmamış, değişken bir seçmen kitlesi arasında bir destek temelini pekiştirmenin güçlüğünü yansıtıyor.

Bu anlamda radikal solun bir diğer zayıflığı da yerellerdeki varlığı. Gerçekten de, 2017’de Mélenchon, cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Sosyalist Benoît Hamon’u kolayca yenmişti ama izleyen parlamento seçimlerinde ve onu izleyen bölge ve belediye başkanlığı seçimlerinde, Sosyalist Parti yereldeki bakiye gücünü derinlemesine gösterirken France Insoumise ara seçimlede bocalayıp durmuştu. Bu seferki fark, geçtiğimiz ay boyunca Mélenchon’un kampanyasının ardından önemli bir medya görünürlüğü edinen NUPES ittifakının, benzeri görülmemiş bir ulusal dinamik yaratma ve aynı zamanda Sol içindeki güçler dengesini değiştirme umudu sunması. 577 seçim bölgesinde France Insoumise 326, Yeşiller 100, Sosyalist Parti 69 ve Komünist Parti 50 aday gösterecekler.

Sol için bir başka rahatsız edici gösterge, Le Pen’in oylarındaki süre giden yükseliş ve aşırı sağın parlamento seçimlerinde mütevazı da olsa bir ilerleme kaydetme şansı olması. Le Pen’in cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ilk turunda mavi yakalı işçiler ve beyaz yakalı çalışanlardan aldığı yüzde 30’u aşkın -solun aldığında fazla- desteğinin gösterdiği gibi, aşırı sağ oyların “sosyal” boyutunun güç kazanması özellikle kaygı verici. Sonucun coğrafyadaki görünümünden de özellikle kuzeyde, sanayisizleşmenin kurbanı olan bölgelerde aşırı sağ oyların çok köklü olduğu anlaşılıyor.

Bu, France Insoumise Milletvekili François Ruffin’in özellikle odaklandığı bir zorluk. Geçenlerde verdiği bir söyleşide, hareketi yalnızca büyük kentlerdeki genç ve işçi sınıfı seçmenleri arasındaki kazanımlara sırtını dayamaya karşı uyarıda bulunuyor ve bu alandaki ilerlemenin terk edilmiş küçük kasabalara odaklanmayla birleştirilmesi gerektiği üzerinde ısrarla duruyordu. Gerçekten de, Fransa Insoumise seçmenlerinin toplumsal bileşimi çelişkili: Parlamento seçimleri de dahil olmak üzere (yüzde 50’ye yakın katılımın beklendiği) oy kullanmama düzeyinin yüksek olduğu seçimlerde onu savunmasız hale getiriyor, ancak aynı zamanda diğer güçler tarafından kemirilmesini de nispeten daha güçleştiriyor.

Bu yeni Sol için son güçlük, yalnızca seçim arenasında değil, aynı zamanda toplumsal seferberlik düzeyinde de yaklaşmakta olan diğer güçlüklerle başa çıkmak içi gerekli temellerin inşasında ortaya çıkacak. Macron’un gerçek halk desteğinin zayıflığı, Fransa’nın sosyal modelini– özellikle emeklilik yaşını altmış beşe çıkararak – çökertmek üzere halkı rahatsız edecek önlemler alma konusunda hâlâ pohpohlanan hırsıyla birleştiğinde, daha fazla kargaşayı tetikleyebilir. İklim değişikliğinin etkileri ve AB düzeyinde sosyal liberal bütçe kısıtlamasının geri dönüşü gibi şimdiden tahmin edebildiklerimiz de dahil olmak üzere çok daha geniş krizlerin yansımalarından bahsetmiyoruz bile.

Heterojen partiler ve harekete geçirdikleri farklı seçmenler göz önüne alındığında, NUPES ittifakını tüm bu olaylarla imtihan edileceği kesin. Mélenchon’un önderliğindeki güçler için mesele, hem liberal merkez sağa hem de Le Pen benzerlerini karşısına daha örgütlü bir alternatifi yönlendirebilecek istikrarlı bir siyasi pusula olarak kalmaktır. Daha çok krizin yolda olduğunu biliyoruz ve bu, Fransız siyasi hayatının kutuplaşmasını ve neoliberalizmin uygulanabilir çözümler sağlamadaki yetersizliğini daha da gösterecek. Mélenchon’un hareketi, en azından, işlerin böyle gitmesi gerekmediğine dair kayda değer bir umut veriyor.

Fransa’da “Yasama Seçimleri”

Fransa’da “Yasama Seçimleri” olarak bilinen parlamento seçimleri 12 ve 19 Haziran tarihlerinde iki turlu olarak yapılacak.

Seçmenler 577 seçim bölgesinden birer temsilciyi 5. Fransız Cumhuriyeti’nin 16. Ulusal Meclis’ini oluşturmak üzere Paris’e gönderecek.

Yasama Seçimleri’nde partiler ya da listeler değil adaylar yarışıyor. Her seçim bölgesinde milletvekilliğini oyların yarısından fazlasını alan aday alıyor ve seçim bölgesini temsile hak kazanıyor. 

Milletvekilinin birinci turda belirlenemediği yerlerde en çok oyu alan iki aday ikinci turda yarışıyor, kazanan vekilliği alıyor. 


(AEK) BİANET

Exit mobile version