Site icon Rojnameya Newroz

YENİ BİR DÜNYA KURMAK

“Ne yaparsan gider!”

Bu slogan bayrak olup bütün dünyanın gökleri üzerinde dalgalanmaya başladığında çoktan yeni bir sürece, yeni bir evreye girmiştik bile. Büyük bir hızla çözülme başlamıştı. İnsanlığın biriktirdiği, oluşturduğu, bir yapıya, bütünlüğe büründürdüğü ne varsa erozyona uğrayıp çöktü. Bu çöküş bütün insanlığın gözü önünde oluyor, buna karşı hiçbir şey yapamadan şaşkın bakıyordu.

DOĞAN ALMASULU / Yazarın diğer makaleleri için tıklayınız


Bu slogan bayrak olup bütün dünyanın gökleri üzerinde dalgalanmaya başladığında çoktan yeni bir sürece, yeni bir evreye girmiştik bile. Büyük bir hızla çözülme başlamıştı. İnsanlığın biriktirdiği, oluşturduğu, bir yapıya, bütünlüğe büründürdüğü ne varsa erozyona uğrayıp çöktü. Bu çöküş bütün insanlığın gözü önünde oluyor, buna karşı hiçbir şey yapamadan şaşkın bakıyordu.

Siyasal kamplar, bloklar, ulusal barikatlar, toplumsal engeller dağılıp dünya küçücük global köy haline geldiğinde kuşatıldığımızı, içinden kaçılamayacak açık bir cezaevine kapatıldığımızı anladığımızda artık geri dönüşün olanaksız olduğu yeni bir yaşama tutsak olmuştuk.

Yeni bir yaşamın içine atılmıştık. Bu  yeni yaşamda hiçbir insanı değer,kural, düzen, etik, bütünlük… geçerli değildi. Sadece geçerli olan bir slogan vardı, «Ne olsa gider!»  Bu slogan bütün yaşamı kapsıyordu ve yaşam sadece bu sloganı kutsuyordu. Önceleri çok yadırganır olsa da yıkımın, erozyonun hızı, etkisi o kadar büyük ve dönüştürücüydü ki herkesi bir anda kendi içine çekmiş ve algıyı olağanlaştırmıştı. Aslında tuhaf olan da buydu. Yeni sürece şaşırtıcı bir yetenekle uyum sağlanmıştı. Değerler, kuralar üzerine kurduğu dünyanın çöktüğünü, bittiğini gören insan, gözünü karartıp akıntıya atladı ve birbirini yiyerek koşmaya başladı. Bu koşu, hiçbir etik değer tanımayan bu koşu tek gerçek yaşam kabul edildi, olağanlaştı. Tarihsel olarak çok kısa sayılacak zaman aralığında ortaya çıkan modern dünyanın çöküş süreci geçmişi tümüyle yoksayıp kendini «ezel ve ebed» bir süreç olarak olağanlaştırdı.

İnsanı birbirinden koparıp yapayalnız, yabanıl bir varlık, nesne yapan yeni sürecin etkisinden sıyrılıp insanlığın içine düştüğü durumu ve sürüklenişi görenler elbette bir çıkış yolu arıyorlar.

Bir çıkış var mı!

Nasıl bir reçete önerilirse önerilsin sınanmamış, laboratuvarda test edilmemiş hiçbir teori, çözümleme ne bilimsel olacaktır ne de inandırıcı.
Modern dünyanın çöküşüyle birlikte kavramlarımız, ölçütlerimiz, biçemlerimiz(üslup/bütünlük), yöntemlerimiz darmadağın olmuştur. Toplumsal sınıflar, güçler, araçlar, mekanizmalar, devindiriciler vs. bir anlamda boşlukta kalmıştır. Değişim çok köklü ve büyüktür. En önemlisi de bu değişimi gerçek anlamda bütün boyutlarıyla tanımıyor olmamızdır. Eskiden geçerli olan şeylerin bugünün koşullarında ne kadar geçerli, işlevsel olduğu bilinmemektedir.

Yaşadığımız süreçte hiçbir şeye yetişemiyoruz. Herşey öyle hızlı ve ani oluyor ki neyin nerede başlayıp bittiğini anlayamıyoruz. Olaylar karmaşası içinde tutunmaya çalışırken birçok şey elimizin altından kayıp gidiyor. Tam olayları avcumuzun içine aldığımızı sanarken elimizde eriyip kayboluyor. Olayları çözdüğümüzü düşünürken bilinmezlik kocaman bir dağ oluyor karşımızda. Herşey yerli yerine oturmuş görünürken hiçbir temelinin olmadığını, boşlukta yüzdüğünü farkediyoruz. Parça bazında, küçük ölçekte, tek olayda, yöreselde, bir katmanda doğru olan, bütünlüğe, çok boyutluluğa taşındığında geçerliliğini yitiriyor.
Yani olayları, dünyayı kuşatamıyoruz…
Ama yaşam, olaylar devam ediyor…

İstesek de istemesek de «Ne olsa gidiyor»…

«Ne olsa gider!» durumunu aşıp
dünyanın bütününü görmeyi, ütopya kurmayı, gerçeği, hakikati bilmeyi isteyen insan için tek pencere, tek dalgaboyu yeterli ve tam değildir. Pencere ne kadar geniş açılı, dalgaboyu ne kadar uzak erimli olursa olsun yeterli olmamaktadır. İnsanlığın varoluş amacı doğrultusunda dünyanın köktenci değişimi bütünsel bilgi, güç ve araçlarla gerçekleşebilir. Bunu nereden biliyoruz? Modern dünyadan biliyoruz. Modern dünyanın bize öğrettiği bilgiden biliyoruz. Modern dünyanın öğrettiği ilke bütünlük (sanatta biçem/üslup, bilimde yöntem) bilinci kurulmadan bütünsel köktenci değişimin yapılamayacağıdır.

Bütünsel bilince sahip olup olmadığımızı nasıl sınarız?

Yaşamın her kategorisinde bunu yapabiliriz, bilimde, sanatta, dine, felsefede. Bütünlük bilincinin (devrim teorisi, yeni dünyanın ne olduğu ve bunun gerçekleşmesini sağlayacak güçleri, araçları, aşamaları, bilgiyi içeren bütünlük teorisi) sınanacağı en elverişli alan sanat alanıdır. Sanat alanında teori çok açık ve uygulamalı olarak sınanabilir. Köktenci büyük bir toplumsal dönüşüm başka hiçbir yerde bu kadar açık ve tam denenemez. Tarihte  bütün devrimler, köktenci dönüşümler ilkin sanaatta somutluk kazanmıştır. Dünyanın yeni kurulumu ilkin sanaatta yaşam bulmuş, dünya ilkin sanaatta bütünlenmiştir.

Eğer dünyayı yeniden kuracak bir biçeme sahip olursak ancak o zaman dünyayı yeniden kurabiliriz.Karmaşıklığın, bilinmeyenin oldukça çok olduğu bu süreçte çıkış yolu arayanların değerlendirmeleri, çözümleri de beklendiği gibi çok ve karmaşık olacaktır. Sınıf mücadelesinin, güçlerin değişmediğini, temelde eski teorilerin, değerlerin geçerli olduğunu söyleyenler olduğu gibi her şeyin değiştiğini yeni bir dünyanın oluştuğunu ve yeni teorilere gereksinim olduğunu söyleyerek «ne olsa gider» sloganını tek gerçeklik olarak sunanlar da olacaktır. Yeni diye dünyanın bütünselliğini bir yana bırakıp küçük olanla uğraşmak sanat çemberi içinde değerlendirilemez. Aynı şekilde bütünüyle değişmiş, başka bir zamanı yaşayan dünyayı eski biçemlerle açıklayamayız, onu bütün olarak kavrayamayız, yeniden kuramayız. Çok farklı olan dünyayı eski bilinçle açıklayamayız. Klasik fizik bilimiyle bugünün fizik bilimini nasıl açıklayamıyorsak, kuantum fizik bilimine gerek duyuyorsak, kuantum fiziği olmadan bilim yapılamayacağı nasıl açığa çıkmışsa aynı şekilde bugünün dünyasını dönüştürmek için de yine yeni bir biçeme gereksinim duyulmaktadır. Yeni dünyaya uygun yeni biçem ilkin sanaatta oluşturulabilir ve denenir.

Yüz yıldır yeni bir biçem/bütünlük kurulamamıştır. Sanaatta dünyanın, yaşamın bütünsel olarak dönüştürülmesi, kuşatılması, elegeçirilmesi olan biçem yaratılmadığından insanlık postmodernizmin parçalanmışlığından, tükenmişliğinden kurtulamamaktadır. Yapılan sanaat modernizme öykünme, modernizmin posasının gevilmesidir(geviş getirilmesi). Postmodernizm modernizmin tükettiğini, posasını yeniymiş gibi kullanmaktadır. Postmodern sanaat bütün dünya ölçeğinde  dönüşüm yapan bir sanaat değildir. Postmodernizm yeni bir sanaat kuramamıştır, yeni bir biçem/bütünlük oluşturamamıştır. Postmodernizm modernizmin yaratımlarını bozarak tüketmektedir. Bu yüzden de postmodern dünyanın açıklanması yapılamamakta, yeni bir biçem kurulamamaktadır. Çok hızlı ve çok önemli teknolojik gelişmeler olmasına karşın sanaat cılız bir damar olarak varolmaya çalışmaktadır. Her kategoride olduğu gibi sanaat da yeni bir dünya tasarlayamıyor. Modern çağın bilincinde kuantım fiziği şekillenmeye başladığında buna karşılık olarak hemen sanaatta yeni bir devrim gerçekleşmiş, Kübizm ortaya çıkmıştır. Oysa teknolojinin görülmemiş ölçüde hızlandığı ve sonuçlara yolaçtığı günümüzde sanaatın yeni bir biçem kurmasını bir kenara bırakalım, kendi varlığını bile koruyamamaktadır. Bu da gösteriyor ki bugünkü düyayı bütünsel olarak açıklayacak ve yeniden kurgulayacak bir biçem yaratılamamktadır. Bu gerçeği görmezlikten gelerek yeni bir dünyayı kuracağımızı sanıyorsak yanılırız.

Sosyalist Mezopotamya / Şubat 2020 / Sayı: 7

Tüm sayıların PDF formatları aşağıda

Sosyalist Mezopotamya / Sayı: 1 – Derginin PDF formatı için buraya tıklayın

Sosyalist Mezopotamya / Sayı: 2 – Derginin PDF formatı için buraya tıklayın

Sosyalist Mezopotamya / Sayı: 3 – Derginin PDF formatı için buraya tıklayın

Sosyalist Mezopotamya / Sayı: 4 – Derginin PDF formatı için buraya tıklayın

Sosyalist Mezopotamya / Sayı: 5 – Derginin PDF formatı için buraya tıklayın

Sosyalist Mezopotamya / Sayı: 6 – Derginin PDF formatı için buraya tıklayın

Sosyalist Mezopotamya / Sayı: 7 – Derginin PDF formatı için buraya tıklayın

Exit mobile version