Yasin Yetişgen / Yazarın diğer makaleleri için tıklayınız
Sosyalist Mezopotamya dergisinin 13. sayısı için belirlenen dosya konusu başlığı “Ulusal Birlik”. 7 maddeden oluşan sorunlama metni ile dosya çerçevesi de bir hayli geniş tutulmuş. Bu maddelerin hepsine değinip yüzeysel yazmaktansa bir veya birkaçına değinerek makaleye biraz derinlik kazandırmanın yerinde olacağını düşünüyorum.
Sorunlama metninin 6 ve 7. maddelerinde sunulan çerçevenin tamamı olmasa da “Sömürgeci devletler, federal veya bağımsız Kürdistan’ı engellemek için ittifak yapıyorlar. Kürt partileri ise statü elde etmek veya olanı korumak için neden ittifak kurmuyorlar?” sorusuna Kürdistanlı bir Türk’ün gözüyle yanıt aramaya çalışacağım. Diğer taraftan Kürt ulusal birliğinin oluşamamasının nedenleri arasında düşündüğüm, var olan ana akım Kürt partilerinin birbirlerine karşı kullandıkları ötekileştirici dile de değinmek istiyorum.
Kısa bir durum tespiti
İmzalanmasının üzerinden 100 yıl geçen Lozan antlaşması ile dörde bölünen Kürdistan’ın 100 yıl sonra da statüsünde çok ciddi değişimler olmadı. Kürt ulusal mücadelesinin kazanımları olarak en ileri seviyede Güney Kürdistan’da Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi, Batı Kürdistan’da (fiili) Rojava Özerk Yönetimi, Doğu Kürdistan’da ise lafı edilemeyecek kazanımlar, Kuzey Kürdistan’da ise hiçbir şey. Güney ve Batı Kürdistan’daki kazanımlarda ise (çok ağır bedel ödemelerine rağmen) özgürlük mücadelesinin kendi dinamiklerinden çok fiili durum ve uluslararası siyaset etkili oldu.
– Irak’ta ABD öncülüğünde Güney Kürdistan’ın büyük bir kısmını kapsayan uçuşa yasak bölge ve sonrasında ABD’nin Irak işgali nedeniyle PDK ve YNK öncülüğünde Irak devletinin bir parçası olarak tanınan Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi. Tabii ki güneydeki Kürt siyasi hareketlerinin bu kazanımda hiç katkıları yok demiyorum bilakis onlar olmasaydı şu an yarım da olsa bir devlet söz konusu olmayacaktı. Ama uluslararası güçlerin ve fiili durumların belirleyiciliği etkili olmuştur. 25 Eylül 2017’de yapılan bağımsızlık referandumu aynı zamanda şunu da kanıtladı; Güney Kürdistan, Kürt siyasi hareketleri nezdinde, bağımsızlığa hazır değildi. Sömürgeci Irak, Türkiye ve İran baskısı karşısında birlik olma becerisini hem siyasi hem de askeri olarak gösteremedi. Kürtlerin yarı devlet olduğu Güney parçasında Kürt ulusal birliğinden bahsedemiyorsak düşünmemiz gereken çok şey var.
– Neredeyse tüm Arap ülkelerini etkileyen Arap Baharı ayaklanmaları Suriye’yi de etkiledi. Hatta bu süreçte Suriye için en çok etkilenen Arap devleti diyebiliriz. Suriye’de uluslararası ve bölge güçlerinin de devreye girdiği bir iç savaş başladı. Bu esnada Kürtler ise daha çok kendisini korumaya aldı. Çünkü başta IŞİD olmak üzere bazı cihadist terör örgütleri Suriye devletiyle savaşma yerine Kürtleri hedef aldılar. Kürtler 21. yüzyılın ilk soykırımıyla karşı karşıya kaldılar. Çok büyük bedeller ödeyen Rojava Kürtleri IŞİD’i önce durdurdu, sonra hakimiyet alanlarını bitirdi. Suriye’de Kürtlerden bağımsız gelişen ama doğrudan Kürtleri etkileyen olaylar zinciri Kürtlerin de refleks göstermesiyle fiili bir statüye dönüştü. Batının desteklediği Rojava Kürtlerini henüz resmiyette hiçbir ülke tanımıyor. Diğer taraftan batı Kürdistan’da PYD ve ENKS ekseninde oluşan iki Kürt ana akımı bulunmakta. Bu iki akım karşılarına çıkan bu tarihi fırsatı yan yana gelemeyerek değerlendiremediler ama fırsat kaçmış değil.
– Doğu Kürdistan’da Mahabad Cumhuriyeti deneyimini yaşayan Kürtler o günden bugüne sessizler. Bugünlerde İran ahlak(sız) polislerince katledilen Mahsa Amini (Jina Emînî) nedeniyle tüm İran’a yayılan isyanın en güçlü ayağı Doğu Kürdistan kentlerinde yaşanmakta. Bu isyan nedeniyle Kürt partileri arasında (eksikli de olsa) bir koordinasyon merkezi oluşturuldu. Hala devam eden bu isyan sonrası Kürtler, İran halkları ve kadınları için artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. Şu an da bile kadınların gündelik yaşamda başlarını açarak dolaşabildiğinin görüntülerini görebiliyoruz.
– Ve son olarak Kuzey Kürdistan, parçaların en büyüğü. En çok isyanın yaşandığı parça ama hiçbir ulusal kazanım elde edilemeyen tek parça. Diğer üç parçada olduğu gibi Kuzeyde de Kürt ulusal birliğinden söz etmek imkansız. En son ulusal birlik anlamında Kürt parti ve oluşumların başlattığı “Kürdistani İttifak Çalışması” adı altında bir çalışma devam ediyor. Ama bu çalışma nasıl ve nereye evrilecek henüz net değil.
Sömürgeciler kendi aralarında birlik olurken Kürtler neden olamıyor?
Evet şöyle bir gerçeklik var. Hiçbir konuda anlaşamayan sömürgeci Türkiye, Suriye, İran, Irak devletleri, söz konusu Kürt/Kürdistan meselesi olunca birlik oluyorlar. Tüm sömürgeci devletleri Kürt karşıtı olarak tek masada toplayan Kürtlerin özgürlük mücadelesi Kürtleri tek masada toplayamıyor, neden? Kürt ulusal birliği anlamında dört parçada birlik olmadığı gibi tek tek parçalar içinde de birlik sağlanamıyor. Neresinden tutarsak tutalım elimizde kalan bir mesele.
Sömürgecilerin birliğini, en son 25 Eylül 2017’de IKBY’de yapılan bağımsızlık referandumunda gördük. Irak, Türkiye ve İran’ın (İç savaş sorunu yaşamasa bu üçlü baskıya Suriye’de katılacaktı) hem askeri hem de siyasi sıkıştırması sonucu referandum uygulamaya sokulamadı, hatta kayıplar yaşandı. Yüzde 92.73 evet oyu çıkan referandumda sağlanan Kürt birliği, sömürgecilerin baskısıyla dağıldı. Siz buna ister KDP ve KYB’nin anlaşmazlığı ister KYB’nin içinden çıkan “ihanet” deyin. Sonuçta, Kürt/Kürdistan meselesi söz konusu olduğunda, sömürgecilerin (Türkiye, Irak, İran, Suriye) birliğinin karşısında sağlanamayan Kürt ulusal birliği açıkça ortada.
Yine aynı şeyi IŞİD’in 2014’te Kobani’ye saldırması sonucu Kobani’nin kurtuluşu için IKBY peşmergelerinin PYD güçleriyle IŞİD’de karşı omuz omuza mücadele etmesi tüm dünyadaki Kürtleri gururlandırmış, büyük bir sevinçle karşılanmıştı. Peşmergeler Kobani’ye gitmek için Kuzeyden geçerken on binlerce Kürdün sevinç gösterileriyle karşılandı. Bu fotoğrafı hepimiz gördük. Lakin Kobani’de başlayan bu sürecin devamını sağlayamadık. IŞİD büyük oranda etkisizleştirildikten sonra yine “eski tas eski hamam” sözüne döndük.
Bağımsızlık referandumu ve Kobani gibi örnekleri çoğaltabiliriz ama buna gerek yok. Birbirine düşman olan sömürgeci devletler aynı masada bir araya gelerek Kürtlere karşı tek ses olabiliyorlar da Kürtler neden tek ses olamıyor? Ara başlığımız da zaten bu. Onlar devlet, biz ise devlet değiliz savunması bu soruyu açıklayabilir mi? Hayır açıklayamaz. Sonuçta devlet bir kurumdur. İşte, Kürtlerin devleti kurabilmesi için yapması gereken en önemli koşul ulusal kurumsallaşmadır. Yani önce parçalar içinde sonra parçalar arasında Kürt ulusal birliğinin kurulması şarttır. Ulusal birliğin veya ittifakın oluşmasında farklılıklar, partiler veya eğilimler engel değil. Zaten bu farklılıklar olduğu için ulusal birlik şart. Bu farklılıklar olmasaydı tüm Kürdistan’da tek bir parti veya oluşum mücadeleyi alıp götürebilirdi. Ama gerçekliğimiz şu; Kürdistan dört parça ve her parçada farklı farklı onlarca örgüt, parti bulunmaktadır. Birlik, bu farklılıkları yok ederek oluşmaz, tersine farklılıkları koruyarak oluşur. Kısacası model; tek tek her parçada tüm eğilimlerin içinde olduğu bir ittifak, sonrasın da parçalar arasında bütünü kapsayan bir ittifak. Kürdistan’ın mutlak özgürlüğünün geçeceği yol: Kurumsallaşmış Kürdistan ulusal ittifakı, cephe, kongre… Adına ne derseniz deyin ama başka yol yok.
Durum tespiti ve ne olması gerektiğinden sonra madde madde ulusal birliği neden sağlayamıyoruz:
1- Partisel çıkarların ulusal birliğin üzerinde tutulması ittifakın önündeki en önemli unsurdur. Bu durum ana akım büyük partilerin hepsinde var. Bunları üç ana akım yani KDP, KYB ve PKK olarak sıralayabiliriz. Özellikle KDP ve PKK’nin etkilerini dört parçanın dördünde de görebiliriz. Her biri diğerinin varlığını kendi varlığına tehdit olarak görüyor. Bu tablonun oluşmasında sadece parti çıkarları değil sömürgeci devletler de etkilidir. KDP’nin Irak’ın bir parçası değil de Türk devletinin bir parçasıymış gibi davranması, KYB’nin KDP’yi tehdit algısıyla Irak’a ve İran’a olması gerekenden fazla yaklaşması, PKK’nin İran’la çatışmazlık anlaşması yapması (Jina Eminî’nin katledilmesiyle başlayan isyan nedeniyle anlaşmanın bitirildiği açıklandı) vb şeyler sömürgeci devletlerin ana akım Kürt partileri üzerindeki etkisini göstermektedir. Diğer taraftan KDP’nin PKK’yi dış güç olarak görmesi, PKK’nin de kendisini Kuzeyin bir partisi değil de tüm Kürdistan’ın partisi olarak görmesi yani PKK diyor ki adım Kuzey değil Kürdistan İşçi Partisi… vb. şeyler Kürtler ve parçalar arası ittifakın kurulmasını güçleştirmektedir. Özellikle KDP ve PKK arasındaki sorunların kısmen çözülmesi bile tüm parçalarda Kürt ittifakını kolaylaştıracaktır.
2- Kuzey’de hali hazırda Kürdistani İttifak Çalışması adı altında bir ittifak çalışması var. Ama bu çalışmanın sahaya yansımasını seçimler ve kimi dayanışma eylemleri dışında henüz göremedik. Çalışmaları da her geçen gün durağanlaşıyor. Bunun birçok sebebi olabilir ama kendimce gördüğüm bir konuya değinmek istiyorum. Kürdistani İttifak Çalışması’nın bileşenleri güç veya etkinlik olarak DBP bir tarafa, diğer Kürt partileri bir tarafa. Bu reel durumun getirdiği bir ikilem var. Ya güçsüz güçlüye eklemlenerek yani ona benzeyerek yol alıp ittifakı devam ettirecek ya da güçsüz kendisini koruyarak ittifak çalışması yavaş yavaş sönümlenecek. Güçsüz hem kendisini korusun hem ittifaka devam etsin şeklinde üçüncü bir seçeneğin olabileceğini öne sürebilirsiniz. Tabii ki bu üçüncü seçenek öne çıkarmalıyız ama çok zor. Kuzeydeki Kürdistani İttifak Çalışması bu durumu göz önüne alarak bir sonuca varmalıdır. Kürt partileri ittifakı şimdi sağlayamıyorsa daha esnek bir platform üzerinde çalışabilirler. Bir şeyin tamamen yok olmasındansa var olan reel duruma göre değiştirip dönüştürebilmeliyiz.
3- Kürtler arası kullanılan dil ve davranışlar Kürtleri birlik olmaktan uzaklaştırıyor, özellikle KDP-PKK gerginliğinin arttığı şu dönemde. Bu dil kullanılmaya devam ederse gün gelecek aynı masaya dahi oturamayacaklar. Her iki tarafta kendilerinin haklı olduğunu savunuyorlar, savunacaklar. Sorun ne kadar ağır olursa olsun bu dil, olan sorunları daha da ağırlaştırmaktan başka bir işe yaramayacak, yaramıyor. Birbirlerini “hain, ajan, işgalci güç” gibi ithamlarla suçlamak sadece partileri birbirlerine karşı kutuplaştırmıyor aynı zamanda tüm Kürdistan’ı da kutuplaştırıyor. Diğer taraftan sorunların çözümü için bu iki yapının yapması gerekenleri şöyle açıklayayım. KDP ve IKBY Türk devleti ile olan ilişkilerini gözden geçirmeli. IKBY yöneticileri olarak Türk devletiyle yapılan resmi görüşmelerde verilen görüntüler çok kötü. Neçirvan Barzani Erdoğan’la görüşürken sanki IKBY’nin başkanı değil de Erdoğan’ın bir bakanıymış gibi görüntü veriyor. Hangi çıkarlar böyle bir görüntünün verilmesine sebep olur ki? Bir sömürgeciden kurtulmak için başka bir sömürgecinin etkisi altına girmek ulusal çıkar değildir. Hele bir de bu sömürgecinin amaçları arasında senin topraklarını işgal etme girişimleri varsa. Bu anlamda başta KDP olmak üzere IKBY Türk devletinin işini kolaylaştırmamalıdır. Diğer taraftan ise PKK’de IKBY’yi konumlanışı nedeniyle zor duruma düşürecek davranışlardan kaçınmalıdır. KDP ve PKK sorunları çözme adına bağımsız gözlemcilerin de içinde bulunduğu bir kriz masası kurmalıdırlar. Çözüm olmuyorsa da krizi dondurmaları elzemdir.
Daha fazla uzatmaya gerek yok.
Ulusal ittifak için yapılması gereken; sömürgeciler kadar tutarlı ve istekli olunmalı. Bunun en yakın örneği Erdoğan’dır. Çıkarları gereği dostlarıyla düşman, düşmanlarıyla dost oldu. Kürtlerin çıkarlarını kimler savunuyorsa onlarla yan yana gelin, el ele verin…
Bu makale: Sosyalist Mezopotamya / Sayı: 13 / Aralık 2022 (PDF) yayınlanmıştır.