Suriye savaşından sonra birçok insan başka ülkelere göç ederken, acılarıyla birlikte umutlarını ve gelecek planlarını da beraberlerinde götürdü.
Suriye savaşı 6. yılına girerken geride birçok isimsiz, anlatılmamış ve duyulmamış hikâye kaldı. Çok sayıda insan iç savaştan dolayı hayatını kaybetti. Yine milyonlarca insan başka ülkelere göç etmek zorunda kaldı. Gerek savaşta gerek göç sırasında hayatını kaybedenlerin yanı sıra bir de göç ettikleri ülkelerde yaşama yeniden dahil olmanın mücadelesini veren mülteciler var. İstanbul’a farklı dönemlerde göç eden Yusuf Bekir, Moaaz Omer ve Suphi Muazzım bunlardan sadece bazıları… Bekir, Suriye’de başladığı tiyatrosuyla göç etmiş İstanbul’a. Bekir, insanların burada kendilerini anlayabilmeleri için beraberinde getirdiği tiyatroyu sessiz yapmaya başlamış. Suphi Muaazım ise Arapça eserler üzerine çalışıyor ve mülteci okullarında çocuklara müzik eğitimi veriyor. Moaaz Omer de Qamişlo’dan müziği ile göç eden mültecilerden…
Gönül Gün / BAS GAZETESİ
“İnsanlar anlasın diye sessiz oyunlar sahneledik”
Efrîn Kürtlerinden Yusuf Bekir savaştan önce yıllarda Halep’te yaşamış. Genç tiyatrocu Bekir, Suriye’de savaşın başlamasından bir yıl sonra 2013’te İstanbul’a göç etmiş. Savaştan önce Halep’te çeşitli gruplarla tiyatro yaptığını söyleyen Yusuf Bekir, İstanbul’a geldikten sonra da tiyatro ile bağını koparmamış. Daha önce diyalogun yoğun olduğu oyunlarda rol alan Bekir, İstanbul’da sessiz tiyatro yaptığını söylüyor. Bekir bunun nedenini ise şöyle açıklıyor: “Herkes dilimizi anlamıyor. Ama beden dilimizi anlayabilirler. Yaşadıklarımızı anlamaları için sessiz oyunlar sahnelemeye başladık.”
İstanbul’da sahneye koydukları oyunların daha çok savaş ve göç üzerine olduğunu söyleyen Yusuf Bekir, genelde Eminönü ve Taksim’de sokak tiyatrosu yaptıklarını belirtiyor. Yusuf Bekir, İstanbul’da bir tiyatro ekibi kurduklarını ve bu ekibin üyelerinin çoğunun daha önce Suriye’den arkadaşları olduğunu da sözlerine ekliyor. Tiyatronun yanı sıra Suriye’de Arap Dili ve Edebiyatı bölümünde okuyan Yusuf Bekir, eğitimine İstanbul’da devam ettiğini söylüyor.
“Neden geldiniz buraya?”
Yusuf Bekir, Türkiye’de kendisini en çok zor gelen durumun ise mültecilere karşı önyargı ve ırkçılık olduğunu söylüyor. Bekir, “Ben ve bir arkadaşım İstanbul’da karşı tarafa geçmek için vapura binmiştik. Arkadaşımla kendi aramızda sohbet ediyorduk. Yaşlı bir adam bize yaklaşıp Türkçe ‘Niye geldiniz bizim ülkemize, bizi rahatsız ediyorsunuz’ diye söylendi. Ben de ‘’Biz buraya savaştan dolayı geldik, dedim” sözleriyle yaşadıklarını anlatıyor.
Savaştan önce Suriye’de yaşadıklarını da anlatan Yusuf Bekir, sözlerini şöyle sürdürüyor: “Savaş bittikten sonra Suriye’ye geri dönmek istiyorum. Ama şöyle bir şey var. Benim gibi birçok kişi de biliyor ki, fiili olarak savaş bitse de bir on yıl daha çatışmalar devam edecek. Niye böyle konuşuyorum çünkü şu an Suriye’de neredeyse her grubun elinde silah var. Bu durumda çatışmalı hal devam edecek gibi görünüyor. Sorunlar silah zoru ile çözümlenmeye çalışılıyor.”
“Savaşmak istemediğim için kaçtım…”
Halep doğumlu genç Arap müzisyen Suphi Muazzım da yedi ay önce İstanbul’a göç etmiş. Halep’te makine mühendisliği eğitimi alan ve üniversiteden hemen sonra zorunlu askerlik için baskı gördüğünü söyleyen Muazzım, savaşmak istemediği için Suriye’den kaçtığını ifade ediyor.
“Unutulmaya yüz tutmuş Arapça şarkılar üzerine çalışıyorum”
Makine mühendisliği eğitiminin yanı sıra üniversitenin ilk yıllarından bu yana müzikle ilgilenip ney üflediğini, keman, ud, erbane çaldığını belirten Muazzım, daha çok unutulmaya yüz tutmuş geleneksel Arapça eserler üzerine çalıştığını söylüyor.
Geleneksel Arapça eserler konusunda araştırma da yapan Muazzım, mülteci çocuklar için İstanbul’da açılan okullarda müzik eğitimi de verdiğini söylüyor. Ancak sadece müzikle hayatını idame ettiremediğini ifade eden Muazzım, dönem dönem tercümanlık yaptığını da belirtiyor. Suphi Muazzım, her nerede ve hangi şartta olursa olsun üretmek, çalışmak ve sanat icra etmek istediğini söylüyor.
“Müzikle ilgilenmeyi hep sevdim “
Qamişlo doğumlu Moaaz Omer de üç yıl önce ailesiyle savaştan dolayı İstanbul’a göç etmek zorunda kalan Kürt gençlerinden biri.
Moaaz Omer, Türkiye’ye göç ettiği ilk dönemlerde yaşadıklarını anlatıyor önce: “Türkiye’deki bu durum bize ilk zamanlar güven vermiyordu. Bu yüzden Avrupa’ya gitme kararı aldık. Bunun için babam ilk etapta elinde ne varsa satıp Avrupa’ya gitti. Neredeyse bir yıla yakın orada kaldı. Biz de bu arada Batman’a taşınıp orada bir süre kaldık. Tabi yurt dışına çıkma şartlarımız olgunlaşmadığı için babam tekrar İstanbul’a döndü. Babam da dönünce biz de iş olanakları daha fazla diye İstanbul’a geri geldik.”
Şu an İstanbul’da hem müzikle ilgilendiğini hem de üniversitede okuduğunu belirten Omer, bağlama çalıyor. Müzikle ilgilenmeyi her zaman sevdiğini belirten Moaaz Omer, İstanbul’da mültecilerden oluşan bir müzik grubunun korosunda uzun bir süre yer aldığını söylüyor.
Bir yandan sanatla ilgilenip öte yandan iş hayatını ve okulu bir arada götürmeye çalışan Moaaz Ömer, ülkesini özlediğini de sözlerine ekliyor.
BAS GAZETESİ