Suriyeli mültecilerin ve nüfuslarının çoğu Müslüman 7 ülkenin vatandaşının ABD’ye girişini yasaklayan Başkan Donald Trump, bu emri mahkemede savunmayı reddeden Adalet Bakanı Vekili Sally Yates’i görevinden aldı. Beyaz Saray, aynı emri uygulamaya karşı çıkan 100’den fazla Dışişleri Bakanlığı çalışanının görevlerinden ayrılmasını istedi.
Sema Emiroğlu – New York / BBC
Bu adımlar, başkanlık görevinde 10’uncu gününü dolduran Trump’ın, Cuma günü imzaladığı tartışmalı kararın ardından başlayan ve ülke çapındaki protestolarla büyüyen krizi daha da tırmandırdı.
Görevine Obama döneminde atanan Adalet Bakanı Vekili Yates, bakanlığın avukatlarına bir mektup yazarak, Trump’ın imzaladığı idari kararnamenin bakanlık tarafından neden savunulmayacağını şu sözlerle anlattı:
“Benim sorumluluğum, sadece Adalet Bakanlığı’nın pozisyonunun hukuki olarak savunulabilir olmasını sağlamak değil, aynı zamanda bütün gerçekler dikkate alındıktan sonra kanunun ne olduğu konusunda varacağımız en iyi görüşe dayanmaktır.
“Ben ayrıca mahkemede alacağımız pozisyonların, bu kurumun her zaman adaleti arayacağı ve doğru olanın yanında olacağına ilişkin kutsal yükümlülüğüyle bağdaşmasını sağlamaktan da sorumluyum.
“Şu anda kararnameyi savunmanın ne bu sorumluluklarla bağdaştığına, ne de kararnamenin yasal olduğuna ikna olmuş durumdayım. Bunun sonucu olarak ben bakanlık vekilliği yaparken, bunun uygun olduğuna ikna olmadığım sürece, Adalet Bakanlığı, kararnameyi savunmak için gerekçeler sunmayacaktır.”
‘Adalet Bakanlığı’na ihanet etti’
Yates, bu mektubun basına sızmasından kısa bir süre sonra Başkan Trump tarafından görevinden alındı ve yerine, tartışmalı kararnameyi savunacağını bildiren Virginia’nın Doğu Bölgesi Federal Savcısı Dana Boente atandı.
Beyaz Saray’dan yapılan açıklamada, Adalet Bakanı Vekili Sally Yates’in, “Amerikan vatandaşlarını korumak için hazırlanan yasal emri uygulamayı reddederek Adalet Bakanlığı’na ihanet ettiği” savunuldu ve emrin, hem şeklen hem de içerik olarak bakanlığın hukuki danışmanı tarafından onaylandığı belirtildi.
Yates’in, “sınırlar konusunda zayıf ve yasa dışı göç konusunda oldukça zayıf olan Obama yönetimi” tarafından atandığını kaydeden Beyaz Saray, “ülkemizi korumak konusunda ciddileşmenin zamanı geldi. Yedi tehlikeli ülkeden gelen kişilere daha sıkı güvenlik kontrolü uygulamak, aşırı bir şey değildir. Bu, ülkemizi korumak için makul ve gereklidir” ifadesini kullandı.
Başkan Trump da dün akşam attığı tweet’le Demokratları kabine üyelerinin atanmasını geciktirmek ve izleyeceği gündeme siyasi nedenlerle engel olmakla suçladı.
Diplomatlar da ayaklandı
Öte yandan ABD Dışişleri Bakanlığı diplomatlarının, Başkan Trump’ın mülteci programını askıya alan ve nüfusunun çoğu Müslüman 7 ülke vatandaşlarının ABD’ye girişini yasaklayan emre karşı çıkan birer memorandum hazırladıkları ve bakanlık içinde dağıttıkları bildirildi.
Vietnam Savaşı sırasında diplomatların, hükümetin dış politika kararlarıyla hemfikir olmadıklarını göstermek için kurulan “Muhalefet Kanalı” adıyla bilinen şubeye gönderilmek için hazırlanan memorandumların normalde gizli tutulduğu ve olası bir misillemeye karşı gerekirse anonim olarak yazılabildiği belirtiliyor.
Washington Post gazetesi, 100’ü aşkın diplomatın, memorandumun çeşitli versiyonlarını imzaladıkları ve bunların gözden geçirilmeye devam edildiğini bildirdi.
Memorandum bakanlıkta dağıtılmaya devam ederken bir açıklama yapan Beyaz Saray Sözcüsü Sean Spicer, Trump’ın seyahat yasağının ülkeyi daha güvenli hale getirdiğini savunurken, “kariyer bürokratlarının bununla bir sorunu mu var? O zaman ya bu programla devam ederler ya da giderler” dedi.
Memorandumun, Obama’nın tayin ettiği ve Trump’ın yeni dışişleri bakanı Rex Tillerson’un adaylığı Senato’da onaylayıncaya kadar bakanlık vekili olan Thomas Shannon’a sunulacağı belirtiliyor. Gazetecilerin sorusu üzerine memorandumun varlığını resmen doğrulayan bakanlık, buna ve muhaliflik pozisyonuna saygı duyduğunu açıkladı.
‘Memorandum alternatif görüşler için resmi bir araç’
Dışişleri Bakanlığı Sözcü Vekili Mark Toner yaptığı yazılı açıklamada, “Muhalefet Kanalı, Dışişleri Bakanlığı çalışanlarının politikalar üzerinde alternatif görüşler ve perspektifler iletebilmeleri için uzun süre önce oluşturulmuş resmi bir araçtır” ifadesini kullandı.
Bunu, “bakan vekili ve bakanlığın tümünün değer verdiği ve saygı duyduğu önemli bir süreç” olarak nitelendiren Toner, “Bu, bakanlık çalışanlarının üstlerindeki yönetim kadrolarına değişik politikalara ilişkin görüşlerini samimi ve özel yollarla açıklamalarına imkan vermektedir” dedi.
ABC televizyonu tarafından yayınlanan memorandum taslağına göre, bakanlıkta Trump’ın politikalarına karşı çıkan diplomatlar, göç yasağının Amerikan topraklarına yönelik saldırıları caydırmayacağını, tam tersine ABD vatandaşlarına karşı kötü niyet beslenmesine yol açacağını belirttiler. Memorandum taslağında şu ifadelere yer verildi:
“Amerika’ya zarar vermeye niyetli az sayıdaki kişinin ABD’ye girmek için vize sistemini kullanmasına mani olacağı ümidiyle, meşru biçimde seyahat eden 200 milyonu aşkın kişiye kapılarımızı kapatan bir politika, ülkemizi daha güvenli hale getirme yönündeki amacına ulaşmayacaktır.
“Üstelik böyle bir politika, Amerika’nın ayrımcılık yapmama, adil davranma ve yabancı ziyaretçileri ve göçmenleri memnunlukla karşılama şeklindeki temel değerlerine zıt düşer.”
ABD Dışişleri Bakanlığı çalışanlarının, yıllardır kişisel konuları içermeyen ve politika konularıyla sınırlı olan yüzlerce muhalefet memorandumu sundukları, bunların çoğunun kimliklerini gizli tuttukları bildirildi.
Memorandumdan ayrı olarak bakanlıkta daha önce hem Cumhuriyetçi, hem de Demokrat yönetimler altında görev yapmış olan 100’ü aşkın eski görevli de, Trump yönetimini mülteciler ve göçmenlerle ilgili kararnameyi geri çekmeye çağıran açık bir mektup yayınladılar.
Obama geleneği bozdu, Trump’ı eleştirdi
Öte yandan ABD’nin 44. Başkanı Barack Obama, görevinden ayrılan başkanların görevde olan başkanı eleştirmeme geleneğini bozarak dün akşam sözcüsü aracılığıyla Trump’ın politikalarını eleştirdi.
Kevin Lewis tarafından yayınlanan açıklamada, eski başkanın ülke çapında tabandan yükseltilen seslerden memnunluk duyduğu belirtildi.
Obama’nın, en son yaptığı resmi konuşmasında, vatandaşlara düşen önemli rolden söz ettiğini ve tüm Amerikalıların sadece seçim günü değil, her gün demokrasinin bekçisi olma sorumluluğunu hatırlattığını kaydeden Lewis, “Vatandaşların anayasal haklarını kullanarak toplanmaları, organize olmaları ve seslerini seçilmiş yetkililere duyurmaları, Amerikan değerleri söz konusu olduğu zaman, tam da bizim görmeyi beklediğimiz bir şeydir” dedi.
Başkan Obama’nın dış politikasıyla Trump’ın politikası arasında yapılan karşılaştırmalara da değinen Lewis, “Obama, dinleri ya da inançlarından dolayı bireylere karşı ayrımcılık yapılması ile hiçbir şekilde hemfikir değildir. Kendisi hiçbir zaman Müslüman göçüne karşı yasak getirilmesini desteklememiştir” ifadesini kullandı ve Obama’nın 2015 Kasım’ında Kongre’nin Suriyeli mültecileri yasaklamak için yasa çıkarmak konusunda harekete geçtiği sırada yaptığı ve bu hareketi ‘utanç verici’ olarak nitelediği açıklamadan bölümler aktardı.