Site icon Rojnameya Newroz

Seçimler, yeniden seçimler!

Seçimler

Eşref Avcı Sosyalist Mezopotamya için yazdı

Eşref Avcı


Konu üzerine ne kadar çok şey söylenirse o kadar etkili bir hal alan “bizim seçimlerimiz!”. 12 Eylül darbesi ve sonrasındaki seçimler ile son yirmi yıllık AKP iktidarının hâkim olduğu seçimler arasında çok önemli diyebileceğimiz farklar söz konusu mudur? Ya da 12 Eylül öncesi seçimler ile günümüz seçimleri arasında nasıl farklar söz konusudur? Kanımca günümüz seçimlerini diğerlerinden farklı kılan temel parametre sandığın haleti ruhiyesine olan itikadın yoğunluğunun artması diyebilirim. Sandık “millet iradesi” denilen boşluğun hacimsel ifadesidir. Yoksa içerisinde söz konusu edilecek bir irade söz konusu değildir. Bunu egemen sınıflar bizlerden daha iyi bilmektedirler.
Oraya kimin geldiğinden çok ne için gelindiğini bilmeyen sanırım yine egemen sınıflar değil bizleriz.
Son on-onbeş yıllık seçimlerden hangisini ele alırsanız alın, hepsi ayrı ayrı plebisit haline getirilmiştir. Hangi seçim bu anlamda diğerinden farklıdır ki, bana göre değil. “Bu son seçim!” söyleminin bizleri getirdiği yer, muhalefet etme kapasitemizin yitirilmesidir.
Marksistler açısından parlamentonun işlevini bir kez daha tekrarlamakta fayda olduğunu düşünüyorum. Kapitalist devlet ve onun bütün aygıtları için elzem olan, sermaye birikiminin sıkıntısız bir biçimde devam ettirilmesidir. Ancak doğası gereği kapitalizm kriz üretir. Bu krizlerle baş etme yöntemi yanına aldığı çeşitli müttefikleri ile birlikte hareket etmesini sağlamıştır. Tarihsel olarak kapitalist devleti kimin yöneteceğine yine tarihsel koşullar karar verir. Elbette bu koşullar yine toplumsal süreçlerin dolaysız sonucudur.
Tarihsel koşullar ırkçı, dinci, sosyal demokrat, sosyalist, komünist vd. partilerin bir biçimde burjuva diktatörlüğünü hem demokratize(!) etme ve hem de onu onun ihtiyaçlarına göre yönetmelerini sağlamıştır. Zamansal olarak hangi partinin devlet aygıtını yöneteceği içerisinde bulunduğumuz tarihsel toplumsal koşulların ürünüdür. Toplumsal kriz halleri sınıfsal dinamiklerin öncesinde dinci, ırkçı partileri öne çıkarırken kriz sonrası değişik kombinezonları gündeme getirebilir. Asıl olan her birinin hangi zamansal döngüde gelirse gelsin kapitalist devlet aygıtının çalışmasını optimal olarak sağlamalarıdır.
Şimdi bu durum netse seçimleri varlık yokluk olarak değerlendirmenin gerekçesi nedir?
Neredeyse bütün muhalifleri aynı potada birleştirip burjuva devlet aygıtının optimizasyonu için akla hayale gelmeyecek (Sosyalist, Komünist) partilerin dahi bu aygıtı yönetme çabalarını nasıl anlamlandırmalıyız. Bahsi geçen bu partilerin bu aygıtı burjuvazinin elinde seçim ile alma ya da sınıfsal anlamda makas değiştirme çabaları bir avuntu değilse yalandır. Günümüz Marksist birikimi bunun bir avuntu değil yalan olduğunu tesciller.
O halde Marksistler parlamentodan, seçimlerden ne istemektedir. Kendi fikirlerini ifade edebilecekleri kürsü ve alan, bununla birlikte örgütlenme alanı. Peki, bunlar burjuva devlet aygıtının isteyeceği bir durum mudur? Elbette değil. Ancak bu durumun olabilmesi, oluşabilmesi parlamenter mücadelenin önceliğini değil, diğer mücadele yöntemlerinin önceliğini ortaya çıkarır. Sınıf mücadelesi güç ilişkisinin dolaysız sonucudur. Gücün niteliği sana oy verenlerde değil fiziki olarak senin örgüt kapasitendedir. O bahsi geçen sınıf dinamiklerini harekete geçirebilme kapasitendedir. Oy sadece bir eğilimin adıdır. Gerçekliği ifade etmez.
Sınır; kürsü ve örgütlenme aracı olmasındadır. Parlamento dışında seçimlerin türlü halleri söz konusudur. Plebisit, yerel seçimler vs. bu tür seçimlerde ise o günkü tarihsel koşullarda burjuvazinin bir veya birkaç kliği ile diğer kliğine karşı ittifaklar yapılabilir. Amaç klikler arasındaki çelişkilerden devrim lehine yararlanmadır. Bununla birlikte göreli demokratik ortamın yaratılmasıdır.
Seçim iyi bir rehabilitasyon aracıdır. Sistemle olan bağlarınızı gevşetmez aksine sağlamlaştırır. Onun dışındaki ufukları grileştirir. Evet, seçimler, parlamento vs. çeşitli mücadele yöntemlerindendir, ancak bahsi geçen tehlike unutulmamalıdır. Ancak tehlike uğruna bu mücadele yöntemlerinden de vazgeçilmemelidir. Avrupa sosyal demokrasi tarihi bunun en paha biçilmez örneğidir. Burjuvazinin konfor alanı devrimin değil bilakis karşı devrimin alanıdır.
İttifaklar alanına dönersek, ittifak sorunu ilkesel bir sorundur. Temel çıkış noktası burasıdır. Eğer bir ittifak içerisinde ilkesiz olarak yer alınılırsa sonuçları itibariyle kaybetmiş olursunuz. Bunun türlü örnekleri mevcuttur. Örneğin 2019 yerel seçimleri. Bunun devamı niteliğinde olan 14-28 Mayıs seçimleri tam olarak ilkesizliklerin alanıdır. Burjuva parti ve klikleri ittifak içerisinde yer alırken veya ittifaka destek verirken bir tüccar gibi davranırken genel olarak HDP ve özelde Marksistler koşulsuz bir biçimde K. Kılıçdaroğlu denen zatı desteklediler. Desteğin ittifak ruhuna aykırı ve ilkesiz olduğu başından sonuna kadar tescilli idi, altılı masanın adayı ile diğer aday arasında niteliksel olarak bir farkın olması gerekirken bunun olmadığı başından beridir belli idi. Devrimciler, Marksistler de yeri geldiğinde pazarlık yaparlar, sonuçta devrim için yaptıkları pazarlıklar ilkesel düzeyde görüşlerinden varoluş koşullarının pazarlığı değildir.
Hiçbir pazarlık yapılmaksızın destek verilmesi, pratik olarak onun kanatları altına sığınmak demektir. İktidardaki kliğin “ne olursa olsun” gitmesinin koşullarının yok edilmesi demektir. Altılı masa+diğer burjuva ajan ve kliklerinin yanına dekor olarak eklemlenmek sonuçta eski düzenin konsolide edilmesidir.
Burjuva devlet aygıtının “güçlendirilmiş parlamenter sistem” sosu ile bulandırılması ve bunun bir kere meclis çoğunluğunun elde edilmesi ile mümkün olduğu bilinen bir durum iken, ikinci olarak; 14 Mayıs seçimleri sonucu bu durum ortadan kalkınca olası tablo rejimin onaylanması şekline bürünmüşken, yani her iki seçimin sonucu birinci seçimde kendini ifade etmişken, ikinci seçimde K.K’nın olası reis olması mevcut reisten ne gibi fark yaratacağı söz konusu dahi edilmemiştir (yaptıklarını saymaya gerek yok, yaptıkları yapacaklarının teminatıdır!).
En son Ü. Özdağ ajan kliği ile yapılan mutabakat metni bu adaya destek verenler için turnusol kâğıdı işlevinde bir durumdur. Bu ibretlik durumun ortaya çıkardığı tablo yukarıda “ilkesizlik” diye tabir ettiğimiz tabloyu tanıtlamaktadır.
Ne olursa olsun mantığı ilkesiz bir mantıktır. Konformist bir alanı terketmeme üzerine kurulu olan kötü niyetli bir mantıktır. Her defasında kurulu düzenin devamlılığını sağlayan bir duruştur.
Kısacası seçim; rejimi oylama ve onama seçimi olmuştur. Hepimize geçmiş olsun.

Sosyalist Mezopotamya / Sayı: 14 / Kasım 2023 (PDF)

Tüm sayıların PDF’leri için buraya tıklayın

Exit mobile version