Site icon Rojnameya Newroz

YENİ TOPLUMSAL DÜZEN ARAYIŞLARI!

Deniz Gezmiş Hüseyin İnan Yusuf Aslan’ın anılarına saygıyla…                     

Pandemi dolayısıyla bu sene 1 Mayıs’ı yüreklerde ve balkonlarda kutladık. Daha doğrusu bu herkesin işine geldi. Hele sermaye son yıllardaki en rahat günlerini geçirdi, geçiriyor.

Mustafa Korkmaz / Yazarın diğer makaleleri için tıklayınız

Yazılı basında, görsel medyada, sosyal medyada yapılan yazılı açıklamalar, ilanlar, pankartlar afişler kurumları süsledi. Bu sene 1 Mayıs’ta sendikalar, demokratik kitle örgütleri ve sivil toplum kuruluşlarının çoğunun açıklamaları, sanki özleşmiş gibi YENİ BİR TOPLUMSAL DÜZEN’den bahsediliyordu. Neydi bunu söyleten? Başlarına taş mı düşmüştü? Yeni bir toplumsal düzen demekle neyi kastediyorlardı? En başta söylemekte yarar var. Söylemek istedikleri şey; unutulan/unutturulan, emperyalist sermayenin ve onların ideologlarının iletişim araçları vasıtasıyla maalesef hafızalardan sildirilen sosyalizmdi. Her kriz döneminde bizlerin unuttuğu, ancak sermayenin bir türlü unutmadığı, uykularını kaçıranın ise egemenliklerini kaybetme ve sosyalizm korkusudur.

Kapitalizm işçi sınıfının yetmiş yıllık reel sosyalist iktidarında çok şey kaybetmişti.

Peki, işçi sınıfı neler neler kazanmıştı?

Akla ilk gelenler…

– 8 saat ve beş günlük çalışma en büyük kazanımdı.

– Herkese sağlık güvencesi ve sigortalılık.

– Senede bir ay ücretli izin.

– Belirli bir yaştan sonra emekli olma, emekli maaşı alma ve yaşamının sonuna kadar sağlık hizmeti alma.

– Yaşayabileceği, oturacağı bir ev.

-Eğitim ve kültürel olanaklardan istediği kadar faydalanmak.

Bu sahip olduklarımızı koruyacak, haklarımızı savunacak örgütler yani sendikalar çok güçlüydü. Listeyi istediğimiz kadar uzatabiliriz. Bunlar biz işçi ve emekçilere sosyalizmin kazanımlarıydı.

Gelişmiş batılı kapitalist ülkelerdeki işçi ve emekçilerin sahip olduğu, göreceli demokratik ve sendikal haklar sosyalizmin birer armağanıydı.

Dünya işçi sınıfı ve emekçiler bu haklarını ve güçlerini, reel sosyalizmin yıkılmasıyla büyük oranda kaybettiler. Süreç içerisinde emek örgütleri işlevsiz hale geldi. Korkunç bir intikam dönemi başlamıştı. Verdiklerini vahşi bir biçime geri almak! Ancak işler istenildiği gibi gitmedi. Eski ve kötü dedikleri şeyin yerine bir şeyler konulmalıydı. Böyle bir şey mümkün değildi. Bütün burjuva iktisatçılar, satılık beyinler arayış içerisine girdiler. Ancak nafile bir uğraştı. Sosyalizmin ve sendikaların yerine yeni bir şey koyamıyorlardı.

Daha 1993’te Demokratik Almanya Cumhuriyeti devlet başkanı Erich HONECKER Hitler döneminde de tutuklu kaldığı, Berlin’deki Moabit hapishanesinden seslenerek “söz konusu olanın dünya çapında bir sınıflar savaşı” olduğunu belirtip tarihe not düşüyordu. “Hiç kimse kapitalist sömürü toplumuna ve onun ideolojisine ve ahlakına hak veren tek bir kelime duymayacaktır benden” diyor ve şöyle devam ediyordu: “Ya kapitalizm insanlığı yok oluşa sürükleyecek ya da insanlık kapitalizmin üstesinden gelecektir. İkincisi daha muhtemel ve gerçekçidir; çünkü halklar yaşamak istiyorlar. Bütün güçlüklere ve tehlikelere rağmen, şu andaki karanlık duruma rağmen umutluyum ve öyle de kalacağım. Gelecek sosyalizmindir’’ diye haykırıyordu.

Konu üzerine D. Tişkaya’nın düşüncelerini almadan önce, aramızdan ayrılışının 10. yılında, emek mücadelesinin bir neferi olan Gıyasettin Aslan yoldaşı saygıyla anıyorum.

‘Emekçiler artık isyan noktasına geldi!’

Ekonomik kriz ve bulaşıcı hastalık ile birlikte tartışılmaya başlanan yeni bir toplumsal düzen ve “hiçbir şey eskisi gibi olmayacak” söylemi sıkça söylenmeye başlandı. Biz de bu soruyu YSİ adına eğitim emekçisi D. Tişkaya’ya sorduk.

Yeni bir toplumsal düzen söylemi günümüzde çok sık sağ ve sol çevrelerin dillendirdiği bir argüman. Bir söylemin içeriğini değerlendirmeden önce kimin söylediğine bakarsak konunun içeriği hakkında daha aydınlatıcı bir bakış açısına sahip olabiliriz. Eğer söylem sağ bir zihniyetin geleceğe dair öngöreceği bir projeksiyon olacaksa bundan en çok yararlanacak olan iki kesim ortaya çıkacaktır. Üretim aracına sahip olan sermaye kesimleri ve bunları destekleyen bürokratik bir parazit ordusu bu durumun en kazançlı kesimi olarak ilk seçenektir. Bu seçenek yeni bir dünya düzenine doğru toplumu değiştirip dönüştürmeye hazırlama çalışması içerisinde olduklarını gösterir. Çünkü eski sistem artık onların kar mekanizmalarının artışı için doygunluk noktasına ulaşmıştır. Toplumun üreten kesimleri olan emekçiler artık isyan noktasına gelmişlerdir, onları kandıracak dini ve milliyetçi bir propaganda etkili olamamaktadır. Bu durumda sermaye kesimi yeni bir slogan olarak, toplumu bir süre daha oyalayabilmek için yeni bir toplumsal düzen adı altında geleceğe dönük ümit pompalar. Oysa emekçiler açısından değişecek hiçbir şey yoktur. Kapitalist sistem sürekli krizlerle kendisini var etme çabasındadır. Bu krizler sermayenin tıkandığı noktalarda onlara yeni bir can simidi olarak iktidarların sunduğu yeni nimetlermiş gibi yoksul halklara sunulur.

Bu durumda girişteki söylemden etkilenecek ikinci kesim doğal olarak üreten kesim olarak, emeğinden başka satacak bir şeyi olmayan yoksul emekçiler olacaktır. Emekçiler açısından sermayenin sunacağı yeni olan her düzen, onları bulundukları konumdan daha aşağıya sürükleyecek olan emek sömürüsünün başka bir boyutundan başka bir şey değildir. Sonuçta yeni olan her şey olumlu olacak diye bir şey yoktur. Hele bu yeniliği sermaye kesimi dillendiriyorsa sonuç mutlaka emekçilerin aleyhine; onların daha da yoksullaşmasına sebep olacak bir sonucu da beraberinde getirmesi kaçınılmaz bir sonuç olarak ortaya çıkacaktır.

Güncel anlamda Koronavirüs salgını nedeniyle ortaya çıkan “yeni bir toplumsal düzen” veya “hiçbir şey eskisi gibi olmayacak” gibi söylemler aslında küresel anlamda ortaya çıkmakta olan kapitalizmin finansal krizinden çıkmak için emekçileri kendilerine dayatılacak acı reçetelere hazırlama çabası olarak görülebilir. Elbette ki gelecek yeni değişimlere açıktır. Bu değişimin nasıl olacağına biraz da emek cephesinin nasıl bir mücadele hattı izleyeceği yön verecektir. Geleceği tasarlamanın en iyi yolu bugünü iyi anlamaktan geçmektedir. Bu anlamda sosyalist parti ve emek örgütlerinin geleceğe dair somut öngörülebilir, ayağı yere basan bir mücadele çizgisi belirlemesi önemlidir. Bu durumun sonuçlarının yoksul emekçilerin yaşam standartlarına yansıması, değişimin temel göstergesi olabilecektir.

YSİ Bülteni

Yurtsever Sosyalist İşçi – Sayı:5

Bültenin tüm sayılarının PDF formatı için aşağıdaki bağlantılara tıklayın

Sayı-1

Sayı-2

Sayı-3

Sayı-4

Sayı-5

Exit mobile version