Site icon Rojnameya Newroz

TEMSİLİ DEMOKRASİ DENİLEN KEPAZELİK OYUNU / FEVZİ KARTAL

Asıl devlet baba şürekâsı Deniz Baykal’a meclis başkanlığı yaptırtarak, geçici hükümet ile başlayan, HDP’den bakan verilmesi, MHP’nin ne istediği ne önerdiği belirsiz pozisyonda kalması, baskılar, DAEŞ vesayetli –RTE lojistik destekli terör vb gibi… 1980 darbesinde olduğu gibi halklara korku verilerek, katiller darbe anayasasının onaylattırılmasında olduğu gibi AKP’ye psikolojik seçim üstünlüğü sağlandırılarak 1 Kasım ‘15 seçimlerine gidildi.

AKP’ye oy veren 17 milyon kemikleşmiş kullarda hesaba katıldığında artı 10 milyon seçmenin oy kullanmaması ve de bir kısmının oy kullanamaması AKP’yi yeniden iktidara taşıdı ki zaten taşımasa da devlet aklı aynı zihniyette aynı fıtratta dönüp-dolaşıp aynı yerde duruyordu 100’den fazla darbe yasaları ile… Zira danışıklı-sanal-yapmacıklı oyun olduğu belli idi ki ben böyle düşünüyorum bu konuda… Eh! Her şeye rağmen seçime katılan HDP’yi, gerçek bir muhalefet olur diye desteklemiş olduk. Bundan sonra bir vatandaş-seçmen olarak umut ederim ki HDP bu temsili demokrasi denilen seçim oyununa gelmez.

Bu temsili demokrasi denilen seyirciyi oyalama oyununda HDP’de dahil 1 Kasım ‘15 seçimlerine onay verdi; oysa bu seçimin anti – demokratikliği, hileli, dalavereli olacağı ortada idi.

Batıda da Doğuda da Asya’da da Afrika’da da temsili demokrasi denilen birkaç saniyelik oy verme işlemi tamamen bir oyun ve de büyük bir aldatmacadır. Özellikle de bizim gibi çevre ve çeper ülkelerde kuvvetler ayrılığının (Yasama, Yürütme, Yargı) işletilemeyeceği ülkelerde sandıkta vesayetli partilerin kazanacağına ikna olurlarsa egemenler seçim yaptırırlar, kazanamadıkları zamanda darbe, şu, bu, her türlü entrika ile basın ile TV ile gerçek muhaliflerin gelişiminin önüne geçmeye çalışırlar ya da engellerler ki istisnalar hariç bu istisna ülkelerin tepesine de İMF, şu, bu çöreklenir. Çoğulcu, çok partili denilir; ama çok az bir nüans farklarıyla hep bi-partizm yani iki partiden birisi ya CHP ya AP-AKP iktidar olur ve de bu Maximilien- daha sonraları da Sam amca oyunu hep böyle devam eder. “İki cambaz bir ipte oynamaz” denilir, ama maalesef bunlar bir ipte oynarlar.

Bu temsili denilen oyunda ekonomik alan, hayatın yaşam damarları varlıklılar sınıfına verilir ‘özel mülkiyet edinme özgürlüğü’ adı altında. Ne hikmetse bu özel mülkiyet özgürlüğünden geniş halk kesimleri ve emekçiler faydalanamaz, “git-gel Konya altı saat” asgari ücret eh(!) yuvarlak bir rakamla 1000 TL. Devlet erki ve hükümetler erkanı varlıklılar sınıfından ve “diplomalı cahiller”den seçilir. Ve de geniş yoksul halk kesimlerine de her 4-5 yıl ara ile birkaç saniyelik demokrasi nasip ettirilir-kendi ellerimizle parazitler seçtirilir. Bir milletvekili en az 15-20 bin TL alır, asgari ücretin 15-20 katı.

Zira demokrasinin doğuşu sitelerde idi, ekonomi, politika vb gibi her şeyde dahil doğrudan hayatın, yaşamın alanlarından tartışılarak kararlaştırılıyordu…

Daha sonraları egoist ve bencil insanlar tıpkı RTE gibileri entrika ve darbe yaparak ekonomiyi, parayı varlıklılar sınıfına, politikayı da diplomalı cahillere vererek geniş halk kitlelerini bir sürü misali görerek sadece sandığa git diyerek kendi politikalarının uygulanmasının rızalığını aldılar…

Seçim oyunu bitti, AKP yeniden iktidar oldu, HDP barajı aştı. HDP barajı aştı da peki, ne oldu?.. ‘Devlet baba’ ve AKP ikilisi Kürt coğrafyasını inşaat –moloz yığını ekonomisine çevirdi. Yine bu coğrafyada 1990’lar halleri yaşanıyor, istatistikî veriler işsizliğin artarak çoğaldığını gösteriyor. Asgari ücretin 1300TL olması konusunda her kesimden bir gürültü koparılıyor ki bu rakamda bile anlaşamayıp ortası bulunacak gibi görünüyor. Olsa bile “ne yazar” bu pahalılık ortamında. Özetle geniş halk katmanları hanesine yazılacak çok şey-değişim olmayacak. Ve de yine sadaka ekonomisine devam edilecek gibi görünüyor… RTE’nin “Zenginler biraz az kazanın” demagojisi devam edecek kullar kul kalsın; vatandaş olmasın diye…

Kitleler KOÇ Holding’ten Ali KOÇ’un vicdani duygularına ve belki de ideolojik bakış açısına  kulak vererek “(…) Kapitalizmi sorgulamak gerek” noktasından hareketle kapitalizmi sorgulamalılar. Ali KOÇ gibi meseleyi–sorunun özünü bir ya da birkaç kişinin kavraması kafi gelmiyor ki milyonların sorgulaması gerekiyor. “Bir çiçekle yaz gelmiyor”. Kapitalizm-neoliberalizm kastı Hindistan’ın eski tarihlerdeki Hindu kast sistemine benziyor, bu nedenle bu kast-sınıftan gelen ve adaletsizliği gören Buda ve Ali KOÇ yeterli olmuyor, milyonlar sesini çıkarmadıktan sonra.

Vatandaşlık bilinci almamış- sorgulamayan kullar ile sonuç alınamıyor. AKP şürekâsı utanmadan-sıkılmadan % 49 oy aldık diyorlar; oysa 10 milyon seçmen oy vermedi, seçime katılan diğer partilere oy verenlerin oranlarını da toplar isek AKP genel seçmenin %20 ile  %25 arası genel kayıtlı seçmemin oyunu aldı. Bunun adı azınlık hükümeti değil de nedir?.. Aslına ve gerçeğine bakılır ise ülke %20-25’lik bir iktidar onayı ile yönetiliyor.

Ekonomiyi varlıklılar sınıfına veren, Kürt coğrafyası ekonomisini savaş ekonomisine çeviren, Türkiye’yi beton yığını haline getiren, insanı, canlıları ve doğayı zarara uğratan, azınlıklara, inançlara ve diğer dinlere tarafsız ve eşit davranmayıp sadece Sünnî mezhebine ağırlık veren, eğitimi Sünnî mezhebine göre yönlendiren, Yasama, Yürütme ve Yargı’yı (Kuvvetler ayrılığı) hiçe sayan, basın özgürlüğünü kısıtlayan-gazetecileri yargılayan, tek adam Recebiye Cumhuriyeti’nden Demokrasi çıkmayacağı gibi temsili demokrasi de çıkmaz, demokrasinin D’si bile çıkmaz…

Böylesi bir sistemin parlamentosuna gidenlerinde geniş halk kitleleri yararına bir faydası olmaz ki sırtımızda boza pişiren parazitlikten başka… Parlamentoda boş bırakılmamalı denilir amma velakin çok çok dikkat!!! Onun sınırlarına da mahkum olunmamalı, yoksa bir şeyler değiştirelim derken farkında olmadan kendinizde değişmişsinizdir böylesi bir sistem-devlet aklının elinde…

Şimdi haller böyle olunca ey halkım ne zaman vatandaş olacaksınız diyelim mi? Ben bir soran ve sorgulayan vatandaş olarak şöyle düşünüyorum; tek çare az denenmiş ama her defasında egoist, bencil, hilekarlar ve darbeciler tarafından ortadan kaldırılmış komünal-paylaşımcı- doğrudan demokrasi için yaşamın her alanında mücadele diyorum… Kitleler komünal-paylaşımcı–doğrudan demokrasinin şart olduğuna inanmalılar, inandırmalılar… Politikayı bu “çok okumuş”lara –“diplomalı cahiller”e bırakmamalılar… 20/11/’15

Exit mobile version